1. 201.
    0
    b) küçük burjuva sosyalizmi

    feodal aristokrasi, modern burjuva toplumunda yaşam koşulları zayıflayıp tükenen ve burjuvazi tarafından çökertilen tek sınıf değildir. ortaçağın kentlileşen imtiyazlı köylüleri ile küçük köylülük, modem burjuvazinin öncüleriydi. sanayi ve ticareti daha az gelişmiş ülkelerde bu sınıf, yükselen burjuvazi yanında bitkisel yaşdıbını henüz sürdürmektedir.

    modern uygarlığın geliştiği ülkelerdeyse, proletarya ile burjuvazi arasında yalpalayan yeni bir küçük burjuvazi oluştu. burjuva toplumunun bir bütünleyicisi olarak kendini sürekli yineleyen ama rekabet sonucu bireyleri hep proletaryanın içine savrulmakta olan bu küçük burjuvazi, üstelik büyük sanayi geliştikçe modern toplumun özerk bir kesimi olma konumunu tümden yitireceği ve ticarette olsun, imalatta olsun, tarımda olsun, yerini postabaşılara ve hizmetkarlara bırakacağı anın yaklaştığını görmektedir.

    köylü sınıfın toplam nüfus içinde yandan fazla olduğu fransa gibi ülkelerde burjuvaziye karşı proletaryadan yana olan yazarların, burjuva rejime yönelttikleri eleştiride küçük burjuvazi ve köylülük ölçütünü kullanmaları ve işçilerden yana tavır alırken küçük burjuva bakış açısından hareket etmeleri doğaldı. böylece küçük burjuva sosyalizmi oluştu. bu yazında başı çeken, yalnız fransa için değil i̇ngiltere için de, sismondi'dir.

    bu sosyalizm, modern üretim ilişkileri içindeki çelişkileri son derece keskin bir isabetle çözümlemiştir. i̇ktisatçıların yaltaklanan şirinleştirmelerini açığa dökmüştür. gerek makineleşmenin ve işbölümünün yıkıcı etkilerini, gerekse sermayenin ve toprak mülkiyetinin yoğunlaşmasını, aşırı üretimi, krizleri, küçük burjuvazi ile köylülüğün kaçınılmaz çöküşünü, proletaryanın sefaletini, üretimdeki anarşiyi, servetin bölüşümündeki açıkça sırıtan oransızlıkları, ulusların kendi aralarındaki endüstriyel yok etme savaşını, eski göreneklerin, eski aile ilişkilerinin, eski milliyetlerin çözülüşünü, inkar edilemez biçimde kanıtlamıştır.

    ne var ki olumlu içeriğine karşın bu sosyalizm, ya eski üretim ve değişim araçlarıyla birlikte eski üretim ilişkilerini ve eski toplumu geri getirmek, ya da modern üretim ve değişim araçlarını, kırıp parçaladığı, parçalamak zorunda olduğu eski mülkiyet ilişkileri içine zorla yeniden tıkıştırmak isteğindedir. her iki durumda da hem genci hem ütopiktir.

    i̇malatta lonca düzeni ile kırda babaerkil tarım işletmesi; küçük burjuva sosyalizminin son sözleri budur işte.

    gelişim süreci içinde bu yön, korkak bir yaygaraya saptı.

    c) alman sosyalizmi
    ya da "hakiki" sosyalizm

    fransa'da, egemen bir burjuvazinin baskısı altında oluşan ve bu egemenliğe karşı mücadelenin yazınsal ifadesi olan sosyalist ve komünist yazın, tam da burjuvazinin feodal mutlakçılığa karşı mücadeleye geçtiği sırada almanya'ya sokuldu.

    alman filozofları, yarı filozofları ve sivri zekaları bu yazını hırsla özümsediler ama bu arada, fransa'dan o yazıların girmesiyle fransız yaşam koşullarının da aynı anda almanya'ya girmiş olmadığını unutuverdiler. almanya koşullarında bu fransız yazını doğrudan pratik anldıbını tümüyle yitirip salt yazınsal bir görünüm aldı. i̇nsan varlığının gerçekleştirilmesi üstüne boş bir spekülasyon olarak çıktı ortaya ister istemez. böylece 18. yüzyıl alman filozoflarına göre ilk fransız devriminin talepleri yalnızca genelde "pratik zeka"nın talepleri olarak anlam kazanıyor ve devrimci fransız burjuvazisinin irade beyanları da, salt iradenin, olması gereken iradenin, hakiki insan iradesinin yasaları demek oluyordu.

    alman yazarlarının tek çabaları, yeni fransız fikirlerini kendi eski felsefi vicdanlarına uydurmak, ya da daha ziyade kendi felsefi bakış açılarından fransız fikirlerini sahiplenmekti.

    bu sahiplenme aynen bir yabancı dile nasıl sahip çıkılırsa o yolla oldu: çeviri yoluyla.

    bilindiği gibi keşişler, eski çok tanrılı dönem klâgiblerinin elyazmaları üstüne kendi zevksiz katolik aziz hikâyelerini yazmışlardı. alman yazarları ise dünyevi fransız yazınına tersini uyguladılar. kendi felsefi saçmalıklarını fransız aslının arkasına yazdılar. örneğin para ilişkilerine yönelik fransız eleştirisinin arkasına "i̇nsan özünden feragat" diye yazdılar, burjuva devlete yönelik fransız eleştirisinin arkasına da, "soyut genelin egemenliğini ortadan kaldırma" diye yazdılar, vb.

    fransız gelişimlerinin altına böyle felsefi söylemler sokuşturmayı, "eylemin felsefesi", "hakiki sosyalizm", "alman sosyalizm bilimi", "sosyalizmin felsefi temeli" gibi deyimlerle vaftiz ettiler.

    fransız sosyalist-komünist yazını böyle usturupluca iğdiş edildi. ve bir sınıfın öbür sınıfa karşı mücadelesini dile getirmek alman elinde bitirildiği için o alman, "fransız tek yanlılığını" aşmış olma bilincini taşıyordu; hakiki ihtiyaçlar yerine hakikat ihtiyacını, proletaryanın çıkarları yerine insan varlığının çıkarlarını, hiçbir sınıftan olmayan, gerçekte bile olmayan, yalnızca felsefe fantezisinin puslu semalarında bulunan genel insanın çıkarlarını savunuyordu bu bilinç.

    kimseden yardım almaksızın başardığı bu okul ödevlerini öylesine tantanayla ciddiye alıp öylesine çığırtkanlıkla göklere çıkaran bu alman sosyalizmi, böylece giderek bilgiç masumiyetini yitirdi.

    alman burjuvazisinin, özellikle de prusya burjuvazisinin feodal ve mutlakçı krallığa karşı mücadelesi, tek kelimeyle liberal hareket, daha büyük ciddiyet kazandı.

    böylece "hakiki" sosyalizmin eline, çok istediği bir fırsat, siyasal hareketin karşısına sosyalist taleplerini koyma fırsatı verilmiş oluyordu, yani liberalizme karşı, temsili devlete karşı, burjuva rekabetine, burjuva basın özgürlüğüne, hukukuna, burjuvaca özgürlüğe ve eşitliğe karşı bilinen lanetleri savurma ve halk kitlesine de bu burjuva hareketinden hiçbir kazancının olmayacağı, tersine her şeyini yitireceği uyarısını yapma fırsatı. alman sosyalizmi, ruhsuzca yankıladığı fransız eleştirisinin, modern burjuva toplumuna ve ona uyan yaşam koşullarına, ona göre biçimlenen siyasal kurumlaşmaya dayandığını tam zamanında unuttu; almanya'da daha ancak bu ön koşullar için mücadele söz konusuydu.

    alman sosyalizmi, burjuvazinin tehdit edici yükselişine karşı istenen bir korkuluk olarak, mutlakçı alman hükümetlerine ve papazlarıyla, okul hocalarıyla, toprak ağalarıyla, bürokrasisiyle onların bağlaşıklarına hizmet etti.

    aynı hükümetlerin alman işçi ayaklanmalarına karşı kullandıkları acı tüfek kurşunlarının ve kırbaç darbelerinin tatlı bir bütünleyicisi oldu.

    "hakiki" sosyalizm, alman burjuvazisine karşı hükümetlerin elinde böylesine bir silah olurken, bir o kadar da genci bir çıkan, bağnaz alman küçük burjuvazisinin çıkarını doğrudan temsil ediyordu. almanya'da, 16. yüzyıldan kalan ve o zamandan beri çeşitli biçimlerde hep ortaya çıkan küçük burjuvazi, mevcut durumların esas toplumsal temelini oluşturdu.

    onun varlığının korunması, almanya'da mevcut durumların korunması demektir. küçük burjuvazi, burjuvazinin siyasal ve ekonomik egemenliğinde, bin yandan sermayenin merkezleşmesi sonucu, öbür yandan da devrimci bir proletaryanın ortaya çıkışı sonucu kesin mahvolmaktan korkan. "hakiki" sosyalizm onun için her iki kuşu birden vuracak taş olanak göründü. salgın hastalık gibi yayıldı.

    alman sosyalistlerinin, kendi iskelete dönmüş "ebedi hakikatler"ine giydirdikleri bu, spekülatif tezgahta dokunmuş, sivri zekalı söylem çiçekleriyle süslenmiş, aşk baygını huzur çiyleriyle yıkanmış bereketli kisve, mallarının o kesimdeki sürümünü artırdı yalnızca.

    kendi açısından alman sosyalizmi, bu bağnaz küçük burjuvazinin tumturaklı sözcüsü olma konumunu giderek iyice benim
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster