1. 1.
    0
    abd´de her 18 dakika’da bir kadın dövülmektedir. abd´de acil servise giden % 22 ile % 35 arası kadınlar, evde gördükleri şiddet sonucu oraya gitmek durumdalar. peru´da yapılan tüm hak ihlallerinin %70´ni eşini döven erkekler olusturmaktadir.

    - örneğin hindistan’da son 2 yılda aileler geçimlerini artık sağlayamadıkları için 20 000 köylü intihar etmiştir. özel şiddet konusunda abd’de 3 dakikada, almanya’da 6 dakikada ve güney afrika’da 40 saniyede bir kadına tecavüz ediliyor.

    - bugün kölelerin sayısı köleci toplumda yaşayan kölelerin sayısının 8 katıdır. 250 milyon çocuk çalıştırılıyor. 12 milyonu serbest ticaret bölgelerinde dışsatım için ucuz mal üretiyor.

    bu açıdan şiddet, savaş ve göç sorununa çözüm üretmek öncelikle bunların ne olduğu ve nereden kaynağını aldığı sorusu ve cevaplandırmasıyla çözümün zemini de yaratılacaktır.

    bu konuda egemen sistemden kaynaklı olarak kadınlar bilim, felsefe, tarihsel kimlik ve gerçeklik gibi kavramlara uzak durmakta ve bundan dolayı pragmatik kalmaktadırlar.

    kadın hareketleri bu nedenle paradigmaları, dayandıkları yöntemleri, ortaya çıkardıkları eserleri, siyaset bilim tarzını köklü bir eleştiriye tabi tutmalıdırlar. globalizmle en son aşamasına doğru tırmanan erkek egemenlikli sistem bilimi etik ölçüden kopararak, bilimin kime hizmet ettiği sorusunu muğlaklaştırmaktadır. nükleer silahları üreten, onu kullanan kadar sorumludur. bu açıdan erkek egemenliğinin tek taraflı, kendi dünya bakış açısına göre dünyayı ve toplumsal sorunları ele alan kadın yaklaşımları sistem kadar sorumludur. bu açıdan kadınlar, eğer en başta kadına karşı yaygınlaşarak gelişen şiddet ve irak nezdinde görülen normsuz savaşlara karşı duracaklarsa, bunların egemen sistemle bağlantısını görmek zorunda. kadın karşı artan şiddet yanısıra savaşlardan erkek egemenlikli sistem sorumludur. savaşlar artıkça göç sorunuda temel bir sorun olarak artacaktır.

    egemen sistem, anlayış olarak tarihsel şekillenişiyle el alındığında onun sonuçları olan şiddet ve dolayısıyla meydana gelen göç sorununa da karşı koyabileceklerdir. bugün maalesef birçok kadın akademik kurumu, erkek egemenlikli sitemin insanlığa hizmet edip etmeme sorumsuzluğuyla kullandığı araçları eleştirisiz ve sorgulamadan işlemektedirler. globalizmle insanı hiçleştiren, siyaset, ahlak, teknoloji ve bilime yaklaşımda ne yazık ki birçok kadın akademisyen bu egemen sistemi taklit etmektedir. oysa insanlığı varlık haklarıyla tarihin ilk çıkışından günümüze kadar koruyan kadındır. bu nedenle doğa ve bütün diğer canlı yaratıkların yaşam haklarını toplumlar da koruması gereken de yine kadın olmaktadır.

    abd’nin irak’a karşı sürdürdüğü savaşta çok açıkça ortaya çıktı ki, insanlık artık giderek çok tehlikeli yeni bir yayılmacı gücün politik hedefiyle karşı karşıyadır. süper güç olan abd irak’lı savaş esirlerine yaptığı muameleyle cenevre savaş konvansiyonunu ihlal ettiği gibi, gerek bm gerekse de uluslararası halklar hukukunu da (völkerrecht) ihlal etmiştir. dolayısıyla tanıklık ettiğimiz bu 21. yüzyılın ilk kapsamlı savaşında hukuk ciddi bir ihlale uğratmıştır. yine büyük mücadelelerle yaratılan demokratik ilkeler ihlal edilmiştir. dünya çapında halkaların çoğunun bu savaşa karşı çıkması savaşı engelleyemedi. i̇spanya’da halkın %91’i savaşa karşı olmasına rağmen, hükümet ekonomik çıkarlarını halkın barış taleplerinin üstünde görerek savaş politikasını uygulamıştır.

    kısacası irak’a karşı başlatılan bu savaş globalizmle zirveye doğru yol alan erkek egemenliki sistem karekterini çok daha net ortaya koymuştur. anlaşılmayan tanınmayan bir yanı kalmamıştır. bu tehlikeyi görmek ve buna karşı durmak en çok kadınların mücadelesi olmalıdır. en başta ise ortadoğuda’ki kadınların görevidir. burada ise en örgütlü ve güçlü bir dinamiğe sahip olan kürt kadınlarıdır. global sistem şu an da en çok güney kürdistan somutunda yeni bir model, sistem yaratma çabasındadır.

    yukarıda belirtilen istitatistiklerde de görüldüğü gibi erkek egmenliklik sistemin tırmanmasıyla kadına karşı şiddet, savaş ve göç de artan bir sorun olarak tırmanacaktır.

    kürt kadınlarının alternatif yaklaşım ve çıkışı:

    uzun yıllar gerek ulusal gerekse de cins özgürlük mücadelesinde güçlü deneyim ve tecrübelere ulaşan kürt kadın hareketi, savaş ve şiddet faktörlerini en acımasız bir şekilde tanıdılar. bu konuda gerek toplum içi erkek egmenliğinden kaynaklanan gerekse de kürt oldukları için devletin şiddet ve savaşını yaşadılar. bunlara karşı mücadelelerindeki temel başarının nedeni bu iki sorunun kaynağının sorgulansında yatmaktadır.

    21. yüzyıl tespit olarak, - ki rakamsal veriler bunu açıklamaktadır- erkek egemenliğinin zirveye ulaştığı dönem olarak gelişyorsa, buna karşı alternatif bir düşünce de gelişmelidir. bu sistem biçimleri çok farklı olsa da bütün dünya toplumlarını ve bunlar içerisinde de en çok kadın kitlelerini olumsuz etkilemektedir. özellikle mekgiba gibi latinamerika, bangaldeş, filipin ve hindistan gibi uzak doğu ülkelerinde kadın ekonomik pazarda yeni köleleri oluşturmaktadır. batı ülkeleri ise eski romalıları aratmayan -halka ekmek ve oyun- politikasıyla aşırı bir eğlence kültüründe kadınları kullanmaktadırlar. aynı durum cyberspace dünyasında da daha vahşice uygulanmaktadır. kadın bedeni eğlence kültüründe zevk aracı olarak kullanılmaktadır.

    örneği çok verilecek durumları fazla açmadan kadın emeği ve bedeni üzerinde kullanılan şiddet‚“özel şiddeten’’ siyasal amaçlar için sistematik ve örgütlü olarak kullanan savaş olarak ifade edilen savaşı tarihte çıkış nedeni ve biçimini açmak oldukça önemlidir...

    çözüm tarihin yorumundadır – toplumsal sözleşme bildirgesi

    şiddet, savaş ve göç gibi sorunları ele almak köklü yaklaşımları gerekmektedir.

    gelinen aşamada yani 21. yüzyılda erkek egmenlikli sistemin temel kurumları olan devletler, militarist kurumlar başta olmak üzere herşeyin tarihsel gelişim evleri biçiminde köklü ele alınması gerekir. bunun için her kadın en başta yaşadığı toplumu ‚’nasıl bir toplum, nasıl bir dünya istiyorum’’sorusu temelinde sorgulama sürecini başlatmalıdır. bununla birlikte alternatif kadın bakış açısı veya kadın eksenli bir dünya olabilirmi sorusuda işlenerek, nasıl ki tarihte bundan 5000 yıl önce ana hukukna dayalı bir toplumsal düzen bugün için bir çözüm olabilir mi? toplumsal sözleşme egemen erkek anlayışının aksine kadın bilinci, birikimi, duygu ve düşüncesiyle yazılmıştır. kadın bakış açısına göre dayatmacı değil mütevazi bir yaklaşımı esas alır. toplumsal bir sözleşmenin nasıl olması gerektiği konusunda hazır çözüm üretmiyor, bütün kadınları giderek 21. yüzyılda insanlığı tehdit eden sisteme karşı ortak çözüme çağırmaktadır.

    bu açıdan sistemin sonuçları olan şiddet, savaş ve göçün sebeplerine tarihsel inmek ve çözümü tarihsel eleştiri temelinde yaratmak.
    sosyal desteğin, stresli yasam olaylarının ruhsal etkilerini azalttığı çok sayıda araştırmada ortaya konmuştur. sosyal destek, travma sırasındaki kontrol kaybının yol açtığı “çaresizlik”duygularını tersine çeviren ya da etkisizleştiren bir unsurdur. travma sonrasında bireyin kendisini anlayan, kabullenen, destekleyen bir sosyal çevrede bulunması iyileşmesini hızlandırır. ayni deneyimleri yaşamış insanlarla acılarını konuşup tartışabilen kişi, grup paylaşımı içinde daha kolay iyileşebilir. büyük bir stres yasayan herkes neler olduğunu, nasıl olduğunu çevresindekilerle paylaşmak ister, tanıklar arar. çevresi, yasadığı toplum onu anlayışla kabullenip dinleyecek duyarlılığı göstermezse kişi yalnızlaşır ve travmatik anılarla baş başa kalır. bireyin travma tik olayın nedenlerine, hangi amaçlar için bunu göze alıp yaşadığına, kendi ruhsal ve fiziksel bütünlüğünü korumak için yaptıklarının veya yapmadıklarının doğru olup olmadığına verdiği yanıtlar, travma sonrası uyumu ve ruhsal dengesi açısından önemlidir. travmanın etkilerinden kurtulmada, travma tik olaya toplumun bakisi ve kişiyi nasıl karşıladığının da büyük önemi vardır. vietnam’dan dönen askerlerde tssb’nin ve diğer ruhsal bozuklukların sık görülmesinin temel nedenlerinden biri, bu askerlerin ve abd toplumunun yukarıdaki sorulara verilecek tatmin edici yanıtlarının olmamasıdır. i̇şkence, cinsel taciz ve tecavüze uğrayan insanların başlarına gelenlerden kendilerinin sorumlu olduğu seklindeki, kimi zaman tüm topluma yaygınlaşabilen bir anlayış bu kişileri ikinci kez travma tize etmektedir. sosyal desteğin 4 boyutu vardır:

    1)kişiye sevildiğinin bir ifadesi olarak duygusal destek sağlanması

    2)destekleyici ortam içinde karşılıklı yardımlaşma yükümlülüğünde olmak

    3)kişiye doğrudan yardımların sağlanması

    4)sorunlarla nasıl basa çıkabileceği konusunda kişiye bilgi verilmesi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster