1. 1.
    +1
    ispanya'dan kovulma ve doğu avrupa'da yaşadıkları sıkıntılar üzerine başgösteren bunalımlar sebebiyle yahudiler kendilerine kucak açan osmanlı topraklarına göç etmiş, aralarında tevrat'ta bahsi geçen kurtarıcı son peygamber mesih'in geleceği beklentisi yaygın bir hal almıştı. bu yüzden sabetay sevi 1648 yılına mesihliğini ilan ettikten sonra dünyadaki tüm yahudiler arasında büyük bir yankı uyandırmıştır. 1,5 milyon kişiye ulaşan inananları onu sadece öğretmen veya peygamber olarak görmüyordu. yahudi din adamlarının büyük bir kısmı sabetay sevi'ye karşı çıkmıştır.
    izmir'li hahamlar sabetay sevi'nin dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesine karar verdiler, ama bu kararı uygulayamadılar ve onu osmanlı sarayına şikayet ettiler. osmanlı yönetimi en başta olaya ilgisizdi. daha sonra yahudi din adamlarının artan şikayetleri üzerine sevi'yi tutuklayarak sultan ıv. mehmet'in huzuruna çıkarıldı. sevi sultandan mesih olarak tanınma talep etti, ayrıca israil toprağını kendisine vermesini de istedi. sultan onu çanakkale'de bir kaleye hapsetti. faaliyetleri burada da devam eden sevi'yi yine yahudi hahamlar saray'a şikayet edince, osmanlı bu talepler karşısında kayıtsız kalamadı. ortaya çıkan kargaşayı gidermek için fazıl ahmet paşa, işin esasını ögrenmek için, sevi'nin derhal istanbul'a gönderilmesini istedi.

    edirne sarayı'nda, sadaret kaymakamı mustafa paşa, şeyhülislam minkarizade yahya efendi ve padişah'ın imamı meşhur vani efendi'den oluşan bir divan kuruldu, padişah sultan ıv. mehmet de divanı 'kafes'ten' izledi. divanda, türkçe konuşamayan sabetay için padişah'ın hekimbaşısı yahudilikten dönme hayatizade mustafa fevzi efendi tercümanlik etti (asıl adı moses ben raphael abrabanel).

    divan reisi: - karıştırmadığın halt kalmadı. uyandırmadık fitne bırakmadın sabetay efendi. haydi bakalım şimdi göster mucizeni!

    deyince sabetay sevi afallar. ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırır. mucize göstermesi beklenmektedir. tercüman, mucizenin şeklini de anlatır: sabetay soyunacak, vücudunu en maharetli okçular nişangâh yapacaklardır. attıkları oklar vücuduna işlemezse o zaman osmanlı padişahı da onun mesih olduğunu resmi olarak tasdik edecektir. çünkü yahudiler, ona kılıç, ok, tüfek, kurşun işlemez, hatta onu ateş yakmaz, suda boğulmaz diye itikat etmektedirler.

    divan heyetinin teklifi karşısında sabetay sevi "adiyo santo!" diye titremeye başlar. teklifin dehşetinden beti benzi atar, artık her şey bitmiştir. can havliyle son bir hamle yapar. her şeyi inkâr eder. ayrıca mesihlik davasının bazı yahudiler tarafından ortaya atıldığını, kendisinin asla böyle bir iddiada bulunmadığına dair yemin üstüne yemin çeker, teminat üstüne teminat verir. dökmedik dil bırakmaz.

    ancak, ulema ve padişah bu cevaplardan tatmin olmaz. bunun üzerine hekimbaşı hayyâtîzâde (terzizâde) mustafa fevzî efendi, sabetay'a müslüman olma teklifi zütürür. önce sabetay bunu kabule yanaşmaz. ancak, hekimbaşı, ona bunu kabul etmediği takdirde türlü, türlü işkencelerle öldürüleceğini ladino diliyle uzunca anlatır. sevi, dönme hayatizade'nin tavsiyesi üzerine "can bedenden çıkmadıkça" diyerek kenisine söylenen kelime-i şehâdeti tekrarlar.

    divan huzurunda müslüman olan sabetay veled-i mordehay veya sabetay sevi'ye gusül abdesti aldırılır ve kendisine müslüman kisvesi kürk ve hil'at giydirilir. aziz mehmet efendi adını alarak 150 akçelik bir maaşla sarayda üst düzey memur kapcıcıbaşı olarak göreve getirildi. söylentiye göre divandan çıkan sevi, elbisesi içerisinde sakladığı can adlı beyaz güvercini serbest bırakarak "can bedenden çıktı" dedi ve çevresindekilere ettiği yeminin geçerli olmadığını söyledi. "can bedenden çıktığı" için artık bu söze sadık kalması gerekmez. sevi'nin müslüman olması bütün yahudi dünyasında şok etkisi yarattı. hahambaşılık olayı sevinçle karşıladı ve müslüman olan sevi'yi dinden çıkmış saydı. büyük çogunluk onun mesih olmadığına inanarak ortodoks yahudi inancına geri döndü, ikiyüz ailelik bir topluluk ise islamiyete geçerek onun yolundan gitti. bunlar onun büyük bir hikmete binaen zahiren müslüman olduğunu, mesihliğinin bir gereği olduğu yorumunda bulunurlar. polonyalı karısı sara, sara'nın kardeşi jacob kerido'da bu kervana katılır. sara fatma adını, kerido'da yakub adını alır.

    sevi, bu olayla taraftarlarına "karanlık bir" dönemin başladığını ve bunu "aydınlık günlerin" takip edeceğini söyleyip, aydınlık dönemin başlaması için karanlığın şart olduğunu dile getirir. sabetaycılar "aydınlık günler" gelinceye kadar gizlenmeye devam edeceklerdir.

    sevi dinden döndükten sonra bir süre edirne/hızırlık yakınlarında bulunan bir bektaşi tekkesine devam etmiş. bu tekke 1641-1642 yıllarında "şüpheli" bulunarak yetkililerce kapatılmış ancak ıv. mehmet tarafından zaviye olarak tekrar açılmış. musevi kaynakları sevi'nin sufism ve bektaşilikten etkilendiğini ve bu öğretileri kabbala öğretisi ile harmanlayarak kendi öğretisine şekil verdiğini dile getirirler.

    neden hala saklanıyorlar?

    ülkenin rantlarının arslan payını gizli dayanışma ile paylaşma
    gizli dayanışma yöntemi ile politika ve sivil toplum örgütleri seçimlerine etki yapma
    gizli kimlik ile seçmeni aldatma
    siyaset, yargı, eğitim, basın, ticaret, istihbarat gibi alanlarda üst düzey yönetimleri elinde bulundurma
    ehil ve lâyık olmadıkları halde köşebaşlarına, önemli mevkilere hep kendilerinden olanları atama
    medyada tekel ve kartel kurma
    basın yoluyla toplumun ahlak değerlerini değiştirmeye çalışma (benzeme, benzet)
    zâhiren müslüman görünmelerine rağmen agresif (saldırgan) şekilde islâm dinine ve dindar müslümanlara düşmanlık etme
    devlet arşivlerindeki sabetaycılarla ilgili bilgi, belge ve dosyaların sinsice imha ve yok etme.
    topluluk çıkarını, ülke çıkarı üstünde tutmak
    tüm partilerin üst düzey yönetimini ele geçirerek çok partili sistemi işlemez hale getirme
    sabetaycılar çoğu zaman bu iddialara cevap vermemişlerdir ve gizli kalmışlardır bu yüzden bu iddialar gün geçtikçe toplum arasında yayılmaktadır.

    sabetaycılar, 1666'dan sonra asirlarca osmanlı ve cumhuriyet dönemlerinde -çogu zaman gizleseler ve içe kapansalar da- kendi inanç ve geleneklerini serbestçe yaşamışlardır. gerek osmanlı devleti, gerekse cumhuriyet döneminde hiç bir takibata uğramamışlardır. bütün bunlara rağmen kendilerini neden sakladıkları hâlâ bilinmiyor.

    1917 selanik yangınında sabetaycılıkla alakalı dökümanların bulunduğu kütüphanelerin bir kısmı yanmıştır. bu yangından kurtulan belgeler nüfus mübadelesi sırasında istanbul'a getirilmiştir. ancak açıklanmayan bir nedenle bu belgeler şu anda cemaatin elinde olmayıp israil devletinin gizli arşivinde bulunmaktadır.
    ···
   tümünü göster