1. 1326.
    +28
    3 temmuz 1215: zafer alayları eşliğinde yemişli'ye geri döndük. halk bizi sokaklarda karşıladı. tarlayı odunu bırakan geldi. town center önünde durduk, zafer konuşması yapayım dedim, varendaya çıktım. bir uğultu, naralar, coşku ile bağrışmalar.. "ey tabiyetim!" diye gürledim. sessizlik çöktü, pür dikkat bana baktılar. "Allah'ın izniyle sizlere zafer ve ganimet getirdim!" dedim. ganimeti getirtip town center'ın orta yerine altınları yığdırttım. hızla bir fısıldaşma mırıldanma başladı. "yemiş.." "hani yemiş?" "yemiş yok mu?" sesleri yükseldi perde perde. "Allah sizi bildiği gibi yapsın" diye başlayıp çok pis sövdüm, tüm altını town center'a koydurttum.

    5 temmuz 1215: deli ibrağam'ı yanıma çağırttım. yenice arazilerinin imarını sana bırakıyorum, "gölbaşındaki altın madenine kurduğun town center'ın aynısından yapasın, yenice diyarını bayındır edesin" diye emir buyurdum. "gözüm başım üstüne ağam" deyip ayrıldı bu. arkasından "yardıma kaç adam istersin" diye seslendim, "gerek yok ağam" dedi, koşa koşa uzaklaştı yenice tarafına. Deli kuvveti.

    7 temmuz 1215: kaç zamandır gölbaşını ve öte taraftaki altın madenlerini teftişe çıkmıyorum, kaya bey'e haber saldım, tez vakitte yola koyulacağız.

    9 temmuz 1215: hamdi çavuş bana hala dargın. cuma namazı çıkışında üç beş kişiyi toplamış konuşuyor, kulak kabarttım. "zaten bir yenice bir de britonlar var, ne yani söylese ne olur" diye söyleniyor. ses etmedim, içini döksün, rahatlasın adam.

    11 temmuz 1215: britonlar elçi göndermişler. "yeniceliler bizim müttefikimizdir, yaptığınız yanlıştır" diye konuştular, açık açık tehdit etti bizi. tam o esnada aklıma güzel bir vecize geldi, tam oturtamadım deyişi "biz yeniceyi almakla traş olduk, briton diyarına gelirsek şey olur" dedim, tamamlayamadım. ben "şeyi keseriz.. traş geri gelir de.. biz de şey yaparız" diye bocalarken hamdi çavuş kulağıma eğilip "kol kol" diye fısıldadı. "gelir kolunuzu keser g..ünüze sokarız" diye kükredim. bir sessizlik oldu.

    14 temmuz 1215: sabah ezanıyla beraber altın madenine doğru yola çıktık. town center'ı hamdi çavuş'a emanet ettim, gözleri ışıldadı, gönlünü aldım.

    15 temmuz 1215: göle vardık, idris reyis balık ızgara ile bize ziyafet verdi. mest olduk. yarın akşam serinliğinde yola devam edeceğiz.

    17 temmuz 1215: altın madenine vardık. buraları çok ihmal etmişiz, tüm köylüler ayakta boş boş duruyorlar. "bre bu nedir" diye sual buyurdum "beyim maden bitmiş" dedi kaya bey. bir ikisini dürttüm, ellerinde çekiç hareketsiz öyle mal mal bakıyorlar. "aaağğu.. gağğ.. vooğğ" embesil sesler çıkarıyorlar, salyaları akan mı dersin, mayış mayış bakanı mı ararsın. "odun herifler mendeburlar" diye sövmeye başladım. birden bunlara can geldi "oduncu oduncu yaparım" diye oduna koştular. çok fena tırsıyorum bu milletten. zeka geriliğinden şüphe ediyorum.

    18 temmuz 1215: gece uyku tutmadı. kaya bey'i uyandırıp gerisin geri yemişli'ye dönelim dedim. üç güne varırız Allah'ın izniyle.

    22 temmuz 1215: ince bıyıklı, düz saçlı, mavi kumaş giysili yüksek mektepli üç genç yanıma geldiler. "yenice'de yemişli-yenice dostluk mektebi açacaz" dediler. iyi açın dedim, arazi tahsisi emri verdim. "nerde oturuyorsunuz?" diye sual buyurdum, sekiz kişi kuzey çayırdaki evlerden birinde kalıyorlarmış. population limit'ten kar ediyoruz, sevindim.

    26 temmuz 1215: yüksek mektebi gideyim göreyim istedim, haber saldım. üç genç daha geldi "biz genç girişimciler kulübü üyesiyiz" dediler. gittik mektebe, yılın beyi ödülü vereceklermiş, gene mermerden çıplak bir heykel, ellerini yukarıda kavuşturmuş meşale tutuyor, büllük g.t her bir şey meydanda. gençlerden biri heykeli uzattı, ben heykele bakıyorum, büllük de bana bakıyoor. "yeter lan sçarım sanatınıza" diye kükredim, deli ibrağam yenice'den dönene değin tüm heykel bölümünü kapattırdım. artık kafam rahat çok şükür.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster