/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    -1
    tam anlamıyla güven veremeyen masa türüdür. kimi zaman dört ayaklı kimi zaman yuvarlak olur ve genelde altı kişi oturur. işte bu altı kişinin sağlayabileceği güven ortamı 2023 seçimleri için bir rekabet ortamı oluşturabilir.

    2019 genel seçimlerine baktığımızda, akp 42,7 oranında ve mhp 8,1 oy oranında talep toplayarak ittifaklarına toplamda 50,8'lik bir oran kazandırdılar.

    söz konusu altılı masanın ittifak unsurları ise, chp 28,6 oranında, iyi 7,3 oranında, sp 2,8 oranında ve dp 0,9 oranında talep toplayarak, iki ekgib partiyle toplamda 39,6 oranında kalabildiler.

    aynı oranların bozulmadığını ve deva ile gelecek partisinin de buraya ekleneceğini kabul edersek şu anda erişebilecekleri maksimum oy oranı 41-42 civarında görünüyor.
    altını çizmekte fayda var, arttırılabilir oy oranlarından değil, öncekiyle kıyas yaparak bu sonuca ulaşılıyor.

    şimdi gelelim muhalefet kanadındaki isimlere... mevcut başkannın da içinde bulunduğu cumhur ittifakının karşısındaki blokta, yani millet ittifakında kimler var?

    chp - kemal kılıçdaroğlu
    iyip - meral akşener
    sp - temel karamollaoğlu
    deva - ali babacan
    gelecek - ahmet davutoğlu
    dp - gültekin uysal

    bu ittifakın dışındaki muhalefet içinden en çok ses getirenler ise,

    zafer - ümit özdağ
    memleket - muharrem ince
    hdp - mithat sancar- pervin buldan

    bunların dışında da partiler mevcut fakat yukarıdakiler gündemde daha çok kalabiliyor.

    yukarıdaki tüm partiler arasında, deva, gelecek, zafer ve memleket sürpriz yumurta durumunda. içlerinden ne çıkacağını kestirmek güç. 0,5 de alabilirler; 2,5 de alabilirler. hatta ince’nin beklentisi 7-8 bandındayken özdağ da ondan pek geri kalmıyor. deva ve gelecek de benzer beklenti içindeler.

    gelelim altılı masanın neden güven veremediğine...

    mevcut iktidarının en fazla dillendirdiği konulardan bir tanesi 28 şubat süreci ve bir diğeri bildiğiniz gibi 15 temmuz süreci. bunlardan ikincisi hükümetin kısmen de olsa kontrol altına aldığı bir durumken, 28 şubat süreci, iktidar kanadının kontrolü dışında gerçekleşmiş ve bugün bu kadar güçlü konumda olmasının temellerini atmıştır.

    kısa kısa gidecek olursak, belli bir sırayla ilerlemekte fayda var.

    altılı masadaki chp konumlandırmasının lideri pozisyonda olan kılıçdaroğlu’nun mevcut hükümete en çok katkı sağlayan siyasi figür olduğunu görmek güç değil. akp’ye karşı kaybedebileceği tüm seçimleri kaybederek karşı bloğun güçlenmesinde ciddi bir payı olduğunu düşünecek olursak kılıçdaroğlu en azından bana yeterince güven veremiyor.

    masadaki diğer oluşum demokrat parti ve lideri konumdaki uysal. bu konuda söyleyecek çok şeyim yok. neden o masada bulunduğuna dair, birçok insan gibi benim de elle tutulur bir fikrim yok. ki o da bu nedenle güven veremiyor.

    deva partisi belki bir ışık gibi görünüyor fakat, lideri durumdaki babacan’ın 2007-2009 arası mevcut hükümette dış işleri bakanlığı, 2009-2011 arası devlet bakanlığı, aynı zamanda 2009-2015 arası başbakan yardımcılığı ve 2015-2018 arası milletvekilliği yapmış olduğu düşünüldüğünde, yıllarca hizmet ettiği yerden ayrılarak yeni bir parti kurup eski oluşumun tam karşısında yer alması inandırıcılıktan oldukça uzak görünüyor. siyasi ilişkiler karşılıklı çıkarlarla ilerler, çıkarlar çatıştığında yollar ayrılır. bu ayrılığın çıkar çatışması dışındaki bir nedenden kaynaklandığına ikna edecek bir yol bulabilmiş olmaması da güven verememesine neden oluyor.

    gelecek partisi ve davutoğlu için de babacan’la ilgili olanları söyleyebilmek mümkün. o da bu yüzden güven veremiyor.

    sp ve iyi parti’yi bilerek sona bıraktım. yazının başında söylediğim 28 şubat sürecine dönecek olursak, 28 şubat sürecinin fitilini ateşleyen olaylardan birisinin madımak katliamı olduğunu göreceğiz. o hadisenin önü alınamaz şekilde büyümesinin akabinde 28 şubat’ın da içinde bulunduğu kritik viraja girildi. işte o dönem, sivas’ta madımak oteline saldıracak olan kitleye, “gazamız mübarek olsun” diyerek kuvvet veren zamanın Sivas belediye başkanı, şimdiki sp genel başkanı karamollaoğlu’ydu. o sürecin fitilini ateşleyen kişidir diyemem, ancak fitilini ateşleyen olayın başlamasında farkında olarak ya da olmayarak yola bir taş döşeyen kişilerden birisi olduğu açıktır. o da bu yüzden güven veremiyor.

    akşener’e gelecek olursak, o da aynı şekilde 28 şubat süreci yaşanırken iç işleri bakanlığı yapıyordu. yani o da daha önce bulunduğu bir görevde, 28 şubat sürecinin önemli isimlerinden birisiydi.

    tüm bunları alt alta yazdığımızda altılı masanın altısının da bu zamana kadar mevcut hükümetin bugünkü gücüne kavuşmasında pay sahibi olduklarını görüyoruz.

    ince’nin son cumhurbaşkanlığı seçiminde yakaladığı havayı koruyamaması, özdağ’ın mülteci konusu dışında apaçık beyan edebildiği somut bir projesi olmaması gibi konular da eklendiğinde aslında birçok noktayı görmüş sayılabiliriz. geriye kalan hdp’nin de kemik kitlesiyle birlikte mecliste yer alacağı aşikar.

    tüm manzaraya şöyle uzaktan baktığımda kulağımda, erdoğan’ın şu cümlesi yankılanıyor : “yerli ve milli muhalefeti de inşallah biz tesis edeceğiz”

    hakkımızda hayırlısı olsun.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster