/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    +106 -25
    Not: Yazım biraz değil çok uzun arkadaşlar. Okuyup okumamak size kalmış, bu konuda güzel fikri olanların da benle fikir alışverişine girmesi beni mutlu eder.

    Evet arkadaşlar. Bu entry\'de ABD\'nin en güçlü devlet olduğu algısının neden yanlış olduğunu, nasıl hala kitleler tarafından kabul edildiğini ve Rusya\'nın nasıl ABD\'den güçlü olduğunu açıklayacağım ve analiz edeceğim.

    Öncelikle ABD, uluslararası arenada en güçlü ekonomi, ordu ve diplomasiye sahiptir. Kendi kendine yetebilirlik açısından da ilk 3\'te yer alabilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında elbette en güçlü devlet olaral gözükebilir ama değildir.

    Gayrisafi yurt içi hasıla (GDP) ne kadar yüksek olursa olsun tam isteneni belirtmez. Alex Ferguson\'un istatistikler için dediği gibi: Mini etek gibidirler, neredeyse her şeyi gösterirler ama asıl isteneni göstermezler. ABD en yüksek GDP\'ye sahip olabilir. Zira emekli maaşı ödeyemeyen Yunanistan\'ın GDP\'si Türkiye\'den yüksek.

    Diplomasi, uluslararası bürokrasidir. Diplomatik alanda iyi olmak demek, başka devletler ile iyi geçinmektir ki başınızda iyi bir lider olduktan sonra her devletle iyi geçinebilirsiniz. Dikkat ederseniz zayıf Afrika ve Asya devletlerinin dünya ile ilişkileri iyidir.

    Ordu, bir devletin gücü hakkındaki en yanıltıcı faktördür. iki tane iyi örneği ve iki tane istisnası vardır. Osmanlı ve 1940-1945 arası Sovyetler en iyi iki örneğidir. Osmanlı, uzun bir dönem boyunca en güçlü orduya sahip olsa da ispanyollar, Portekizliler ve ingilizler Osmanlı\'dan daha güçlüydü. Kızıl Ordu ise 40-45 yılları arasında en güçlü 2. orduydu ama Sovyetlerde inanılmaz bir kıtlık vardı, teşkilatlanma kötüydü, yeterli teknolojiden yoksundu.

    istisnaların ilki Nazi Almanyasıdır. Naziler; ekomomilerini, ordularını ve ilişkilerini savaşa göre endeksledikleri için savaşa en güçlü devlet olarak girdiler. 1939 yılından 1942 yılına kadar tek başıma süpergüçtüler. ikinci istisna ise 1945-1985 arası yani Soğuk Savaş dönemi Sovyetlerdir. Aynı Naziler gibi Sovyetler de ekonomilerini, ordularını ve diplomasilerini olası bir savaşa göre ayarlamışlardır. Ve az sonra bahsedeceğim bir şeye çok önem verdiler ve bu şey devletin asıl gücü hakkında kesin ve doğru bilgi verir: istihbarat.

    istihbaratın ne kadar güçlüyse sen de o kadar güçlüsündür. KGB en güçlü istihbarat kuruluşuydu. 400 binden fazla personel dünyanın her yerinde Sovyetler adına istihbaratı sağlıyorlardı. CIA, KGB\'den sonra en güçlüsüydü. 20 bin personelle KGB\'nin %5\'inden daha az olmasına rağmen teknoloji ile 380 binlik farkı neredeyse kapattılar.

    Gorbaçev dönemi Sovyet ordusu etkisizleştirildi, KGB kapatıldı ve akabinde Sovyetler güç kaybetti, üstüne dağıldı. O sıralarda Putin, Doğu Berlin\'de görevliydi. Bilen bilir, Doğu Berlin istihbarat savaşının en yoğun yaşandığı yerdir. Duvarın yıkılmasından sonra Rusya\'ya dönen Putin, Yeltsin\'in terfisiyle devlet başkanı oldu.

    Putin\'e göre güç iki faktörle sağlanabilirdi: ordu ve istihbarat. ilkinde haklı değildi zira az önce açıkladım. Ama ikincisinde yerden göğe kadar haklıydı.

    işe ilk Rus halkından başladı. Ruslar, devleti eski ihtişdıbına kavuşturacak birisini bekliyorlardı ve Putin bu konuda onlara söz verdi. Daha sonra içişlerindeki karışıklığı giderdi. 1. Çeçen Savaşı\'ndaki mağlubiyet yüz kızartıcıydı. 2. Çeçen Savaşı\'nda 80 bine yakın sivil ve asker Çeçen öldü. Ardından nüfuzlu iş adamlarını ve mafyalarını emrine bağladı. itaat etmeyenler için bir hafta yetti. Putin bu galibiyetlerle \"Bana karşı duranın sonu budur.\" mesajını verdi ve kendi ülkesinde nihai güce ulaştı.

    Şimdi sıra diğer devletlerdeydi. istihbarat yeniden güçlendirilmek zorundaydı. Ancak o zaman güçlü olunabilirdi. istihbarat yeniden yapılandırıldıktan sonra Rusya; ABD, Fransa, ingiltere gibi ülkelerin seçimlerine müdahale etmeye başladı. Facebook\'un gizlilik adına yediği son davaları biliyorsunuzdur eminim. Kullanıcıların bilgileri Burger King, Pepsi, Coca Cola gibi şirketlere satılmıştı. Ama kimsenin açıklamadığı bir şey var: bütün bu bilgiler dolaylı yoldan aynı zamanda Rusya\'ya da satılmıştı.

    Rus kaynaklı olduğu düşünülen; silahlanma, ayrılık, beyaz ırk üstünlüğü gibi fikirleri savunan sayfalar açılmış, bununla kalmayıp sanki gerçekmiş gibi gözüken kişisel Facebook ve Twitter hesapları mevcut partiler ve liderler hakkında görüş bildiren paylaşımlar yapılmıştı.

    Bunlardan ötürü, ingiltere\'deki seçimlerde işçi Partisi\'nin oyunun %1.5 arttığı düşünülüyor. ABD başkanlık seçimlerinde ise gözle görülebilir olmamasıma rağmen Hillary Clinton\'ın oylarında bazı eyaletlerde beklenenin altında olduğu görülmüş.

    Bizim ülkemizdeki seçimler etkilenmiyor mu? Tabi ki de etkileniyor. Rusya dışındaki her ülkenin seçimleri inanılmaz etkileniyor. Ama bizim seçimleri sosyal medya yoluyla değil TV ve gazete yoluyla etkiliyorlar. Amaçlarının da Tayyip\'i kendi çıkarları ters düşünceye kadar tutmak gibi olduğunu düşünüyorum.

    Yani arkadaşlar, bence bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde Rusya\'nın ABD\'ye daha baskın olduğu sonucuna varıyorum. Bir ülkenin senin liderini belirlemesi ve sonraki birkaç yıl boyunca uygulayacağı
    politikayı azıcık da olsa değiştirebilmesi en büyük güç gösterisidir. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Zamanınızı çaldıysam da özür dilerim. Farklı düşünenleriniz varsa her fikre açığım.

    Edit: Forbes dergisinin "Dünyanın En Nüfuzlu 50 Adamı" listesinde Putin ilk sıradadır. Dediklerimi az çok kanıtlar.
    ···
   tümünü göster