• 1 / 1 / 1 entry
  • 0 başlık
  • 4.60 incipuan

yastikaltimuzik önüncü nesil normal

  • +1
    hasan sabbah
    Hasan Sabbah, 11. yüzyıl ortalarında On iki imam Şiiliği’nin kalesi olan Kumm kentinde dünyaya gelmiştir. Kendi otobiyografisinde 17 yaşına kadar sürekli bir biçimde bilgiyi araştırdığını ve bir âlim olmak istediğini söyleyen bu zat, dini eğitim alırken ismailili bir refikle karşılamış ve bu karşılaşma onun hayatını değiştirmiştir. Birçok vakanüs onun keskin zekâsının yanında, astronomi, büyü, aritmetik ve daha birçok alanda bilgili bir kişi olduğunu söyler.

    Rivayetlerin hepsinin ortak bir yönü var ise, o da Hasan Sabbah’ın keskin zekâsı ve ileri görüşlülüğüdür. Tam bir hırs adamı olduğundan kendisine yakıştırdığı sıfatlardan “el-muntakim”, “intikam alan” manasına gelmektedir. Kalesine şarabın girmesini dahi yasaklamıştır. Yine rivayetlere göre; iki oğlunu tarikat görüşlerine aykırı davrandıkları için öldürtmüştür.“Haşhaşi” kelimesinin anlamı 19. yy. ‘a kadar tartışma konusu olmuştur. Silvestre de Sacy’in 19 Mayıs 1809 tarihinde yayınladığı Institut de France bildirisinde, ilk kez Haçlı Seferleri’nde kullanılan “suikastçı, kiralık katil” anldıbına gelen “assasini, assissini, heyssisini” kelimelerinin Arapça kökeninin “haşhaş” olduğunu dile getirmiştir.

    Stacy, tarikatın, Arapça’da “kuru ot” ve “hayvan yemi” anldıbına gelen, fakat zamanla uyuşturucu etkisi olan hint keneviriyle özdeşleşmiş olan “haşhaş” alışkanlığı olduğundan değil; haşhaşın farklı amaçlarla (cennet vaadi gibi) kullanıldığı için tarikatın bu ismi aldığını düşündüğünü söylemiştir. Bazı kaynaklar, aslında Haşhaşi tarikatı olarak bilinen tarikatın müritlerine “bekçiler, sır bekçileri” anldıbına gelen “Fedayin” de denildiğini söylüyor.

    Haşhaşi ya da haşişi görevini üstlenmiş olan kişilere “dai” denir. Bu, ismaililer’de büyük fedakârlıklar yapan fedailerin ulaşabilecekleri rütbedir. Dailer, fedaileri eğitmekle görevlidirler.Şöyle ki; fedailer haşhaşla mayıştırılıyor. Daha sonra upuzun taş bir yolda (yolun her iki tarafı sütle basılmış ve kurutulmuş haşhaş tütsüleri ile bezenmiş bir hâlde) ilerliyorlar. Bu yolculuk sayesinde, hem pgibolojik hem nörolojik açıdan birazdan göreceklerine hazırlanıyorlar. Gözlerini açtıklarında kendilerini, her çeşit güzel kızların, rengârenk çiçeklerin, dünyanın dört bir yanından getirilmiş hayvanların ve mis gibi kokuların olduğu bir yerde açıyorlar. Burayı “cennet” sanıyorlar. Tekrar haşhaşla uyutularak odalarına zütürülüyorlar. Ve tekrar o ”cennet”e gidebilmek için Hasan Sabbah ne derse, ne isterse yapmaya hazır oluyorlar. Fakat o cennet, aslında çok yakınlarında, sadece Alamut’un arka bahçesindedir!

    http://c12.incisozluk.com.../11509/0/744780_oa7cc.jpg
    ···