/i/Soruları Alayım

  1. 76.
    0
    senin türkçende deyimler ve atasözleri var mı yok mu ? al buyur

    "Allah ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.” (Müslim, iman 302; Müsned, 3/1)

    Bazı ayet ve hadislerde "Allah'ın eli, Allah'ın ipi, Allah'ın baldırı,.." gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bu tür ayetler mütaşabih ayetlerdir. Peygamber Efendimiz (asm) de bazı hadislerinde mütaşabih kelimeler kullanmıştır. Böylece insanlar bu meseleri daha iyi anlasın. Nitekim başka bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:

    "Ebu Said (ra) anlatıyor. Resulullah (aleyhisselatu vesselam)'ı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği gün... "(Kalem, 68/42) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle diyordu:

    "Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler.)." (Buhari, Tefsir, Nun ve Kalem 2, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, iman 302)

    Kalem suresinin 42. ayetinde "Keşfu's-sak" tabiri geçmektedir. Lügat olarak baldırın açılması manasına gelir. Görüldüğü üzere ayeti kerimeden asıl maksat lügat manası değildir, aksine bir mesaj söz konusudur. Hadis yukarıdaki rivayette baldır kelimesini "sâkehu" şeklinde zamir olarak kaydeder. ibnu Hacer bir başka tarikde zamirsiz olarak "sâke" şeklinde geldiğini ve bu şeklin -ayeti kerimeye uygunluk arzetmesi sebebiyle- daha doğru oldğunu söyler. Aksi takdirde yukarıdaki tercümede aslına muvafık olarak kaydettiğimiz üzere Cenab-ı Hakk'a baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi te'vili tekellüflü bir durum ortaya çıkacağını belirtir.

    Öyle ise, "baldırı açmaktan" maksat nedir?

    Alimler bunu, "bütün hakikatkerin çırıl çıplak ortaya çıkması (sebebiyle) hesap ve cezanın bütün şiddet ve dehşetiyle hüküm sürmesi" şeklinde anlamışlardır. Nitekim hadiste, Resulullah (asm) Cenab-ı Hakk'ın bütün gerçekleri ortaya koyarak hesap verme hadisesinin dehşetini yaşattığı hengamda, dünyada iken kulluğunu samimiyetle yapanlarla, riyakar hareket edenleri ayırıp mü'minleri dehşetten kurtaracağını, riyakarları da sırtları eğilmez bir hale sokarak cürümlerini yüzlerine vurmak suretiyle, dehşetlerine dehşet katacağını belirtmektedir.

    Konuyu tasvir eden ayeti karimenin tam meali şöyledir:

    "(Hatırla ki o gün) baldır(lar)ın açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği bir gündür. Fakat buna güç yetiremeyeceklerdir. Evet secdeye davet edilecekler gözleri düşük, kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye dünyada her şeyden salim ve sapasağlam iken davet ediliyorlardı." (Kalem, 68/42-43)
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Mal mısın aq ? Yukarda ayetten yola çıkarak deyimi anlatıyorsun ama adam hadiste Allah baldırını gösterir diyor. Deyimlik ya da atasözlük bir durum yok mal olduğun için açıklayayım adam o hadisi zütünden atarken deyim ya da atasözü kullanmadan direk 1. anlamında söylüyor. dıbına kodumunun salağı samiriliği bile tam yapamayan bi malsın sen aq. :D Git ışidin piyonu ol el-bağdadinin cebini doldur :D
      ···
  2. 77.
    0
    Al 2. soruna cevap
    Muaz b. Cebel (ra) anlatıyor: Bir sabah Rasûlüllah (sav) sabah namazını kıldırmak için gelmedi (gecikti), neredeyse hepimiz güneşin doğmasına bakıyorduk (yani güneşin doğması çok yaklaşmıştı). Derken Rasûlüllah (sav) hızlıca çıkageldi ve namaza tesvib yaptı (yani namaz namaz, dedi). Namazı kıldırdı ve selam verince ‘saflarınızda olduğunuz gibi durun’ buyurdu, sonra bize karşı döndü ve şöyle dedi:

    ‘Sabahleyin beni namazdan alıkoyan şeyi size anlatacağım: Gece kalktım ve gücümün yettiği kadar namaz kıldım ve namazda uyuklamışım, uyanınca bir baktım ki en güzel şekil içerisinde Rabbim Azze ve Celle ile birlikteyim, Rabbim şöyle buyurdu:

    “Ey muhafazid! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?”

    Ben de:

    “Bilmiyorum, Ey Rabbim.” dedim.

    Rabbim:

    “Ey muhafazid! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.

    Ben de:

    “Bilmiyorum, Ey Rabbim.” dedim.

    Bunun üzerine gördüm ki, el (keff)ini omuzlarım arasına koydu, parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim. (Semadaki) her şey bana tecelli etti ve onların hepsini bildim.

    Bunun üzerine Rabbim yine:

    “Ey muhafazid! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.

    “Keffâretler hakkında.” dedim.

    “Keffaretler nedir?” buyurdu.

    Ben de:

    “Cemaatle namaz kılmak için cemaate (camiye) gitmek ve namazdan sonra yine namaz kılmak için mescidde oturmak ve zor anlarda dahi abdest uzuvlarını tam olarak yıkamak.” dedim.

    Rabbim:

    “Derecât nedir?” buyurdu.

    Ben de:

    “Yemek yedirmek, yumuşak söz söylemek ve insanlara gece uyurken (teheccüd) namazı kılmak.” dedim.

    Bunun üzerine:

    “iste!..” buyurdu.

    Ben de:

    “Allah’ım! Senden iyilikleri (hayratı) işlemeyi, kötülükleri (münkeratı) terk etmeyi, miskinleri sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni, bir kavimde bir fitne murad ettiğinde, ben fitneye düşmeden beni vefat ettirmeni istiyorum ve Senden Senin sevgini, Seni seveni sevmeyi ve Senin sevgine beni ulaştıracak amelin sevgisini istiyorum.” dedim.

    Bundan sonra Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Bu haktır. Onları öğrenin ve öğretin.” (Ahmed b. Hanbel, 5/343).

    Bu hadiste mânâsı sorulan; hadisin, Hz. Peygamberin, “Allah’ın el (keff)ini omuzlarımın arasına koyduğunu gördüm ve öyle ki parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim.” kısmının mânâsı ve buradaki “Allah’ın eli” ve “elin soğukluğu”nun hissedilmesi meselesidir. Bu ifadelerin yorumu yapılırken burada Allah’a “el” isnat edilmesi iki anlamda tevil edilmektedir:

    a. Allah’ın kudreti ve Allah’ın takdiri;

    b. Allah’ın nimeti, ikramı ve rahmeti.

    “Allah’ın parmaklarının soğukluğu”ndan maksat da “Allah’ın ihsanın, ikram ve rahmetinin eserleri, tecellileri” olduğu şeklinde izah edilmektedir.

    Hadisteki “omuz” ifadesinden de Hz. Peygamberin “kalb”i kastedilmektedir.

    Buna göre hadisteki bu ifadelerin mânâsını:

    “Allah, bana rahmet ve inamiyle, lütfuyle ve keremiyle semavatta tecelli eden kudretinin ve takdirinin eserlerini, bütün mülkünü bana gösterdi, kalbim nurlardı, tabiri caiz ise gözüm ve gönlüm iyice açıldı, kainattaki mahlukat ile gözüm arasıdaki perdeler aralandı, ben de onların hepsini gördüm, bilmediklerimi öğrendim. Böylece Rabbimin kudretinin ve mülkünün büyüklüğünü ve bana olan nimetlerini, ihsanlarını, lütuflarını ve ikramlarını kalbinde hissettim.”

    şeklinde anlamak mümkümdür. (Bu konuda geniş bilgi için bakınız. ibnu Fûrek, Müşkilü’l-Hadis, 1985, s.77-85).

    istersen devdıbını da getireyim
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      hadisi bile büküyorsunuz lan :D yahudilerden farkınız yok. Allah yahudiler kelimelerin yerini değiştirdi diyor. siz de hadis şuydu hadis buydu diye elçiyi bile görmemiş adamın sıçtıklarına kılıf uydurmaya çalışıyorsunuz. adam zütünden uydurmuş işte. zütten çıkanı nasıl düzeltecen ? taktan düzgün bir şey çıkarabilir misin ? hayır.
      hani hakla batılı ayırıyordunuz lan ? resmen batılı savunuyorsun at gibi. yukarda hadislerin neden uydurulduğunu yazan yazı da attım hala hadis şuydu hadis buydu. amma kalın kafalı çıktınız. ışid sizden sınıra etten duvar örse haklı aq.
      ···
  3. 78.
    0
    MEAL OKUDUM DiYON ATTIGIM AYETE ÇELiŞiYO DiYON SAF TEMiZ MÜSLÜMANIM DiYON BUŞEKiLDE SANABiŞEY ANLATAMAM
    ···
    1. 1.
      0
      mal olduğun için anlamaman normal. özetle tekrar açıklayayım. attığın ayetteki baldır kelimesi atasözü, deyim gibiyken; bu züt oğlanının uydurduğu hadiste bildiğimiz bacak olan baldır. türkçe dersi de vermeye başladım ışide aq...
      ···
      1. 1.
        0
        ahmak hadis inkarcısı size göre hiç hadis yok namaz 3 kılınır maymun eti yenir kabeyi tavaf etmeyede gerek yok e hani ne var o zaman islam üzerine ne kaldı geriye bu senin yaptıgın vahiyi arada peygamber olmadan sanki vahiy meleği sana getirmiş gibi anlamak oluyo başka bişey değil türklerin atasözleri olduğu gibi arapçada baldır açmak atasözüdür manası gerçekleri ortaya dökmektir bi okusan o attığım yazıyı belki tevbe ederdin Allah sana hidayet etsin senin dinin sana benim ki bana kör olma bakış açını genişlet sıkışınca hakaret ve küfür etme karşındaki insanı dikkate al yoksa Allah korusun cehennem çukurlarından birinde olursun
        ···
      2. 2.
        0
        masum insanları sebepsiz katleden sizlersiniz. Allah masum bir canı katledeni affetmeyeceğini söylüyor. Birini öldürdüysen şimdiden tevbe etmeye başla. Ayrıca namaz 3 vakit. Allah'ın kelimesi mi yoktu da 5 tane vakti yazamadı ? maymun etini bilmem ama günlerdir açsam ve elimdeki tek şey maymun etiyse yerim hayatta kalmak için. domuz eti bile haram sayılmıyor zorunlu hallerde senin daha iyi bilmen lazım tabi bunu. ayrıca yazdığını okudum samiri'nin yaptığından öteye geçmemişsin. ayette yazan atasözü ehehe demek ki tüm baldır açmak sözleri atasözü ehehe demişsin tıpkı samirinin buzağıyla Musa'nın kavmini kandırdığı gibi. senin hadisçilerin elçi 6 yaşında kızı bafilediler diyor ona ne diyecen sayın hadis kulu ?
        ···
      3. 3.
        0
        1.si ben Allah'ın kuluyum 2. si al bide bilimsel olarak bişeyler atıyım sana belki kafan yerine gelir bu son cevabım zaten ister oku ister okuma
        1. “Gerçek şu ki, her insanın vücudunda 360 eklem (ve kemik) bulunmaktadır. Kim bu eklem sayısı kadar Allahü ekber, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah der, Allah’tan bağışlanma diler, insanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi şeyleri kaldırır, iyiliği emreder veya kötülükten sakındırırsa, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir.” (Müslim, Zekât 54)
        nocanvas_saglikli-eklemler-icin-ipuclari.jpg

        Bu hadislere göre, insan vücudundaki her mafsal (eklem) için bir sadaka vardır. Her insanda da 360 eklem bulunmaktadır. O halde herkesin her gün bu kadar sadaka vermesi gerekmektedir. ilk bakışta, çok yüklü gözüken bu sadaka borcu, hadislerdeki açıklamalar ile oldukça kolaylaşmaktadır: Söylenecek her sübhânellah (tesbih), elhamdülillah
        (tahmid), lâ ilâhe illallah (tehlil) ve Allah ekber (tekbir) kelimeleri ayrı ayrı birer sadakadır. iyiliği emretmek, bir kötülükten sakındırmak.. evet bunların
        her biri ve hadislerde sayılan diğerlerini yapmak birer sadakadır. Ve büyük bir müjde: Bunları yapan o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir. Görüldüğü üzere dinimizde hayır yolları pek çok olup sayılamayacak kadar sınırsızdır. Hele böyle tek tek hayır ve iyilik olan konuların yanında bir de toptan hayır olanlar vardır ki, bunlar işi daha kolaylaştırmaktadır. Hadiste işte bunlardan biri, kuşluk (duhâ) vakti kılınan namaz olarak bildirilmiştir. “Kuşluk Namazı”
        dediğimiz bu ibadet, iki rekât ile sekiz rekât arasında değişen nâfile bir ibadettir. Bu namaz, hadiste sayılan sadakaları topluca ödeme imkânıdır. Çünkü namaz,
        bedenin bütün organlarıyla yapılan bir ibadettir. Namaz kılmakla her organ kendi şükrünü yerine
        getirmiş olur. Öte yandan her türlü tesbih ve tahmid, tehlil ve tekbir
        namazda bir arada bulunmaktadır. Namaz, nefse hayrı emretmek ve onu münkerden nehyetmektir. Nitekim bir âyet-i kerîmede, “Namaz her türlü kötülük (fahşâ
        ve münkerden) alıkor” (Ankebût, 29/45) buyurulmuştur.
        Sağlık herşeyin başıdır; en büyük devlettir. Vücudumuzdaki kemik-mafsal (eklem) yapısı, yani iskelet, aynı zamanda hayatın ve sağlığın da temel yapısıdır. Binaenaleyh bunların her biri için her gün
        bir iyilik ve sadaka borcumuzun olması pek tabiîdir. Zira aslında biz, her gün yeni bir günü, başka bir
        hayatı yaşamaktayız.
        1175260_575344612528935_609879880_n.jpg
        Hadiste geçen 360 eklem sayısına gelince:
        Hadisteki sülâmâ kelimesi aslında parmak ve eklem kemikleri demektir. Sonradan vücudun bütün kemik ve eklemleri anlamında kullanıla gelmiştir. Bu sebeple
        hadisteki 360 rakamı eklem ve kemiklerin toplam sayısıdır. Aslında burada bir hususa da işaret etmekte fayda vardır. Hz. Peygamber bir operatör, bir biyolog değildir. O hidâyet rehberidir. Onun maksadı, anatomi dersi vermek değil, o yapının belli bazı özelliklerine işaret ederek insanları inanmaya, doğruya ve mutluluğa çağırmaktır. Bu sebeple verilen rakamın kendisi değil, o yapının mükemmelliğine dikkat çeken mânası önemlidir. Bununla beraber, hadiste geçen 360 eklem bilgisi, Hz. Muhmmed aleyhissalatü vesselamın yılar sonra anlaşılacak bir bilgiyi haber vermesi ve böylece bir mucizenin gerçeklemesidir. Bilindiği gibi eklem; iki ayrı kemik parçasının
        oluşturduğu boşluklara denir. Eklemlerin tıbbi
        sınıflandırılması şöyledir:
        1. Oynar eklemler (Diz, dirsek, omuz, kalça, el ve ayak
        bileği gibi);
        2. Az oynar veya oynamaz eklemler (Sırt kemikleri, el
        ve ayak tarak kemikleri gibi);
        a- Aralarında mezenşim dokusu olanlar;
        b- Aralarında kıkırdak dokusu olanlar;
        c- Aralarında kemik dokusu olanlar.
        Bu tasnif ve tarife göre, anatomi kitaplarından ve atlaslarından yapılan incelemede insan vücudunda 360 tane eklem olduğunu görülecektir. (bk. cevabın
        sonundaki kaynaklar) Bu sayı, Peygamber Efendimiz’in
        (sav) söylediği sayı ile aynıdır. Hem de bu sayı tıbbi
        tarif ve tasnife göre söylenmiştir.
        1*,2*

        2. Bir başka mucize ise şu hadisi şeriftir ; Peygamber sav, ayakta su içmeyi men etti. Müslim
        Hiçbiriniz ayakta su içmesin. Ayakta su içenler midelerine
        verdikleri zararı bilselerdi, onu kusmak isterlerdi.
        Müslim
        119170.jpg
        Tümünü Göster
        ···
      4. 4.
        0
        bu yazdıklarına 5 yaşındaki çocuk bile kanmaz ahahahahhahaha Allah'ın samirisi güldürdün :D
        ···
      5. diğerleri 2
  4. 79.
    0
    Bizler bugün biliyoruz ki, ayakta içilen su, direkt olarak
    onikiparmak bağırsağına gidiyor ve midenin gerçek su ihtiyacı karşılanamıyor. Fakat oturarak içilirse su midede birikir, asitle karışıp mikropları öldürür. *3

    3. Bir diğer mucize de, abdest ile olan hadisi şeriftedir.
    Resulullah sav şöyle buyurmuştur ;
    Sizden biriniz sinirlendiğinde, abdest alsın. Ebu Davud

    Abdestin temizlenmek için olduğunu biliyoruz. Günde beş
    kez azalarımızı yıkadığımız için birçok hastalıktan korunuyor, aynı zamanda da cildimizi besliyoruz. Örneğin suyun yüze sıkça temas etmesinden dolayı, deri sıkılaşır ve
    canlı bir görünüme sahip olur. Bunun gibi birçok faydası
    vardır ama, onları birazdan konuşacağız inşallah.

    Abdestin temizlik dışında bir faydası daha vardır. Abdest alırken suyu temas ettirdiğimiz yerlerimiz,
    vücudumuzun ley hatlarıdır. Yani en önemli noktaları, enerji merkezleridir. Kişi sinirlendiğinde ise, vücudundaki ritmler değişir. insan vücudu statik yani durgun elektrik taşıdığı için, zamanla bu elektrik giderilmediği takdirde vücutta ağırlık, stres, sıkıntı gibi sonuçlar doğurur. insan sinirlendiğinde ise bu statik elektriğin boşaltılması ve vücudun deri ve kan dolaşımı hareketlerinin değişmesi gerekir. işte abdest de tam da bu noktada işe yarar, insanı
    rahatlatır. Peygamber sav'in abdest ile söylediği bu mucize hadisin
    yanında, yaptığımız açıklamaları destekleyici bir hadis daha vardır ;
    Öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi ise su söndürür. O halde öfkelendiğiniz zaman abdest alın. Ebu Davud. *4

    3. Bir diğer hadis ve sünnet mucizesi de sağ tarafa yatmak ile
    ilgilidir ;Sağ tarafınıza uzanıp yatın. Müslim
    Resulullah sav, sağ tarafına uzanıp yatardı. Buhari, Müslim, Ebu Davud
    104290.jpg
    1400 yıl geriden geliyorsunuz be gülüm...

    insan kalbi sol tarafta olduğu için, sağ tarafa yatıldığında organlar üst üste gelip fazla çalışmaktan ve yorulmaktan korunuyor. Sol tarafa yatıldığında organlar kalbin üzerine
    geldiğinden ve kalbin yeri darlaştığından, kalp kendisini
    daha fazla yoruyor ve bu durum kalbin zayıf düşmesine neden oluyor. Bu zayıflık da kalp yetmezliğine kadar gidebiliyor. Sağ tarafa yatmak ise hem uykuyu kolaylaştırıyor, hem de vücuda ve kalbe yardım ediyor. *5

    4. Bir diğer mucize suyun nasıl içileceği hakkında ; Peygamber sav, suyu oturarak ve üç yudumda içerdi. Buhari.
    Suyu üç nefeste için. içmeden önce besmele çekin, içtikten sonra da elhamdülillah deyin. Tirmizi
    Üç nefeste içen kimse suya kanar. Susuzluğunu teskin etmiş olur. Müslim
    Üç nefeste içmek sağlık açısından daha yararlıdır.
    Müslim

    Üç nefeste içilen su, ağızda daha fazla kaldığı için pgibolojik olarak fazla su içtiğiniz hissini uyandırıyor.
    Ayrıca dil ve tükürük bezleri suyu daha iyi emiyor ve susuzluğun giderilmesini sağlıyor. Böylece antibakteriyel ve antioksidan tükürük oluşuyor ve mikropları öldürüp, ağız ve diş sağlığını koruyor. *6

    5. Tuvaleti oturarak yapmak sünnettir. Hadisler bize şöyle
    der ; ''Resulullah, Kur'an inmeye başladığından beri ayakta
    tuvalet yapmadı.Ebu Davud
    Resulullah sav, ayakta idrar yapmayı yasakladı.Tirmizi
    Şüphesiz ki ayakta abdest bozmak cefadandır.ibni. Mace

    Bilim ise şöyle der ;
    Ayakta idrar yapıldığında, idrarın bir bölümü mesanede kalıyor. Kalan idrar da birikip taş mesanede taş oluşturuyor; ayrıca mesanede iltihaplanma ve mesane kanseri gibi sonuçlar verebiliyor. idrar yollarındaki iltihaplanmanın böbreklere yayılması da bir diğer sorun.'' *7

    Hatta bu durum temizlik açısından da tehlikeli olduğu için, isveç'te ayakta işemeye yasak getirilmesi gündemde. *8

    5. Peygamber sav, bir hadisinde şöyle der ;Abdest alırken, gözlerinize abdest suyundan içiriniz. Buhari

    Bilim ise şöyle der ;.Körlüğe sebep olan trahom (göz enfeksiyonu), ülkemizde görülmese de dünyada yılda yaklaşık 9 milyon insanda ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz yıllarda Dünya Sağlık Örgütü ;Günde en az bir defa insanlara yüzlerini yıkamayı öğretsek, 9 milyon trahom hastası olmayacak diye bir rapor tuttu. *9

    6. Bir diğer sünnet de yemeğe tuzla başlamaktır. Ya Ali! Yemeğe tuzla başla. Şir'atü'l islam.Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek yetmiş hastalığa şifadır. Riyadu'n Nasıhin

    Yemeğe tuzla başlamak, sindirim sistemini uyarır. Uyarılan sistem, yenilen şeyleri çok daha kolay hazmeder. Yani yerken tıkanma, nefes almakta zorluk gibi şeyleri engeller. Gıdaların yeterince hazmedilmemesi çeşitli hastalıklar ve mide rahatsızlıkları oluşturabilir.
    Ayrıca vücuttaki elektrolit dengesini korur ve tansiyonu sürekli dengede tutar. *10
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      sağlam hurafeler knk bilimle ilgisi yok. kanıtsız uydurmalar.
      ···
  5. 80.
    0
    7. Resulullah sav şöyle buyurdu ;
    Sıcak yemek yemekten sakının! Suyuti Sıcak yemekten de ne diye sakınalım şimdi? demiş
    olabilirsiniz. Ama ben de size alemlere rahmet peygamberi
    böyle dediyse, bir hikmeti mutlaka vardır
    derim. Sonra da şöyle devam ederim ; Yemekleri çok sıcak yemek, mide kanseri riskini 3.3 oranında artırıyor. *11

