1. 1.
    +2
    birer anarşist olarak en nefret ettiğim şeylerdir emperyalizm deyin, kapitalizm deyin, adaletsizlik deyin.
    bunlara zıt olarak anti-emperyalizm kavrdıbını araştırdım ve sizlerle paylaşıyorum binler.

    not:sizden ricam yaklaşık 10 dk sürecek bu açıklamayı okuyun ve ibret alın dıbına koduklarım !
    özet geç bin diyenlere ise:emperyalizmin dıbına koyim serbest bırakılmış döl taneleri.

    anti-emperyalizm kavramı geçtiğimiz yüzyılın en problemli, en muğlak kavramlarından biriydi. maalesef bu durum xxi’inci yüzyılın ilk on yılında da değişmiş değil. esasen sorun, bizzat kavramın kendisinde mündemiçtir. bir şeye karşı olmak tek başına yeterli değildir, zira herkes ‘o şeye’ farklı nedenlerle karşı çıkıyor olabilir, dolayısıyla her durumda karşı çıkışın anlamı ve içeriği de farklı olur. kaldı ki, karşı çıkışın anlam ve değeri de emperyalizmden ne anlaşıldığına göre değişecektir. eğer emperyalizmden emperyal yayılma, başka bir ülkenin topraklarını işgal etme, ele geçirme, velhasıl yabancı bir gücün hakimiyeti anlaşılırsa, dar bir işbirlikçi kesim dışında hiç bir allahın kulu yoktur ki, bu tür bir işgale ve dış tahakküme karşı çıkmasın... oysa, sadece işgale karşı çıkmak anti-emperyalizmle özdeş değildir. bu yüzden bir kimsenin abd ve diğerlerinin askeri müdahalelerine karşı çıkmak için anti-emperyalist olması, kendini öyle tanımlaması gerekmez. irak’a yönelik amerikan-i̇ngiliz saldırısına, papa dahil, batılı liberallerin ve muhafazakârların bir bölüğü de karşıydı ama onların asla anti-emperyalizm diye bir sorunu olamazdı... o halde karşı olmanın, ‘antiliğin’ bir başına bir kıymet-i harbiyesi olması mümkün değildir. bir hastalığa karşı olmak, onu nasıl teşhis ettiğiniz ve nasıl tedavi edeceğinizle birlikte bir anlam ve değer taşıyabilir. bu yüzden tek başına anti-emperyalizm söyleminin ‘olumlu’ bir içeriğe sahip olması, kapitalizmi dert etmeyen bir hareketin anti-emperyalist sayılması mümkün değildir, zira kapitalizm emperyalizmdir. eğer bu özdeşlik dikkate alınmaz ise, gerçek dünyada varolan kapitalist sisteme değil de hayalî, ne idüğü pek de belli olmayan bir ‘düşmana’ veya ‘kötülüğe’ karşı mücadele ediliyormuş izlenimi yaratılabilir, nitekim yaratılıyor. giderek anti-emperyalist mücadele de işin esasından çok sembollere saldırı niteliği kazanıyor. tutarlı anti-emperyalist tavır, sadece saddam hüseyin rejimini yıkmayı amaçlayan amerikan-i̇ngiliz işgaline karşı değil, daha önceki dönemde saddam’ı destekleyen abd ve diğer batılı emperyalistlere karşı olmayı da gerektirir. saddam rejimiyle batılı emperyalist güçler arasında bir çıkar çatışması olsa da, son tahlilde irak’ın emekçi halkına karşı emperyalistlerle her koşulda ittifak içinde olduğu gerçeğini yok sayan, soruna sınıfsal bir perspektiften bakmayan bir anti-emperyalizm mümkün değildir... kendi ülkesindeki anti-kapitalist muhalefeti hunharca ezen bir üçüncü dünya diktatörü, anti-emperyalist bir dil kullandığında, kimi popülist politikalar uyguladığında, batılı anti-emperyalistler ve onların dünya kapitalizminin çevresindeki çömezleri hemen o diktatörü anti-emperyalist kahraman ilân ediyorlar. bu tür aymazlıklar da sadece anti-kapitalist- anti-emperyalist mücadeleye zarar vermekle kalmıyor, enternasyonalizmi de anti-enternasyonalizme dönüştürüyor. bu durum, batılı anti-emperyalistlerin üçüncü dünya ülkelerindeki sınıfsal ayrışma ve çatışmaya uzaktan bakmasıyla, gerçek durumu anlamaktan aciz oluşuyla ilgilidir. söz konusu ülkelerdeki sınıf çatışması yok sayılıyor. sosyalizmi, anti-kapitalizmi ve anti- emperyalizmi her zaman batılı ağabeylerinden öğrenen avrupa-merkezli ideolojik yabancılaşmayla malûl üçüncü dünya sol hareketi de ekseri benzer aymazlıklardan yakayı kurtaramıyor...
    yaklaşık son yüzyılda anti-emperyalizm konusundaki kafa karışıklığının başlıca nedenlerinden biri, komintern’in [üçüncü enternasyonal> sömürge ve yarı-sömürgelere ilişkin politikasıydı. elbette burada komintern’in yaklaşımının ve söz konusu yaklaşımın trajik sonuçlarının geniş bir değerlendirmesini yapmak gibi bir amacımız yok. fakat, bugün de geçerli kafa karışıklığının köklerinin geçen yüzyılın ikinci onyıllarına kadar gerilere gittiğini söylemek mümkündür. bu yüzden kominternle ilgili bir hatırlatma, şimdilerde geçerli söylemi daha iyi anlamak için gereklidir. batı solu her zaman avrupa-merkezli ideolojik yabancılaşmayla malûldü. i̇kinci enternasyonal açıkça sömürgeciliği savunuyordu ve kendini hiçbir zaman ‘uygarlaştırıcı misyon’ saplantısından kurtaramadı. i̇kinci enternasyonalin ihaneti ve iflası üzerine, ona bir tepki olarak ortaya çıkan komintern de [üçüncü enternasyonal> hiç bir zaman ikinci emperyalistler arası savaş sonrasında “üçüncü dünya” denilecek olan toplumlarla, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte üçünün yaşadığı sömürge ve yarı-sömürge ülkelerle ilgili tutarlı bir yaklaşıma sahip olmadı. batı solundaki hakim yaklaşım, dünyanın öteki dörtte üçünün kurtuluşunun merkez kapitalist ülkelerdeki sosyalist devrimlerin başarısına bağlı olduğu şeklindeydi. bu yaklaşım üçüncü enternasyonal komünist partileri tarafından da içselleştirilmişti. nitekim komintern’in ikinci kongresinde sömürge ve yarı-sömürgelerle ilgili tartışma, avrupa komünist partilerinin soruna ne kadar yabancı olduklarını göstermişti. zaten ikinci kongreye kadar sömürge ülkelerdeki komünist hareket temsilcileri komintern’e dahil edilmiş değildi. başta almanya olmak üzere avrupa’da devrim beklentisi vardı ve (şimdilik) avrupa’da devrimin mümkün olmadığı anlaşıldığında, doğu’ya, sömürge ve yarı-sömürgelere dönülmüştü. i̇lk defa komintern’in ikinci kongresinde sömürgeler sorunu gündeme geldi ve tartışma metropol kapitalist ülkelerdeki sosyalist devrimle sömürge ve yarı-sömürge ülkelerdeki ulusal kurtuluş hareketlerinin ilişkisi üzerinde odaklandı. yapılan tartışmalar, başta sovyetler birliği komünist partisi olmak üzere, batı komünist partilerinin sömürge ve yarı sömürgelerdeki devrim sorununa ‘uzaktan baktıklarını’, durumu anlamaktan aciz olduklarını ortaya koyuyordu. i̇kinci kongrede sömürgeler sorunuyla ilgili sert tartışmalar yapıldı. hindistan delegesi m.n. roy, komünist enternasyonal partilerinin yaklaşımını şiddetle eleştirerek, tartışmanın eksenini tersine çevirecek görüşler ortaya attı. ona göre avrupa’daki devrimci hareketin kaderi doğu ülkelerindeki devrimin başarısına bağlıydı. roy’a göre doğu’da zafer kazınılamadığı sürece, batı’dan bir şey beklemek abesti, zira doğu’dan zenginlik transferi devam ettikçe, batı burjuvazileri ‘kendi’ proletaryalarına ödünler verme olanağına kavuşuyordu ki”, bu da hareketi her zaman zaafa uğratan bir şeydi. roy, “ bu kaynak kesin olarak kurutulmadan, avrupa işçi sınıfının kapitalist düzeni yıkamayacağı” görüşünü dile getiriyordu. lenin roy’un tezlerine şöyle cevap veriyordu: “ yoldaş roy, batı’nın kaderinin münhasıran doğu’daki devrimci hareketin gücü ve gelişmesine bağlı olduğunu söylediğinde çok ileri gidiyor. her ne kadar hindistan’da beş milyon proleter ve otuz yedi milyon topraksız köylü olsa da, hint kömünistleri henüz bir komünist parti kurmayı başaramadılar. bu gerçek bile tek başına yoldaş roy’un görüşlerinin büyük ölçüde temelsiz olduğunu gösteriyor.” [6> her ne kadar lenin’le roy arasındaki tartışmada bir orta yol bulunsa da, bunun bir kıymeti harbiyesinin olmadığı ilerleyen dönemde anlaşılacaktı. roy’un ısrarı üzerine metne şu cümle eklenmişti: “ modern kapitalizmin ayakta kalmasının nedeni, sömürgelerden elde edilen aşırı kârlardır. batı bu aşırı kârdan mahrum kalmadıkça, avrupa işçi sınıfının kapitalist düzeni yıkması mümkün olmayacaktır.“ [7>
    komintern’in yaklaşımı ‘devrimci oldukları sürece ulusal burjuva hareketlerinin’ desteklenmesi, komünistlerin sadece bu hareketlere katılmakla kalmayıp, bizzat ulusal kurtuluş harekelerini örgütlemeleri’ şeklindeydi. i̇kinci kongre kararında şöyle deniyordu: “ biz komünistler burjuva bağımsızlık hareketlerini, yalnızca bu sonuncular gerçekten devrimci iseler ve sömürge yöneticiler köylüleri ve sömürülen kitleleri devrimci bir ruhla eğitme ve örgütleme çalışmalarımızı engellemedikleri zaman destekleyeceğiz, eğer bu koşullar yoksa, bu ülkelerin komünistleri reformist burjuvaziye karşı da mücadele etmelidirler.”
    ···
   tümünü göster