/i/Devlet

  1. 1.
    +8 -1
    Ekşi Sözlükten alıntıdır.

    Bunları üst üste atmamın sebebi gerçekten merak eden birilerinin okuması.
    Trende çıkıp da gereksiz yorumlara lüzum yok. Isteyen zaten bir şekilde görecektir.
    Gerçekten yararlı bilgiler. Kendini milliyetçi zannedenlerin okuması tavsiye edilmez.

    Buna da bakabilirsiniz:
    http://nihilisthuman.blog...-gorusum-uzerine.html?m=1

    ---

    Günümüz dünyasında, doğu toplumlarında 1984, batı toplumlarında cesur yeni dünya romanlarını andıran hayatlarımız var. hiç kimsenin geleceğe umutla bakmadığı, hayal kuramadığı, hiçbir şeyi değiştirmeye yanaşmadığı bir çağdayız. iklim değişikliği, ekonomik dengesizlikler, terör, ırkçılık, adaletsizlikler ve savaşlar, insanları büyük bir yıkım beklentisinin içine sokuyor. bu kapana kısılma halini, türkiye'de daha da yoğun hissediyoruz. böyle bir durum karşısında "tek şey" ile kurtarmak mümkün olamaz.

    çözümü bulabilmek için, bu ülkenin içindeki durumu iyice algılayıp anlayabilmek gerekiyor.

    öncelikle türkiye tarihinin bir özetini vererek başlayalım:

    orta asya türk toplumlarının milattan önce 20.000 yılına kadar uzandığı söyleniyor. ilk türk devletleri hun imparatorluğu, göktürk imparatorluğu, uygur devleti olarak ele alınır. asya'daki türk toplumları, batıya doğru göç etmiştir. göç eden toplumları arasında en önemlisi oğuz türkleri olmaktadır. pers toplumunu içinde bulunduran büyük selçukluğu imparatorluğu kurulmuştur. devamında, anadolu'ya yönelip, yerel rum toplumuyla birlikte anadolu selçuklu devleti kurulmuştur. bu devlet yıkılınca yerini anadolu beylikleri almıştır. beyliklerden sadece bir tanesini olan osmanlı beyliği, diğer beylikleri ele geçirip kendi devletini oluşturmuştur. yani, günümüzde "osmanlı'nın torunlarıyız" diye söylense de, aslında rum, pers ve orta asya türklerine kadar geniş köklerimiz bulunmaktadır.

    osmanlı imparatorluğu, bir döneme kadar akılcı hamlelerle kendini geliştirip büyütse de, sonradan yaşadığı önemli problemler yüzünden yavaş yavaş bozulmaya ve gerilemeye başlamıştır. bu gerilemenin son noktasını 1. dünya savaşı sağlamış ve ardından tam anlamıyla parçalanıp yokolmuştur. çoğu kişi umudunu yitirip bundan sonra nasıl devam etmeleri gerektiğini düşünürken, bir kişi çıkıp, son kalan savunmacı grupları örgütleyip onları alevlendirmeyi başarmıştır. bu kişi de elbette mustafa kemal atatürk'tür. bize, günümüzde "sıradan bir askerdi, canavar bir diktatördü" gibi sunulan ve ülkeyi de gökten inen hayaletler kurtarmış gibi anlatılmasına karşın, gerçek bir dahiydi atatürk. osmanlı tarafından gönderildiği savaşlarda ve hatta istiklal savaşının en zorlu zamanlarında bile sürekli kitap okuyan ve okuduklarını nasıl uygulaması gerektiğini kafasında hesaplayan birisiydi. ve bu okuduklarını birleştirip, önce halkını kurtarıp sonra da türkiye cumhuriyeti'ni kurmayı başarmıştır. sadece kurmakla kalmamış, "başöğretmen" olarak halka rehberlik de etmiştir.

    ancak, bu kişinin akıl ve mantık üzerinden kurduğu ülkeyi, biz sonradan basit siyasi hesaplar yüzünden çıkmaz yola doğru sürüklemeye başlamışız. ülkenin yaptığı en önemli hatalardan birisi, 6-7 eylül olayları olmuştur. kıbrıs adasında kıbrıslı yunan vatandaşların başlattığı enosis ayaklanması sırasında, biz bu kişilere "rum" adını vererek, kendi ülkemizdeki rum kökenli vatandaşlarımıza karşı kin yaratılmasına neden olmuşuz. kıbrıs'taki enosis'i engelleyebilme gayretiyle, atatürk'ün selanik'teki evine bomba atılma sahtekarlığı yapılmış ve bu sayede halkı provoke etmeye çalışılmıştır. bunun devamında, o dönem için istanbul'a getirilmiş yabancı işçiler, organize edilmişçesine, şehir içinde anarşik ve saldırgan eylemler içine girmiş, polis ve ordu sadece izlemekle yetinmiştir. rumlara karşı olan bu kin, 1964'te birçok rum kökenli vatandaşımızın sınır dışı edilmesine kadar uzamıştır.

    6-7 eylül olayları sadece rum kökenli vatandaşlarımız için değil, devlet için de kritik bir süreçtir. olayların arkasında seferberlik tetkik kurulu / özel harp dairesi olduğu iddiası vardır. yıllar sonra gladio davasıyla ortaya çıkan, soğuk savaş yıllarında nato ve cıa'in komünizm ya da varşova paktı'na karşı mücadele edebilmek için, özellikle batı avrupa çevresinde kurduğu ve özel yetiştirdiği bir organizasyon vardır. türkiye'de kontrgerilla denilen bu organizasyon, ülkelerin hükümet ve istihbahrat teşkilatlarında paralel yapılanmaya giden, terörist ve mafyatik faaliyetler sergileyebilen, birçok sağcı suç çetesiyle bağıntısı ortaya çıkan bir yapılanmadır. 1947'deki truman doktrini ile ilk kez türkiye'de başlandığı ve şu an bu çeteleşmeden kurtulamayan tek ülkenin de türkiye olduğu söylenmektedir.

    60'larda yaşanan darbe sonrası türkiye'nin hazırladığı anayasa çok ilerici bir sistem yaratmıştı. ancak bahsettiğim gladio yapılanmasının da katkısıyla, ülke bir sağ-sol çatışmasına kurban gitmiştir. türkiye, atatürk'ün ilkelerini unutmuş ve komünizm - anti-komünizm ekseni arasında kendini kaybetmiştir. bu çatışmanın sonu 80 darbesi ile bitmiş, apolitik bir toplum yaratmış ve sonradan özal'ın getireceği neoliberal politikalara zemin sağlamıştır. bu süreç boyunca sivas katliamı, maraş katliamı, bahçelievler katliamı, kanlı 1 mayıs gibi büyük trajediler ve birçok faili meçhul cinayetler yaşanmıştır. türkiye, atatürk'ten ve atatürkçülük'ten nefret eden, kendi milletini alevi, yahudi, rum, kürt vs gibi bölen, osmanlı özlemine hastalık derecesinde bağlı, türk-islam sentezinin peşinden giden bir sistemin boyunduruğu altına girmiştir.

    bundan sonra, son 20 yıldır yaşadığımız olayları inceleyelim:

    1998-1999 yıllarında abdullah öcalan'ın suriye'den çıkartılıp, sonra da türkiye'ye teslim edilişini gördük, bu sırada iktidarda bülent ecevit hükümeti vardı. 1999 yılından itibaren, teröre kaybettiğimiz hem sivil vatandaş hem de şehit personal sayısında büyük bir azalma başladı ve 2002 yılı itibariyle türkiye'de terörizm durma noktasına gelmişti. 1993-1994 yıllarındaki o sıkıntılı terör dönemini atlattığımız ve terörü bitirdiği için, bülent ecevit başarılı olarak görülüyordu. ama 2000-2002 arasında küresel çapta ekonomik gerileme döneme yaşanmaya başladı ve bunlar dot-com balonu, telekomünikasyon sektöründe çöküş, 9 eylül saldırısı gibi krizlerle birleşip büyük bir probleme dönüşmüştü. türkiye ekonomisinde 1994'tan beri hızlı ilerleyen ekonomik sıkıntılar ve döviz artışı, bizim ülkede de benzeri bir krizin yaşanmasına ortam hazırlamıştı. sonradan "anayasa krizi" diye adlandırılan olaydan çok önce, ekonomi uzmanları büyük bir ekonomik krizin kapıda olduğunu uyarıyordu. bu kriz, anayasa fırlatılmasıyla patladığı için, herkes bülent ecevit'i ve o zamanki hükümeti suçlamaya başladı. özellikle büyük televizyon kanalları ve gazeteler, her gün bülent ecevit'i eleştirmekteydi. bu kriz sonrasında yaşlılığı ve hastalığı da eklenince, "bunak, hastalıklı, ihtiyar" sıfatlarıyla anılmaya başlandı. o döneme bakıldığında, "fetullahçı" diye suçlanan ama mevcut hükümetin gözardı ettiği, hüsamettin özkan ve erkan mumcu gibi kişilerin, siyasi ve ekonomik krizi tırmandırdığı, "anayasa krizi"ni daha büyük bir çıkmaza soktuğunu görüyoruz. her ne kadar hükümet, ekonomiyi düzeltmesi için uzman olarak kemal derviş'i çağırsa ve onun sundukları ülke için uzun vadede fayda getirse de, bu krizin faturası bülent ecevit ve ahmet necdet sezer'e yıkıldı.

    2001 yılında, anap, dyp, dsp ve rp milletvekillerini ve seçmenlerini toplamayı hedefleyen akp kuruldu. birçok belediyenin başkanlarını ve siyasetin önemli sayılan isimlerini bünyesinde barındırarak hızlı bir giriş yaptı. akp'nin liberal ve demokrat gibi gözüken söylemleri, dönemin medya kanallarını çok etkiledi. bülent ecevit'in sorunlarından şikayet eden bu medyaya, dexer shawn'ın vaatleri çok ilgi çekici geldi. her gün gazetelerde çarşaf çarşaf bir yandan ecevit eleştirisi ve bir yandan da erdoğan övgüsü okuyorduk. radikal islam amacıyla gelmediklerini ve ılımlı islam politikası uygulayacaklarını söylediler. "değiştik" dediler, gazeteler ise "değiştik dediyse değişmiştir" diye savunmaya geçti. fetullah gülen'in de desteğini alması, medya içinde büyük bir fark yaratmış oldu. tüm bunların sonucu 2002'de akp iktidara geldi. vatandaşın siyasetten sıkılması, seçimlere karşı protestoya dönüştü ve seçmenlerin önemli bir kısmı oy kullanmadı. akp toplam seçmen sayısına göre az oy olsa da, mecliste ezici çoğunluğa sahip oldu ve tek partili yönetim gibi bir durum başladı.
    ···
   tümünü göster