1. 1.
    +174 -29
    sayın başbakan,
    birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. oğlunuz burak alnının teriyle
    genç yaşta gemi aldı.
    diğer oğlunuz bilal, dünya bankası'ndaki başarılarıyla
    stratejik ortağınız amerikan başkanı ... bile iltifatlarına
    mazhar oldu.
    i̇kisi de pırlanta gibi, allah bağışlasın.
    demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına
    baktığında nasıl içi
    titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...
    ama oğlu ertesi gün askerlik
    kurası çekecek bir baba o geceyi nasıl geçirir,
    güneydoğu'yu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca
    geceyi
    gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek seyreder,
    telefonda konuştuğunda
    "operasyona gidiyoruz, hakkını helal et baba" diyen
    oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.
    çünkü dediğim gibi
    oğullarınızdan biri armatör oldu. güneydoğu'da deniz yok,
    atatürk barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır,
    yakışık almaz. yani
    burak güvende. allah bağışlasın.
    e diğer oğlunuz bilal de dediğim gibi dünya bankası'ndaydı.
    şimdi ise dünya
    bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için the brooking
    institution'da. i̇şi düşünce üretmek
    olan bu kuruluş da geçenlerde
    diyarbakır'ın belediye başkanı sayın !!! ... i ağırlamıştı,
    hatırlatırım. yani sözün kısası bilal de washington'da, güvende. allah
    bağışlasın.
    o yüzden de "artık şehit cenazeleri görmek
    istemiyoruz" diyen bir vatandaşa
    gönül rahatlığıyla "askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım kardeşim"
    diyebiliyorsunuz.
    ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben de
    sizin "canım kardeşim"
    diye hitap edebildiklerinizdenim. can kardeşliğin
    verdiği samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum.
    sayın başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, "askerlik yan gelip
    yatma yeri değildir" dediğiniz için;
    şehitlere "kelle" dediğiniz için hiç mi
    utanmıyorsunuz?
    bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük
    laflar etmeyi; hala
    nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?
    artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir
    ağızdan sizi
    ve bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? yani mesela, "yan gelip
    değil, can verip yattılar" diye
    bağırırken binlerce kişi, "yer yarılsa da
    içine girsem" diyebiliyor musunuz?
    orada, şehitlerin cenazesinde, ajan
    smith gözlüklerinizle gizlerken
    yüzünüzü, neye daha çok üzülüyorsunuz? şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?
    i̇ktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda gelinen
    durum nedeniyle hiç mi suçluluk
    duymuyorsunuz?
    şimdi sürekli "şehitlik üzerinden siyaset yapmayın!" diyorsunuz ya
    meydanlarda. peki, o zaman tam
    seçim arifesinde niye şehit aileleri ile
    gazilere ... aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz? bu durumda asıl
    siz şehitler üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?
    sayın başbakan, bir baba olarak soruyorum size.
    aynaya baktığınızda ne
    görüyorsunuz? akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz?
    kelle deyip geçtiklerinizin
    ahından korkmuyor musunuz? o mağrur, çocuk
    bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların
    "vatan sağ olsun" derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?
    bir "canım kardeşiniz" olarak olanca
    samimiyetimle soruyorum. bu kadar
    sevilmemek nasıl bir duygu sayın başbakan?
    ha, bu arada. bir oğlunuz, bilal,
    hani stratejik ortağınız bush'un
    iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. diğeri, burak, hani alnının
    teriyle gemi
    alan ise çürük raporu almış. askerlik yapmayacakmış.
    ne diyeyim. bilal de, burak da pırlanta gibi çocuklar.
    allah bağışlasın.
    ···
   tümünü göster