• 2 / 2 / 28 entry
  • 9 başlık
  • 204.02 incipuan

fornan blondes oybirinci nesil normal

  • 0
    cem yılmaz ak partili olsa
    walker'ın hepinize selamı var
    ···
  • +2
    kızları kendinize nasıl aşık edersinizz
    anasını avradını giberek
    ···
  • 0
    gaziantep tügvadaki haksızlıklar
    beyler adanalı tuğçe aktaş aşkına, ya up ya up..
    ···
  • 0
    erkekli kızlı karışık yurttayım
    https://www.youtube.com/watch?v=zBkuNpgACH0
    ···
  • +1
    allah hepinize böyle
    finlandiyadaki sınıf arkadaşlarını buldum pampa, çatır çutur herkese vermiş
    ···
  • 0
    allah hepinize böyle
    beyler bu hatun sektöre girdi mi, şu an ne yapıyor bilgisi olan acil pm
    ···
  • 0
    ted üniversitesi
    Panpalar buranın matematik bölümüne yerleştim. mezun olurken 10 yıl sonra edit yaparım. rez alın
    ···
  • +1
    neşet ertaş
    Namerde muhtaç olmayacak ve ömrünü tamamlayacak şekilde bir ekmek parası lazım. Bunun fazlası, fazladır. insan tam ömre göre ölçmeli onu. Bugün son ekmeğini yeyip ölmeli, artan bir şey kalmamalı. Eğer ben öldüğümde bir çuval unum kalmışsa, ben suç işledim demektir.

    Neşet Ertaş
    ···
  • +1
    bir kızı ilk kez öpmek
    hortlatmanın vakti gelmişti. hort.
    ···
  • 0
    nerde o eski ferrecilar..
    ···
  • 0
    ulus baker
    bugün ölüm yıl dönümü olan, güzel insan.
    ışıklar içinde uyusun
    ···
  • 0
    yav şöyle depresif sorunlu bi sözlük kızı yok mu
    Annen böyle zihniyette bir çocuk büyüttüğüne göre bayağı depresiftir, sözlüğe üye alımı açıkken gerekeni yapacağın konusunda hiç şüphem yok huur çocuğu seni
    ···
  • 0
    friend zone
    bir pozisyonu ifade etmek için 69 ne kadar güzel bir sembolse 96 da friend zone için o kadar güzel bi semboldür.
    ···
  • 0
    genç yaşta ölmek
    çoğu zaman naif insanların başına geldiğine inandığım hadise. ben hiç yalancı olup genç ölen görmedim. bütün huur çocukları yaşarken, ölen gençler hep iyi insanlar olur. ya bir kazada ya da bir kalp kırıklığının neticesinde veya hastalanıp ölürler genç ve iyi insanlar. geriye domuz gibi gamsız insanlar kalır. bilimsel şeylere inanmanın gerekliliğiyle birlikte, az çalışan, bencil, tembel ve rahatına düşkün erkek ve kadınlar çok yaşıyor. genç ölmek kötü bir şey değil bence, ölümün senin elinden değilse, gelecekte olacak bütün o kötü şeyleri yaşamayacak olduğu için şanslı olabilirsin.
    ···
  • 0
    aşık olunan kişi ile tanışma çabaları
    bundan yıllar önce kahramanımız yan sınıftan bir kıza aşık olur. aşk ama nasıl aşk bilemezsiniz. yurt odasında "çok sevdim be abi"ler, "kızda geleceğimi görüyorum"lar havada uçuşmaktadır. yurt ahalisinin de yoğun telkinleriyle oğlan kızla tanışmayı kafasına koyar.

    günlerden bir gün okuldan sonra düşer kızın peşine ama cesaretini bir türlü toplayamaz. kampüsten çıkar evvela kızın peşinden, sonra yurt istikametiyle alakası olmayan bir otobüse biner kız bindi diye. hiç bilmediği bir yerlerde iner ve takibe devam eder. bir ara vazgeçecek gibi olur cesaretini toplayamadığından. bu esnada kız aralarındaki farkı açar. bizimki ne olacaksa olsun düşüncesiyle kızın arkasından pata küte koşmaya başlar. kız patırtıyı duyup döner ve korkuyla önüne dönerek adımlarını sıklaştırır. kahramanımız semerinden boşalmıştır bir kere, yetişir kıza, dokunur omzuna, soluk soluğadır kız yüzünü döndüğünde;

    -bi'şey konuşabilir miyiz?

    kız "hayır" der ve önüne dönüp yürümeye devam eder. kahramanımız hayal kırıklığına uğrar, aşıktır çünkü. diğer taraftan da öküzdür. en güçlü kombinasyon, öküz ve aşık;

    -2 kelam derdimi anlatayım diye peşinden nerelere geldim taa kampüsten beri, bari x yurduna nasıl dönerim onu söyle. -arif'in mençıstır'a atıığı golu arayıp nerelere gelmek misali-

    kız arkası dönük halde "ilerde durak var" der ama sesinde sıcak bir şeyler vardır sanki. kahramanımız dayanamaz yine;

    -dinleme beni istersen ama çok güzelsin, uyku uyuyamıyorum seni düşünmekten.

    der ve durağa doğru yollanır. sonraki 3 gün kimseyle konuşmaz, yatağından çıkmaz. sonra okulda, bir ders arasında kızı kendine doğru gelirken görür kantinde, zaman mekan durur adeta, soluk alamıyordur oğlan.

    +geçen gün beni çok korkuttun biliyor musun?

    der kız gülümseyerek. olaylar geli.. ulan kurgusunu bile yazmaya içim el vermedi dıbına koyim. nereye gelişiyor, nereye gelişmiş? kız okulda gelecek de olayalar gelişecek de bilmem ne de, yazdığıma inanmıyorum ki dıbına koyim. kız her gördüğünde beni yolunu değiştirdi lan okul boyunca. arkadaşımı görünce yani. öhm.
    ···
  • 0
    21 aralık 2012 kıymetin kopması
    beyler, az önce vahiy geldi şaka yapmışlar. bilirsiniz oradaki saat ile buradakiler farklı işliyor, onlar hemen şaka olduğunu söylemişler ama yeni geldi işte, bilginiz olsun hadi eyw.
    ···
  • 0
    solcu ünlüler
    Mert işler
    ···
  • +1
    inci itiraf
    - keşke annemi dinleseydim.
    - neden, ne diyodu ki?
    - bilmem, hiç dinlemedim!

    ne kadar film izlediğine bağlı olarak komik olabildiğin bi gece yarısı. rakıyı kaldıracak halimiz yok. ne rakı masasına yakışacak derdimiz var ne tavrımız. lan şu kıza da çakamadım dıbına koyim diye rakı mı içilir. ellerde biralar, kaçıncı bira olmuş bi tek adisyonu yazan garson biliyor ki, sanıyorum fazla fazla yazıyor yavşak. midem içimde diğer organlarımla gibişmekte.

    burnumu siliyorum.

    - nişanlanmış haa?
    - nişanlanmış.

    bu birayı kütük gibi bardakta veriyolar, beşinci biradan sonra elim kolum kalkmıyor arkadaş. koca müessesede balon bardak bulmak çok mu zor, kendi bardağımızı biz mi getirelim yani bunu mu istiyosunuz?

    - aramadı mı hiç?
    - aramadı.

    - normal şeyler bunlar, eninde sonunda olacaktı.
    - öyle.

    gel bu şehirde beraber yaşayalım. gel beraber yaşlanalım umrumda değil ne kadar tutarsız olduğun. mutlu bile olmak istemiyorum, yalanlarla da yaşardım. aldatsan, bi daha aldatmayacağına söz ver, affedeyim derdim. daha başka ne yapsaydım bilmiyorum ki…

    -üzülüyo musun lan?
    -ya üzülmek değil de… tamam diyosun arkadaş, ben eminim olmayacak bu iş. biliyosun bi de köpekler gibi biliyosun, o eski tutku yok, o eski ilgiyi gösteresin gelmiyor, eskiyo işte, yıpranıyo. lan insan sevgilisi ya da karısıyla sevişirken başka kadınlar düşünmemeli hacı bu büyük bi trajedi. ama sonra yıllar geçiyo, bi düşünüyosun, diyosun lan ben mutsuz muydum ki hakkaten. hatırlayamıyosun… bakmıyo şerefsiz garson…

    izmir barlarının bol alkollü gece yarısı sonraları. iki yıl önce miydi öyle bir şey. damarlarımızda alkol dolaşıyor, seyreldikçe seyrelmiş kan. o seyreldikçe biz çoğalmışız, çoğaltmışız içimizdeki umursamaz adamları. korunmak güzel ama hiçbir kayganlaştırıcının yerini tutamaz bol küfürlü yataklarda doğal vücut sıvıları.

    (- seni seviyorum
    - evet evet ben de çok içtim.
    - hadi sana gidelim.
    - nasıl olucak o?
    - taksi filan tutsak.
    - arabayı taa burdan alamam sabah
    - gitmeyelim mi yani.
    - neyse en azından hala gözlerim görüyor. ben direksiyona geçeyim, bir yere vurursak, hakkını helal et artık.
    - seni çok seviyorum
    - evet evet ben de bi an önce sevişmek istiyorum)

    - …zaten buralarda biraya su katmasalar kar edemezler abi, e tekila diye koyduklarının da yarısından çoğu votka zaten. votka istedin mi de, dayıyolar cini azcık votka koyuyolar, koymuyolar bile bazen.
    - hadi yaa. bira su, tekila votka, votka cin. e biz niye geliyoruz oğlum o zaman buraya, gibilmeyi mi seviyoruz nedir olay?
    - her yer böyle abi…
    - gibtir et hadi hiçbişeye…
    - hiçbişeye…

    şimdi sen benim kocam olacaksın öyle mi? diye gülümseyen kadınlar var hala bazı erkeklerin hafızasında. biri şunlara söylesin oğlum, öyle boşboğaz konuşmasınlar, inanıyoruz sonra.

    - i know you’ll be a star in somebody else’s sky! en azından gelecek zaman kipindeydi be birader.
    - anlamadım tam abi ne diyo türkçe olarak?
    - gibtir et. demem o ki; en sonunda dönüp dolaşıp geleceğimiz yer burası. karanlık. istediğin şeylerle, elde etmek için çabaladığın şeyler aynı olmayınca, elinde bi kaç başarı diploması, gözlerin başka insanların mutlu masalarında… eskidik birader. hem eskiyip, hem de geç kaldık ki -bu, hayatın bize yaptığı- çok büyük bi huur çocukluğu… biz bu kadar beceriksiz olmayı nasıl başardık?
    - hadi sen kötü oldun kalkalım.
    - kalkalım.
    - midye atalım mı şu köşede üç beş tane?
    - atalım.
    - dur şunun dibinde kalmış biraz onu da içiyim kalkalım.
    - sarışınmış biliyo musun küçükken…
    - kim?
    ···
  • +1
    ilk aşık olunan kişiden akılda kalanlar
    selva ‘teneffüs'ün kelime anlamı. okula gitme sebebim ve her şeyden habersizim. evet yani kendisinin hiçbir zaman haberi olmadı bunlardan. çünkü bir kere bile konuşmadık. 4. sınıfta canıma tak etti bir gün, söyleyecektim artık. her şeyi göze aldım. kantine indim, arka arkaya aç karnına 3 tane kola içtim. kafam çok güzel. ne söyleyeceğimi bilmiyodum tam olarak ama söyleyecektim işte. inanılmaz yaklaştım kendisine.. aramızda 20 metre var yok. aaaaa 20 metre benim için çok büyük aşama öyle demeyin. oldukça kararlıydım.. sonra yusuf çıktı karşıma. herkesin ortasında “naber sarı pipi” dedi (evet saçlarım sarı). herkes çok güldü. selva da duydu. yusuf gerçek bir huur çocuğuydu. o an dünyam karardı. karanlıktan korktuğum yıllardı. hemen ışığı yaktım, kimse yoktu.. karşımda bir tek yusuf vardı. “naaptın olm?” dedim. “naaptım abi?” dedi. “niye sarı pipi diyosun?” dedim. “abi hep diyoruz yaa niye bozuldun asdhjf” dedi. “olm selva var orada görmüyo musun hayvan mısın?” dedim. ışıklar tekrar söndü.. yakmadım bir daha, kalsın karanlıkta yavşak.

    ben de sınıfa gittim “ahahahah"lar ve "safsfsagsf"lar eşliğinde. kalem aldım bi de kalemtraş.. çöpün oraya çöktüm. inanılmaz sivrilttim kalemimi. çıkıştaki kalabalıkta yusuf'un arkasına yanaştım.. kalemin gerçekten kılıçtan keskin olduğunu işte ben o gün anladım.

    şimdi fotoğrafa bir daha bakın. 5. sınıftayız. okulun son günü. yani artık selva'yı yarım yamalak bile göremicem. gösteriler falan oluyor. herkes herkese sarılıyor. bi ara mutlaka selva da denk gelir diye ben de herkese sarılıyorum ama bir türlü gelmiyor. hiç sevmediğim insanlara sarılıp duruyorum. gerizekalı yusuf'la dahi 3 kere sarıldık birbirimize. o kadar sarılınca, ufak ufak yusuf'tan bile hoşlanmaya başladım, selva hala yok. kimi görsem öpüyorum. resmen elden gidiyorum. sonra bi baktım işte o bankta tek başına oturuyor. ama sanki ayrı bir cumhuriyet orası. sanki o bankta oturmak için, konsolosluktan oturma izni başta olmak üzere epey bir izin almak gerekiyor. her şeyden önce randevu almak gerekiyor. çirkin biyometrik fotoğraflar, bankada bir miktar avro falan gerekiyor. ayrıca sözkonusu banka ne amaçla gittiğim, ne kadar süre oturacağım, ne zaman kalkacağım.. bunların da hepsinin ayrı ayrı cevaplanması gerekiyor. selva'nın çifte vatandaşlığı var. hatta galiba schengen'i falan da var. çünkü dikkat ettim her bankta oturabiliyor.

    benim konsoloslukla uğraşacak vaktim yok, sabrım da yok. ama annem var. okulun son günü bütün anneler var. "anne” dedim..“şu kızı görüyo musun?” “görüyorum” dedi. “onun fotoğrafını çeksene” dedim. “ne var olm çekerim tabii” dedi, gitti 10 saniyede çekti geldi. inanılmaz heyecanlandım. çünkü artık selva'ya istediğim kadar bakabilecektim. baya bakışacaktık yani, hatta belki konuşacaktık. hem de sarı pipisiz, yavşak yusuf'suz. sonra bi arkadaşım geldi, “selva'nın gösterisi var” dedi. sahneye çıkacaklarmış arkadaşlarıyla beraber. “eşiyim ben” dedim..en öne oturdum.. hayatımda izlediğim en güzel dans gösterisiydi. sonra kayınvalidem ay pardon annesi geldi, kızcağızın üstünü değiştirdi. çıkardıkları üstü sahnede unuttular. hemen gittim o kargaşada (ç)aldım onu. sonra acayip koştum. bir elimde fotoğraf makinesi, bir elimde giydiği bişey, her ikisinde de selva var. ellerim selva dolu. kendisini artık her gün görebileceğim gibi, kokusunu da her gün koklayabilecektim. daha ötesi yoktu. koşuyordum tam olarak nereye koştuğumu bilmeden.

