1. 1.
    0
    @1 dış politikanın önemli unsurlarından biri de hiç şüphesiz, içte ama özellikle dışta kamuoyu oluşturulması gereğidir. bu keyfiyeti en iyi bir şekilde değerlendiren ulu önderimiz mustafa kemal atatürk, basın-yayın ve enformasyon genel müdürlüğünün veya o günkü adıyla “matbuat ve i̇stihbarat müdürüyeti umumiyesi”nin kuruluşu sırasında kendi kaleme aldığı gerekçede: “genel olarak kabul edilen bir gerçeğe göre ülkemizin uğradığı felâketlerin en önemli nedenlerinden biri de iç ve dış kamuoyunun ulusun yüksek çıkarlarına uygun biçimde yönlendirilmesinde gösterilen ihmaldir. ulusal çıkarlarımızın savunulmasında silah kadar etkili siyaset ve düşünce örgütlenmesinin öteden beri ihmal edilmiş olması pek çok kötülüklere yol açmış halen de açmaktadır. avrupa’nın en küçük devletlerinin bile bu amaçla kurulmuş geniş örgütleri vardır. bulgaristan ve yunanistan (kendisi bulgaristan’da sofya ataşemiliteri olarak görev yapmış ve buradaki uygulamaları yakından izleme fırsatı bulmuştu) bu alanda en ileri gitmiş ülkelerdendir ve siyasi başarılarının nedenlerinin önemli bir kısmı örgüte verdikleri önemde aranmalıdır” ifadesine yer vermiştir. çok ilginçtir, yunanistan yüzyıl öncesine kadar bulgaristan ise o tarihten bir kaç yıl öncesine kadar türk toprağı idi. yüce meclis bunun üzerine, şiddetle hissedilen bu ihtiyacın karşılanması için gece gündüz çalışarak, ulusal politikamızı dışarıya karşı savunma ve içeride de her yere yayma gibi iki büyük amacı yerine getirmeye yönelik müesseselerin kuruluş yasalarını hazırlamıştır. hazırlanan bir yasa ile kurulacak matbuat ve i̇stihbarat genel müdürlüğü’nün dışarıya karşı ulusun gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeye çalıştığı işleri tanıtmak ve davamızın hakkını kanıtlamaya çalışmak; ulusumuzu içeride aynı noktada birleştirmek ve her haberleşme ve iletişim aracından yararlanarak sürekli aydınlanmak ve uyarmak olmak üzere iki temel görevi üstlenmesi öngörülmüştü. atatürk bununla da kalmamış tbmm’nin açılış çalışmalarının tüm yoğunluğu ile sürdürüldüğü bir sırada 6 nisan 1920 tarihinde anadolu ajansı’nı kurmuştur. dışişleri bakanlığının kuruluşu ise 2 mayıs 1920 tarihine rastlamaktadır. aslında hepinizin bildiği gibi osmanlı i̇mparatorluğu’nda da bir hariciye nezareti vardı. ama orada yakın zamana dek daha çok türk olmayan unsurların sözü geçiyordu..

    türkiye cumhuriyeti’nde dış politika konusunda toplumun aydınlatılması görevi öncelikle dışişleri bakanlığına aittir. bilgilendirmenin yerinde ve zamanında yapılması, yanlış anlamalara meydan verilmemesi ayrıca önem taşımaktadır. açıklamaların tamdıbına yakını en azından bir yabancı ülkeyi ilgilendirdiğinden kullanılan sözlerin son derece dikkatli seçilmesi büyük önem taşımaktadır. bu nedenle dışişleri bakanlığı bir “bakanlık sözcülüğü”ne sahip tek devlet makamıdır. dış politika konusunda ve özellikle kamuoyunu ilgilendiren bir durum ortaya çıktığında merkez birimleri ve dış temsilcilikler tarafından etraflı araştırma yapılması istenir, sonuçlar değerlendirilir, bir metin hazırlanır ve gerekli görüldüğünde yabancı dillere çevrilir. dış politikaya teallük eden herhangi bir durumla ilgili olarak hazırlanan açıklama kamuoyuna mal edilmeden, mutlaka en azından bir müsteşar yardımcısının, çoğu halde müsteşarın onayı alınır. bazı hallerde haber/açıklamanın yayın gün ve saati belirlenir. bu şekilde konan ambargoya genellikle riayet edilir. haberin kısa olmasına da dikkat edilir zira aksi halde bazı basın ve yayın organlarının “yer ve zaman darlığı” gerekçesiyle haberi kısaltma yoluna gitmeleri durumu ile karşı karşıya kalınabilir. buna göre hazırlanan açıklamalar olağan veya olağandışı basın toplantıları yapılmak suretiyle kamuoyunun bilgisine sunulur. basın toplantısı yapılırken olası sorulara da hazırlıklı olunur. özellikle yazılı basında haberin baskıya yetiştirilmesi durumu ile karşı karşıya kalındığı hususu da ayrıca göz önünde tutulur. açıklamalar aynı anda dışişleri bakanlığının web sitesine konulur. peki basın dışişleri bakanlığının açıklamaları ile yetinir mi veya yetinmeli midir? kabul etmek gerekir ki medeni alemde hemen hiçbir ülkede ve alanda yapılan resmi açıklamalarla yetinilmez. esasen dış politika konusunda tek kaynağın resmi kaynaklar olduğunu kimse iddia etmemektedir. hatta belirli bir konuda aykırı bir görüş varsa bunun da bilinmesinden memnun olunmaktadır. dolayısı ile dünyanın hemen her yerinde basın mensupları, aldıkları bir haberi çeşitli kaynaklardan teyit ettirmeye çalışırlar. doğal olarak bu arada kendi siyasi felsefelerine uygun yorumlar da yaparlar. ancak bu husus da dönüp dolaşıp maddi güce dayanmaktadır. gücü olanlar bazı önemli saydıkları yerlerde sürekli muhabir istihdam ederler. tabii bu özellikle orta doğu gibi kritik yerler için hayli pahalı bir yöntemdir. bunun yerine belirli bir yerde önemli bir olayın çıkacağının öğrenilmesi veya böyle bir ihtimalin ortaya çıkması üzerine o yere derhal bir muhabir gönderme yöntemi tercih edilmektedir. buna kendi deneyimlerime dayalı bir iki örnek verebilirim. 1979 yılının eylül ayında belgrad’ta görevime gittiğimde bu kentte imf-dünya bankası zirvesi yapılıyordu. olay özellikle kapitalist dünyaya şekil veren kurumların bir “sosyalist” ülkede böyle bir zirve düzenlemesi açısından ilginçti. türk basınından ise bu olayı sadece bir kişi (milliyet adına emin çölaşan) izlemişti. yaklaşık bir ay sonraki trabzonspor maçına ise türkiye’den gelen muhabir sayısı 10’u geçiyordu. bir yıl kadar sonra ise o günkü yugoslavya’nın kurucusu mareşal tito’nun ölümü üzerine düzenlenen törene çok sayıda türk gazeteci gelmişt
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster