1 Mercedes BMW ye göre malzeme olarak daha kalitelidir
2 Mercedeslerin bmwlere göre elektronik modülleri ve mekanik aksamları ön takımı alt takımı kolay kolay dağılmaz
3 Mercedeslerin bmwlere nazaran şaseleri daha kemiklidir porya ve akışmetreleri daha sağlamdır yere daha iyi oturur
4 Mercedesler viraj arabasıdır kıçı başı kolay kolay dağıtmazlar yere daha iyi otururlar
5 Mercedeslerin piyasası kolay kolay düşmez bmwler ise her yıl en az 5 milyar değer kaybeder bunun sebebi mercedesin kullanıcı kitlesi genellikle iş adamları ve bürokratlar tarafından tercih edilmesinden dolayıdır.. bmwleri genellikle çoluk çocuk tercih eder..
6 Mercedes BMW ye nazaran daha sonradan kurulmasına rağmen dünyada daha çok sevilir özellikle de eski doğu bloğu ülkelerinde tercih edilen 1 numaralı ithal otomobildir
7 her klasmanda üretimde bulunduğu taşıt mevcuttur kamyondan tıra otobüsten spor otomobile kadar geniş bir yelpazesi vardır BMW ise sadece motogiblet üretir
8 Mercedesler çoğunlukla bmwlere nazaran daha düşük performanslı olduğu düşünülse de uzun yollarda özellikle kompresyonlu yolculuklarda bmwlere boy atabilir Mercedes kalkış arabası değildir uzun yol arabasıdır çünkü mercedesin temelinde yatan öncelik iş adamlarına ve bürokratlara yönelik üretildiğinden dolayı şehirler arası yolculuklar için üretilmiştir BMW ise cadde arabasıdır podyuma çıkar gösteriş yapar Mercedes icraat yapar

tekstille hiç uğraşmadık.

yok ancak kuyumculuk yapan 1-2 akrabam var

ahahahahah ulan bu adalılar ne adamlar ya

yok kardeşim.. çok farklı bir hayatım var

2 üniversite bitirdim sanki bi gibim olacakmış gibi.. son 1,5 yıldır dükkana uğradığım bile yok.. saat 10'da uyanıyorum gece 2'ye kadar dışarlarda takılıyorum. David people senin sr Winston benim geziyorum.. 2018 ekim ayına kadar tecilliyim hayattan tek bir beklentim yok.
ınstagramdan günde en az 20 kıza yazmassam günüm geçmiyor. dünya gibimde değil

cem Toker gibi bir adamı bu ülke kaybetmiştir beyler..

ya bi gibtir git amk..

2 üniversite bitirdim.. keşke bitirmez olsaydım.. hayattan bir gibim beklentim yok.. bütün gün geziyorum tozuyorum.. biniyorum arabaya karı peşindeyim..
günde 1 paket sigara içiyorum.. internet paketi bitmesin diye gündüz starbucks'ın internetini kullanıyorum akşam eve gelip giyinip yeniden çıkıyorum arkadaşlarımla takılıyorum..
ınstagramdan karı düşürmekle geçiyor hayatım.. askerliğim 2018 ekim ayına kadar tecilli
kendimize ait bir işyerimiz var dükkana 2 yıldır gitmiyorum bile..
evlilik gibi bir hayalim yok.. yatırım gibi bir planım yok.. hayatta tek zevk aldığım şey gezmek giyinmek karı peşinde koşmak.. bir de şu arabamı değiştirip bir 3 kasa BMW almak

florya merkes kafasına göre hekes

futbolla filan alakam yok.. ancak passolig almam gerek hangi takımın alıyım?

bu duyguyu sadece biz anlayabiliriz beyler..

2006 yılından bu yana sigara içiyorum günde 1 paket içiyorum beyler..

gözlerinin içine bakarak birebir ; tanrıdan bakışlarındaki masumiyet kadar güzel bir dilek diliyorum.. dediniz mi?

