1. 26.
    +3
    emre aydının tüm müzik kariyeri boyunca yapıp yapabileceği en güzel şarkılardan birisi. eğer daha güzelleri gelebilecekse bile arkasından benim için her zaman bu şarkının yeri ayrı kalacaktır. esasında şarkı ya emrenin özel hayatından kesitler içeriyor yada çok başarılı kurgulanmış(kızın evlenmiş olması, istanbul, uyku hapları). bu tür kişiye özel diyebileceğimiz ayrıntıların kullanıldığı şarkıların insanlarda ortak payda oluşturması biraz zor olsa gerek diye düşünüyor insan. mesela istanbulda bir evin yoktur ve hiç olmamıştır, uyku hapları kullanmıyorsundur, saçlar hala aslan yelesi gibidir(bu arada şarkıda saçlarının seyreldiğinden dem vuran emrenin saçlarının gerçekten seyrelmiş olması bir koşullanma mıdır yoksa hakikat mi kestiremedim), o kız yada erkek bıraktığınız yerde aynı sergüzeşt hayatına devam ediyordur, huzur bulmaktan vazgeçmiştir yada öyle bir amacı hiç olmamıştır. ama hisler dikkate alındığında aynı noktalara temas ediyor işte, o yenilmişlik duygusu, sürekli acabalar içinde düşünmeler, özlemeler, yine de hayata devam etmeler... dekor farklı, oyuncular farklı hatta hikaye farklı ama duygular aynı. gayet kişisel bir şarkı iken bu kadar insanda göçertici bir etki göstermesi takdir edilecek bir durum. sadece bunu başarabilmek bile insanda bir saygı uyandırıyor emre aydın'a karşı. üstelik kırgınlıklarımızı, pişmanlıklarımızı, sorularımızı hep kendimize saklar, hep öteleyip boş vermeye çalışırken bunu bir de milyonlarla paylaşmak cesaret işi. biz birkaç kişiye bile anlatınca bunalım tripleri geçiriyor kabul edilip pgibiyatrist tavsiyeleri alıyorken yada en kallavisinden unut gitsin, boşver sana kız/erkek mi yok tavsiyeleri eşliğinde alemlere sürüklenmeye çalışılıyorken, acımızı adam gibi yaşayıp tüketmemize izin verilmiyorken yaşadıklarını bu insanlardan mütevellit milyonlara anlatmak kazandığı milyonlar dışında emrenin hayatında nasıl değişikliklere yol açmıştır çok merak ediyorum. abi bak şu ileride bizim komşu kızı, fıstık gibidir unutturur derdini şeklinde absürd olaylar yaşıyor olabilir mi mesela? adamcağızı yolda çevirip bakırköyü tarif eden var mıdır kendisine?

    klibe gelince, aslında böyle şarkılara klip çekmek riskli, herkes kendi hikayesi çerçevesinde kendi klibini çekiyor kafasında şarkıya. duygular aynı bile olsa yoğunluklar farklı, herkes kendine göre ya pişmanlığı yerleştiriyor birinci sıraya kimisi hiç pişman değilken keşkelerde kalıyor genelde, keşke o yada ben böyle olmasaydık gibi. durum böyle olunca dünyanın en güzel klibi bile çekilse ekgib kalıyor birşeyler. herkes kendi hikayesini görmek istiyor izlerken. benim düşündüğüm gibi değildi, halbuki böyle çok güzel olurdu diyenler eğip büküyorlar klibi, yada benim gibi detaycılar "rahat mısın artık istanbul'da" sözleri geçen bir şarkının ingiltere'de(yada oralarda bir yerde)kliplendirilmiş olmasını yadırgıyorlar, yıllarca kör gözüme parmak şeklinde susam sokağı skeçleri gibi su deyince su, ağaç deyince ağaç, ağladıkça derken hüngürdeyenleri gösteren kliplerin varlığı algı dünyamızı bin etmiş, istanbul olmalı klipte, öyle diyor ya şarkı. neyse, bu da sadece bir detay en nihayetinde. ben daha vurucu bir klip beklerdim. sanki evde tv açık ama sesi kısık, o arada arka fonda bir şarkı çalıyor alakasız, bir yandan tv izleyip bir yandan şarkıyı dinliyorum. bağdaştıramadım şarkıyla. bir etki bırakmadı bende. ama kötü değil aslında, kötü diyemem. ben etkilenmedim diye kötü mü olacaktı ki zaten?
    özet:yok
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster