Bölüm 6
ismini öğrendikten sonra biraz daha yakınlaştığımı hissettim. Ders çıkışı koridorda seslenemedim önce. Dışarı çıktık o önde ben arkada. Otobüs duraklarına yürüyordu besbelli. Yazıldım arkasından. Az yaklaşıp Belgin diye seslendim. Arkasına döndü. Gülümsedi yine. Tepki vermedim. Kusura bakma şaşkınlıktan o gün tuvalette özür dileyemedim dedim. Önemli değil olur öyle şeyler dedi. Kitaplarını göğüslerine bastırmıştı. Çekindiği belli oluyordu.
Dersleri düzenli takip ediyorsun sanırım dedim. Sen de beni düzenli takip ediyorsun sanırım diye karşılık verdi. işte o zaman ben de güldüm. Bir kızın zeki oluşunun beni etkilediğini de yeni keşfediyordum.
Aslında takip etmek değil daha çok dikkatimi çekmek diyelim dedim. Neden dikkatini çektim ki? diye karşılık verdi. Bir nedeni olması lazım mı sence? diye sordum. Bu sefer o güldü. Bi şeyler içmeye ne dersin? Diye sordu rahatlamıştı kitaplarını çantasına koydu. Mesela ne içebiliriz? diye sorusuna soruyla karşılık verdim. Bakarız dedi. Yürüdük gittik öylesine bir yere... Kahve söyledim oturduğumuz kafede. Aylardan Mayıs'tı deniz esintisi henüz serindi istanbul'da. Karşıma oturdu. Bacak baak üstüne attı. Ayak bilekleri inceydi. Gümüş olduğunu tahmin ettiğim bir halhal takmıştı.
Konuşmaya başladık öylece önce derslerden sonra işt her şeyden sağdan soldan.
Ne kadar konuşursam konuşayım. Filistin'deki ölü denizin üzerinde yüzüyormuş gibiydim. O kadar yoğun bir ruhu vardı ki derine dalamıyordum. Derinlerinde başka bir insan olduğunun farkındaydım. O kadar ki ben travestiyim falan dese bile şaşırmazdım.