20.08.1991 salı sabahı Bursa'nın çekirge semtinde hayata gözlerimi aşmış bir bireyim..

doğma büyüme bursa çocuğuyum aslen balkan kökenli bir aileden geliyoruz..

dedem Türkiye'nin en eski iş adamlarından biri.. Bursa'da ve Türkiye'nin bir çok farklı ilinde kendimize ait ticari tesislerimiz faal anlamda işlevsel pozisyonda istikrarlı şekilde devam etmekte.. hayatım bursa-istanbul arasında geçiyor

neyse konuya giriyorum..

beni yoğun ve yorucu bir günün beklediğini bilerek 31 yaşındaki kız platin sarısı saçlara sahip kumral tenli kız arkadaşım ile dün geceden tüketilmiş norveç somonu ve bailys viskinin karışımındaki koku ile bedenimize yeterli düzeyde duş aldıktan sonra giyinmeye başlamıştım... bileğimdeki breitling continental saat ve salvatore ferragamo güneş gözlüklerimi aksesuar niteliğinde vücudum ile bütünleştirdikten sonra 16 plakalı aracıma binerek tem otoyolunda kompresyonlu bir şekilde ilerlemeye başlamıştım..
günün sabah kahvaltısını yapmadan önce en yakındaki starbucks'a günaydın diyerek kendime orta boy blended beverages içerken aklıma birden geçtiğimiz yaz ayındaki sunsukker yat fuarında tanıştığımız ve gecenin ilerleyen saatlerinde dolce vita tarzda yakınlaşmalarda bulunduğumuz sibel gelmişti... sibeli istanbulda da görmek beni heycanlandırıyordu.. ancak özleme olan bağlılığımı da es geçmek istemiyordum. özlemle tanışmadan önce sibel ile w lounge'da geçirdiğimiz o akşamı ve bodrumda ki cesars club'deki geceyi unutamıyordum.. geçmiş dönemlerde de buna benzer santimental ilişkilere bir çok defa tecrübe edinmiştim ama bunu bir türlü hafızamdan silemiyordum

özleme ulaştığımda aramızda mesefeli ve bir o kadarda sıcakkanlı bir ilşki meydana gelmişti.. gibici ve centilmen tavırlarım onun gözlerinin içindeki mutluluğu net bir şekilde hissettiriyordu çünkü.. sibelde gelir seviyesi olarak astronomik miktarla oynayan biri olmasada cemiyet hayatında nüfusu olan biriydi..

13-14 yaşında gece kulüplerinde kucaktan kucağa gezdirildiğim günden beri bir çok farklı deneyim elde etmenin vermiş olduğu tecrübe ışığında kendime neredyim neden buradayım dercesine öz sorgulama ihtiyacı da hissetmiyor değildim..
çünkü 25 yıllık hayatımın istatiksel anlamda %80 gibi büyük bir bölümü sadece eğlence ve boş vakit geçirme üzerine geliştiğinden kaynaklı somut anlamda bireysel bir beceremin 2 farklı üniversite bitirmekten öte değildi..

dakikalar saatler günler hatta aylar hızla geçiyordu fakat hayatımdaki spontene gelişmeler ışığındaki monotonlaşmış plansız yapılanma istikrarlı şekilde ilerliyordu...
amacım herhangi gerçekçi bir aşk yakalamak değildi sadece o anda istediğim şeyi elde edemediğimden kaynaklı kendi içimdeki isyanın cevabını hızlı bir tokat gibi verebilmek ve vicdani yönden kendimi rahatlatmak tı kesinlikle can yakmak değildi..
can yakmak herhangi masum birini yıkmak anlamıyla eş değer olduğu için bunun rahatlığındaydım çünkü arayış içinde olduğum kişi benim gibi masum biri değildi..
bu belkide obesesif bir takıntıda olabilirdi... dışarıya bazı şeyleri hissettirmeyi sevmediğim için bazı şeylerin benimle sır olup gideceği gibi bu da gizli kalmış olan varyasyonlar arasındaydı

