Yıllardır 24 Kasım'ın "Öğretmenler Günü" olarak kutlanıp kutlanamayacağı tartışılır.

Doğal olarak devleti kutsayanlar, devletin egemen sınıfın, ezilen ve sömürülen sınıflar üzerindeki tahakküm aracı olduğunun bilincinde olmayanlar, bizzat egemen sınıfların devlet eliyle angaje ettiği argümanlara sarılarak bu günün arka planını göremezler ve tam da egemenlerin istediği öğretmen profiline farkında olmadan bürünüverirler.

Mesele ne Atatürk'tür ne de Atatürk'e verilen başöğretmenlik ünvanıdır. Mesele egemen sınıfların istediği öğretmen elbisesini giyip giymeceğimiz meselesidir. 24 Kasım da öğretmenlere, egemen sınıfın bu elbiseyi giydirme aracıdır.

Hiç şuna dikkat ettiniz mi?
Bir meslek grubunun, bir toplumsal kesimin gününü hiç devletin ilan ettiğini ve kutlanması yönünde dayatma yaptığını duydunuz mu?
Bir tek "Öğretmenler Gününü" devlet ilan etmiştir ve kutlanması yönünde dayatmıştır.

Atatürk adına bu günü kabul edenler şunu hiç düşündünüz mü?
Köy Enstitülerini kapatanların, okullara Atatürk'ün tamamen kaldırdığı din derslerini hem de Anayasaya yazıp zorunlu hale getirenlerin, Fesli Kadir'in kitaplarını cezaebkerinde dağıtanların dayattığı bir gündür 24 Kasım.

istiyorlar ki öğretmen "memur" olsun.
istiyorlar ki "memur" olan öğretmen "amirine " boyun eğsin.
istiyorlar ki "amirine " arz ederek talepleri ve hakları için yalvarsın.
istiyorlar ki dört duvarın içinde yani sınıfın içinde "ders" anlatsın, topluma ders vermesin.

Öğretmenim uyan.
Uyan ki Fakir Baykurt'un dediği gibi uyandırma görevini yapabilesin.