Okumanızı tavsiye ederim beyler. Kuşçubaşı Eşref hakkında birşeyler yazayım dedim. Bu sözlükte böyle kısa bir anlatıma sığmayacak büyük bir adamdır. Böyle vatana en çok hizmet eden adamlar hep unutuluyor. Başlıyorum. Kendisi devrin en ünlü istihbaratçısıdır. Araplar kendisine kuşların şeyhi diyor. Çünkü herşeyden haberdar olmasının sebebini kuşların dilini biliyor olmasına yoruyorlar. Kendisi bir süre Teşkilat-ı Mahsusa'nın liderliği görevini üstlenmiş ve istanbuldan Yemene gidip hayatını çöllerde geçirmiştir. O devrin en büyük iki istihbaratçısından biri Kuşçubaşı bir diğeride ingiliz lawrence'dir. Lawrenci bile kandırabilen bir istihbaratçı olması onu 1-0 öne geçirmiştir. Yemen cephesine 300 bin altını zütürme meselesi var. Güzel bir istihbarat oyunuyla altınları Kuşçubaşı Eşrefin emir eri Sudanlı Zenci Musa zütürüyor. Eşref Bey ise kendini yem olarak lawrence'in ekibinin önüne atıyor. Kuşçubaşının adamları şehit edilip kendisi esir alınıyor. Orada beraberlik sağlanıyor. Lawrence kendisini önceden ismen bildiğini ve sanki önceden karşılaştığını anımsıyor. Kendisiyle daha önceden karşılaşıp karşılaşmadığını soruyor. O da kendisine kandırıp isyana teşvik ettirip bir türlü ikna edemediği bir şeyhin olduğunu o şeyhin kendisini olduğunu hatırlatıyor. Tabi lawrence şok. Daha sonra Lawrence'e 'size öyle bir bela musallat edeceğim ki 100 sene uğraşsanızda kurtulamayacaksınız' dediği bilinir. Cumhuriyet devriyle 150'likler listesine alınır ve uğruna cephe cephe koştuğu devleti onu 'hain' ilan eder. Türkiye dönüşü ölür. Sudanlı Zenci Musa dedemizde hamallık yaparak ve kendisine bağlanmak istenen maaşı kabul etmiyor. Bir gün geliyor devleti hastanesini kullanmam diyerek hastalıktan ölüyor. Demem o ki; biz bizim için ölüme meydan okuyan insanları unutup gidiyoruz. Yazık bize. Hiç hatırlanmayacağız, hiç.