1. 51.
    0
    the holy mountain-1974

    isa benzeri bir karakter ruhani bir liderin dünyasına girer ve onun aracılığıyla, gezegenleri temsil eden renkli bir grupla tanışır. her birinin farklı dünyası vardır ve başlangıçta onların dünyalarını izleriz. daha sonra kutsal dağa doğru gerçekleştirilecek yolculuk başlar. yönetmen öncelikle saykodelik kültüre ve gerçeküstücülüğe bağlı kalarak çekmiş bu filmi ve görsel olarak çarpıcı bir galeri var karşımızda. fakat yönetmen 70'lerde karşı kültürün hedefi haline gelmiş her türlü kurumu da çaktırmadan eleştiriyor.

    jodorowsky tüm çabasını bu filme aktarmış, sürrealist altın vuruşu bu filmde yapmıştır.

    filmde dine, politikaya, aile içi dengelere, aska, cikse, kapitalizme, sahip olma hirsina şiddetli eleştiri getiriyor. elbette jodorowsky nin aldığı lsdlerin de bunda payı yadsınamaz.bu ölüm merasimi. ölüm sizi sevgiyle kucaklayacak. ölümü arkanıza alın. size ödünç verileni geri verin. zevklerinizden, acılarınızdan vazgeçin. arkadaşlarınızdan, sevginizden vazgeçin.

    truman show-1998

    truman çok güzel bir adada yaşamaktadır. fakat bu ada, truman dışında her şeyin sahte olduğu bir ortamdır ve doğduğu günden itibaren devamlı olarak seyirciler tarafından izlenmiştir. truman, bunun hiç farkında olmaz, ta ki öldüğünü sandığı babasını görene dek.

    truman show paranoyası halk arasında bilinen pgibolojik bir bozukluktur. muhakkak izleyen herkesin aklının ucuundan geçmiştir.her şey sahte mi? kandırıyorlar mı yoksa beni ?
    filmde truman aslında true-man olarak lanse edilmiş , ve aslında hepimzi temsil eden birey. bize bütün bu yalanların parçası olmamamız gerektiğini öğütlemiş bir bakıma. bana kalırsa bu açıdan sistem ve medya eleştirisi biraz daha geri planda kalır. asıl vurgulanan içinde yaşadığımız dünyanın ikiyüzlülüğü. yalanlardan kaçmak ,bu dünyadan kendimizi soyutlamak ta bizim elimizdedir. film bizim açımızdan böyle bir umutla sona erer.

    tanrının sorgulandığı en güzel filmdir belkide.
    tanrı kimdir?
    bizler kuklamıyız?
    bizi kim yönetiyor?

    i killed my mother-2009

    filmin merkezinde, annesini sevmeyen eşcinsel lise öğrencisi hubert var. annesinin düzenbazca manevralarından ve suçluluktan bunalmış, onu küçümsemekten kendini alamıyor. bu aşk/nefret ilişkisinin kafa karışıklığıyla hubert ergenliğin gizemlerine sürükleniyor.

    tuhaf, deneysel, güzel. basit bir konuya xavier'in yaptığı sanatsal ve karmaşık, pgibanalitik bakış açısı, bir ergenin sorunlu annesiyle arasındaki çarpışmadan çok daha fazlası gibi. bu filmin işleyiş tarzını sevenlerin direk david lynch reyizin filmlerini izlemedilir.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster