/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
  1. 1.
    +3 -1
    tasavvuf nedir? bugün bir kadiri veya menzil vs tarikatının zikir ayinine katılın, hu çekin, baş sallayın. bir dönem sakallı sarıklı figürlerin zikir ayinlerinden her gün 1 dk televizyonlarda vere vere 28 şubata toplumsal destek sağlamışlardı. fakat görülen şey, günlük hayatta ne kadar sıradışı ve rastlanılması garip de olsa zikir ayininden başka bir şey değildi. 28 şubat tarihin bir diyalektiğidir eleştirmiyorum, türkiye'nin gelişimi için yaşanması gereken, ödenmesi gereken bir bedeldi 28 şubat. bu tür çarpışmalar ve kavgalar neticesinde, birikmiş toplumsal zihnin öfkesi gaz çıkarır ve denge halini yakalar. 28 şubattan sonra yoğurdu üfleyerek yiyen ve taassup sahibi islamcı politikalar artık sonlanır. 28 şubata sebep olan ve istibdati eğilimleri olan emekli albay zihniyetli kemalistler de sonrasında ortaya çıkan mağdurcu politikanın hem kendilerine hem de türkiye'Ye nasıl bir zararı dokunduğunu 13 yıldır idrak ediyorlar ve eski alışkanlıklarından bir bir vazgeçiyorlar. buna tarihin diyalektiği denir ve gelişimin aşamalarından biridir. neyse. tasavvuftan bahsediyorduk.

    bugün tekrar o ürkünç zikir ayinlerini tvlerden verseler yine bir tüylerimiz ürperir. ama nihayetinde aynı şey olan mevlana seması, türkiye turizm tanıtımında baş köşeye yerleştirilir ve bununla insan tavlamaya, sempatik görünmeye çalışırız. yapılan şey biraz daha estetik olunca algı da ona göre şekilleniyor.

    tasavvuf, mevlana ve ondan önce gelen birtakım ulema (ibn arabi, hallac, harakani, bestami vs) tarafından kaynaklanan eserler bütünüdür. sözlü veya yazılı kaynakları olagelmiştir. fakat herbirimizce bilinen en önemli özelliği, bu işin "anlaşılmaz tarafları" olmasıdır.

    örneğin, tasavvufta bir kast sistemi vardır, kısa söylersem, hiçbir şeyden anlamayan sıradan insanlar ibadet etmelidir onlara göre, fakat yukarılara çıkınca ibadet mibadet hak getire, çünkü siz fenafillah olmuşsunuzdur. fenafillah olmak demek, kendilerine göre yaratanı tanımakmış ve artık bu mertebede cahil halka açıklanmayan sırlara vakıf olunurmuş ve sorumluluklar kalkarmış.

    o halde aklıma şöyle bir şey geliyor, islam peygamberi de herhalde şeriat mertebesinde kaldı ve fenafillah a ulaşamadı ki ibadeti hiç terketmedi. öyle ya biz siyer kitaplarında peygamberin artık ibadeti bıraktığı bir dönemi okumadık.

    tasavvuf bu açılardan kirli, sinsi, kaleyi içten yıkmayı hedefleyen bir truva atıdır. bilinenin aksine görünen, zahir yoldan islam'a savaş açan insanlar, islam inancına çok zarar veremezler çünkü düşmanlıkları aşikardır. islam için en büyük sıkıntı, yüzünde gülümseme, sürekli hoşgörü mesajları altında, eski dionysos pagan ayinlerini hatırlatır şekilde (tabir bana ait değil, hilmi ziya ülken'e ait) dönmeli, danslı, sözlü sazlı zikir ayinleri yaparak mesajı bulandırmaktır.

    tasavvufcuların dokunulmazlığı buradan kaynaklanır. o kadar temiz, mütebessim ve barışçıldırlar ki, onları eleştirince sizi birden ibn teymiyye'ci ışid'ci yaparlar.

    bu bir yerde post modern sanatta da görülür. rönesans ve eski yunan heykellerine veya tablolarına bir bakın, bir mozart dinleyin bunlardaki estetik algı aşikardır. post modern sanatta ise sanat ürününün kendisinden çok, ürüne yazarı veya sanatcısı tarafından yorumlanışı ön plandadır. o kişi sıçsa sanat olur, postmodern olur. okula yeni başlamış ilkokul öğrencisinin elinden çıkmışa benzeyen fırça vurumları, ne idüğü belirsiz çizgiler, anlamsız öyküler romanlar, konu bütünlüğü olmayan sinema vs. hepsi bu kategoriye girer ve sanat çevrelerinde dokunulmazlıkları vardır.

    gerek tasavvuf, gerekse postmodern sanat, postmodern anlayışın arkasında kelleler vardır. yani insanlar. eğer insanlar bunlara değer vermezlerse ne oldukları ortaya çıkar. fakat bir leonardo da vinci tablosunun görmezden gelinecek bir tarafı yoktur. estetiği ve sanatı bellidir.

    postmodern sanat ve tasavvuf anlayışı sizi kandırmak için kralın yeni giysileri öyküsündeki fenomeni kullanır.

    kralın olmayan giysilerini görmediğini ilk itiraf eden, aptallıkla yaftalanma kaygısı bulunmayan, elalem ne der demeyen, neme lazımcılığı olmayan bir çocuktu. fakat bugün gerek tasavvuf gerekse modern sanat eleştirisi yaptınız mı "anlayış kıtlığı" ile başlayıp, vandallık veya köktendincilikle yaftalanabildiğiniz bir sürece girersiniz.

    kısaca, size "anlaşılması zor gelen" bir mesele varsa, eğer bu konuda teknik bir eğitim gerekmiyorsa ve olay zaten presentasyon ile ilgili, halkla doğrudan ilgili, din, sanat ve anlayış tarzları ile ilgili bir konu ise, doğrudan kral çıplak demeli ve çarka yem olmamalısınız güzel kardeslerim. akşamın bi vakti gaza geldim yazdım bunu.
    ···
   tümünü göster