6 senedir birlikte olduğum bir afet-i devran var. kendisi kız. işte saçları falan uzun oluyor, memeli vs anladınız.

bu hanım kızımızla günlerimiz yeşilçam saadetinde geçiyor lakin iş cikse gelince akan sular duruyordu. am kapalılığı mı ne öyle bi rahatsızlığı varmış. ondan bahsediyordu sürekli, vajinasmus mu ne işte hatırlamıyorum. nasıl yani dedim, amın açılmıyor mu? nasıl işiyorsun gibisinden bi şeyler sordum. yok işiyorum da işte penis girme durumlarında kasılıyorum, alamıyorum çok denedim gibisinden cevaplar verdi.
aslında biraz kıllandım bu durumdan. kendisi 25 yaşında. 25-6=19. yani daha öncesini çıkarsak? benimle beraberken? 'penis denemek'

neyse dedim saadetimizi bozmayayım, üstelemedim. zaten pek üsteleyen tiplerden değilim. hemen başımı öne eğer, tuvalete gider otuzbirimi çekerim. ama yaş da kemale erdi. 32 ne demek amk! intiharın eşiğindeydim artık. sürekli ciks konusunu açıyor, bi şey olmaz, kapalı mapalı ben her türlü giderim rahat ol gibi yarı espri yarı tehdit içerikli cümlelerle onu elde etmeye çalışıyordum. lakin hiçbir saldırım olumlu yönde sonuçlanmıyordu. hep bir hayır, hep bir olmaz, hep bir defolur musun tarzı caydırıcı cevaplar alıyordum ve artık bu durumdan çok ama çok sıkılmıştım.

ben de - tanıyanlar az çok bilir - efsane film senaryoları gibi plan kurarım zorda kaldığım zamanlar. bu kızı özel olarak gördüğüm için onun üzerinde bu tip planlarımı uygulamak istemiyordum ama bir gece duvarın pütürlü yerlerine sürttüğümü fark edince çıldırdım.
kararımı verdim. o ciks buraya gelecekti...

hemen düşünme koltuğuma geçtim ve duvardaki horozlu saate bakarak zihnimin labirentlerinde dolaşmaya başladım.
kızın hoşlandığı şeyler, ortak noktalarımız, yalnız kaldığımız zamanlar, zaafları, adet günleri, diş macununun markası, işerken ayaklarında oluşan çarpıklığın trigonometrik değeri, kulak pisliklerinin rengi vs her şeyi düşündüm, karşılaştırdım, eledim, sıraladım, bir düzene oturttum ve yaklaşık 45 saniyede planımı başarıyla kurguladım. hemen aynaya koşup kendime kocaman bir öpücük vermeyi de unutmadım.

plan biraz karmaşık, anlamayabilirsiniz o yüzden, nasıl uyguladığımı anlatacağım. o sırada kaparsanız kaparsınız. yok kapamadınız o benim problemim değil. herkes zeki olacak diye bi şey yok, utanmayın.

ilk aşama olarak kızın telefon numarasını bulmam gerekiyordu. ki cep telefonumda kayıtlıydı. ilk aşama tamam.

ikinci aşama hasta bir ses tonu oluşturmalıydım. kafamı yastığın altına sokup yarım saat kadar çığlık attım. ses tellerim tiftik keçisi yünü gibi olduğunda durdum ve numarayı çevirdim.

'aşkım bana gelir misin, çok kötüyüm öhö öhö.' tanrım ne oyunculuk ama. sesindeki telaşı hissettim 'hemen geliyorum hayatım.' derken. ingilizce olarak 'gel gel, ben de geleceğim sen gelince.' dedim ve sırıttım. ingilizce söylemek biraz hava katıyor olaya.
siz de evde deneyebilirsiniz.

neyse

üçüncü aşamada testere filmlerindekini aratmayacak bir yatak düzeneğine ihtiyacım vardı. sağolsun murtaza abi'ye hallettirdim.
okuldan ödev verdiler abi dedim kırmadı beni. hiç kırmaz zaten beni, biraz kırık üstünüze afiyet, genç, parlak buldu asılıyor bana imansız. hehe. vermem tabii ki elin marangozuna. konudan saptım yine özür dilerim.

yatağı hazırlayıp içine girdim. düzeneği kontrol ettim, sağlamdı. her şey yolunda gibi gözüküyordu. geriye kızın gelmesi kalmıştı.

ve geldi...

kapıyı açtım. hastaydım. röpdeşambırım sümük içindeydi. o kadar sümüğü sümküreceğim diye az kalsın beyni falan çıkartıyordum burnumdan da neyse değecekti en azından.

'ne bu halin aşkım?! hemen yatağa giriyorsun!' dedi ve beni kolumdan tuttuğu gibi yatağa zütürdü. benim dalga röpdöşambıra sığmam taşarım havalarını çalmaya başladı tabi hemen onun bu sert tavırları yüzünden. doğal olarak yüz üstü yattım.

'ne yapayım sana? çorba ister misin?' diye sordu. saf kızım benim. tabii ki isterim. bu da planın bir parçası, haberin yok...

'oluuur.' dedim ve iki masum öksürük daha patlattım.

o çorbayı yapmaya başladığında ben kalkmış ve giyinmiştim bile. yatağın düzeneğini tekrar kontrol ettim ve beklemeye başladım.

bi 15 dakika kadar bekledim ve ayak sesleri duyuldu. geliyordu. heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. kolay mı 32 yıl kainatta her şeye sok, en sokulmaya müsait şeye sokama. sırf bu yüzden dinden çıkmış, isyan etmiş bir adam olarak bu heyecanımı normal karşılıyordum.

ayak sesleri yaklaştı ve benim güzel sevgilim kapının önünde belirdi. beni gördüğü an elindeki tepsiyi yere düşürdü. donmuş kalmıştı. kolay değil tabii ki. hasta yatağında bıraktığınız adamı 15 dakika sonra deri bir fantezi kıyafetiyle, gibi kıyafetin ön tarafından fırlamış bir şekilde görüyorsunuz. zor.

şoku atlatınca 'gidiyorum ben' dedi ve koşmaya başladı. nereye gidecekse salak:)

ani bir hareketle yanından sıyrılıp kapıyı kilitledim ve anahtarla odaya geri döndüm. peşimden geldi. 'ver şu anahtarı sapık!' diye bağırıyordu. ben gülümsüyor ve 'alsana, alsana' diye havada sallıyordum golf topu anahtarlıklı anahtarı. elime uzanmaya çalıştıkça gibim beline doğru dokanıyor ve zevkten dizlerim titriyordu. plana sadık kalmak adına kendimi toparladım ve anahtarı 'tamam be al!' diyerek yatağın üzerine attım.

panter gibi atladı anahtarın üzerine gerizekalı. ve yatağın ortasındaki düğmeyi de sert şekilde ittirmiş oldu böylelikle.

jıtonk jıtonk! mekanizma harekete geçmişti. yatağın iki tarafından allah sizi inandırsın bacağım kadar 12 tane testere çıkıp kızın üzerine kapandı. kıpırdaması imkansızdı. mekanizmanın ikinci hareketi 5 saniye sonra devreye girdi ve kızı yaklaşık 28 saniye gibi bir sürede yedi parçaya ayırdı. ortam sessizleşmişti. yüzüme sıçrayan kanları az önce çıkardığım rapdeşombıra sildim ve amın olduğu kısmı alıp mutfağa gittim. amı mikrodalgaya attım, kasılmıştı çünkü, biraz yumuşamalı gibilmeye uygun hale gelmeliydi.

mikrodalganın düğmesine bastığımda başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. çalışmıyordu. sinirden kaldırdım vurdum yere.
bi süre amı hohladım ısıtıp çözmek için ama işe yaramadı. böylelikle bir ciks maceram daha sona ermiş oldu. banyoya gidip gibimin kızın beline değdiği anları düşünerek otuzbir çektim...