ne kullanıyorsan aynısından istiyorum

klavyeye kustum bozuldu şuan internet kafeden yazıyorum

imrahim erkal

çöplük.avi

aşağı indiğimizde andrea'nın kulağına tekrar yaklaştım ve sigara kullanıyor musun diye sordum. kullanıyorum dedi. mekan girişinin önünde sigarasını yakarken buldum kendimi. bir tane de kendime çıkarıp yaktım ve ardından sessizliği bozmaya karar verdim

ben: içeride eğleniyor musun? (bu tip yerlerde çok eğlenmezdim ama uyum sağlamaya çalışırdım)
andrea: evet eğleniyorum. sen eğlenmiyor musun?
ben: hayır (gülümsedim)
andrea: aptalsın (bunu lafı bana söylemeyi alışkanlık haline getirecekti)
ben: gerçekten öyle mi düşünüyorsun?
andrea: hayır (biraz bekleyerek söylemişti ardından tekrar gülümsedi) hadi içeri girip shot yapalım

dedi ve içeri girdik beraber. içerideki curcuna iyice tavan yapmıştı. insanlar çılgınca dansediyordu. andrea'yla beraber bara ulaşmıştık. kulağına doğru bağırarak tekila içmemiz gerektiğini söyledim. oysa ki salaklıktı bu, çünkü kendi ülkesinde tekilanın babasını içiyordu. bana burada satılan tekilaların zehir olduğunu anlatmaya çalışsa da, ona sadece daha çok sarhoş olmamız gerektiğini söyledim ve ikna ettim. bu dakikadan sonra resmen kendimde değildim. sadece ikimizin de çok sarhoş olduğunu anlayabiliyordum. dans etmeye çoktan başlamıştık bile. deli gibi. sadece göz gözeydik ve olduğumuz yerde birbirimizi çevirerek halkalar çiziyorduk. sonsuza kadar sürecek bu heralde diye düşündüğüm bir anda arkamdan birisi dürteledi. kemal'di bunu yapan. bana artık gitmemiz gerektiğini, diğer kızların çoktan dışarı çıktığını ve bizi beklediklerini söyledi. saat çok geç olmuştu ama farkında bile değildik ikimiz de, arkasına bakmadan yürüyen dostum kemal'i takip ettik çıkışa doğru

içeri girdiğimde mekanın biraz daha kalabalıklaştığını gözlemledim. direk yukarı çıkmak yerine önce bara gidip kendime iki tane tuzsuz tekila söyledim. kendimi gereksiz yere tribe sokmuştum. sanki her tuttuğunu koparan bir binsin falan diyordum içimden. değildim de öyle birisi. ama kendimi cesaretlendirmem gerekirken daha da yerin dibine sokuyordum. söylediğim iki tekilayı üst üste shotlayıp barmenden iki tane daha vermesini rica ettim. çok sürmedi diğer tekilaların önüme gelmesi. onları da hızlıca içip kalabalığın arasından geçerek merdivenlerden yukarı çıktım. kızların yanından ayrılıp geri gelmem aşağı yukarı 40 dakika sürmüştü. bir süre kemal'e neler olup bittiğini anlaşmaya çalıştım. pek anlayamadı ama saçmalamamamı istedi benden. tekrardan yanlarına döndüğümde onun manuela ile hala konuşuyor olduğunu görmenin, yerlerde olan cesaretimi sıfırın altına çektiğini istemeden de olsa hissediyordum. tekrardan kendimi toparlamaya çalıştım. kızların beni giblemiyor olduğu düşüncesini kafamdan attım önce. sadece tribe girmiştim. kendime neden olarak onlarla yeni tanışmış olduğum gerçeğini verdim ve bir anda kafamı andrea'ya doğru çevirdim. bana bakmasıyla yanına yılışmam bir oldu. alkolün de etkisiyle kulağına ağzımı yaklaştırıp, benimle aşağı gelmek isteyip istemeyeceğini sordum. 1-2 saniye bana baktı, sonra da peki tamam dedi gülümseyerek. dişleri inci gibi gözüktü o anda gözlerime.

mekanın içinde çalan müzik sesleri dışarıdan çok net duyulabiliyordu. aynı anda etraftaki gece kulüplerinin sesleri de eklenmişti bu sese az da olsa. dışarıda bağırıp çağıran insanlar, yarısından çoğu sarhoş, önümden geçip gidiyorlardı. evden çıkmadan önce içtiğimiz dalganın etkilerini burada daha sağlam yaşamaya başlamıştım sanki. yanan sigaramla paketten yeni çıkardığım sigarayı ateşledim ve bir süre düşüncelerimi kontrol altına almaya çalıştım. içeride tam 7 tane kızın bizim locada olduğunu hatırlattım kendime. takmıştım bir kere andrea denen hatunu aklıma. aralarından en çok hoşuma gideni istiyordum ben. sigaram bitene kadar ne yapmam gerektiğini iyice kurguladım ve tekrar içeriye girmek üzere kapıya doğru yöneldim.

içkilerimiz garsonlar tarafından getirilip hazırlandığı sırada bir tanesini gözüme kestirdim. aralarında en çok hoşuma giden o olmuştu ve fiziği de kusursuz gözüküyordu. siyah, dümdüz saçları vardı. henüz gelişmekte olan göğüsleri, ince bir beli ve sütun gibi bacaklara sahipti. sıra kadeh kaldırmaya geldiğinde ben tamamen bu kıza kitlenmiştim. gözlerinin içine bakıyordum ve kadehimi tam ona doğru kaldırıyordum. o da bana bir süre baktıktan sonra gözlerini kaçırdı. kadehler indirildiğinde cesaretimi çoktan toplamıştım bile. yanına yaklaşıp nasıl olduğunu sordum. iyiyim sen nasılsın diye cevap verdikten sonra ismini sordum. hatunun ismi andrea'ydı. ben de ona kendi ismimi takdim ettikten sonra tanıştığıma memnun olduğumu söyledim. bir süre havadan sudan muhabbet etmeye çalıştım, yaşını maşını sordum. aklıma ne geliyorsa soruyordum sohbeti devam ettirebilmek için. bir süre sonra andrea'nın verdiği cevaplar kısalaşmaya ve soğuklaşmaya başlamıştı. sonunda sustuk ve o arkadaşlarıyla sohbet etmeye devam etti. güvenimi kaybetmiştim ve birşeyler düşünmek zorundaydım. olanları çaktırmamak adına kemal'e bir iki kelime zırvalayıp aşağı indim. mekandan doğruca dışarı çıktım ve bir sigara yaktım.

yanıma hızlı adımlarla yaklaşan garsona bir şişe möet, iki şişe de grey goose getirmesini söyledim. mekgibalılar aralarında ispanyolca konuşup gülüşüyorlardı. iki tanesi kemal ile muhabbet içerisindeydi. yanlarına gidip bir süre konuşmalarını dinledim. kızların ispanyol aksanlı ingilizceleri o gürültüde pekte anlaşılmıyordu. bu sırada kemal'den gibmek istediği kızın adının manuela olduğunu öğrendim. o ana kadar tek yapabildiğim buydu ve kendime gelmem gerektiğinin farkındaydım. yanlarından ayrılıp diğer kızların yanına gitmeliydim…

kızı gördükten saniyeler sonra gibim ufak hareketlenmelere başlamıştı bile. göğüsleri bir adım önden geliyordu adeta. ten rengiyle suratının muhteşem uyumunu inceledim önce. ayağından mini eteğinin başladığı yere giden yolu süzdüm dikkatlice. daha sonra kemal'le sarılmalarını izledim ve arkasından gelen diğer mekgibalıları saydım tek tek. tam tdıbına 7 tane hatun asker gibi karşıma dizilmiş onlara selam vermemi bekliyordu. bense şaşkın gözlerle onları incelemeye, kemal'in konuştuğu kızın dışındaki kızlardan hangisi 'en gibilesi' olanı diye düşünmeye devam ediyordum. zira onu kemal gibmeyi planlıyordu. kendime geldim ve hepsiyle el sıkışıp yalandan gülümsedim. hiçbirinin adını bile dinlememiştim. hep beraber içeri girip üst kattaki locamıza geçtik. üst kat aşağı kata göre çok daha küçüktü. hemen altımızıda mekanın çok şık tasarlanmış barı vardı. içeriye kırmızıdan bordoya çalan renkte ışıklar hakimdi.

dışarı çıkmamıza az bir süre kalmıştı. ikimiz de jilet gibi giyinmiş, huur karılar gibi süslenmiştik adeta. yakışıklıydık, ve o mekgibalı kızlardan 2 tanesine şanlı türk yannanlarımızı sokmaya ant içmiştik o gece. sardığım cigarayı hızlıca içip evin aşağısına indik kemal'le. kendimize bi taksi çevirip, kızlarla buluşacağımız gece kulübüne doğru yol aldık. mekanın bulunduğu sokakta sürüyle bu tipte yer vardı ve çok kalabalıktı. burası çok hızlı bir şehirdi. taksiden indikten sonra bir süre bizim kızları aradık. kemal kızların biriyle mesajlaşırken ben mal gibi etrafıma bakınıyordum. sonra bir anda arkamızdan bir ses yükseldi. kemal'in mesajlaştığı huur, onun adını çığırarak bize doğru geliyordu…

cumartesi günü geldiğinde hava kararmadan evden çıkıp kemal'in evine gitmeyi planlıyordum. giyebileceğim en gibici kıyafetleri seçtim dolabımdan. sıcak bir duş aldım. ardından son hazırlıklarımı yapıp parfümümü de sıktıktan sonra evden dışarı attım kendimi. yürüyerek 20 dakikalık bir mesafedeydi kemal'in evi. oraya vardığımda uyuşuk herif saçı başı incin bir şekilde kapıyı açtı ve beni içeri aldı. bir süre boyunca gece neler olup biteceği hakkında tahminler yürüttük. gece 11 civarı gece kulübünün kapısında buluşulup içeri hep beraber gireceğimizi söyledi kemal. ardından duşa girdi. ben bu sırada ikimiz için bir cigaralık sardım.

aradan yaklaşık on gün geçti. kızlar bulunduğumuz şehire yerleşmişti ve kemal gerekli ayarlamaları yapmıştı. cumartesi gecesi hep beraber dışarı çıkacaktık. kaliteli bir gece kulübünü arayıp gerekli ayarlamayı yapan ben oldum. kemal ise kızların arasından biriyle sürekli iletişim halindeydi. herhangi bir sorun çıkmasını göze alamazdı ve bu şekilde işini sağlama alıyordu.

neyse aradan birkaç gün geçti ve okulun ikinci haftasına girdik. salı günleri ortak aldığımız bir ders vardı ve okuldan akşamüstü saatlerinde çıkıyorduk. ilk hafta olduğu gibi ikinci hafta da ders çıkışı okulun bir arka sokağında kalan kahve dükkanına gitmiştik. küçük ve salaş bir yerdi orası. henüz havalar çok soğumadığı için kahvelerimizi alıp dışarı geçtik. kemal kahvesinin ilk yudumunu aldıktan sonra bir sigara yaktı ve yüzüme hafifce sırıtarak, 'sana çok iyi bir haberim var oğlum' dedi. cevap vermedim ve konuşmasına devam etmesini bekledim. konuşmaya devam etti

kemal: geçen seneden tanıdığım 7 tane mekgibalı hatun 6 aylığına buraya exchange olarak gelecekmiş.
ben: hadi ya. giderleri var mı bari? kaç yaşındalar?
kemal: 3 tanesi direk gider. 18-19 yaşındalar diğerlerini gibtir et. dün gece aralarından biriyle bbmleştik. bir hafta içinde burada olacaklar.
ben: çok iyi oldu bu hacı. resmen piyango yani... o zaman geldiklerinde ayarla da bir gece dışarı çıkalım…
kemal: ayarladım bile.:)

2010 yılının eylül ayıydı. kuzey amerikada, kışları çok ama çok soğuk geçen bir şehirde yaşamımı sürdürüyordum ve buradaki ikinci yılıma girmiştim. üniversitedeki ilk haftamda salaktan derslere girip çıkıyor, üniversite hayatını anlamaya çalışıyordum. çok samimi olduğum bir türk dostum da, yaşadığım ülkenin başka bir şehrinde liseden mezun olup benim kabul olduğum üniversiteye kabul olmuş ve buraya taşınmıştı. ismi kemal'di. kemal 20 yaşındaydı, bense 19. ikimizin de kendimize ait evleri vardı ve ilk günlerimizde hep beraber zaman geçiriyorduk. henüz pek tanıdığımız insan yoktu ama gördüğümüz her karının gözünün içine bakıyorduk ve sürekli gibiş üzerine muhabbetler döndürüyorduk. çirkin karı yok denecek kadar azdı bu şehirde çünkü…

liseliler yatağına dönsün bakalım. başladım gitti...

birazdan başlıyorum panpalar az toplaşın hele

kızı nasıl kendime sevgili yapıp gibtiğimi anlatıyorum. 2-3 kişi önden yerini alıp anlat panpa derse hikayeme başlıyorum.

yok mu bi bilen

iskoçya mıydı iskandinavya mıydı neydi amk

piknikçi fakirler nedir ya ahahaahahah

le şampiyone

bahanesi olan varsa yazsın

@4 hahahahasssgibtir

olduğun yerde kal ambulans gönderiyorum