1. 1.
    +3 -1
    Ermenilere yönelik soykırımların yarattığı bir ortamda ilk sermayelerini elde etmişlerdir. Özellikle KAYSERi ve ADANA Ermenileri'nin kişisel güvenini kazanan Hacı Sabancı, Ermeni burjuvaların altın ve mülklerinin "yeddi-emini" olarak piyasaya çıkmıştır.
    Soykırımdan kaçan Ermeniler'in, daha sonraki yıllarda yeniden geri almak üzere, mal ve mülklerini "en güvenilir kişi" olan Hacı Sabancı'ya teslim etmeleri, Sabancı ailesinin mallarının kökenini oluşturmaktadır.
    Hacı Sabancı, Adana, Pozantı ve Osmaniye bölgesindeki Kuvay-ı Milliye şeflerine rüşvetler vererek, bölgedeki gücünü artırmıştır. 1922 sonrasında TBMM'ye milletvekili olarak giren bu eski Kuvay-ı Milliye yerel şefleri, Ermeni soykırımına ilişkin Ankara hükümetinin herhangi bir karar almaması için sürekli çabalamışlardır. Böylece Hacı Sabancı, Ermeni burjuvazisinin mallarının sürekli sahibi olarak, ilk "yerli" sermayesini sağlamıştır.
    Sabancı ailesinin Ermeni mülklerini yalan dolan ile gasp ederek sağladığı sermayeyi Adana pamuğu üzerinde kesin bir egemenlik kurmada kullanmış ve bunu gerçekleştirmiştir de.
    Sabancı ailesinin Ermeni burjuvazisinin mülklerini gasp etmiş olması, onun Amerika'daki Ermeni burjuvalarıyla işbirliği yapmasını engellememişti. Ancak bu işbirliği çok sağlam bir temele oturmadığı için, Sabancılar ilişkilerini daha çok, ingiltere ve Nazi Almanya'sıyla geliştirmek durumunda kalmışlardır.
    Böylece "yerli" sermayesiyle Adana pamuk üreticilerinin ürünlerini "değerlendiren" Sabancı ailesi, TBMM'deki "dostları" aracılığıyla devlet desteğini de almakta gecikmemiştir. Ancak 1950'lere kadar devlete egemen olan küçük-burjuva milliyetçiliği, bu tür gelişmelere belli bir tepki göstermesi yüzünden, fazlaca gelişememiş olarak kalmıştır.
    1950 yılından itibaren DP'nin iktidara geçmesiyle birlikte Sabancı ailesi için yeni bir dönem başlamıştır. Kendileri gibi bir toprak sahibi olan Menderes'in himayesinde devlet ile ilişkilerini her yönden geliştirmeye başlamışlardır. (Aynı dönemde, diğer büyük işbirlikçi burjuva olan Koç'un devletle ilişkisinin "bozulması", bunun diğer bir yanını oluşturur.)
    BOSSA ile başlayan işbirlikçi burjuva gelişimi, yavaş yavaş mali alana kaymış ve ilk önemli atılımını AKBANK'ın kurulmasıyla gerçekleştirmiştir.
    AKBANK, tümüyle yerel olarak faaliyet gösteren banka olarak, pamuk üreticilerini, "resmi tefecilik" yoluyla kendine bağımlı kılma ve giderek de mülksüzleştirme amacını güdüyordu. Banka kredileri aracılığıyla küçük üreticilerin ürünlerini kendi fabrikasına teslim etmeye zorluyordu. Pamuk üreticilerinin desteklenmesi adı altında devlet yardımlarını da alan AKBANK, diğer yandan da Sabancı ailesine düşük faizle kredi temin etmenin bir aracı oluyordu.
    Devlet kuruluşlarından sağlanan düşük faizli mevduatlar, yüksek faizle küçük ve orta pamuk üreticilerine verilerek muazzam kârlar elde ediliyordu. Böylece iki yönlü olarak sömürülen küçük pamuk üreticileri, bir süre sonra mülksüzleşmeye başladılar ve tarım işçileri olarak Sabancıların yanında çalışmak zorunda kaldılar.
    Düşük fiyatla sağlanan pamuk, BOSSA fabrikalarında işlenerek, yüksek fiatlarla T.C. ordusunun ihtiyacı olan elbiseler için kumaş olarak devlete geri satılıyordu. işte Sabancılar'ın yükselişi, bu şekilde, önlenemeyen bir yükseliş olarak, gözlerden uzak Adana'da gerçekleşmiştir.
    ···
   tümünü göster