1. 1.
    0
    julian assange’a başlamadan önce annesine değinmek lazım. (küfredecekmiş gibi girdim lan) gerçek ismini bilmediğimiz bu kadın, resmi eğitimin çocuklara otoriteye biat etme gibi sağlıksız bir alışkanlık kazandırdığına ve çocukların öğrenme yeteneklerini körelttiğine inanıyor. gezici tiyatro işinde olduğu için çok fazla geziyor. julian’ın tabiriyle ailesel bir lokomotif bu; henüz daha 14 yaşına gelmeden 37 kez seyahat etmesine neden olan. tabii bu durum, julian’ın normal bir eğitim almasını engelliyor. alması gereken eğitimi evinde kendi istekleri doğrultusunda alıyor. öğrenmek istediklerini çeşitli üniversitelerdeki ilgisini çeken derslere katılarak, sorularını ise denk geldiği hocalara sorarak öğreniyor. ama büyük çoğunlukla, kendi kendini geliştiriyor. kariyer meraklıları için cv’sine yazabileceği bir okul yok. kütüphanelerde çok fazla vakit geçirdiğini söylüyor. kitaplarda karşılaştığı kaynakları izleyerek kendini geliştirdiğini, bir sürü kelime öğrendiğini ama bu kelimelerin okunuşlarını ancak ilerleyen senelerde öğrenebildiğini paylaşıyor.

    julian’ın annesinin başka bir adama aşık olup kocasını terk etmesiyle (evliler miydi bilmiyorum gerçi, aşık mıydı onu da), hayatlarına heyecan geliyor. yeni elemandan bir erkek çocuk doğuyor. zaman geçtikçe bu yeni elemanla yaşamanın mümkün olmadığı anlaşılıyor ve julian’ın annesi, çocuğunun vekâletini kocasına kaptırmamak için kaçıyor. bundan sonrası, iki ayrı kocaya sahip bir kadının çocuklarının babasından kaçış hikayesi. durmak yok.

    julian'ın, annesini bırakıp 16 yaşındaki kız arkadaşı ile yaşamaya başladığı vakitlerde hackerlık en büyük tutkusu. orayı burayı hackliyor. 2 yıl sonra polis geliyor, tutukluyor kendisini ama salıyor sonra. ne bilsinler onlar da. daha sonra kız arkadaşı hamile kalıyor resmi olmayan bir düğün sonrası bir adet erkek çocukları oluyor. koruma neden kullanmamışlar anlamış değilim. utandılar zaar o yaşta gidip marketten almaya filan. cahillik işte.

    senin benim gibi bir insan değil yani julian assange. yaralarım benden öncede vardı ben onları taşımak için doğmuşum diyen bandista elemanı gibi, farklı bir hayatı yaşamak için doğan biri o. (o elemana kimbilir noldu ha)

    meslek olarak “internet aktivisti” altında hacker’lık yapıyor. sağlam bir hacker. suelette dreyfus adlı bir kadın ile best-seller kitapları underground’da hackerlık altkültürünün altın kurallarını şöyle özetlemiş: “don’t damage computer systems you break into (including crashing them); don’t change the information in those systems (except for altering logs to cover your tracks); and share information.”

    idealist kişiliğinin başlangıcı olsa gerek bunlar. daha sonra ken day adlı bir baş komiser, “başkalarını çok düşünen bir yapıya sahip. öyle sanıyorum ki, herkesin her şeye ulaşabilmesi gerektiğine inanıyor” diyecek ve amerikan hükümeti tarafından mundar edilecek

    1999 yılında, ardında 30’un üzerinde dava bırakmış bir halde karısı ile anlaşarak ayrılıyor ve öğreniyoruz ki davaların bitmesine yakın, julian’ın koyu kahverengi saçlarında renk kalmıyor. yani bu beyazlık, bir zamanlar kadir inanırın bi dizisi vardı hani, bebesi ölünce bir gecede beyazlıyordu kömür karası saçları. onun gibi bir durum. ilk gördüğüm bu adamı ben kadın sandımdı, şu antalya'da "içtiği birayı görürsün bunun" geyikleriyle anılan kadınlara benzettimdi. ama bu saçların karizması da ayrı haa.

    bu tarihten sonra assange, motorgibletle vietnam'ı geçiyor, çeşitli işlerde çalışıyor ve çocuğuna elinden geldiğince destek olmaya çalışıyor. en nihayetinde ise, melbourne üniversitesinde fizik öğrenimine başlıyor. evreni kuşatan kanunları çözmenin (decrypt) kendisini entelektüel olarak tahrik edip hiçbir zaman vazgeçmediği hack merakına yararı olacağını düşünüyor. 2006 yılında bloğuna avustralya fizik enstitüsü ile ilgili nasıl çevirsem bilemediğim aşağıdaki sözleri ile boşa hayal kurduğunuı anlıyoruz;

    “with 900 career physicists, the body of which were sniveling fearful conformists of woefully, woefully inferior character.”

    fizik bölümünü bıraktıktan sonra, asıl mücadelenin sağ ve sol, inanç ve akıl arasında değil individual(birey) ile institution(ben kurum deyim sen devlet anla) arasında olduğunu söylüyor. kafka, koestler, ve solzhenitsyn’nin öğrencisi olarak, gerçek, yaratıcılık, aşk/sevgi ve tutkunun devlet hiyerarşisi tarafından tarumar edildiğini ve kendi tabiri ile “patronage networks” tarafından insan ruhunun çarptırıldığını söylüyor. başa döndük sanki. [çok pis analiz geliyor lan] annesinin başta söylemeyi unuttuğum bir cümlesi vardı; kendisi, resmi eğitimin insan ruhunu öldürdüğünü söylüyordu. anne, çocuk "human spirit" olarak andıkları bu kavramı, "insan doğası" olarak anlamak isabetli olacaktır. aralarındaki ortak nokta, devlet kurumunun insan doğasına aykırı olduğu noktasında birleşiyor. kendisinin anarşist olduğuna dair bir bilgimiz yok ama wikileaks’in aktivistleri arasında anarşistler olduğunu biliyoruz. hatta bu anarşistlerden biri – jonsdottir- adlı bir parlamento üyesinin, assange’ye bir ilişki olduğunu da ileride öne süreceğim, hatta neden assange’ye ihanet ettiği üzerine de yorumlarım olacak, hazırlayın buna kendinizi. julian’in “bir komplo olarak devlet/yönetim (consiperacy as govermance)” adlı manifestosu da kendisini anarşist olarak görmemizi destekler nitelikte bir kanıt. bu manifestosunda şöyle diyor bebişim;

    “bir rejim’in sahip olduğu iletişim kanallarına müdahale edersen, komplocular (yönetenler) arasındaki bilgi akışını azaltmış olursun; ve bu bilgi akışı sıfıra yaklaştıkça, komplo çözülmeye başlar. “

    ve wikileaks’in temellerini atıyor. zira, “sızıntılar bilgi savaşının en önemli enstürmanıdır.”

    sene 2006, çok değil 1-2 sene sonra - işler kızışınca - paris’te bir eve kapanıp tam 2 ay boyunca hiç dışarı çıkmayacak olan assange, melbourne üniversitesine yakın bir yerde eve kapanıp, wikileaks üzerine çalışmaya başlıyor. tüm duvarlarını yazı tahtasına çevirdiği evinde backpackers’lara kendisine wikileaks’ı kurmasına yardım etmesi karşılığında kalacak yer sağlıyor. bu backpackers’lardan biri açıklıyor sonraları “yemek yemiyor ve uyumuyordu” (anarşistliğe bir başka kanıt)(la mal yemek yememesi ve uyumaması değil böyle parasız filan iş zütürmesi)(ayrıca bir başka fikrimi sunayım, kessin bu evde free sex döndü. ama saklıyor pezemenk)

    işveç ve belçika kanunları etrafında dolaşıp ancak ve ancak tüm interneti kapatırsanız kapanacak bir server sistemi aracılığıyla wikileaks yükleniyor. asıl ayrımı birey ve devlet (kurum) arasında gören assange, aynı yıl wikileaks’e çağrı olarak aşağıdaki kurban olunası metni yayımlıyor;

    “bizim asıl hedefimiz, çin, rusya ve orta avrupa’daki baskıcı rejimlerdir. fakat, aynı zamanda batıda kendi hükümetlerinde ve kuruluşlarında vuku bulan illegal ve ahlakdışı davranışlardan rahatsız olanlara da yardımcı olmak niyetindeyiz. sosyal bir hareket olarak, gerçeği saklama niyetinde olan bütün yönetimleri, amerikan yönetimi de dahil alaşağı etmek niyetindeyiz”

    bir grup alakasız backpacker ve assange tarafından kurulan wikileaks’in bağış toplayabilmesi ise bir wikileaks aktivistinin tor network’ü denilen, internetin global olarak aktığı bir network’te node olarak kullanılan bir server’a sahip olması ile mümkün oluyor (anlamış gibi yazdım ama bi tak anlamadım aslında, sen de kasma anlayacan da ne olacak). bu arkadaş, çinli hackerların çeşitle yabancı ülkelerin hükümet bilgilerini bu server üzerinden çaldığını görüp, bu bilgileri kaydediyor. çinliler sağolsun, “on üç ülkeden 1 milyonun üstünde dökümana sahiptik.” diye özetliyor assange. ve ilk haber aralık 2006’da yayımlanıyor. doğruluğu hiçbir zaman kanıtlanamayan bu haberden çok sızıntının kaynağı tartışılıyor. bu bilgileri toplayan çin'in ne yaptığı ise harbiden tartışılası. ne biçim bi ülke lan bu çin.

    birkaç hafta sonra, assange bizleri sevindiren bir şey yapıyor. kenya’ya world social forum denilen anti-kapitalist kurultaya wikileaks’i tanıtmak için katılıyor. birkaç ay boyunca kenya’da kalıyor. ne yaptı ne etti, bir muamma. ben free sex yaptığını düşünüyorum. aslında geçmişinden konuşmaktan kaçınması da bu nedenle sanki lan. belki de şu kulakları aşağı uzatıp kocaman kocaman delikler açan adamları gördü ananıskim bu ne la deyip, oturdu inceledi filan onları. ne biliim.

    kenya'dan döndü ama nereye?
    assange’ın bir evi yok. çocukluğunu makro ölçekte yaşıyor; her hafta başka bir ülkede. gittiği ülkelerde destekçilerinde veya arkadaşının arkadaşında kalıyor (free sex). havaalanlarında yaşadığını söylüyor. o neredeyse, wikileaks’te orada.
    kendisi ile ilgili çok rastlayacağınız bir görüş, etrafındaki insanların kendisine çok değer verdiği yönünde. seyahat ederken bavul kullanmayan, defalarca uçak bileti almadan havaalanına giden assange’ın olması gerektiği yerde yanında bir bavul ile olmasından emin olmak istiyorlar.
    ···
   tümünü göster