bir önce verdiğim yanıttaki liberal kavrdıbını klagib anlamıyla kullandım. hatta bu yönde bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için yazımı düzelttim. demek istediğim abd'deki birtakım kapitalist entelektüellerin bile ülkelerindeki özgürlüğü yetersiz bulmasıydı. diğer hususa gelince turgut özal sonrası dönemde türkiye'nin refahının arttığını inkar etmiyorum. benim söylediklerim ekonomide liberal politikaların refah getirdiğini yadsımıyor. benim sorguladığım kutsiyet atfedilen ilkelerin tarihsel süreçte nasıl geliştiği ve bu ilkelere kutsiyet atfedenlerin yeri geldiği zaman bunları nasıl çiğnediği. bu bağlamda turgut özal örneği üzerinden gidersek, demirel'in başbakanlığı döneminde başbakanlık müsteşarlığı görevine getirilen turgut özal öncülüğünde alınan ve türk ekonomisi için bir dönüm noktası olan yapısal reformları içeren 24 ocak kararları ekonomik anlamda liberal politikaları içerir. ne var ki bu "liberal" politikaların, o dönemki türkiye gerçekliğinde, türk solu ve bilhassa sendikalar son derece güçlü olduğu için demir bir yumruk olmaksızın uygulanabilmesi mümkün değildi. zaten üzerinden fazla zaman geçmeden tüsiad'ın da desteğiyle 1980 askeri darbesi vuku buldu. bu darbe sonucunda insan hakları ihlalleri oldu ve bu iç politikaya ilişkin bir durum. bu örnek üzerinde biraz düşün. nesnel gerçeklikle normatif dünyamız her zaman uyuşmaz.