0
Namus ve şeref üzerine!
Sevgili okuyucularım, Anayasa belli konularda kurallar getirmiş, milletvekili ve başkan seçilenlerin ant içme metnini iki ayrı maddede açıkça yazmış.
Milletvekili seçimi sonrasında hepsi, başkan seçimi sonrasında o makama seçilen kişi Meclis kürsüsünde namusu ve şerefi üzerine yemin ediyorsa da, sakın ola ki inanmayın.
Kürtçü çıkıp vatanın ve milletin bölünmezliği, şeriatçı çıkıp laik cumhuriyet üzerine yemin ediyorsa gülüp geçin.
Onlara sakın ola ki “Nerede kaldı sizin namusunuz ve şerefiniz” diye sormayın.
Zaten sorsanız da yanıt veremezler ki!..
•
* * *
Cumhurbaşkanı seçilen kişi, Anayasa’nın 103. maddesi uyarınca TBMM önünde aynen şöyle ant içiyor:
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNÜ, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE, demokrasiye, ATATÜRK iLKE VE iNKILAPLARINA (devrimlerine), LAiK CUMHURiYET iLKESiNE bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma BÜYÜK TÜRK MiLLETi ve TARiH HUZURUNDA NAMUSUM ve ŞEREFiM ÜZERiNE ant içerim.”
•
* * *
Bay Abdullah Gül de o makama seçildiğinde, anayasada yazılı olan bu metni Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde okuyup göreve başlamıştı.
Yani namusu ve şerefi üzerine millet ve tarih önünde ettiği bir yemin vardı!
Şimdi yukarıda metne, özellikle büyük harflerle yazdığım sözcüklere bir kez daha bakınız.
Bu yemini namusu ve şerefi üzerine eden şahıs neler yaptı?
Ülkenin bölünmez bütünlüğü!..
Güneydoğu’da Kürtçü kesimler açıkça özerklik istiyor. Bu seçimden sonra özerklik çığlıkları daha da artacak ve bakın görün neler neler olacak. Bay Abdullah bunlara bir gün olsun tepki gösterdi mi?
Hukukun üstünlüğü!..
Hukuk siyasi iktidar tarafından paspas gibi çiğnendi, mahvedildi. Bay Abdullah Gül’ün iktidarı, yargıyı ve adaleti esir aldı. Hangisine karşı çıktı?
Atatürk ilke ve inkılapları!..
Onları da yok etmek için elinden geleni ardına koymadı. Ulusal bayramlar yasaklandı, Andımız kaldırıldı, Atatürk kavramı yok edilmek istendi. Ne yaptı, herhangi bir tepki gösterdi mi?
Laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalması!..
Onu da yıkıp yok etmek isteyenlere büyük destek verdi.
Tarafsızlık!..
En gülünç olanı bu!.. Onun bir gün olsun tarafsız kaldığını iddia eden bir Allah kulu var mı? Orada AKP’nin Çankaya müdürü olarak görev yaptı, partisini koruyup kolladı, önüne gelen her şeye otomatik imza makinesi kimliği ile onay verdi.
Meclis kürsüsünde böyle ant içen şahsa şimdi sormak gerekiyor:
“Namusun ve şerefin üzerine ettiğin bu yemine bağlı kaldın mı?”
Bu soruya “Evet” diyemeyeceği bellidir.
işin içine istediğin kadar namus ve şeref kavramı koy, demek ki o yeminler palavradır, formalitedir.
•
* * *
Şimdi vaziyetler açık açık ortaya çıkmaya başladı… Anlaşıldığı kadarıyla ruh ikizleri arasında anlaşmaya varıldı.
Ağustos ayında Tayyip Çankaya’ya aday!..
Abdullah’ın durumu henüz belli değil.
O makamda oturduğu sürece sadece particilik yaptı, Tayyip iktidarından desteğini bir gün olsun esirgemedi.
Her attığı adımda ve her aldığı kararda karşımıza partili başkan olarak çıktı.
Şimdi efendim, yeni senaryolar piyasaya sürülüyor.
Abdullah milletvekili olmadığından, Tayyip Çankaya’ya zıpladığında o ñanayasa uyarınca- başbakan olamayacakmış.
O halde ne yapılacakmış?
Eğer Abdullah, Tayyip’in yerine Başbakan olmak istiyorsa, önce milletvekili seçilmesi gerekecekmiş. Bunun hüllesini de hemen buldular:
Bayburt’un bir milletvekili var, o da AKP’li. Onu istifa ettireceklermiş, milletvekili olmayan il olamayacağına göre Bayburt’ta hemen ara seçim yapılacakmış, o seçime Abdullah girip kafadan kazanacakmış ve sonracığıma -birkaç ay sonra- milletvekili seçilip başbakan olacakmış. Aradaki Başbakanlık boşluğunu geçici bir süre için başka bir AKP’li milletvekili dolduracakmış.
Siyaset mühendisliği şimdiden çalışmaya başladı.
Milletçe bunların oyun tahtasına döndük.
istedikleri oyunları üzerimizden oynuyorlar, her siyasi planı üzerimizden kuruyorlar.
•
* * *
Bu AKP iktidarına şimdiden bir öneride bulunuyorum.
Tayyip Çankaya’ya zıplamadan önce ne yapıp ne edip anayasadaki hem milletvekili, hem de başkan yeminini mutlaka değiştirsinler.
Bunun için anayasa değişikliği gerekir.
Başarırlar mı, başaramazlar mı, onu bilemem!
Hele o başkan yemini, aman Allah!
Apo ile sürekli pazarlık halinde olan Tayyip o makama Apo oylarının desteği ile çıkacak!.. Ve sonrasında vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacak!.. Akıllara durgunluk veren bir şey!
Hukuku ve adaleti paspas gibi çiğneyen Tayyip hukukun üstünlüğüne saygı gösterecek!.. Aman Allah!
Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacak!.. Vay bee!
Üstelik laik Cumhuriyet ilkesini koruyacak!.. Hadi yaaa!
Ve tarafsız kalacak!..
Hem de seçilirse, bu konularda aynen Abdullah gibi Meclis kürsüsüne çıkıp gayet sakin bir şekilde namusu ve şerefi üzerine ant içecek!
Onların bu yeminlerine vallahi billahi beş yaşında çocuklar bile inanmaz.
Namus ve şeref kavramı bu kadar ucuz ve göz boyamaya dönük olmamalıdır.
O yüzden diyorum, şimdi onlar açısından mertçe ortaya çıkma zamanıdır.
Türk Milleti’ne desinler ki “Yaa arkadaşlar, bu yemin metni bize ters geliyor. Namusumuzu ve şerefimizi bile bile çiğnememize neden oluyor. Yalan yere yemin etmek zorunda kalıyoruz. Gelin anayasada yer alan bu metni değiştirelim, namussuz şerefsiz bir şey yapalım.”
Neyse yani, bu saatten sonra hiç kimse “Acaba Çankaya’da Abdullah mı olur Tayyip mi” diye düşünmesin.
Al birini vur öbürüne.
