{{resim: http://i.hizliresim.com/L36L80.jpg }}

Tamı tdıbına 8 yıl önce başıma gelen bu olayı sizlerle paylaşmak istiyorum arkadaşlar.

Biz karadeniz'in kıyı kesimlerindeniz. Buraları bilen bilir. Evleri, iklim koşullarından dolayı ayrı gayrı yapılmış yerlerdir.

Daha babam 5 yaşındayken köyde sebebi bilinmeyen, çok büyük bir yangın çıkmış. O zamanlar devlet, yanan evlerin yerine kredi karşılığında ev yapsada dedem ve babaannem bu durumu kabul etmeyip, köye 15 dakika uzaklıkta, dağın dibinde, kuş uçmaz kervan göçmez bir yere ev yapmayı tercih etmişler.

Babamlar 5 kardeş. Fakat abi ve ablalarının yaşı, babamdan oldukça büyük. Bu sebeple hepsi o zamanlarda, 18-19 yaşında evlenip evini yurdunu ayırmış. Kimi istanbul'a göç etmiş kimi ise devletin yeniden inşa ettirdiği evlerde oturup, köy içinde kalmaya devam etmiş. Babam ise dedem ve babaannemle birlikte dağın dibindeki evde kalıyormuş.

O zamanlarda tarla, okul derken seneler seneleri kovalamış ve babam 18'li yaşlarına adım atmış. Ve dedemlere destek olmak için, yaşıtı bir arkadaşıyla birlikte tarlalara su getirip zütürmeye, -bizim oralarda argçı (-civan da-) denir- başlamış. Ark'dan su'yu sabahın 5'inde dönüşümlü olarak gidip alırlarmış. Ark ise babamların dağın dibindeki evinden 1,5 saatlik yürüme mesafesinde bir yerdeymiş (ifşa olmamak için yer ismi vermiyorum beyler) Zaten ne başladıysa bu zaman diliminde başlamış. Babam ark'dan 5'te suyu alıp, köydeki tarlalara getirmek için sabaha karşı 3 gibi evden çıkıp, elinde fenerle ıslık çala çala gidermiş.

okuyan varsa burdayım beyler