/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
http://goo.gl/GB77kZ
  1. 1.
    +366 -8
    annem ve babamın tek çocuğuydum. 8 yıl çocukları olmamış ve 8 yıl aradan sonra ben doğmuşum. allah'a çok dua etmişler. bu yüzden de ismimi haktan koymuşlar. tanışalım istedim anlatmaya başlamadan önce.
    biz bundan yıllar evvel, isim vermeyeceğim ege'nin bir köyünde ikamet etmekteydik. anam babam tarla ile çalışıp beni okutmaya çalışırlardı. ortaokulu bitirdikten sonra liseye geçecektim. ama köyde lise yok ve bize en yakın lise baya uzakta.
    annem babam tek evladını okutmak için tabi ki bir lşeyler yapmak zorundaydı. bu yüzden köydeki tarlalarını ve dededen kalma bahçeli evi sattılar. her ne kadar üzülsek de en hayırlısı buydu. liseye yakın bir ilçede ev bulduk. evi satın aldık. ben liseye yazıldım ama babam iş bulamadı. kahvelerde sürekli iş aramaya başladı. gününün büyük kısmını oralarda geçiriyordu ve elimizdeki parayı yavaş yavaş tüketiyorduk.
    gel zaman git zaman okullar açıldı. kapıda asılan listelere göre sınıflara girdik.
    sınıf güneş gören, perdesiz gnişçe bir sınıftı. sınıftaki çocuklar birbiriyle kaynaşmıştı bile şimdiden. ben de mal mal etrafı izliyordum.
    aradan 4-5 ay geçti bütün ders notlarım çok yüksek. ancak ben hala sınıfa alışamamıştım ve sınıfın en güzel kızını seviyordum. nesrin... sarışın, yeşil gözlü bir kız. bulgaristan göçmeni. aslında sınıftaki bütün kızlar ilgileniyor benimle nesrin de dahil ancak menfaat uğruna. derslerim iyi de diye kopya istiyorlar, defterimi istiyorlar soru soruyorlar falan. ben ise içlerinden en çok nesrin ile ilgileniyorum çünkü ona deli gibi aşığım. platonik. o da bunun farkındayı sanırım.
    bir gün tüm cesaretimi toplayıp nesrin'e beraber ders çalışmayı teklif ettim. bir çay bahçesinde ders çalışmak için sözleştik. belirlediğimiz saatte çay bahçesine gittiğimde 3 erkek ve bir de nesrin vardı. 5 yıldır hiçbir insanla diyaloğa girmemiş bir insan edasıyla nesrin'in yanına gittim. bir anda yine o cesaret geldi ve selamun aleykum beyler, merhaba nesrin dedim oturdum. çocuklar aleykum selam falan dediler. her şey yolundaydı. iki dakka sonra ders konusunu açtım. nesrin "yaa çalışırız haktan ya biraz takılalım" dedi. o sırada isminin mehmet olduğunu öğrendiğim mardinli ama hiç mardinlilere benzemeyen çocuk nesrin'e sigara uzattım. içimden "allah'ım inşallah içmez" falan diyordum ki nesrin sigarayı aldı, çocuk da kibritle yaktı. zippo falan beklemeyin amk kibritle yaktı valla.
    sonra hepsi ısrar etti ve bana da sigara uzattılar. içersem bağımlılık yapacağını biliyordum onların ısrarına karşı ben de inat ettim ve ben kazandım. o gün hiç ders çalışmadık. hadi neyse de nesrin ile adam akıllı muhabbet bile edemedik. gözü mehmet'te gibiydi zaten. ben bunun üzüntüsü ile eve geldim ve annemi babamı gördüm. babam hala iş bulamamıştı ve canı sıkkındı. onu öyle görünce direkt ufak odaya geçip deli gibi ders çalışmaya başladım. üst sınıflardan fazla kitap, defter, notlar ne varsa alıyordum ki seneye hazırlık da olsun. hırslıydım anlayacağınız.
    ben deli gibi ders çalışırken nesrin hiç ders çalışmıyordu. hayat felsefesi carpediem'di adeta. anı yaşıyordu. ailesi öyle muhafazakar olmadığından rahat da bir kızı ama yine de onu seviyordum. ailesinin durumu da iyiydi.
    aradan zaman geçti, biz mezun olduk. okul ikincisiydim. üniversite sınavından da yüksek puan aldım ve hukuk kazandım. annem abbam çok sevindiler, babam da zaten bir tekstil fabrikasında iş bulmuştu. iş yerinde herkese kendini sevdirmiş, itibar kazanmıştı. ailecek mutluyduk.
    ben üniversiteye geçmeme rağmen hala nesrin'i unutamıyordum. 2 yıl olmuştu hiç görüşmeyeli ama hala onu düşünüyordum. geceleri masa lambası eşliğinde ders çalışırken sıkılıp; aniden boş bir kağıt çıkarıp onu düşünerek şiirler yazıyordum.
    aynı üniversitede liseden pek samimi olmadığım ama efendi bir arkadaşımla karşılaştım. beni gördü ve sarıldı. onun bu kadar cana yakın olduğunu bilmiyordum. kendisiyle bir banka oturup sohbet etmeye başladık. konu nesrin'e geldi. "tüm sınıf biliyordu olum onu sevdiğini" dedi. güldüm.
    öğrendim ki nesrin'in babası başka bir kadına gitmiş. evi, arabası ne varsa ailesine tercih ettiği kadının üzerine yapmış. birlikte yaşıyorlarmış. nesrin iyice kötü yola düşmüş. aslında güçlü bir kızdı ama bu ona ağır gelmiş olmalı. ona ulaşmaya çalıştım ancak ulaşamadım.
    zaman geçtikten sonra ben mezun oldum. avukat oldum ve işime başladım. işimde de iyiydim. çok seviyordum mesleğimi.
    mesleğimi iki yıl boyunca layıkıyla ifa ettikten sonra nesrin isminde bir kadının beni tutmak istediğini söylediler. gittim nesrin hanımla görüşmeye. bu lisede aşık olduğum nesrin'di. yüzünde bir ton boya. üzerinde parlayan elbiseler...
    "nasılsın haktan?" dedi. "iyiyim de sen pek iyi görünmüyorsun" dedim. ayrıntıya çok girmiyorum, aramızda diyalog geçti baya. ben özet geçerek anlatıyorum:
    kız babası gidince arkadaş kurbanı olmuş. güvendiği insanlardan darbe yemiş. içki içirip sarhoş edip tecavüz etmişler kıza. uyuşturucu ile kıza ne isterlerse yaptırıyorlarmış. hayattaki tek varlığı annesi ile tehdit ediyorlarmış. nesrin; böylece kötü yola düşmüş. bunları anlatınca çok acıdım ona. keşke arkadaş çevresini değiştirseydi. keşke benimle beraber ders çalışıp hayatını kurtarsaydı. ancak "keşke" şeytanın en sevdiği kelimedir ve zamanı geri alamıyoruz. son pişmanlık da fayda etmiyor.
    polisin baskın yaptığı ruhsatsız bir genelevde almışlar bunu da içeri. ancak uyuşturucudan, hamile bir kadını darptan daha önce sabıkası varmış. denetim serbestliği ihlali olunca mahmeke karşısına çıktı tabi.
    kendisini savundum, dava lehin sonuçlandı. kendisine artık hiçbir şey hissetmiyorum. köye dönen anne ve babamın bana uygun gördüğü kızla tanışmıştım ve kız hem güzel, hem çalışkan hem de zeki. şu an sözlüyüz bu ağustos sonunda nişanımız var. kızın abisi yurtdışından gelince de düğünümüzü yapacağız.
    bu arada çok üzüldüğüm nesrin'den de düzelme sözü aldım. düzeleceğine söz verdi. şimdi duyduğuma göre kaymakamlıkta çalışan bir memurla ciddi ilişkileri varmış. evleneceklermiş. umarım mutlu olur. herkes mutlu olur. bunu anlatmamın sebebi ise şu: siz siz olun, ailenizi terk etmeyin, arkadaş kurbanı olmayın, kötü çevreden uzak durun. dediğim gibi son pişmanlık fayda etmiyor ve keşke şeytanın en sevdiği kelimedir. herkese iyi günler.
    ···
   tümünü göster