/i/Ben

Discord Sunucumuz Açıldı!
discord.gg/incisozluk
  1. 1.
    +1 -4
    Aldığımız kararlarla kötüye giden talihimizin adını ‘coğrafya’ koymaya bayılıyoruz: Ne vakit bombalar patlasa, “Ortadoğu ülkesi olduk” feveranı dudaklarda... Karşılık olaraksa, lâfı “Osmanlı torunuyuz”la açıp “Burası Türkiye”yle bitirenler… Avrupa’yla Asya arasındasın ama keyfini süreceğine, mütemadiyen cefasını-kavgasını çekiyorsun coğrafyanın: Bir de ibn-i Haldun’a atfedilen “Coğrafya kaderdir” sözü var ki bu sözü aslında kimin söylediği tartışmasını bir kenara bırakarak sormalı: “Coğrafya kader midir?”

    Coğrafya kader olsaydı; bu coğrafyadaki insanların şu günlerde bir galaksiden bir ötekine seyahat edebiliyor olmaları gerekirdi: Yazıyı ve parayı bulup da kullanıma ilk sokan, 12.000 yıllık Göbeklitepe gibi insanlığın ilk tapınaklarını inşa eden, felsefeyi gezegenimize armağan eden sayısız filozofla ve uygarlıkla dolup taşmış coğrafya burası değil mi? Coğrafyanın babası Amasyalı Strabon, edebiyatın babası izmirli Homeros, felsefenin babası Miletli Thales, tarihin babası Halikarnaslı Herodot, aslen Jüpiterli miydi? Gilgameş’ten ilyada’ya; Odysseia’dan Mesnevî’ye; başyapıtların başyapıtları, bu coğrafyanın öz hikâyeleri değil mi?

    Bu coğrafyanın aşığı Cemil Meriç, “Olimpos Dağı’nın çocukları, Hira Dağı’nın evlatlarını asla kabullenemeyecektir” cümlesini kurarken, kasten olmasa da Anadolu’nun Olimpos ve Hira arasında sıkışmış çocuklarında hasara yol açmış olabilir: Çünkü salt Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Laz, Çerkez, Gürcü, Arnavut, Makedon, Boşnak değiliz biz; aynı zamanda Sümeriz, Hititiz, Asuruz, Amazonuz, Troyalıyız, iyonyalıyız, Karyalıyız, Likyalıyız, Lidyalıyız, Kapadokyalıyız, Frigyalıyız, Babil’iz, Kudüs’üz, Selanik’iz, Mekke’yiz, Şam’ız, Efes’iz, Deliorman’ız, Harar’ız, Atina’yız, istanbul’uz, iskender’iz, iskenderiye’yiz, Persepolis’iz, Akabe’yiz, Selçuklu’yuz, Bizans’ız, Roma’yız, Osmanlı’yız: Hepsinin ardılı ve bileşkesi olarak Türkiye’yiz ama yalnızca biri olmamız bekleniyor gibi.

    Mısır Keops Piramidi, Babil'in Asma Bahçeleri, Olimpia Zeus Heykeli, Rodos Heykeli, iskenderiye Feneri, Efes Artemis Tapınağı ve de Halikarnas Mozolesi, yani, Herodot’a göre antik zamanlarda ilk kez “Dünyanın Yedi Harikası” sayılmış eserlerin tümü, bir zamanlar aynı anda Osmanlı imparatorluğu coğrafyasındaydı; ikisinin ‘kalıntı’larıysa halen Türkiye’de; değil mi? O muazzam eserleri yaratan vizyonları aşma istencine sahip olmayı değil de, o eserlerin coğrafi sahiplerine salt boyun eğdirmeyi dileme hamaseti; coğrafi mirasa yapılabilecek en büyük ihanet değil mi? Her yeri betona ve kana boğarken dahi “Osmanlıyız” demekle de Osmanlı torunu olunmuyor: Bu demde ne Olimpos’tan, ne de Hira’dan medet ummana da gerek kalmıyor çünkü kendi cezanı kendin kesip ‘heba’ olmayı da garantiliyorsun böylece.

    Coğrafya dediğin, dağ, taş, dere, tepe, orman, deniz değildir sadece: Hem topraklarının üstünde yaşamış tüm uygarlıklardan sana kalanlardır, hem de o topraklar üstünde yaşayanlara ve yaşayacaklara o toprakların vaat ettiği her şeydir… Coğrafya fikirdir, ilhamdır, birikimdir, aktarmıdır, niyettir: iskenderiye Kütüphanesi’ni yakıp yıkanların yolundan mı yürüyeceksin yoksa Bergama Kütüphanesi’ni yapanların mı? Milattan önce 28 Mayıs 585’teki güneş tutulmasını yıllar öncesinden günü gününe bilen Miletli Thales’in de torunu musun; yoksa, istanbul’daki Takiyüddin'in Rasathanesini yerle bir etmişlerin torunuyum diye ortalarda dolaşmak huyun mu? Sokağın ve felsefenin müşterek sorusudur “Sen kimsin?”. Geçtiğin her yolun toplamı sensin; geçeceğin her yol da sana benzeyecek. Çünkü coğrafya dediğin kader değil, karardır… Bu demde karar senindir.
    ···
   tümünü göster