20.08.1991 salı sabahı Bursa'nın çekirge semtinde hayata gözlerimi aşmış bir bireyim..
doğma büyüme bursa çocuğuyum aslen balkan kökenli bir aileden geliyoruz..
dedem Türkiye'nin en eski iş adamlarından biri.. Bursa'da ve Türkiye'nin bir çok farklı ilinde kendimize ait ticari tesislerimiz faal anlamda işlevsel pozisyonda istikrarlı şekilde devam etmekte.. hayatım bursa-istanbul arasında geçiyor
neyse konuya giriyorum..
beni yoğun ve yorucu bir günün beklediğini bilerek 31 yaşındaki kız platin sarısı saçlara sahip kumral tenli kız arkadaşım ile dün geceden tüketilmiş norveç somonu ve bailys viskinin karışımındaki koku ile bedenimize yeterli düzeyde duş aldıktan sonra giyinmeye başlamıştım... bileğimdeki breitling continental saat ve salvatore ferragamo güneş gözlüklerimi aksesuar niteliğinde vücudum ile bütünleştirdikten sonra 16 plakalı aracıma binerek tem otoyolunda kompresyonlu bir şekilde ilerlemeye başlamıştım.. günün sabah kahvaltısını yapmadan önce en yakındaki starbucks'a günaydın diyerek kendime orta boy blended beverages içerken aklıma birden geçtiğimiz yaz ayındaki sunsukker yat fuarında tanıştığımız ve gecenin ilerleyen saatlerinde dolce vita tarzda yakınlaşmalarda bulunduğumuz sibel gelmişti... sibeli istanbulda da görmek beni heycanlandırıyordu.. ancak özleme olan bağlılığımı da es geçmek istemiyordum. özlemle tanışmadan önce sibel ile w lounge'da geçirdiğimiz o akşamı ve bodrumda ki cesars club'deki geceyi unutamıyordum.. geçmiş dönemlerde de buna benzer santimental ilişkilere bir çok defa tecrübe edinmiştim ama bunu bir türlü hafızamdan silemiyordum

beni yoğun ve yorucu bir günün beklediğini bilerek 31 yaşındaki kız platin sarısı saçlara sahip kumral tenli kız arkadaşım ile dün geceden tüketilmiş norveç somonu ve bailys viskinin karışımındaki koku ile bedenimize yeterli düzeyde duş aldıktan sonra giyinmeye başlamıştım...

bileğimdeki breitling continental saat ve salvatore ferragamo güneş gözlüklerimi aksesuar niteliğinde vücudum ile bütünleştirdikten sonra arabama binerek tem otoyolunda kompresyonlu bir şekilde ilerlemeye başlamıştım..
günün sabah kahvaltısını yapmadan önce en yakındaki starbucks'a günaydın diyerek kendime orta boy blended beverages içerken aklıma birden geçtiğimiz yaz ayındaki sunsukker yat fuarında tanıştığımız ve gecenin ilerleyen saatlerinde dolce vita tarzda yakınlaşmalarda bulunduğumuz sibel gelmişti...
sibeli istanbulda da görmek beni heycanlandırıyordu.. ancak özleme olan bağlılığımı da es geçmek istemiyordum. özlemle tanışmadan önce sibel ile w lounge'da geçirdiğimiz o akşamı ve bodrumda ki cesars club'deki geceyi unutamıyordum..
geçmiş dönemlerde de buna benzer santimental ilişkilere bir çok defa tecrübe edinmiştim ama bunu bir türlü hafızamdan silemiyordum

ya bişey diycem şimdi beyler.. siz bu yozgatta midpoint olmadan sr.winston olmadan David people starbucks gibi yerler olmadan nasıl yaşıyorsunuz ya?
ben istanbulu bazen yetersiz bulurken burada nasıl hayat geçer mk? otel lobisinde bailys bile yok şehirde..
blended beverages diyorum gib gibi bakıyorlar

http://www.imgim.com/6992incic1625768.jpg
liseli değilse bile çoluk çocuktur amk..

roberto baggio'yu liseliler bilmez

https://www.youtube.com/watch?v=3sYT5lkfhe8
kızı delirttim bugün.. aldattığımı öğrendi.. 2 senelik beraberliğime nokta koymuş bulunuyorum..

yok oto tamircisiyim