+14
yaz
hava kararmıyor sanki kararsa kapanacak üzüntülerimiz
bir şeyler için endişelenmeyeceğiz en azından çırpınmayacağız
güneş tepede hala sarı turuncu saçlarını ve kokusunu savuruyor yüzüme
ah umut bu tanıyorum onu
yine yeniliyorum
restoranların ve sahilin dibinde
yalnızım
nasıl ışıl ışıl insanlar yüzler
ben sanki kapşonlu yırtık savaş paltosuyla
peşimden kışın kömürlerini sürüklüyorum
ne kadar güzel bir ağaç altı
yapraklarından güneş damlıyor
ne bir dostum ne bir sevgilim var
dokunuyorum yaşlı gövdesine sadece
bir teselli bir temenni dokunuşu gibi
söz oturacağım seninle en sevdiklerimle
bir sokaktan jazz çınlıyor kızıl gri kaldırımlar gözlerimde karışıyor birikmiş yaşta
dün doğum günümdü
kaç sene geçti bilmiyorum doğumumdan
bakınca akılda kalan o kocaman ömre
geride hiç durmayan bir kayıp ve acı tortusu kalan kafada
şimdi yaz
tatlı bir bar görüyorum gülümseyen dişlerin beyazlığıyla
o an milyonunca kez içtiğim ucuz bira bir kere daha yakıp yıkıyor midemi
ne kadar griyim ne kadar balçığım
yürüyen betondan farkım yok dışarıdan
metalik mavisiyle işlenmiş içi gri
şehirde yalnızım
ne kadar güzel bir kadın köpeğiyle
büyük ihtimal aynı yaştadır benimle
benden farkı koşturup eğlenmesi
ben yumruklarımı sıkıyorum ayak parmaklarımı kırıyorum
bir daha asla
güneşi yutmaya başlıyor işte deniz ve dağlar
acı geçmiyor
ben peşinde buluyorum kendimi
ne kadar aşağılıkça
bir önceki geceden hatırlıyorum aslında onun
en ıssız yerinde yanıma gelmişti
bir şey bekler gibi bir hali vardı
köpeği sırtımı kokluyordu
bense açamadım ağzımı
hareket edemiyordum yine
bir yaz akşamüstüsü
bir daha açtığımda ucuz bira midemi bulandırdı yine
o gitmişti
şimdi sokağındaydım ve geri dönmeliydim artık
kimseye lanetimi bulaştırmadan
herkes akıyor sağımdan solumdan
bense ruhtan daha soyutum
üstene yürüsem birinin geçerim içinden belki kanıtlarım
tek işaretim sigaradan inleyen bitik ciğerimin can çekişen öksürüğü
dev plazalarla aynı tipte görüyordum kendimi
yutan insanı camlı lacivert binalar kadar çirkin
ama insanlar seviyordu onları