1. 1.
    +3
    ROMEO:
    Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.
    Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne?
    Evet, orası doğu, Juliet de güneşi!
    Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı,
    Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden
    Sen ondan çok daha güzelsin diye.
    Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan,
    Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi.
    Soytarılar giyer bunları ancak
    Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden.
    Kadınım benim, ah benim sevgilim bu!
    Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu!
    Konuşuyor, ama bir şey de demiyor;
    Ne çıkar anlatıyor ya gözleriyle
    Karşılık vereceğim ben de!
    Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki.
    Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
    Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
    Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye.
    Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
    Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı,
    Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
    Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte,
    Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
    Bak, nasıl da dayamış yanağını eline!
    Ah, eline giydiği eldiven olaydım da
    Dokunaydım yanağına.

    JULIET:
    Aaah!

    ROMEO:
    Konuşuyor.
    Ey parlak melek, konuş yine!
    Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
    Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
    Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
    Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
    Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
    Öylece bakıyorum ben sana.

    JULIET:
    Ah, Romeo, Romeo!
    Neden Romeo'sun sen?
    inkar et babanı, adını yadsı!
    Yapamazsan, yemin et sevdiğine,
    Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.

    ROMEO:
    (Kendi kendine) Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?

    JULIET:
    Benim düşmanım olan adındır yalnızca
    Sen sensin, Montague olmasan da.
    Hem Montague nedir ki?
    Ne eli bir erkeğin,
    Ne ayağı ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
    N'olur başka bir ad bul kendine.
    Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile
    Kokmaz mı aynı güzellikte?
    Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı,
    Kusursuzluğundan hiç bir şey kaybolmazdı.
    Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan
    Bu ada karşılık al bütün varlığımı.

    ROMEO:
    Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek.
    "Sevgilim" de ki, vaftiz olayım yeniden;
    Romeo değilim bundan böyle ben.

    JULIET:
    Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek
    Sırrımı öğrenmeye gelen kim?

    ROMEO:
    Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu
    Bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş,
    Nefret ediyorum adımdan ben de
    Sana düşmandır diye.
    Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.

    JULIET:
    Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım,
    Ama bu sesi tanıyorum:
    Sen Romeo değil misin, Montague'lerden hem de.

    ROMEO:
    Ne oyum, ne de öbürü güzel ermiş,
    Hoşlanmıyorsan eğer.

    JULIET:
    Nasıl geldin buraya söyle, hem niye?
    Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması,
    Kim olduğunu düşün bir de,
    Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.

    ROMEO:
    Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları,
    Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar;
    Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var!
    Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar.

    JULIET:
    Bir görürlerse, sana kıyarlar.

    ROMEO:
    Hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde
    Onların yirmi kılıcından! Tatlı bak yeter;
    Korur beni onların düşmanlığına karşı.

    JULIET:
    Dünyada istemem senin burada görülmeni.

    ROMEO:
    Saklar beni onlardan gecenin pelerini;
    Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni:
    Geç ölmektense senin sevginden yoksun
    Yaşamıma son versin kinleri daha iyi.

    JULIET:
    Kim yardım etti sana, burayı bulman için?

    ROMEO:
    Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak;
    O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de.
    Denizci değilim, ama uzak denizlerde yıkanan
    Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen
    Sana ulaşmak için açılırdım denizlere.

    JULIET:
    Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde,
    Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi
    Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın.
    Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere
    Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi!
    Ama uğurlar olsun görgü kurallarına.
    Seviyor musun beni? "Evet" diyeceksin, biliyorum,
    Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme,
    Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş, derler
    Sözünü tutamayan aşıklarla.
    Romeo, beni seviyorsan, söyle bana açıkça.
    Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer,
    Çatayım kaşlarımı, naz yapıp "hayır" diyeyim sana,
    Ta ki sen kapanasın ayaklarıma.
    Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey.
    Doğrusunu istersen güzel Montgue,
    Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden
    Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi;
    Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana
    Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan.
    itiraf edeyim ki, daha çekingen davranmalıydım,
    Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi,
    Ağzımdan işitmişsin. N'olur bağışla beni,
    Hafifliğe yorma sakın
    Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi.

    ROMEO:
    Sevgilim, şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen
    Kutsal ay üzerine yemin ederim ki...

    JULIET:
    Yemin etme kararsız ay üstüne sakın;
    Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi,
    Değişken olur sonra senin de aşkın.

    ROMEO:
    Ne üstüne yemin edeyim?

    JULIET:
    Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen,
    O tanrı bilip tapındığım
    Sevimli varlığın üstüne et yeminini.

    ROMEO:
    Eğer yüreğimdeki sevgi...

    JULIET:
    Dur, yemin etme yine.
    Senin varlığın bana sevinç veriyorsa da,
    Sevinç duyamıyorum bu geceki anlaşmadan;
    Pek acele, birden oldu, düşünüp taşınmadan;
    Daha "çaktı" diyemeden çakıp ta kaybolan
    Yıldırıma benziyor. Tatlım, iyi geceler!
    Bu sevgi tomurcuğu, öbür görüşmemizde,
    Yazın olgunlaştıran soluğuyla dönüşebilir güzel bir çiçeğe.
    iyi geceler! iyi geceler! Yüreğimdeki dinginlik ve huzur
    Dolsun senin gönlüne de!

    ROMEO:
    Ah, sana doymadan mı bırakacaksın beni böyle?

    JULIET:
    Nasıl bir doygunluk bekliyorsun ki bu gece?

    ROMEO:
    Aşkının katışıksız yeminini benimkine karşılık.

    JULIET:
    Onu sana verdim bile, sen daha istemeden,
    Olsa da keşke bir kez daha versem.

    ROMEO:
    Geri mi alacaksın yine? Peki, neden sevgilim?

    JULIET:
    içtenlikle geri vermek için sana.
    Elimde olan bir şeyi istiyorum hem,
    Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi,
    Denizler gibi derin sana olan sevgim.
    Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan,
    Sonsuz çünkü ikisi de.

    Seslendiler içerden, hoşçakal, canım sevgilim!
    Geliyorum dadıcığım! Unutma beni, tatlı Montague!
    Biraz bekle, şimdi gelirim.

    ROMEO:
    Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gecedir diye,
    Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından

    JULIET:
    iki kelimecik daha, sevgili Romeo,
    Sonra da gerçekten iyi geceler sana!
    Saygıdeğerse aşkının eğilimi,
    Amacın evlenmekse, bildir göndereceğim adamla,
    Nerede, saat kaçta yapmak istiyorsan töreni;
    O zaman tüm varlığımı sana adar,
    Ardın sıra gelirim ta ölünceye kadar.

    Ama kötüyse niyetin sana yalvarırım...

    Vazgeç bundan, başbaşa bırak beni kederimle.
    Yarın birini yollarım.

    ROMEO:
    Ancak seninle yaşar ruhum.

    JULIET:
    Binlerce kez iyi geceler sana!

    ROMEO:
    Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.
    Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından
    Öyle koşar seven sevdiğine giderken;
    Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler,
    Öyle ayrılır seven sevdiğinden.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster