/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +116 -6
    90'lı yılların sonu panpalar... Dar zamanlardayız. Daha bırak evde internet olmasını, internet kafeler bile yeni yeni açılıyor... Yoklukta gider diyerek, o zamanlar çalıştığım iş merkezinin bayan güvenlik görevlisiyle buluşma ayarlamışım...

    Lan avradını gibeyim üniformayla mı gözüme hoş göründü? Abazanlıktan gözümün retinası mı gibildi bilmiyorum. Kavruk, kolları minübüs şöförü gibi kıllı, ten kapkara, kaşlar kapkara, saçlar sarıya boyanmış, tam bir malatya sarışını olmuş.

    Neyse hatunu, duvarlarında fesli yer aldığı olduğu kahve reklam afişleri olan, uzun saçlı, tek tip kumaş pantalon, gömlek ve süveter giyen bayan garsonların servis yaptığı, kahve siparişinin yanında jelatinli bitter çikolata getirilen, hesap gelince babayaroo diye bağırdığınız kafelerden birine zütürdük (starbucks falan yok o zamanlar) ekmek çıkar umuduyla. Garson kız geldi masaya sipariş almak için, amk hatunu ayran istedi. Ulan ben kahvede oyun oynarken puan farkı açılınca, hesap şissin diye muallakliğine ayran söyleyen lavuklar dışında ömrü hayatımda bir kafede içecek olarak ayran isteyen insan görmedim be.

    Senin ben ananı gibeyim bir başladı nasıl bir ilişki istediğini anlatmaya, sanki amk karısı Manhattan'da büyümüş, Harward'ı bitirmiş, babası senatör, anası yardım kuruluşunda gönüllü çalışan papatya, dünyanın tüm artistleri futbolcuları buna talip olmuş da, bu bana büyük bir ihsan bahşederek benimle çıkmayı kabul etmiş...

    Yarım saat anlattı ya. Yok ona küçük sürprizler yapan erkeklerden hoşlanırmış, yok onun aradığı erkek evlenince yatağına kahvaltısını getirebilmeliymiş, (evet dakika bir evlilik mevzuu) her an çılgınlık yapabilmeliymiş, onu ansızın iş yerinden arayıp "hadi hazırlan akşam bodrum'a uçuyoruz" diyebilmeliymiş. Gerekirse gece penceresinin önüne gelip onu ne kadar sevdiğini haykırabilmeliymiş. Onun için şiir yazabilmeliymiş. Tatlı krizi tuttuğunda hiç üşenmeden onu Bostancı Mado'ya zütürebilmeliymiş.

    Sen nerede oturuyorsun diye sorum, "Bağcılar Ateştuğla'da" dedi. Nerelisin dedim "Elazığlıyım" dedi. Kaç kardeşsiniz dedim "6 kardeşiz" dedi. Kaç lira maaş alıyorsun dedim "250 milyon" dedi (şimdinin 750 tl'si falan)

    Ben mal gibi yüzüne bakmaya başladım. Bu birden "biliyor musun benim içimde hiç büyümeyen bir çocuk var" dedi. Bunu söylerken baktım içtiği ayran bıyıklarına yapışmış. Resmen bıyık ya, askerde yüzüne pamuk sürseler o yıllarda, yarım saat dayak yer. O içindeki çocuk, büyümüş, askere gitmiş gelmiş, evlenmiş, kayınçosuyla ortak tekel bayii açmış, batmış, taksicilik yapmaya başlamış...

    Tabii o zamanlar "Kezban" diye bir şey bilmediğimiz için "tee gibeyim ben böyle aşkın ızdırabını, kabir azabı gibi" deyip, onu 92 numaralı otobüslerin kalktığı durağa bıraktım ve bir daha da hiç aramadım.

    Bir ay sonra aklıma gelince de acıdım amk. ineğe özenen kurbağa gibi kendilerini şişirip şişirip patlatıyor amk kezbanları. Yazık lan!
    ···
   tümünü göster