Yıl 2010, yer Kütahya, zaman siyanür barajının taştığı gün.
Kız arkadaşımı görmek için sabah erken saatte gittim bu lanet yere.
Öğlene kadar sağda solda takıldıktan sonra, yemek yemek için Hilton'un yan tarafındaki gibimsonik avm gibi biryere gittik.
meşhur burgercilerden biri var içerde daha önceleri de oradan burger yemiştim.
Ama o gün salak bir kız satış taktiklerini üzerimde kullanarak beni yıldırıp triple et burger yanında soğan halkalarını da iteledi.
Ben bu burgeri yedim abi, sonra yine geziyoruz, eski belediye binasının önünden geçiyoruz midemde bir tuhaflık, neyse sağdaki soldaki çeşmenin birinden su içiyorum devam ediyoruz, stadı geçiyoruz geziyoruz boş boş derken benim mide fenalarda, içerisi karman çorman.
Daha da ilerilere giderken girdim bir markete bir soda alayım dedim içe içe dönüyoruz, stadın karşısındaki kaldırımda ben bir kötü oluyorum ve kusuyorum. Aman yarabbi, gelen geçenler halime acıyor, kız üzülerek bakıyor, elinden de birşey gelmiyor garibimin. Derken bir posta orada bırakıyorum, daha sonra yakınlardaki benim üniversitenin önünde bulunan ile geri dönerken muavinden poşet istiyorum, aman abi batırma diyor, yanımdaki adam tedirgin, muavin garibim pislenecek diye tedirgin, ben zaten yarra yemiş. Derken varıyorum benim mekana, soluğu devlet hastahanesinde alıyorum. Serumu yiyiyorum, diğer hasta yakınları yok kolunu öyle tut yok böyle yap şöyle yap derken bitiyor ve gibtir olup gidiyorum.

Velhasıl birdaha üniversite bitene kadar o firmadan yeyip içmiyorum.
Çeşmeleri zaten hayatımdan sildim attım.
Kız desen zaten birkaç sene sonra ayrıldı.
Hayat tuhaf yaa, siyanür barajının taştığı gün çeşmeden su içecek kadar salakmışım o zamanlar.