/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
  1. 1.
    +2
    Türk ordusu 37 yıldan beridir Rus ve Ermeni işgalindeki Kars, Ardahan,Artvin ve Batum gibi doğudaki şehirlerimizi Ermeni ve Rus mezaliminden kurtarmak için bir sefer düzenler. Yıllardan beri Ermenilerin ve Rusların zulmünden canlarına yeten ve tahamül edemeyen birkaç Türk Genci sefere giden Türk Ordusuna katılmak için köyden ayrılır. Onlardan biri de Ahmet Turandır. Kars'ın derecik köyündendir. 2 yıllık evlidir. 1 kızı vardır. Ailesi ile helalleşip yola koyulur. Türk Ordusu aralık ayının son günlerine doğru Aşkale tarafından Allahu Ekber dağlarına tırmanır. Zor çıktıkları dağda Tipiye yakalanırlar ve birçoğu donarak şehit olur (Ruhları Şad, Mekanları Uçmağ olsun). Ahmet Turan sağ çıkar, hatta birkaç askerimizi daha donmaktan kurtarır. Komutanı bu gayretlerinden dolayı onu çok beğenir ve yanına alır. Çok kayıp veren Türk Ordusu Erzuruma çekilir. Daha sonra destek kıtalarından birkaçı Irak Cephesine yollanır. Ahmet Turanda bu kıtalardan birinin komutanının yaveri olarak görev alır. Ne yazıktır ki Aziz Türk Ordusu Arapların ihanetine uğrar (Burdan tüm Arap sevicilerinin amk!). Sonucunda Türk Ordusu bu cepheyi de kaybeder. Zorlu çatışmalar da Ahmet Turan da bacağından yaralanır ve iyi bir tedavi göremez, bunun sonucunda topal kalır.
    Gün gelir savaş biter.

    Ahmet Turan memleketine, köyüne geri döner. Ancak köye geldiğinde buralardaki insanların Ermeniler tarafından katledildiğini görür. Ailesi de vahşice öldürülmüştür. Ahmet Turan günlerce köyde üzüntüden ağlar durur. Herkesi elinden geldiği kadarıyla gömer ve mezar yapar. Sonra aklına komutanı gelir ve istanbula doğru yol alır.

    Aylar sonra istanbula (işgal edilmiş vaziyette) gelir. Komutanının yeri Avrupa yakasındadır. Avrupa yakasına geçmek için vapura biner. Perişan haldedir. Kıyafetleri yırtık ve eskimişti, Topaldı, Uzun süredir yıkanmamıştı. Vücudu ve ruhu aynı ülkesinin durumu gibidir. Saçı Sakalı birbirine karışmış, Heryeri yara izi ile dolmuş bir durumdaydı. Vapurda hemen karşısında birkaç yetişkin kadın ve kız (Şimdiki Pelinsular işte amk) oturmaktadır. Aralarından birisi Ahmet'e bakar ve yanındakilere birşeyler söyler. Sonra hepsi Ahmet Turana bakıp gülmeye başlar. Hepsi de Avrupa tarzında giyinmişlerdir. Ahmet Turan bu durum karşısın da mahvolur. Yıllarca onlar için savaşmıştı. Onlardan sadece bir miktar sevgi ve saygı beklemişti. Ama onlar tam tersine bu büyük Kahramana bakıp bakıp aptalca gülmüşlerdi.

    Neden böyle yaptıklarını anlayamaz. Sonra geçenler de bir arkadaşının anlattıkları gelir. Arkadaşı ona istanbula işgalciler geldiğinde birkaç kadın ve erkek Fransızlara çiçek atıp, Pasta ve Çörek veriyorlarmış demişti. Acaba onlarda bu hainlerden miydi? diye düşünüyordu. Kendi vatanın da garip hissetmeye başlamıştı. Vapurdan inip komutanının evini arar, soruşturur ve bulur. Komutanı onu görünce hemen kucaklaşır ve gözyaşları birbirine karışır. Ahmet Turan çocuk gibi ağlamaktadır. içeri geçerler ve dertleşirler. Ahmet başından geçenleri iyice anlatır. Orada ayrıca Askeri Tıp öğrencisi H.Nihal Atsızda bulunmakta ve olanları dinlemekteydi. Ahmet Turan'ın anlattıklarından sonra Atsız bu şiiri yazar.
    ···
   tümünü göster