/i/Soru Cevap

Bilmemek değil başlık açmamak ayıptır.
  1. 51.
    +2
    Bir de cahiliyette yaygın başka bir yanlış adetin kaldırılması vardı, buda evlatlıkların, öz evlat gibi kabul edilmesi, onların hanımları da babalıkların öz kızı yerinde kabul edilmesi yanlışı idi. Bu yanlış, Ayet-i kerime ile yasak edilmiştir.

    “Onları, yani evlatlıklarınızı babalarının ismine nisbet ederek çağırın. Bu Allah katında daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar zaten sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır.”

    Bu ayet nazil olduktan sonra Zeyd, artık “Zeyd bin Harise” diye babasının ismiyle çağrılmaya başlandı. Evlatlığın kaldırılmasından sonra, evlatlık hanımlarının da öz kız gibi olmadığı ortaya çıkmış oldu. Bunun ispatı ancak Hz. Peygamber (asm) ‘in Hz. Zeynep’le evlenmesi ile oldu.

    Ayet-i kerimede konuya şöyle bir açıklık getirilmiştir:

    “Hani Allah’ın iman nasib ederek ikramda bulunduğu ve senin de azad edip evlatlık edinerek ikramda bulunduğun kimseye sen, ‘Hanımını bırakma, Allah’tan kork.’ diyordun. Sen o zaman, Allah’ın açıklayacağı bir şeyi bildiğin halde, insanların dedikodusundan korkuyordun. Halbuki Allah korkulmaya daha layıktır. Sonra Zeyd o hanımla alakasını kesince Biz onu sana nikahladık. Ta ki evlatlıkların boşadığı hanımlarla evlenmenin mü’minler için günah olmadığı anlaşılsın. Allah’ın emri işte böylece yerine getirilmiştir.”

    Bu ayetin nazil olmasından sonra, Hicretin 5. yılında, Zeynep, otuz beş yaşında iken Efendimiz (sam) ile semavi bir akitle evlendirilmiş. Nitekim bu evlilik üzerine münafıklar boş durmadı. “muhafazid, oğlunun karısının haram olduğunu bildiği halde, kendi oğlunun hanımını nikahladı” demeye başladılar.

    Bunun üzerine Ahzab suresinin 40. ayeti nazil oldu:

    “muhafazid, hiçbirinizin babası değildir, O Allah’ın Resulüdür ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah ise her şeyi hakkiyle bilir.”

    Böylece islam, evlatlıkla öz evlad hukukunu birbirinden ayırıyor. Maalesef o zamanın Münafıkları bu evliliği “haşa” nefsani olduğunu söylemişler. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri o günkü ve bu günkü münafıklara şöyle bir cevap daha veriyor:

    “Yüz bin defa haşa ve kella. O damen-i muallaya, şöyle pest şübehatın eli yetişmez. Evet, on beş yaşından kırk beş yaşına kadar hararet-i gariziyenin galeyanı hangamında ve hevesat-ı nefsaniyenin iltihabı zamanında, dost ve düşmanın ittifakıyla kemal-i iffet ve tamam-ı ismetle Hatice’tül Kübra (ra) gibi ihtiyarca bir tek kadınla iktifa ve kanaat eden bir zatın, kırktan sonra, yanı hararet-i gariziye tevakkufu hengamında ve hevesat-ı nefsaniyenin sükuneti zamanında kesret-i izdivaç ve tezevvücatı, bizzarure ve bilbedahe, nefsani olmadığını ve başka ehemmiyetli hikmetlere müstenit olduğunu zerre kadar insafı olana ispat eder bir hüccettir.”
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster