1. 1.
    +6
    Taksim / Tarlabaşı'ndan bilen bilir uçak gibi giden sarı dolmuşlar kalkar. Geçenlerde çok yağmur yağıyordu binmek durumunda kaldım. En ön koltuk yani şöförün yanı boştu oraya kuruldum. Bizim insanımızda eğer şöförün yanındaysan şöförle sohbet etme hissiyatı vardır. Istemesen bile adam bişey mırıldanırsa cevap verme ya da onaylama gereği duyarsın. (ya şimdi bana yok bende öyle bişiii ağzı yapmayın.)
    Herşey arkada son kalan boş koltuğa travestinin oturmasıyla ve hareket etmemizle başladı. Yani şahsen kendi adıma hiçbir problem sezmiyordum ama minibüste bi’ gerginlik olduğu belliydi. Travesti arkadaşımız ise gayet rahat tavırlarla kikir kikir telefonda konuşuyordu. Neyseki kendisi aksarayda indi de ortalık biraz rahatladı.

    Şoför kapıyı kapar kapamaz “Yeeaaağğ bunları da dışlamıyorum ama arabama da binmesinner gardeşim ! ” dedi.
    Az önce de belirttiğim gibi ön koltuktaysan ya fikrini söyleyeceksin ya da adamı onaylayacan kaçarın yok. Ben de gayet yavşak bir tavırla “ eki eki abi o zaman otomatikman dışlıyosun ya eki eki ” dedim. Şoför de bi anda surat betonarme kıvamı oldu. “Anlamadım” dedi (ton Kadir inanır’dan hallice) Elim ayağıma dolaştı yine sırıtarak toparlamaya çalıştım. “Abi yani ehi ehi hani dedin ya dışlamıyom ama arabama da binmesinler diye. E dışlamış oluyosun demek istedim ekiki” dedim adam cevap vermedi. Bi an acaba benim de gay falan olabileceğimden mi şüphelendi korkusuyla irkildim. Neden bilmiyorum telaş yaptım. Bu da benim içimde olan pskolojik bir korkuyu ortaya çıkarmıştı aslında ama o ayrı bir yazı konusu olur. içim içime sığmıyordu. Bi şekilde şöförün gözüne girmeliydim. Allahım neden ön koltuğa oturdumki. Hem arkaya otursam Travesti arkadaşımız öne oturacak, belki de şöförün bu tercihteki arkadaşlara görüşünü tazeleyecekti. Yağmur sel olmuş akıyordu ve ben ezik tavrımla yolculuğuma devam ediyordum. Bir fırsat çıkmalıydı ki dağılan karizmayı yerlerden toplayabileyim.

    Merter civarına yaklaşırken aniden önümüze taksi kırınca ufak bir kaza riski atlattık. Şöför toparlar toparlamaz camdan kafayı çıkartıp “O..punun evladııığğ!!” diye bağırınca aman allahım işte fırsat bu dedim. Hemen atıldım. “ yaa herkese de ehliyet veriyorlar bu ne kardeşim ölelim mi ya” dedim. Bir on saniye rahatlamıştım ki. Kısa bir sessizlik oldu ve şöför “ yaa aslında feci yağmur yağıyor gözükmüyor ki yol adam da haklı” dedi…

    ALLAHIM BENi NEYLE SINIYORSUN ! diye geçirdim içimden. Delirmek üzereydim. Ne yapsam olmuyordu. Terlediğimi hissettim. Üstelik son durağa kadar gidecektim. Aklıma tek care geldi. Şöför benden istemeden direksiyonun arkasına serdiği havluyu alıp benim tarafımda olan aynanın buğusunu silmek için atıldım. Bu sefer bir sakarlığa mahal vermeden aldım ve buğuyu sildim.(buğu çok iç gıcıklayan bir kelimeymiş meğerse bak şu an farkettim)
    Havluyu geri verirken yalakalığın doruklarına ulaşmıştım belki ama şöförün gözündeki imajımı biraz olsun düzeltebilmiştim...
    ···
   tümünü göster