/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +6 -1
    Günlerden, sokakları ilaçlayan ilaçlama arabasının peşinden deli gibi koşturup, böcek ilacını olabildiğine soluyup aptallaştığımız gün.

    Parkın merdivenlerinde 4-5 salak oturup, bu arabanın gelmesini beklerdik her gün. Çok beklerdik, kuyudaki Yusuf gibi beklerdik. Leyla gibi beklerdik. iftarı bekler gibi beklerdik. Biz beklerdik o da gelirdi. Öyle her gün değil ama haftada bir falan kesin gelirdi. Mahalleden içeri girdi mi tasoyu meşeyi bırakır, başlardık peşinden koşmaya. işte, yine o dumanı solumak için arabayı kovaladığımız bir gün. Dumanı biraz fazla solumuşuz, öksür aksır döndük parkın merdivenlerine.

    3 gerizekalı oturmuş, arabayı nasıl peşlediğimizi birbirimize anlatıyoruz. Biz sanıyoruz ki araba bizden kaçıyor. Oysa biz onu kovalamasakta araba gidecek zaten, bizden kaçtığı falan yok.
    Hava karardı ama annelerimiz bizi pek çağırmıyordu eve. Ne kadar çok dışarda kalırsak, onlar için o kadar iyiydi.
    Soluduğumuz gaz bize bi şey yapmış olmalı ki, aptal aptal gülüyorduk her şeye. Zaten normalde de aptal aptal güleriz de bu başka.
    Ben o şen kahkahaları atarken, yanımdaki gerizekalı, ohaaa gökyüzüne bakın dedi.
    Aboo bu bir ufoydu. Uzaylılar zütümüzün dibine kadar girmişti.
    Hemen el kol sallayıp bağırmaya başladık. Görmediler. Toprak saha vardı, koşa koşa ona gittik. 3 tane gerizekalı sahanın içinde ellerini yukarı kaldırmış. Gökyüzüne bakarak, çılgın gibi koşuşturup bağırıyorduk.
    Arkadaş dedi ki ateş yakalım.
    Doğru diyo dedim, ateş yakarsak bizi uzaydan görürler. Sağı solu tutuşturmak için cebimizde her zaman kibrit olurdu.
    Çalı çırpı çöp, ne varsa topladık. Yaktık ateşi, bu defa ateşin etrafında bağıra bağıra dönmeye başladık.
    Uzaylı dansı yapalım dedim, hemen kabul ettiler. Hemen oracıkta uzaylı dansı icat edip çıldırmaya başladık. Bence tam başarıyı yakalamak üzereydik. Annem balkondan bağırdı, çabuk eve gel diye. Mahallenin ortasında deli gibi bağırıp dans ediyorduk. Annem kızmıştı sesinden belliydi. Ağzıma sıçacaktı.
    Sözleştik, yarın akşam bu uzaylı yavşaklara sesimizi duyuracaktık. Önce, sabah erkenden kalkıp plan yapmak için buluşma kararı aldık ve evlere dağıldık.

    Sabah erkenden parkın merdivenlerinde buluştuk, dün gece nasıldı be, bizi izliyorlardı kesin falan diye baya sohbet ettik.
    Dedim ki, bu uzaylılarla iletişime geçmek istiyorsak, bi uzaylı antenine ihtiyacımız var. Eveet, uzaylı anteni gibi sesler yükseldi bu gerizekalılardan.
    Ben uzaylı anteni yapmayı biliyormuşum meğer. Hemen dedim, pil bulmalıyız.
    Bizde bir şeyi satın alma prensibi pek yoktu. Bir şey lazım olursa, yerden bulmaya çalışırdık.

    Saatlerce pil aradık, hepimiz farklı yönlere dağıldık. iki üç saat sonra baya pil bulmuştuk. içimizden bi mal, ne lazım olsa çöpleri karıştırırdı. En çokta o bulurdu. Çöplerde her şeyi bulabilirsiniz. Artık görüşmüyoruz ama çöpçü olmuş olabilir o mal, çok seviyordu çünkü. Umarım sevdiği işi yapıyordur.

    Dedim ki, demir yağ bidonu lazım. Demir dedimse, teneke işte.
    Çalınmasın diye pilleri parka gömdük, üzerini de bir taşla işaretledik ve tekrar yollara koyulduk. Çok geçmeden bulduk bir tane teneke bidon. Fazla iş kalmamıştı, pilleri birleştirip kablo ile tenekeye bağlayacaktık. Tenekenin bir kısmını kesip, çanak anten şeklinde uzaya tutacaktık. Yaptık.
    Artık elektrikli bir yağ tenekemiz vardı.
    Üzerine kalemle “uzaylı anteni-7” yazdık. Çünkü 7 pille çalışıyordu.
    Akşam olmasını bekliyorduk, zaman geçmek bilmiyordu. Gündüz denemiyorduk, çünkü uzaylılar akşam gezerdi.
    Sonunda hava karardı, yüksek tepe gibi bişey vardı bizim eve yakın bi yerde.
    Hemen, uzaylı anteni-7’yi de alıp tepeye gittik.

    Siper aldık ve uzaylı anteni-7’yi, uzaya doğrulttuk. Kablolarını birleştirip, uzaylılara sinyal göndermeye başladık.
    Ses yoktu, evet bir ses bekliyorduk. Uzun süre sinyal göndermeye devam ettik. Demek bu gece Amerika tarafına gitmişlerdi. Ondan bizi duymuyorlardı. Üzüldük ama yılmadık. Elektrikli yağ tenekemizi tepedeki toprağa gömüp saklayacak, yarın sabah gelip güçlendirmek için yeni piller ekleyecektik. Sinyalimiz daha uzağa gitmeliydi.

    Bu arada biz her şeyimizi sincap gibi toprağa gömerek saklardık o zamanlar.

    Öyle de yaptık fakat sabah uzaylı anteni-7’nin gömülü olduğu yere geldiğimizde tam üstünde çok değişik bir yaratık gördük. Kıpırdamadan duruyordu.
    Böyle, kertenkele gibiydi ama değildi de, ayağımdan biraz daha büyüktü. Kıpırdamadan etrafa bakıyordu.
    Sinyalimizi alıp bizimle tanışmaya gelmişlerdi. Onu korkutmadan yakalamalıydık. Hemen koli bulmalıydık. ikimiz uzaylının yakınında saklanıp nöbet tuttu kaçmasın diye, birimiz koli bulmaya gitti. Çöpçü arkadaş hemen buldu koliyi. Etrafını sardık uzaylının önce, ardından birden üstüne çullandık. Koliyi geçirdik üstüne.
    Uzaylı anteni-7 ‘yi ve uzaylıyı alıp mahalleye döndük.

    Uzaylı kaçırmıştık.
    Bu uzaylının öyle bir özelliği vardı ki, farkettiğimizde bunun gerçek bir uzaylı olduğunu herkese kanıtlayabileceğimizi anladık.
    Renk değiştiriyordu. Yeşil oluyordu, sarı oluyordu. Dili inanılmaz uzuyordu. Uzaylı diliydi resmen.
    Ama konuşamıyordu.

    Herkese haber verdik, 3 arkadaş bu uzaylıdan para kazanmayı kafamıza koymuştuk.
    “Uzaylı izlemek sadece 1 buz parmak” yazan bir kağıt yapıştırdık kolinin üstüne. insanların gelip, buz parmak karşılığında uzaylıyı izlemelerini istedik. Bekledik.

    Kimse bize buz parmak vermedi, biz yinede gösterdik. Elimizde bi uzaylı vardı ve ispat etmemiz gerekiyordu.
    Hiç kimse bu nadide uzaylıya gereken ilgiyi göstermedi.
    Karar verdik, uzaya yeni bir sinyal gönderip, arkadaşlarını geri vermek için onlardan bişey isteyecektik.
    Bi kağıt parçasına, ufo çizdik, yanına uzaylıyı çizdik, aralarına da ok çizdik <—-> bu şekilde bir ok.
    Yani bu şu demek, bize bi tane ufo verin, arkadaşınızı alın. Takasa girmek istiyorduk.

    Akşam oldu tepeye gittik, uzaylı anteni-7’yi tekrar aktif etmenin zamanı gelmişti. Pilleri birleştirdik ve çalıştırdık.
    O sırada mahallenin abileri geldi. Napıyonuz lan gerizekalılar dediler. Amacımızı anlattık heyecanlı heyecanlı. istedik ki bize yardım etsinler. Elektrikli yağ tenekemizi kırdılar. Uzaylıya da bukelemun lan bu dediler, dalga geçtiler.

    Yılmadık, petshopa zütürdük uzaylıyı. Önce köpek istedik uzaylının karşılığında vermedi. Tavşan ver bari dedik. Tavşanı verdi uzaylıyı aldı. Mahalleye elimizde tavşanla dönerken ağlıyorduk 3ümüzde. Aptallık ettik, kandırdı bizi. En az 10 tavşan ederdi o uzaylı. Salak gibi verdik hemen, bize verdiği tavşanda 5-10 gün sonra öldü zaten.

    Bütün yaz boyunca tepeye gitmedik, uzaylının diğer arkadaşları gelir ve uzaylıyı isterler diye korktuk. Tavşan öldükten sonra da canımız çok sıkıldı. Aklımıza geldikçe akşamları petshopa gidip, dükkan kapısının koluna işiyorduk.
    ···
   tümünü göster