1. 1.
    +4 -1
    insanda acayip izler bırakan olay. oturun hele de anlatayım.

    yıl 2004. amerika takımı milli takımımızla 2 maç yapmak için ülkemize geliyor. tbf'de istatistikçi olarak görev yaptığımdan "oha dream team lan! carter mnskym, iverson gtnskym!" diye düşünüp telefona sarılıyorum. hedef; federasyonun istatistik sorumlusu. "abi" diyorum, "göz" diyorum, "yağ" diyorum, tam "yemek" derken karşı taraftan "tamam bitti, ayarlarız" cümülünü duyuyorum. zaten istatistikçilik olayını da kendisini tanıdığımdan yaptığımdan olay biraz da torpile giriyor. neyse işte maç günü, başlama saatinden 1 saat önce gidiyorum, elimde federasyonun verdiği lebdobla. "niye getirdin olum laptopu?" diyor bana az önce bahsi geçen abimiz, ben de "şeeyy istakisti" gibi bir laf ediyorum olanca yavşak gülümsememle. daha sonra o maçta istatistik tutmayacağımı, yayına giden süreyi durdurup başlatacağımı öğreniyorum. daha bir seviniyorum tabi, altı üstü maç durunca ve başlayınca mousea tıklayacağım.
    derken sahaya çıkıyor oyuncular. iverson'u görüyorum ama carter gelmemiş meğersem, ona biraz üzülsem de olsun lan kapı gibi iverson var işte diyip avutuyorum kendimi.

    maç oynanıyor, bitiyor. güzel oynadığımız bir ara farkı kapattığımız maçta yeniliyoruz. "olsun" diyorum, "haftaiçi bir maç daha var, böyle oynarsak o maçı alırız". maçtan 5 dakika sonra istatistik çıktılarını bana veriyorlar takımlara zütürmem için, önce amerika soyunma odasına giriyorum, elimdeki kağıdı ilk gördüğüm zenciye verip türkiye soyunma odasına doğru yol alıyorum. tam o sırada "lan!" diyorum "iverson var lan o odada. apaçilik yapıp imza alıp fotoğraf niye çektirmiyorum? ne apaçiliği lan?! iverson olum bu!" diye gazı da verdikten sonra hemen istatistik masasının oraya koşup, yayın kablolarını, pc kasasını sökme işlemine başlıyorum. ntv'nin yayın görevlisi taşımak için de yardım isteyince, "heh, kaçırdık kesin adamları" diye düşünüyorum. o işi de hallettikten sonra masadan kağıt ve kalem istiyorum, bir cesaretle istatistikçilerden bir kızın daha önceden gözüme kestirdiğim fotoğraf makinesini ödünç olarak istiyorum ve doğru soyunma odasına. kapıyı açtığımda odanın boş olduğunu görüp baya üzülüyorum. fakat kapının açık olması beni şüphelendiriyor. normalde takımlar çıkar çıkmaz kitlenir bu kapılar. içeri doğru "kimse var mı? is there anybody in there?" diye bağırıyorum. özellikle ingilizce olanını söylerken en bi' murat murathanoğlu aksanıyla söylüyorum ki hani artistlik olsun. ses gelmiyor. ben de ibrahim abiye gidip kapının açık olduğunu söylüyorum, o da birazdan geleceğini söylüyor. o sırada beni şeytan dürtüyor. "lan" diyorum, "belki bir eşya falan unutmuşlardır, hatıra olur işte" diyorum, sonra "ayy di' mi kıııııız?" diye kendime cevap veriyorum, sonra "ağzıma sıçayım" diyorum. dalıyorum işte odaya. "şerefsizler hiç bir tak bırakmamış! ulan insan ne bileyim bir forma, bir şort, efendime söyliyeyim bir ayakkabı(!) bırakır" diye bağırırken içerinin akustiğinin çok güzel olduğunu farkediyorum. kimse de yokken saçma sapan "aaaaa, ooooooo" diye bağırıp oluşan yankıyla eğleniyorum. bir ara "figaaaroooo!" diye bağırıyorum ki en güzeli de o oluyor. sonra bir de tuvaletlere bakayım diyorum. 1.ci tuvalet temiz, 2. tuvalet de temiz. derken 3. tuvaletin kapısını açmamla unutulmayacak o anla karşılaşıyorum. allen iverson önümde oturmuş sıçıyor! o anki şokla kapıyı kapatmayıp bir şeyler demeye çalışıyorum ama iverson "get out! get ouuuttt!" şeklinde kovuyor. işte ben de kapıyı kapatıp, "tamam lan ne bağırıyon? artist!" diyorum. eheheh şaka lan der miyim hiç? kapıyı kapatıp koşarak uzaklaşıyorum oradan.

    allen iverson! basketbol sevgimin içinde payı olan bir adam. belki de nba'de en sevdiğim 2 oyuncudan biri! adamı sıçarken görüyorum! olaydan sonra 2 gün kendime gelemedim. evde annem nane limon kaynattı falan, bunu neden yaptığını bilmiyorum gerçi! arayıp federasyonu, hasta olduğumu salı günkü maça gelemeyeceğimi söyledim.

    işte o günden sonra ilk defa dün abdi ipekçi'ye fransa maçına gittim. anılarım depreşti tabi. bir ara zihnimde "bitiş", "soyunma", "oda", "tony", "parker" kelimeleri birleşip bağımsızlıklarını ilan etmeye çalışsa da olası senaryolar gözümün önüne gelince kaçtılar tabi.

    o değil de diyorum ki;
    yıl 2004...
    allen iverson önümde terli terli sıçıyor!
    ···
   tümünü göster