1. 2801.
    +2 -3
    -bilemem.. dedi bekci dayi, piskin piskin gulumseyerek. ve sozlerine devam etti: -gel bir anlasma yapalim

    seninle.. ikimiz de birbirimize karsi durust olalim, kacak dovusmeden, erkekce konusalim. \\ amina

    kodugumun bekcisi cok kotu bir yem atmisti ortaya.. bu teklifi kabul edip butun dogrularimi dokup

    sacamazdim, bu teklife hayir diyemez veya sessiz de kalamazdim cunku bu hareket de, bu zamana kadar

    soylediklerimin yalan oldugunun tescillenmesi anlamina gelecekti.. bana, bu teklifi kabul edip de onceki

    yalanlarimda israr etmekten baska bir care birakmamisti amk bekcisi. tam yalanlarimda israr etmek uzere

    konusmaya baslayacaktim ki, bekci dayi buna izin vermeyerek kendisi soru sormaya basladi: -orada tam

    olarak ne gordun?? -nerede?? -mezarda? \\ cevap vermedim. aslinda cevap vermememin nedeni, bekcinin

    bana zarf atiyor oldugunu dusunmemdi. gayet gozle gorulur bir insani gormemis gibi yaparak gizemli bir hava

    olusturacak, akli sira beni korkutarak gordugum herseyi bana anlattiracak, hazir gorduklerimden baslamisken

    sira bildiklerime gelecek, boylece herseyimi ogrenecekti.. ama ben bu tongalara dusmek icin gorundugumden

    cok daha fazla tecrubeli biriydim, fazla fazla yemistim kendi hayatimin tokadini, insanlarinkinin tesiri nufuz

    etmiyordu artik.. -bak sana ne anlatacagim.. dedi yasli bekci bir yandan bana cay doldururken. ilgimi

    cekmiyormuscasina basimi baska yonlere, sanki uzakta bir tanidik gormus gibi kulubenin cam penceresinden

    disari cevirdigimi gorunce, -ilgini cekeceginden adim gibi eminim, dedi gulumseyerek \\ simdi gozlerimi

    kendisine yoneltmis, ama hala ilgisiz havayi koruyordum. -dinliyorum, dedim iplemez bir tavirla. -bu gece,

    dedi. yanibasina gittigin mezarin bos oldugunu biliyor muydun? -hangi mezarin?? dedim. -ayse burgu.. \ bu

    ismi duyar duymaz icimde tuhaf bir endise, mide bulanmasi, bir aglama hissi olustu fakat birkac saniye

    sonra gecti. -daha once pek cok kez, birbiriyle alakasiz bir cok insan, gecenin korunde bu mezarin basina

    gelmis ve saatlerce beklemisler.. kimilerini ben gordum, fakat kimilerini de benden onceki bekci gormus..

    -ee? dedim sabirsizca.-eesi bu kadar insanin ayni mezara gelmesi ve o mezarin basinda birseyler gorduklerini

    soylemeleri, en nihayetinde yarim akillariyla sagda solda dolasmalarina ben kendim sahit oldum.. isin daha da

    garip tarafi, bu insanlarin birbirlerini tanimiyor olmalari. hatta bir gece, gelenlerden birinin mezari kazip

    icindeki oluyu kacirdigini tahmin ediyoruz, cunku o gecenin sabahinda mezar kazilmis, ici bos bir sekilde

    bulduk.. \\ -butun bu sacmaliklarin benimle ilgisi nedir? dedim baygin bir tripte. yasli adam cayinin son

    demlerini dokerken konusmasina devam etti: aslinda bunu sana anlatmamaliyim, korkarsin.. \\\ bu sozlerin

    hemen ardindan aci bir kahkaha patlattim ve: -ben hayatta hicbirseyden korkmam.. dedim. -gonul rahatligiyla

    anlatabilirsin her ne anlatacaksan.. \\ bekci omuz silkti: iyi o zaman.. kendin istedin. benden gunah gitti.. \\

    cayini hizlica karistirdiktan sonra soyle bir etrafina bakindi ve anlatmaya basladi: -o bolgeye, o ayni mezarin

    basina gelen butun insanlar, her biri ayri ayri olmak uzere, geldikleri saat sabaha karsi safak sokmeden az

    evvel ve hepsinin geldigi gun persembe idi.. \\ mezarlik bekcisi bos bakislarima aldiris etmeden devam etti:

    -ve hepsinin en aci ortak paydasi: gelenlerin tamami, yani gorup, taniyarak hakkinda fikir sahibi

    olabildiklerimizin tamami, hayatlarinin belli bir bolumunu veya tamamini delirmis olarak gecirdiler.\\ iste bu

    son ifade beni fazlasiyla rahatsiz etmisti. rahatsiz oldugumu belirten bir ifade takinarak baktim bekciye. bekci

    dayi, benim sessiz sedasiz koydugum tepkilere zerre kadar aldiris etmeden sozlerini soyle bitirdi: -unuttuysan

    hatirlatayim, bilmiyorsan uyandirayim evlat.. bugun gunlerden persembe, saat safak arefesi.. simdi ne demek

    istedigimi anliyor musun rifatim? \\ tam o sirada agzima goturmekte oldugum cay bardagin tutan elim havada

    kalakaldi.. -rifat mi? o da kim??? dedim gozlerimi kisarak.. kendimi, asiri yagmurlu bir havada, cok keskin

    bir viraji alabilmek icin aniden direksiyonu kirip karambole yelken acan manyak fakat bir o kadar da usta bir

    sofor gibi hissediyordum. -ismin rifat degil mi? dedi bekci, hafiften sasalamis, fakat kendinden emin

    gozukmeye calismakta direnen bir uslupla.. -fakat ben neden bundan bahsettigimi hatirlamiyorum?? dedim

    sasirmis gozlerimi bekcinin irilesmis gozlerinden ayirmadan.

    alın lan blogdan aldım
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster