1. 1.
    0
    o gün pek birşey yaşanmadı. olanlar rutindi. seda tüm iyimserliğine rağmen farkında olmadan beni tahrik ediyordu. hep vücudunu kaplayan dar tişört ve pantolonlar giyiyordu. ama gülümsemesi ve kibar konuşmaları bu durumu kapatıyordu. daha doğrusu kapatmalıydı. ama ben normal bir insan değildim. iğrençliğin eş anlamıydım.

    ertesi gün okula gittim. derste ve teneffüslerde hem sıra arkadaşıma olanlar yüzünden takılıyorlardı. ayrıca buna sebebiyet veren kız da kahkahalarla olanlara eşlik ediyordu. o kadar iyi ve güzel varlıklara iğrenç şeyler yapan biri karşısında yapmaması gerekenleri yapıyordu. sıra arkadaşımın adı mutlu isminin bir başka versiyonuydu. ama mutlu demek istiyorum ona. en azından ismi hiç olamadığı şeyi tanımlasın. mutlu ile diyaloglarımız ona olanlardan sonra artmıştı. üzüldüğünü görüyordum. ama elden bir şey gelmiyordu. ama ben çoktan kararımı vermiştim. bir şekilde mutlu'nun intikamı alınmalıydı. bana gereken tek şey kameraydı. ve o da elimde mevcuttu.
    mutlu'nun rezil olmasına neden olan kızı okuldan sonra takip etmeye başladım. birkaç gün içinde hakkında bir çok şeyi öğrendim. kendisiyle bire bir diyalog kurma sonuçlarım ise başarısız oluyordu. pislikmişim gibi davranıyordu bana. aslında doğruydu bu şekilde davranması. ama yine de insanın en nefret ettiği kendisine olduğu şey gibi davranılmasıdır. onunla aramızda ki durum taxi driver da travis'in sarışın kadını ferre filme arkaürmesiyle aynıydı. daha elit hissediyordu kendini. elbette bu elit birinin pisliğe batmayacağı anlsevgi gelmiyordu.

    sınıfta ingilizce dersi için dönem ödevi verildi. ve ben mutlu'nun rezil oluşuna neden olan kızla birlikte 3 kişilik bir gruptaydım. onunla aynı grupta olmamız bir şekilde vuku bulurdu. eğer yoklama sırasına göre o 3 kişi seçilirse. ama şeytan istemediğiniz kadar fırsat sunar size. tanrı'ya nazaran daha bonkördür. şeytan'ın da taktan yardımıyla okuldan atılma zincirimin ilk halkası belli oluyordu.
    ödev için belirlenen 3 kişiden biri sınıfın siliklerindendi. söz konusu kız ödev konusunu önemseyen biriydi. bu yüzden kendi evinde çalışabileceğimizi söyledi. kabul ettik. ama grubun 3. üyesine 20 lira vererek onu safdışı bıraktım.

    2 gün sonra kızın evindeydim. ona diğer çocuğun gelmeyebileceğinden bahsettim. o da tamam dedi. ardından ödev için çalışmaya başladık. bir süre sonra bizim için içecek birşeyler getirdi. içecekleri getirdikten sonra mutfağa başka bir şey almak için gitti. bu sırada içeceğinin içine bir hap bıraktım. söz konusu hap basit bir azdırıcı değildi. içgüdülerinizi tamamen ortaya çıkarırdı. nadir bulunan bir haptı. daha doğrusu nadir kişi bulabilmek için gerekli bağlantıları kurabilirdi. benim bağlantım sude'ydi. sude nin ise abisinin arkadaşları.
    bu hapın içindeki kimyasallar a clockwork orange filminde alex ve arkadaşlarının içtiği sütün içindeki bazı kimyasallarla aynıdır. filmi izleyenler ne kadar ciddiye alınması gerektiğini anlamışlardır.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster