• 1 / 2 / 51 entry
  • 46 başlık
  • 398.43 incipuan

her gun 1 hadis i serif "Hiç soruyor muyuz kendimize? Bu gidiş nereye?"

  • +1 -4
    10 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    “Biriniz Rabbiyle konuşmak istediği zaman Kur’ân-ı Kerîm okusun.”

    (Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)
    ···
  • +2 -1
    9 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    “Münâfığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünden döner, emânet edilirse hıyânet
    eder.”

    (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
    ···
  • +4 -1
    8 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    Yedi sınıf kimseyi Allahü teâlâ hiç bir gölge bulunmayan günde, Arş'ın gölgesinde gölgelendirir: (Bu kimseler) Adâletli devlet başkanı, gençliğini ibâdetle geçiren, kalbi mescidlere bağlı olan, Allah rızâsı için birbirini sevip bir araya gelen ve bu sevgi ile ayrılan, güzel bir kadın kendini çağırdığı zaman; "Ben Allah'tan korkarım!" diyen, sağ elinin verdiği sadakayı, sol eli bilmeyecek şekilde gizli veren ve yalnız iken Allahü teâlâyı zikredince (anınca), Allah korkusundan ağlayan.

    (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim)
    ···
  • +2 -1
    7 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    “Hiç ölmeyeceğini zanneden kimse gibi (dünya için) çalış. Yarın öleceğinden korkan kimse gibi de (dünya dan) sakın.”

    (Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)
    ···
  • -1
    6 şubat 2015 cuma hutbesi
    --spoiler--

    --spoiler--

    ili : genel
    tarih : 06/02/2015
    hutbenin konusu: şükür nimetleri artirir

    kardeşlerim!

    rabbimiz, okumuş olduğum ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “beni anın ki ben de sizi anayım. bana şükredin, nankörlük etmeyin.”[1]

    peygamberimiz (s.a.s)’in dilinden ise şükür konusunda şu dua dökülüyor: “allahım! seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana en güzel şekilde kulluk etmek için bana yardım eyle!”[2]

    kardeşlerim!

    elbette ki şükür konusunda sadece bu niyaz ile yetinmemiştir allah resulü (s.a.s). o, her daim rabbinin ikramlarına hamd ve şükürle yaşamıştır. o’nun verdiği nimetlere duyduğu minnettarlıkla, her daim rabbine yönelmiştir. allah’ın mağfiretine, ebedi nimetlerine mazhar olmasına rağmen sabahlara kadar ibadetle meşgul olmasının sebebini soran aişe validemize kutlu elçi’nin verdiği şu cevap ne kadar da anlamlıdır: “allah’a şükreden bir kul olmayayım mı ey âişe?”[3]

    kıymetli kardeşlerim!

    âlemlerin rabbi, bizi mükerrem bir varlık olarak yarattı. varlık âleminin sayısız nimetlerini önümüze serdi. bizi, bütün bu nimetlerden yararlanabileceğimiz duyu ve yeteneklerle donattı. sonra da, hangimiz daha hayırlı ve güzel işler yapacak diye bizi sınamak için dünyaya gönderdi. bizler, bu dünyada birer misafiriz. misafiri olduğumuz bu âlemin her yerinde allah'ın nimetlerini görüyoruz. her lokmada o'nun ikramlarını tadıyor, her nefeste o'nun bize bağışladığı hayatı yaşıyoruz.

    kardeşlerim!

    bir an için duralım ve son birkaç saatimizi düşünelim. bu birkaç saat içinde sahip olduğumuz nimetleri şöyle bir hatırlayalım. o nimetlerin her biri ile nasıl buluştuğumuzun muhasebesini yapalım. o nimet, toprağın derinliklerinden çıkan bir ağacın meyvesi ise, allah onu çeşitli aşamalardan geçirerek bizim için yaratmıştır. eğer o, bir damla su ise, allah onu okyanuslardan bulutlara, bulutlardan yeryüzüne indirmiş, nihayet bardağımıza kadar bizim için getirmiştir. eğer o bir ışık ise, allah onu göklerin derinliklerindeki güneşten bize göndermiştir. yüce rabbimizin ikrdıbını gördükten sonra, bir bakalım, bütün benliğimizi kaplayan o şükran duygusu bizi nerelere zütürecek! işte o zaman rabbimizin bize bağışladığı bunca nimet arasında şükretmenin ayrı bir yeri olduğunu göreceğiz.

    aziz mü'minler!

    şüphesiz her nimetin, bir şükrü ve beraberinde getirdiği sorumluluklar vardır. iyi bilelim ki, şükretmek sadece “elhamdülillah, ya rabbi çok şükür” demekten ibaret değildir. şükür, her nimeti, allah'ın razı olacağı şekilde değerlendirmektir. bedenimizin, aldığımız her nefesin, aklımızın, gençliğimizin, zenginliğimizin, ilmimizin ve nihayet bütün bir ömrümüzün kendine has bir şükrü vardır.

    bedenimizin şükrü, onu yaratılış hikmet ve amacına uygun olarak kullanmaktır; zararlı alışkanlıklar ve boş uğraşlarla onu israf etmemektir. aklımızın ve ilmimizin şükrü, bildiğimiz hakikatleri öncelikle kendi hayatımızda tatbik etmek ve başkalarına da öğretmektir. gençliğimizin şükrü, sahip olduğumuz enerjiyi hak, hakikat, adalet ve insanlığa hizmet uğrunda tüketmektir. zenginliğimizin şükrü, paylaşmaktır; infakta bulunmaktır; muhtaç, mağdur, mazlum kardeşlerimize el uzatmaktır. ömrümüzün şükrü, onu bize lütfeden rabbimizin rızasını kazanacak bir hayat sürmektir.

    değerli kardeşlerim!

    allah, herkese şükretmesine vesile olabilecek imkanlar lütfetmiştir. bu imkanlar farklılık gösterebilir. yeter ki bu farklılıklar karşısında tamahkâr değil, kanaatkâr, engin bir ruha sahip olabilelim. kaldı ki resul-i ekrem (s.a.s) efendimiz de sahip olmamız gereken bu ulvi meziyete şu hadisiyle işaret etmektedir: “maddi anlamda durumu sizden daha kötü olanlara bakın; daha iyi olanlara bakmayın. bu, allah’ın size verdiği nimetleri küçümsememeniz bakımından daha uygun olur.”[4]

    öyleyse şükür bir gönül, bir yürek, bir kanaat işidir. şükür, kulluk bilincinin en güzel tezahürlerinden biridir. nice varlığa rağmen dili ve gönlü şükür yoksunu kimselerin varlığı bir hakikattir. buna karşılık maddi anlamda çok fazla kazanımı olmayan ama şükürle müzeyyen bir dil ve gönül ehli kimselerin varlığı insanlık adına hepimizi mutlu etmektedir.

    kardeşlerim!

    unutmamak gerekir ki; şükür, nimetleri artırır. isyan ve nankörlük ise mahrumiyete sürükler. yüce mevlamız, bu hususu bize şöyle haber verir: “andolsun şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”[5]

    hutbemi, kur’an-ı kerim’de ibrahim (a.s)’in dilinden bizlere öğretilen iman, sadakat, teslimiyet ve şükür ifadeleri ile bitirmek istiyorum: “allah, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. o, beni yediren ve içirendir. hastalandığımda da bana şifayı allah verir. o, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır. o, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur. rabbim! bana hikmet ver ve beni sâlihlerin arasına kat!”[6]

    [1] bakara 2/152.
    [2] ebû dâvûd, vitir 26.
    [3] buhârî, teheccüd, 6; müslim, sıfâtü'l-münâfıkîn, 81.
    [4] müslim, zühd ve rekâik, 9.
    [5] ibrahim, 14/7.
    [6] şuarâ, 26/78-83.
    ···
  • +2 -3
    6 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Adem (as) o gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş, o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de ancak Cuma gününde kopacaktır.

    Ravi: Müslim, Cum'a 5
    ···
  • +1
    5 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    Her kim Allah'ın rızasını nazara almadan insanların gönlünü kazanmak için iş yaparsa, Allah da onu insanların eline bırakır. Böylece felakete sürüklenir.

    Ravi: Tirmizi, Zühd 65
    ···
  • 0
    4 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    Dağın tepesinde koyun güden çobanın ezan okuyup, kendi başına namaz kılması Rabbinin pek hoşuna gider de şöyle buyurur: “Şu kuluma bir bakın! Ezan okuyup namaz kılıyor, benden de korkuyor. Ben bu kulumu bağışladım, onu mutlaka cennetime koyacağım.

    Ravi: Ebu Davud (1203), Nesai (Ezan 26)
    ···
  • +5 -3
    3 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    Mirac sırasında ibrahim (as)'le karşılaştım. Bana: "Ey muhafazid, ümmetine benden selam söyle. Ve haber ver ki: Cennetin toprağı temiz, suyu tatlıdır. Burası (suyu tutacak şekilde) düz ve boştur. Oraya atılacak tohum da sübhanallah, velhamdülillah, ve lailahe illallah, vallahu ekber cümlesidir."

    Ravi: Tirmizi, Da'avat 60
    ···
  • +1
    2 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    Kimse kimseyi fasıklıkla itham etmesin. Buna hakkı yoktur. Aynı şekilde küfürle de itham etmesin. Şayet küfür ithamında bulunur da, itham edilen böyle bir sıfatın sahibi değilse, bu sıfat muhakkak itham eden kimseye döner.

    Ravi: Buhari Edep:44
    ···
  • +1 -2
    1 şubat 2015 günün hadis i şerifi
    Üç kişi vardır, Kıyamet günü Allah Teâla hazretleri onlara konuşmaz, nazar etmez, günahlardan da arındırmaz, onlara elim bir azab vardır:
    - Zina eden yaşlı, - Yalan söyleyen devlet reisi, - Büyüklenen fakir

    Ravi: Müslim, iman 172, (107)
    ···
  • +4 -1
    31 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    ibnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Ben büyük bir günah işledim, buna tevbe imkanım var mı?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Annen var mı?" diye sordu. Adam: "Hayır yok" dedi. "Peki teyzen de mi yok?" dedi. Adam: "Hayır, var" deyince Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Öyle ise ona iyilik yap!" diye emretti."

    Ravi: Tirmizi, Birr 6
    ···
  • +3
    30 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    Bir kimse bir müslümanın kanının akmasına bir kelimenin ucuyla bile yardım etse, kıyamette alnına ' Allah'ın rahmetinden payı yoktur ' diye yazılır.

    Ravi: Hz.ibni Ömer (R.a.) - Ramûz El-Ehadis
    ···
  • +1 -1
    30 ocak 2015 cuma hutbesi
    --spoiler--

    --spoiler--

    iLi : GENEL
    TARiH : 30/01/2015

    Hutbenin Konusu : ALLAH’IN SON DiNi iSLAM

    Kardeşlerim!
    Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak islâm'ı seçtim.”
    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve muhafazid’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.”
    Aziz Kardeşlerim!
    Yüce Rabbimiz, âlemlere rahmet olarak gönderdiği son peygamberi muhafazid Mustafa (s.a.s) aracılığıyla islam mesajını bütün insanlığa tebliğ etti. Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak ve yalnızca O’na ibadet etmek bu mesajın özünü teşkil ediyordu. Bu mesaj, aynı zamanda insanlığı Hakk’a ve hakikate, rahmet yüklü adalete, bilgiye ve hikmete dayanan güzel ahlaka davet ediyordu. Zulmü, cehaleti ve fitneyi terk etmeye; fakiri, yoksulu, muhtacı, yetimi koruyup kollamaya; komşusu aç iken tok yatmamaya çağırıyordu.
    Bu evrensel çağrı, kısa sürede bütün dünyada, insanların yüreklerinde yankı buldu. Daha elli yıl geçmeden Asya’dan Kuzey Afrika’ya, Atlas Okyanusu’ndan Çin Seddi’ne kadar yayıldı.
    Kardeşlerim!
    islam’ın bu hızlı yayılışına ve insanların akın akın onu kabul etmesine tahammül edemeyen nice güçler, bu ilerleyişin önüne geçmek ve islam’ın rahmet yüklü mesajlarının insanların kalplerine yerleşmesini engellemek için her türlü yola başvurdular.
    Bugün de bazı çevrelerce Din-i Mübin-i islâm ve Müslümanlar terör ve şiddetle özdeşleştirilmek istenmektedir. insanların kalplerine islâm korkusu yerleştirmek amacıyla yüce dinimiz islâm’a ve onun peygamberine karşı organize bir şekilde çok çirkin bir karalama kampanyası yürütülmektedir. Amaç açıktır; islâm’ın yayılışına ve gelişmesine engel olmak.

    Kardeşlerim!
    Geçmişte olduğu gibi günümüzde de sürdürülen bütün bu çabaların başarısızlıkla neticeleneceğine inancımız tamdır. Hiç şüphesiz biz biliyor ve iman ediyoruz ki Allah katında geçerli olan yegâne din islâm’dır. Yine biliyor ve iman ediyoruz ki kim, islâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
    Aziz Kardeşlerim!
    islâm, rahmet, merhamet ve şefkat dinidir. islâm’ın amacı, insanı hem dünyada hem de ahirette mutlu etmektir. Bütün insanların barış, huzur ve esenlik içerisinde yaşadığı bir dünyayı var etmektir. Ancak bugün, islâm’ı ve onun peygamberini tanıtma ve doğru temsil etme konusunda biz Müslümanların ekgibleri olduğunu da unutmamalıyız. Üzülerek belirtmek gerekir ki; bizler, islâm’ın hak ve adalet anlayışını, Peygamberimiz (s.a.s)’in çağlar üstü örnekliğini ve üstün ahlâkî vasıflarını insanlık ailesinin tüm fertlerine güzel bir dille, hikmetli bir üslupla yeterince sunamadık. Genç nesillerin duygu ve düşünce dünyalarına yeterince hitap edemedik.
    Kardeşlerim!
    O halde öncelikli vazifemiz, müntesibi olduğumuz yüce dinimizin güzelliğini tüm insanlara anlatmak, çağların dini islâm'ı çağımıza öğretmektir. Bu ulvi gaye için var gücümüzle çalışmaktır. Hiçbir zaman tefrikaya düşmemektir. Asla fitne bataklığına saplanmamaktır. Fakirlik ve geri kalmışlıktan bir an önce kurtulmaktır. Cehaleti ilim, hikmet ve marifetin aydınlığıyla yok etmektir. Yeni bir medeniyet yolculuğunda islâm’ın ilerleyişine engel olmak isteyenlere asla fırsat vermemektir.
    Hutbemi Peygamberimiz (s.a.s)’in bir duasıyla bitirmek istiyorum:
    “... Rabbim! Beni hidayete erdir ve hidayeti bana kolaylaştır! Bana kötülük edene karşı yardımını benden esirgeme! Zulmedenlere karşı bana yardım eyle!
    Rabbim! Beni sana şükreden, seni zikreden, senin azabından korkan, sana itaat eden, sadece sana boyun eğen, sana yönelip yakaran bir kişi kıl!
    Rabbim! Tevbemi kabul eyle, günah ve hatalarımı temizle, duâmı kabul et!”
    ···
  • +3 -5
    29 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    "Siz iffetli (namuslu) olunuz ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar. Anne babanıza iyilik ediniz ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. "

    -Hadis-i Şerif (Taberani).
    ···
  • +1
    28 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    insanları memnûn etmek için malınız yetmez. Ancak güleryüz ve güzel ahlâkla onları memnun edebilirsiniz.

    (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Ebû Dâvûd)
    ···
  • +3 -1
    27 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    "Günahlar rızkı azaltmaz. Sevaplar da rızkı çoğaltmaz. Duayı terketmek ise günahtır. "

    Hadis (Mu’cemu’s-sağir)
    ···
  • 0
    26 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    Akıllı kimse, nefsine uymaz ve ibâdet yapar. Ahmak olan nefsine uyar, sonra Allah'ın rahmetini bekler.

    (Hadîs-i şerîf-Berîka)
    ···
  • 0
    25 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    Allah Rasûlü; "din nasihattır, samimiyettir” buyurdu.
    “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk.
    O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi.

    (Müslim, imân, 95)
    ···
  • -1
    23 ocak 2015 cuma hutbesi
    iLi : GENEL
    TARiH : 23/01/2015

    Hutbenin Konusu ; ERDEMLi BiR DURUŞ: SADÂKAT

    Kardeşlerim!

    Kutlu Nebi (s.a.s); insanlara, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya bir gecede gerçekleşen yolculuğundan söz etmişti. Bu nice hikmet ve esrar ile dolu mucizevi bir yolculuktu. Ellerine bir fırsat geçtiğini düşünen müşrikler hemen onun en yakın arkadaşı Ebû Bekir’in yanına koştular. Alaylı tavırlarla ona, Allah Resulü’nün bu yolculuğundan bahsettiler. Akıllarınca o, pişman olup eski dinine geri dönecekti. Fakat bekledikleri gerçekleşmediği gibi Resulullah (s.a.s)’a sadâkatin simgesi olacak şu sözcükler döküldü Ebu Bekir Efendimizin dilinden: “Bunları eğer o söylemişse mutlaka doğrudur.”[1]

    Kardeşlerim!

    Ahlaklı ve erdemli bir hayat için vazgeçilmez ilkelerden birisi de hiç kuşkusuz doğruluk ve sadâkattir. Mümin, özü ve sözü doğru olandır. O, dilini yalan, gıybet, boş ve kötü sözle kirletmeyendir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Her kim Allah ve Resul’ünün kendisini sevmesini istiyorsa sözünde doğru olsun.”[2] ifadesiyle müminde bulunması gereken sözün sadakatine vurgu yapmıştır.

    Doğruluk, sadece dilden dökülen sözcüklere bağlı değildir. Gerçek anlamda sıdk ve doğruluk; hak ve hakikati tasdik etmektir. Söylediğimiz doğru söze uygun davranışta bulunmaktır. Sözümüzde durmaktır. Yüce Allah’ın “Onlar emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.”[3] âyeti ile müminleri vasıflandırdığı erdemli bir duruştur sadâkat.

    Kardeşlerim!

    Beşeri münasebetlerde çıkarların daha çok önemsendiği, bireyselleşerek “biz”in kuşatıcılığından “ben”in yalnızlığına savrulduğumuz zamanlarda doğruluktan ayrılmayan, her hâliyle dürüstlüğü ve sadâkati yaşatan, Allah katında “sıddîk” olarak kayda geçer. Yalan ve hile ile hareket etmekten çekinmeyen ise Allah katında bu kötü hâli ile anılır. Neticede Efendimizin dile getirdiği gibi sadâkat mü’mini cennete ulaştırırken yalanın zütüreceği son durak ise cehennemdir.[4]

    Kıymetli Kardeşlerim!

    Müminin sadâkati öncelikle kendisini yaratan Rabbinedir. Sadâkat ehli mümin, daima Allah’ın gözetiminde olduğu bilinciyle hareket eder. Her durumda O’nun buyrukları doğrultusunda yaşar. Rabbinin hoşnut olmayacağı durumlara düşmekten ateşe atılırcasına korkar. Hayatın anldıbını O’na kullukta bulur.

    Hidayet yolunun kutlu rehberine sadâkat gösterir mümin. Baş tacı eder, onun hakikat adına tebliğ ettiklerini. En güzel örnek bilir O’nu ve erdemli duruşunu. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve daha nice sâdık müminler gibi.

    Anne ve babasına sâdıktır mümin. Her türlü zorluk ve meşakkate katlanarak kendisini yetiştiren ebeveynine hürmet eder. Hastalıkta ve sağlıkta her daim yanlarında olur. Yardımlarına koşar. Hizmetlerinde bulunur. Bunları ibadet aşkı ile yapar. Onlara karşı “öf” sesi bile dökülmez dudaklarından.

    Allah’ın birer emaneti olan eşine ve çocuklarına karşı sadâkat sahibidir mümin. Sadâkatinin bir gereği olarak sorumluluklarını yerine getirir. Onların hak ve hukukuna riayet eder. Onları ihmal etmez.

    Mümin, çevresiyle olan ilişkilerinde de emin olarak bilinir. Herkesin hak ve hukukunu korur.

    Kardeşlerim!

    Şimdi soralım şu soruları kendimize:

    Rabbime vermiş olduğum kulluk sözüme ne derece sâdık kalabildim? Peygamber-i zişânın güzel ahlakıyla yeterince hemhal olabildim mi? Anne ve babama, eşime ve çocuklarıma karşı sorumluluklarımı hakkıyla yerine getirebildim mi? işime, işverenime, işçime ve iş arkadaşıma sadâkat gösterebildim mi?

    Kardeşlerim!

    Dünyevi ve uhrevi tüm ilişkilerini sadâkat ölçüsünde sürdüren kişi “emin” olur. Hem güven duyar etrafından, hem de çevresindeki herkese ve her şeye güven verir. Bu güven sayesinde birlik, beraberlik ve vefa duygusu kuvvetlenir.

    Öyleyse gelin özümüz ve sözümüzle doğruluktan, sadâkatten ayrılmayalım. Hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağı hesap günü için sadâkati kendimize azık edinelim. Rabbimizin o büyük günde sâdıklara vereceği şu müjdeye kulak verelim:

    "Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. işte büyük kurtuluş ve kazanç budur.”[5]

    [1] ibn Hişâm, Sîret, II, 244-245.
    [2] Abdürrezzâk, el-Musanef, No: 19748.
    [3] Mü’minûn, 23/8
    [4] Müslim, Birr ve sıla, 105
    [5] Mâide, 5/119.
    ···
  • 0
    23 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    Ebu Hüreyre (r.a)’den rivayete göre, Peygamber Efendimiz ( s.a.v) şöyle buyurdu;

    Cuma günü melekler mescidin kapılarına oturur, insanları geliş sırasına göre yazarlar. insanlar o gelişlerine göre; deve bağışlamış, sığır bağışlamış, koyun bağışlamış, tavuk bağışlamış, serçe bağışlamış ve yumurta bağışlamış kimselerin sevabı gibi sevap kazanırlar.

    (Buhari, Cuma: 31; Müslim, Cuma: 7)
    ···
  • +6 -3
    22 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    Hz. muhafazid (aleyhisselâtüvesselâm); "Ümmetimin iki kötü huya yakalanmalarından korkuyorum. Bunlar nefse uymak ve ölümü unutup, dünyâ arkasından koşmaktır" buyurdu.

    (Hadîs-i şerîf-Berîka)
    ···
  • +6 -3
    21 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    "Cehennem'e girmesi haram olan ve Cehennem'in de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mü'mindir."

    (Hadîs-i şerîf-Buhârî)
    ···
  • +2 -2
    20 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    “Ekmeğe hürmet ediniz. Muhakkak o, yerin ve göğün bereketindendir. Kim sofradan düşen ekmek kırıntılarını yerse
    günahları mağfiret olunur.”

    (Hadîs-i Şerîf, Feyzü’l-Kadîr)
    ···
  • +2 -1
    19 ocak 2015 günün hadis i şerifi
    Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulm edenleri afv etmek, kendini mahrum edenlere ihsân (iyilik) etmek, güzel huylu olmaktır.

    (Hadîs-i şerîf-Berîka)
    ···
  • daha çok