    nietzsche; “insan ekgib, tamamlanmamış bir varlıktır. açıktır her şeye: gerisin geri de gidebilir, sağa sola da sapabilir, yukarılara da yükselebilir” demiş ya, ben eve gittim valla hemen. nietzsche biraz bozuldu ama umrumda değildi. geceyi fotoğraf makinesi, selva'nın bişeyi ve ben beraber geçirdik. sabaha kadar uyumadık. laf lafı açtı. sabah 7'de fotoğrafçının dükkanındaydım. taş devri'nin taş devri olduğu zamanlar. fred çakmaktaş'ı falan gözüm görmüyor.. izlemeden, kahvaltı etmeden vurdum kapıyı çıktım. wilma, bam bam falan böyle kaldı. herkes şok. düşünün işte, henüz insanlar kollarındaki saatleri gerçekten saate bakmak için takıyorlar. dijital makine falan yok, film var.. veriyosun filmi, sonra alıyosun. “ne zaman alırım?” dedim. “hemen olmaz daha banyo falan olacak” dedi. “ne banyosu ya?” dedim. sevgilim ve fotoğrafçı denen o şerefsiz, karanlık bir odada banyo yapacaklarmış.. yoksa bu fotoğrafın çıkma ihtimali yokmuş. inanılmaz sinirlendim, akşamı zor ettim. sonra gittim aldım selva'yı fotoğrafçıdan. “nerde kaldın sarı pipi?” dedi. “selvaaaaa…” dedim zaten sinirliyim..“şaka şaka tamam” dedi. “konuşmadın dimi lan fotoğrafçıyla falan?” dedim. “aşkm deli misin ne konuşucam elalemin adamıyla” dedi. “hem bak zaten öyle çıplak banyo yapmak günahmış” dedim. o bunu düşünürken eve geldik.

    kokusu yanımda, kendisi karşımda..ilk kez o gün uzun uzun bakıştık. gözlerimi kaçırmadım hiç. kaç saat baktığımı hatırlamıyorum ama uyuyakalmışım. sabah selva'nın o şeyini balkonda gördüm. mandalla asmıştı annem, yıkamış. “bunu neden yıkadın anne???” dedim. “oğlum pis gibiydi, bak mis gibi oldu” dedi. “sensin pis!” dedim. mis gibiydi o, asıl şimdi pis gibi olmuştu. selva artık yumoş kokuyordu, vernel kokuyordu.. hiç çekici değildi. o şeyin artık benim giydiğim şeylerden bir farkı kalmamıştı. geriye kalan sadece fotoğrafıydı. işte bu fotoğraf ve onun öyküsü.

    not: selva eğer bir gün bu yazıyı okursan sana sesleniyorum: yıllığa soyadını yanlış yazmış olabilirler mi? google bile hayata küstü aramıyor artık seni. ilkokul arkadaşlarımın çocuklarının mahalle arkadaşlarıyla yaptıkları maçın skorunu bile biliyorum (11-8) ama senin hakkında en ufak bir bilgi yok koca internette. yoksa susan sontag'ın dediği gibi her şey bir fotoğrafta son bulmak için mi varolur gerçekten?
    ···
  • +1
    yakın arkadaşın vefat etmesi
    oysa ilk ihaneti, ilk yolda bırakması da değildir.
    geçmişe takılır kalırsın.
    sahi neredeydi o vefasız? amerika’ya yerleşti demiştiniz öyle değil mi?
    ne de güzel bir çocukluk, gençlik, ergenlik yaşamıştım onunla.

    bir insanla aynı zamanda delirmeyi öğrenmiştim ondan.
    aynı zaman da yanmayı…
    bilmediğim, görmediğim kardeş sevgisini onun ruhu ile harmanlamıştım.

    saatlerce susardık telefonda.
    nefesini duymak yanımda olduğunu bilmek yeterdi. arada ismimi zikreder sesimi duramazsa ışığı bile geçecek hızda dayanırdı kapıma.
    kocaman gözlerini daha bir açıp
    “ölürüm lan sana”
    “düşmesin yüzün , bak hayatta ne acılar var” derdi.
    “hatırlıyor musun” diye başlardı sözüne, “biz nelerin altından kalktık seninle, bu da geçecek” diye eklerdi.
    öyle ya!
    en iyi günlerinizin baş kahramanı, en kötü günlerinizin tek şahidiydik birbirimizin.
    bilirdi sizi, sizden iyi, siz de onu..

    yalnızca yüzüm düşmesin diye;
    bir insan ne kadar saçmalayabilirse o kadar saçmalardı işte.

    mutlaka sizin için ağlayan birilerini görmüşsünüzdür ama hiç gözyaşlarını küçücük bir göz damlası şişesine biriktirip “ağlama artık, ağlamak istersen benim gözyaşlarımı kullan” notu ile birlikte hediye edeniniz oldu mu? çocuk aklı işte. şişeye doldurmuş gözyaşlarını.
    kıyamazmış ağlamama.

    bana bu kadar kıyamazken;
    günün birinde hiç sebepsiz bitirdi arkadaşlığını.
    “bu dünyada ne acılar var” diyerek en kötü gününüz de sizi cânı gönülden saran sarmalayan kadın, sizi en derin acılara sebebini bile bilmeden yanına çocukluk anılarınızı da alıp, terkedip gitti, hem de vedasız…

    siz ona ve çocukluğunuza gömülmüşken “allah rahmet eylesin” sözü döküldü birinin ağzından.
    sonrası derin bir sessizlik…
    kim di ölen?

    beni o dakikadan sonra kimse zapt edemedi.
    masa birden ters döndü…
    “hayır” çığlıkları canımdan can çıkmasının çığlıklarıydı aslında. bana reva gördükleri vermeye çekindikleri acı haberi ertelemeleri hiç bir işe yaramadı. sakinleştiriciler çözümsüz.

    benim canım,
    benim neden terkettiğini bilmediğim kardeşim,
    benim en derin acılara gark olduğumda güldürenim,
    benim çocukluğum.
    soğuk bir mezar taşının altında beni ikinci kez terketmiş!
    bana ikinci kez ihanet etmiş!
    beni bu hayatta yapayalnız ve nefret ettiğim sorular ile yapayalnız bırakmış…

    şu an onun yatağında bedenim ama onun ruhu ile duvarlar sıkıştırıyor beni. nefes alamıyorum.
    hastalığıma isyan ediyorum.
    benden bunu gizleyebildiklerine ve bunun yalnızca benim iyiliğim için olduğunu düşündükçe hıncım büyüyor.

    verilecek haklarım vardı benim ona..
    helal edeceklerim.
    hocanın “merhumu nasıl bilirdiniz” sorusuna vereceğim “muhteşem iyi” cevabım olacaktı.
    onu emanet edeceğim melekler olacaktı.
    son kez saçlarını okşayacaktım onun, öpecektim benim için ağlarken gözyaşlarının ıslattığı yanaklarından.

    izin vermediler…
    ilk terkedişinde kendisi, ikinci ve son terkedişinde sevdiklerim.
    “dünyada ne acılar varmış” dedirttin bana ya! bana kardeş acısını yaşattın ya,
    sen böyle bir kararı verirken, beni kendinden uzaklaştırdın ya, yanında kalmama izin verseydin engel olacağımı biliyordun ya…
    bekle beni orada, bunun hesabını soracağım senden.

    ruhun şâd olsun.
    melekler ile uyu.
    ···
  • 0
    kaan tangöze karısına basmış
    evet beyler karısının evini basmakla kalmamış, karısına da basmış.

    karısı; "... evliliğimiz boyunca birçok kez şiddet gördüm. kaan rock star olduğu için kariyeri lekelenmesin diye sustum." demiş
    ···
  • 0
    resimli başlık açmayı bilmeyen yazarlar
    atasını gibtiğim biz size böyle mi öğrettik
    ···
  • 0
    devasa penise sahip adamlar
    dostum bunlar babadan oğula nesil gibtir et fazla araştırma bunları
    ···
  • +1
    devasa penise sahip adamlar
    dostum bu zenciler, lanet olasılar işte
    at yannanı ile insan arasındaki fine line gibiler
    ···
  • 0
    matematik okuma serüvenim
    o da degil ulan sen 60 yaşinda adamsin gelmi$ bana yok burda uzayi geriyoruz baz maz diyorsun.. uzay geriyormuş

    ulan bir allah kulu da cikip demiyor ki hocam coluk cocuk sahibi adamsin şu yaptigin işlere bak.. uzayi geriyormuş

    bilime falan saygi birakmadiniz yeminle.. yaziyor oraya bi kac rakam uzay geriyor adam aminakoyim.. guzel iş valla..

    nerden baksan sene falan olmuştur. ben o uzayi nasil gerdim hala anlamiyorum:(

    uzay ulan bu
    ···
  • daha çok