/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +7 -11
    1) Kehf(18)/83,84,85,86. Sana Zulkarneyn’i sorarlar, “Onu size anlatacağım” de.
    Doğrusu biz onu yeryüzüne yerleştirmiş ve her şeyin yolunu ona öğretmiştik.
    O da bir yol tuttu.
    Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü.
    Orada bir millete rastladı. “Zulkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin” dedik.
    Kehf(18)/90. Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.
    Rahman(55)/33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.

    Burada Dünya, eskiden sanıldığı gibi düz ve Güneş’in doğup battığı iki ucu (doğu·batı kenarı) varmış gibi anlatılmış… Ve Zulkarneyn Güneş’in doğduğu yere ulaşınca, orada Güneş üzerine doğduğundan sıcak ve zor bir koşul olduğu örtüsüzlükle özellikle vurgulanmış bir yerleşim yeri bulmuş. Sonunda battığı yere de nihayet ulaştığından bizzat bu bulunduğu yerde Güneş’in bir batalıkta battığına kendi gözüyle tanıklık etmiş. Efsanevi… Pek tabii olay zaten bir mucize gibi anlatılmış olsa da başta öncelikle gerçek, böyle değil.
    Ayrıca son ayette de yerin uçları ve bucakları olduğundan bahsedilmiş ki düz değil de yuvarlak olan Dünya’da, yerden yolculuk yaparak neticede yerden ayrılıp uzaya geçip gidebilecek uç kenarlar ve bucaklar yok. Hem artık insanlık yerden ayrılıp uzaya sık gitmektedir.

    2) Hac(22)/65. Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca
    denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir.
    izni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor.
    Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
    Lokman(31)/10. Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı.
    Rad(13)/2. Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir.

    Bilimsel olarak gökler (uzay) Dünya üzerine düşemez. Düşebilecek bir durum da yok; çünkü göklerin (tüm uzayın) yere düşebilmesi için yerin tabanda olması gereklidir. Kuran genelinde de gök görünmez direklerle havada tutulan süslenmiş tavan, yeryüzü de taban olarak kabul edilmiş. Halbuki Dünya, zaten gökler (uzay) içinde olan bir gezegendir. Yani göklerin düşebileceği tabanda bir yer, olmayla hiçbir alakası yoktur. Bu konunun videolu anlatımı için: tıkla .

    3) Zariyat(51)/49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

    Doğada bazı canlılar ve türler çift cinsiyetli veya cinsiyetsizdir. Bunun yanında çifti olmayan ve eşeysiz olarak da üreyen canlı türleri olduğu gibi ikiden fazla cinsiyetin var olduğu veya bireylerin sonradan kendiliğiyle cinsiyet değiştirdiği türler de bulunmaktadır. Ayrıca Kırbaç Kuyruklu Çöl Kertenkelelerinin bir türü, tamamen dişi bireylerden oluşur ve lezbiyen ciks yapma zorunluluğu akabinde kendilerini kopyalama mantığıyla ürerler.

    4) Fussilet(41)/12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. işte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.
    Mülk(67)/5. Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.
    Saffat(37)/6,7,8,9. Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.
    Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.
    Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.

    Kuran insanlar için gönderilmiş ve dolayısıyla insanların anlayabileceği şekilde yazılmış olması gerekiyor. Fakat en yakın gökte yıldızların olduğunun söylenmesi şaşırtıcı. Ve sanki yıldızlar birbirlerine yakın ufak taşlar ve şeytanlar da bunlarla taşlanmakta; böylece de üst makama çıkamadıkları söyleniyor. Ayrıca yıldızlar bir nevi devasa ateş topudur. Ama dünyadan evet ufak parlak taşlar ve zinet(süs) gibi görünüyorlar. Ama aslında biliyoruz ki yıldızlar da Güneş gibidir.

    5) Rad(13)/13. Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Halbuki O, azabı çok şiddetli olandır.

    Burada da fiziksel olan bir olgunun (yıldırımın) elektrik yüklü bulutlar sebebiyle değil de pat diye kendiliğinden olduğu anlatılmış sanki. Ayrıca Allah’ın emretmesiyle sebepsiz gerçekleşip, sadece cezalandırma veya korkutma amaçlı olduklarına dikkat çekilmiş. Ve çevrede yüksek yapılar varken yerdeki insana değil de daima yapılara yıldırımın düşmesi, bilime uygun ama bu anlatılana ters gibi. Bu arada korkutulacak insan olmadığı halde Jüpiter gezegeninde şimşekler Dünya’dan 10 kat daha şiddetlidir.

    6) Araf(7)/80,81,84. Lut’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: “Sizden önce alemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
    “Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.”
    Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık. Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu.

    Eşcinselliğin daha önce hiçbir alemde gerçekleşmediği söylenmiş… Alemler içinde hayvanlar alemi de bulunur. Bugün 1500 hayvan türünde eşcinsellik gözlemlenmiş (örn_video,13+) ve 500′den fazlası akademik makalelerde yayımlanmış. Demek ki hür iradeden yoksun olan hayvanlarda, eşcinsellik o ana dek yoktu; ilginç. Ayrıca günümüz bilimi eşcinselliğin tercihen oluşmadığını, genler veya anne karnında maruz kalınan hormonal etkenler temelli kendiliğinden oluştuğunu söylemektedir. Bu arada bu ve benzer Kuran ayetlerinde, doğal olan ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından da onaylı bir pgibolojik rahatsızlık olmayan eşcinselliği aşağılama ve halkı bu masum kişilere karşı kin ve nefrete teşvik etme de görülüyor ki günümüzde bilimle hareket eden ülkelerde bu ağır bir suçtur.

    7) Yasin(36)/37,38,40. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.
    Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.
    Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
    Bakara(2)/258. ibrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kafir şaşırıp kaldı. Zaten Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

    “Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.” ifadesiyle Ay’ın gece Güneş’in ise gündüz izlediği bahsedilen seyirden Güneş’in izlediği yol, aslında kendi gerçek hareket yörüngesi (yüzdüğü yörünge) değil; Dünya’nın kendi ekseninde dönmesi sebepli gözlenen bir yanılmadır. Ayrıca aynı hata Hz. ibrahim olayında da yapılmış. Allah Güneş’i hareket ettirerek doğudan getirmez. Yani kısaca gece ve gündüz döngüsü içerisinde getirilip zütürülen veya hareket eden (yüzen) bir Güneş yoktur.

    8) Necm(53)/45,46. Şüphesiz O iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az
    bir sudan (meniden) yaratmıştır.
    Tarık(86)/5,6,7. Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın.
    Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı.
    Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar.

    Tıp biliminde erkek üreme hücresi olan spermin testislerde üretildiği bilinmektedir. Bel ile kaburga kemikleri arasından denerek eğer böbreklerden bahsedilmişse böbreklerden çıkan sadece idrardır. Zaten bel ile kaburga kemikleri arasından sperm üretilmez. Ve sperm insana dönüşmez; dönüşüme (bölünmeye) başlayıp insan haline gelen annedeki döllenmiş yumurtadır. Canlılarda sperm genetik materyalini aktararak sadece dölleyici görevi görür. Ayrıca günümüzde spermsiz yumurta döllenmesi yapılabildiği gibi doğada lezbiyen ciks sonrasında spermsiz üreyen bir kırbaç kuyruklu çöl kertenkelesi türü de bulunmaktadır. (Kesin olmayan bir bilgiye göre; Orta Çağ’da bazı yerlerde tohumun toprağa atılınca çimlenmesi gibi spermin de, tohuma benzer olarak, rahme atıldığında gelişip bebeğe dönüştüğü sanılırmış).

    9) Enbiya(21)/30. inkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hala inanmayacaklar mı?

    Günümüz bilimine göre Dünya ile gökler hiçbir zaman bitişik olmadı. Bigbang (büyük patlama) anından önce evren toplu iğne büyüklüğünde bir enerji topuydu. Maddesel değildi. Patlamadan sonra elektronların yavaşlayıp atom çekirdekleri (proton+nötron) çevresinde dönmesiyle maddenin yapı taşı olan atomlar, atomların birleşmesiyle de çeşitli gazlar ve toz bulutları, neticede de yıldızlar ve gezegenler oluştu. Böylece maddesel olan göklerle (tüm uzayla) yer (Dünya), bitişik olmadan, birbirinden bağımsız oluşmuş oldu. Hem tuhaf olan bunu, inkar edenler nasıl gözlemleyebilmişler.
    ···
   tümünü göster