/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    +5 -2
    bir zamanlar böyle başlıklar atılıyordu muhafazakar kesime ait gazeteler de... devrimciler 6. filo defol derken şimdi çoook önemli yerlerde olanlar 6.filoya dönüp namaz kılıyorlardı .

    Avrupa’da ikinci Dünya Savaşı bitmiş yeni dünya düzeni kurulmaya başlanmış ve Batı Dünyasının lideri Abd olmuştu.

    Abd Avrupa’daki devletlere Komünizm’in ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatıyordu. Solcuları tutuklayın, Rusçu yayınları kapatın, seçilmiş Solcu belediye başkanlarını tutuklayın diye direktif veriyordu Demokrasi’nin lideri Abd. Hatta Cocola için komünist olmazsınız diyordu.

    Türkiye’de de benzer propagandalar özellikle Türkiye’nin NATO üyesi olmasından sonra çok yapıldı. 6.Filo protestoları o zamanın milliyetçi-muhafazakarları tarafından kırılmıştı. Milliyetçi-muhafazakar kesim “dinsiz Sovyet”E karşı ABD’nin yanında yer almıştı.

    Abd propagandasını medya üzerinden yaptığı gibi Türkiye’de kurduğu askeri üslerde radyo istasyonları aracılığı ile yaptı. Caz, Amerikan kültürü, yaşam şeklini propagandasını yaygın şekilde Türk gençliğine aşıladı.

    Tabii en büyük Amerikanizm eğitim yolu ile ABD’ye davet edilen Türk öğrenciler ile yapıldı.

    Bu ara Amerika ile bir küsüz bir barışık bir gün amerika bizi kandırıyor ertesi gün stratejik ortak oluyor . Karar verin dostmuyuz düşman mı ?

    şu yazıyı da okumanızı önemle rica ediyorum

    YIL 1946: CAMiYE ASILAN \"WELCOME\" MAHYASI

    1969’a uzanmadan önce şöyle bir hızlıca 1946’ya uzanıp, Amerikan Misuri zırhlısının Türkiye gelişine bir göz atalım: Çünkü, 1969’u anlamak için önce 1946’yı anlamalıyız…

    5-9 Nisan 1946 tarihleri arasında ABD’nin Misuri zırhlısı Türkiye’yi ziyaret etti.

    Sovyet Rusya’nın yeniden boğazlara göz dikmesi ve Stalin’in Kars ve Ardahan’ı istemesi gibi nedenler sonrasında hızla ABD eksenine kaymaya başlayan Türkiye Rusya’ya, ABD desteğini arkasına aldığını göstererek küçük bir gözdağı vermek istiyordu. Bu amaçla, Misuri zırhlısının Türkiye’yi şöyle bir ziyaret etmesi kararlaştırıldı.

    1944 Kasım’ında ölen, Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Münir Ertegün’ün cenazesini Türkiye’ye getirme bahanesiyle yola çıkan Misuri zırhlısı, 5 Nisan 1946’da istanbul’a geldi.

    Misuri, I. Dünya Savaşı’ndan kalma Yavuz, Sultanhisar ve Demirhisar gemilerince Çanakkale’de karşılandı.

    Misuri, Kızkulesi önünde “Welcome” (Hoş geldiniz) pankartıyla selamlandı.

    Misuri’nin gelişinin anısına PTT, “Missouri” adlı 3 pulluk bir seri yayınladı.

    Misuri’nin şerefine TEKEL de 50 sigaralık özel sigara üretti.

    Misuri’nin gelişi anısına, Hereke halı fabrikasında 18 küçük halı üretildi.

    Misuri’nin gelişi öncesinde Karaköy-Beşiktaş sahili arasındaki evler ve Beyoğlu’ndaki bazı binalar boyatıldı.

    Misuri’ye jest olsun diye Taksim’e büyük bir Misuri resmi kondu.

    Misuri mürettebatının hoşuna gitmesi için gece kulüpleri ve barların önüne “Welcome “ ve “Burada ingilizce konuşulur” yazılı tabelalar konuldu.

    Misuri mürettebatını en iyi koşullarda “ağırlamak” ve “rahatlatmak” için istanbul genelevleri beyaza boyanıp hayat kadınları muayene edildi.

    Ve Misuri’nin gelişinde, istanbul’da Türk-islam tarihinde bir ilk yaşandı:

    Dolmabahçe Sarayı’nın hemen yanı başındaki Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nin minareleri arasına “Welcome” mahyası asıldı.

    1946’da caminin minareleri arasına asılan o mahya, garip bir biçimde, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine ışık tutuyordu.

    ismet Paşa, CHP ve Türkiye “eksen değiştiriyordu”. Artık, eski dost Sovyet Rusya ve Almanya’dan uzaklaşan Türkiye, sessiz sedasız ABD eksenine doğru kayıyordu…

    1946’dan sonra, Marşal Yardımı, Truman Doktrini, ABD ile imzalanan ikili anlaşmalar ve Misuri’nin gelişi, hepsi bunun işaretiydi.

    Bu süreçte, Almanya’dan uzaklaşıldığını vurgulamak için “Irkçı-Turancılık Davası’yla” Irkçı-Turancılar tavsiye edilmiş, Rusya’dan uzaklaşıldığını vurgulamak için de Komünizm ve Solla mücadeleye başlanmıştı. Bunu yaparken de ABD’nin bir dediğini iki etmeyen, “sadık dindarlar” yetiştirmek için çalışmalar başlatılmıştı.

    işte, 1946’da Misuri zırhlısının istanbul’a gelişinde Bezmi-Alem Valide Sultan Camii’ne asılan o “Welcome” mahyası, Türkiye’nin gelecekte, “din” ve “dindar” kullanılarak, ABD güdümüne sokulacağının ilk işareteydi…

    1946’da Misuri zırhlısının istanbul’a gelişinde camiye “Welcome” mahyası asanlar, birilerinin tam 23 yıl sonra, istanbul’a gelen ABD 6. Filosu’nu kıble yapıp karşısında namaz kılacaklarını tahmin bile etmemişti.

    YANKEE GO HOME

    1969’da ABD 6. Filosu Türkiye’ye geldi. Filo, ilk durağı olan izmir’de protestoyla karşılaştı. Antiemperyalist öğrenciler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları ABD emperyalizminin simgesi durumundaki filonun izmir’e girmesini istemiyordu.

    6. Filoya “Defol” diye bağıranlar içindeki en ilginç grup, hiç kuşkusuz “genelev çalışanlarıydı”. 1946’da Misuri zırhlısını “çiçeklerle” karşılayan istanbul genelevlerinin aksine, 1969’da izmir genelevleri, ABD askerlerine kapılarını kapatarak, dünyada görülmemiş bir eyleme imza atmışlardı.

    6. Filo, Misuri zırhlısı gibi karşılanacağını sanmıştı; ama çok yanılmıştı. Türkiye’deki bütün antiemperyalist güçler 6. Filo’ya karşı bayrak açmıştı.



    1960’larda gençliğin “devrimci” ve “Atatürkçü” kabarışı, 6. Filo’ya ve ABD askerlerine Türkiye’yi dar etmeye başlamıştı. istanbul, izmir, Trabzon’da şiddetlenen 6. Filo karşıtı eylemler, 1968 Temmuzunda zirveye çıktı. Bunda ABD askerlerinin, Türk bayrağını yırtmaları ve Türk kızlarını taciz etmelerinin büyük etkisi vardı. Urfa, Maraş ve Antep’in ruhu Deniz Gezmiş’in deyimiyle “Yeniden Kuvvayı Milliyeci” ve “ikinci Kurtuluş Savaşçısı” gençlikte canlandı.

    Temmuz ayında, istanbul’da sürekli protesto edilen ve tartaklanan ABD askerlerinin korunması için, dönemin AP içişleri Bakanı “milliyetçi” Faruk Sükan, emniyet teşkilatına kesin emir verdi. Bu emir üzerine iTÜ yurdunu basan polis, devrimci genç Vedat Demircioğlu’nu camdan aşağı atıp öldürdü.

    Türk gencinin kanı, Amerikan askeri için döküldü; ama ABD askeri de ertesi gün denize döküldü.

    Antiemperyalist 68 kuşağı, 6. Filo’nun istanbul’a gelmesine sonuna kadar karşıydı. Hazırlıklar yapılmıştı, karaya çıkan ABD askerleri denize dökülecekti.

    Taksim’de Deniz Gezmiş’in önderliğinde toplanan yüzlerce genç, Dolmabahçe’ye yürüyüşe geçti. “istanbul, Amerikan genelevi, Türk kızları Amerikan cariyesi olamaz” diyen gençlerin etrafında kısa sürede halktan ve esnaftan binlerce kişi toplandı. Yakalanan tüm ABD askerleri de denize atıldı

    1969 Şubatında istanbul halkı ve devrimci gençler, 6. Filo’nun istanbul limanına geleceğini duydu. Vedat Demircioğlu cinayeti ve Denizlerin Dolmabahçe’den ABD askerlerini denize dökmesi, halkın zihninde tazeydi.

    istanbul’da ABD karşıtı yürüyüşler düzenleniyordu. 13 Şubat’ta Çemberlitaş’ta başlayan “Kızlar Yürüyüşü”nde taşınan pankartlarda “Türkiye 6. Filo’nun genelevi değildir”, “Türk Kadını onurunu koruyacaktır”, “Amerikalı it, evine git”, “Ya istiklâl, Ya Ölüm” yazmaktadır.

    16 Şubat 1969’da antiemperyalist gençler ve işçiler Beyazıt’tan Taksim’e “Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü” başlattı. 40 bine yakın bir kalabalık toplandı. En önde Türk bayrağı, arkada ise şu pankartlar vardı: “Geldikleri gibi gidecekler”, “Emperyalizm ve yerli uşaklarına karşıyız”, “Sükan’ın polisi Türk olduğunu unutma”, “Öleceğiz, Atatürk’ün yolundan dönmeyeceğiz”, “Rezil Coni bir daha gelme”, “Amerikan iti toprağımızda havlayamaz”, “Amerika’yla tartışılmaz, savaşılır”, “Yaşasın ezilen dünya halklarının kurtuluş savaşları”, “Emperyalizm ve sömürüye karşı işçi yürüyüşü…”

    Böylesine büyük bir halk tepkisine rağmen 6. Filo, Kabataş açıklarında durmaktaydı.

    68 kuşağının antiemperyalist gösterileri, bu gösterilerdeki sol sloganları, (1946’dan itibaren palazlanmaya başlayan) Türk-islamcı gençleri çok rahatsız etmeye başlamıştı. Türk-islamcılar, (Türkler, 8. yüzyıldan beri zaten Müslümandır. Türk-islam Sentezi kavramı ise ABD yapımıdır; Türk ve islam kavramlarının içinin ABD çıkarları doğrultusunda doldurulması sonunda 1950\'lerde ortaya çıkmıştır. Gerçek Türkçülükle uzaktan yakından alakası yoktur.) Türk Talebe Birliği, ilim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Derneği gibi derneklerle örgütlenmişler, hatta sol gösterilere karşı bir de Kırklar Komitesi adıyla bir “direniş komitesi” kurmuşlardı. O gün o komitede yer alan bir ismin yıllar sonra Cumhurbaşkanı olabileceğini kim tahmin edebilirdi ki? O isim Abdullah Gül’dü.
    ···
   tümünü göster