    Bu konuya devam olarak başka bir hadis de şöyle ; Sıcak yemeğin üflenerek yenmesi uygun değildir. Zeynu'l.Iraki Resulullah sav yiyeceği ve içeceği üflemez; kabın içine de.solumazdı. ibni Mace
    Yemeğe üflediğimizde, aldığımız ve vücudumuzda yaktığımız oksijeni, karbondioksit ve karbonmonoksit
    olarak yiyeceğe bırakıyoruz. Yani aslında yemeği kirletiyoruz, ve kendimizi zehirliyoruz. *12
    Bu sünnet aslında üç şeyi birden içinde barındırıyor.
    Birincisi ; Sıcak yemek üflenir, Resul sav de üflemeyin.dediğine göre, sıcak yemeğin kendiliğinden soğumasını bekleyin demiştir.
    ikincisi ; Sıcak yemeği direkt olarak üfleyip ağza zütürmek, kişinin sabırsızlığına işarettir. insan yemek gibi vücudunun ve nefsinin ihtiyacı olan bir şeyde sabır göstermez, fakat Resulullah sav üflemeden kendiliğinden soğumasını bekleyin yani sabredin, sabırlı olun demiştir. Üçüncüsü ; Zaten biraz önce bahsettiğimiz sağlık meselesidir. Hem sağlık, hem de adap meselesi. Zira Kur'an'da açık şekilde temiz yiyeceklerden yiyin der, üfleyerek verdiğimiz karbon bazlı gazlar hem yemeği kirletir, hem de sağlımıza zarar verir.

    8. Birçoğunuzun daha önce duymamış olması muhtemel bir
    hadise geçelim ;

    Sizden birinin yiyecek veya içeceğine sinek düştüğü zaman, onu iyice içine batırsın. Sonra çıkarıp atsın. Çünkü sineğin kanadının birinde zehir, diğerinde ise şifa vardır. Halbuki o, zehir taşıyan kanadını önce batırarak kendisini korumak ister, şifalı kanadını sonraya bırakır. işte bu sebeple tamdıbını batırınız. Buhari, Ebu Davud, ibni Mace

    ilk duyduğunuzda ıyk lan o ne öle demiş olabilirsiniz. Fakat bildiğiniz gibi yemeğe sinek düşmesi çok olağan bir şey. Ben de birkaç kez şahit oldum. Tabi bu hadiste sinek
    düşerse o yemeği mutlaka yiyin
    demek istemiyor. Resulullah sav zamanında kıtlık olduğu için, her kap yemek çok önemliydi haliyle. Bugün bile bir kap yemeğin içine
    değil sinek, böcek-örümcek hatta fare bile girse, o yemeği hiç çekinmeden yiyecek olan aç insan var dünyada.

    işte eğer böyle bir durumda yemeğe sinek düşerse, o.yemeğe zehirli kanadındaki zehri bırakır. Siz diğer kanadını da sokun ki, panzehiri de bıraksın ve yemeği yemenizde bir sakınca olmasın. manasındadır bu hadis.

    Bilimsel açıklamasına gelirsek şayet,.bu hadisin doğruluğu bizzat ingiltere ve Amerika'da kanıtlanmıştır. Harvard Üniversitesi bu konudaki araştırmasında aynı sonuca varmıştır. *13

    9. Üzerinde durulması gereken bir diğer sünnet kesinlikle namazdır. Kur'an namaz kılın, namazı dosdoğru kılın der. Fakat namazın nasıl kılınacağı konusunda tek bir ayet olmadığı için, bizler bunu hadislerden yani Peygamber
    sav'in sünnetinden öğreniyoruz. Çünkü aksi halde namaz kılamayız. Herkes kendi kafasına göre namaz tarifi yapamaz. Harici kafalı insanlar namaz aslında duadır,
    istediğin şekilde yaparsın, aklından geçirsen de olur, elini kaldırsan da..
    derler. Biz de onlara Peygamber sav'in Namazı ben nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın sözünü
    hatırlatır ve Peygamberin bu sünnetinin mucizelerinden
    bahsederim..

    Namazdaki hareketlerin her biri mucizevidir. Zira bu hareketler esnasında vücudumuzdaki neredeyse her şey bir değişime uğrar. Öncelikle namazdaki tüm hareketler kalbin daha iyi çalışmasını ve kanın tüm vücuda ulaşmasını sağlar. Eğildiğimizde sırt ve karın kaslarımız hareketlenir.

    Secde ise en güzelidir. Yer çekiminden dolayı, vücudumuzdaki kanın en zor ulaştığı yer başımızdır. Secdeye vardığımızda ise vücuttan
    taze kan beynimize doğru akar. Bu ise hem yüz güzelliği sağlar, hem erken bunamayı önler, hem de hafızayı kuvvetlendirir ve beyni aktifleştirir. Namaz kılanların
    yüzünün bu kadar güzel olmasının sebebi hem abdest suyunun günde 5 kez yüze değmesi, hem de defalarca secde etmesindendir. *14

    10. Peygamber sav'in üzerinde önemle durduğu bir mesele de
    misvaktır. Eğer müminlere zorluk vermeyecek olsaydım, her namazdan önce dişlerini misvaklamalarını emrederdim.
    Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, ibni Mace, Hanbel Misvak kullanın. Çünkü misvak hem ağzı temizler, hem de Rabbin rızasını kazandırır. ibni Mace.
    ''Sizin ağızlarınız Kur'an yollarıdır. Onları misvakla temizleyiniz.
    Hz. Peygamber sav, sabah kalkar kalkmaz ilk iş dişlerini misvaklardı.Ebu Davud, Hanbel

    Ağız kokusunu giderir.
    Diş çürümelerini önler.
    Diş etlerini güçlendirir.
    Diş kanamalarını önler.
    Balgamı önler.
    Ağız kuruluğunu önleyerek akıcı konuşmayı
    sağlar.
    Sesi güzelleştirir.
    Ağızdaki mikropları öldürür.
    Bakteri oluşumunu engeller.
    Gözlere faydası vardır.

    Gibi bir sürü fayda daha..
    Hatta bu konuda Peygamber sav der ki ;
    Cebrail bana misvakı o kadar emretti ki, bu konuda bir
    vahiy geleceğini ve farz kılınacağını zannettim.'' *15

    Gördüğümüz üzere Allah'ın Resulü sav'in yaptığı hiçbir amel beyhude değil. Bizler bugün sahip olduğumuz bilim ve teknolojiyle, 1400 yıl önce yapılmış amelleri tenkit edemiyoruz. Bilakis, bu amellerin ne derece doğru ve yararlı olduklarını anlıyoruz.
    işte Allah-u Teala'nın Kur'an'da emrettiği Peygamberi örnek alın, O ne yaparsa onu yapın, neyi yapmazsa ondan sakının, emrine riayet edin hükümlerinin hala ne derece yerinde ve geçerli olduğunu anlıyoruz. Kur'an'ın emirleri
    kıyamete kadar geçerliydi ya hani, işte tam da bu yüzden geçerli. Eğer bizlere çok açık bir şekilde ''O'na uyun!denilmişse, bizim görevimiz uymaktır.
    Hadis ve sünnetlerin değiştirildiğine inanan arkadaşlara buradan selam yolluyor ve soruyorum ;
    Bu nasıl bir değişiklik ki hala mucizeler var içinde?Yoksa değiştiren adamların doğaüstü güçleri falan mı vardı acaba... ?

    Eğer Allah Teala bizlere
    Peygambere uyun!'' demişse,
    elbette ona uymamız için gereken şartları bizlere sağlayacaktır. Aksi takdirde bu ayetten bizleri muaf tutması gerekirdi, yüce adaleti gereği. Fakat Kur'an'ın yanında, Peygamber sav'in hadisleri de
    bugüne kadar değişmeden, korunarak gelmeyi başarmıştır
    gördüğünüz gibi. Çünkü ''Allah'ın da bir planı vardır, çünküAllah dinini tamamlamıştır., çünküKafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.''

    Müslümanlar bunları gözlerini kapatarak reddetmek yerine
    biraz araştırsa, görecekler ki Kur'an'ı en güzel anlatan, en
    güzel açıklayan ve en güzel yaşatan şey, Peygamber sav'in sünnetidir. Kur'an'da da Biz seni bu kitabı açıklayıcı olarak gönderdik ve ''Sana Kur'an ve hikmet (sünnet) verdik'' dediği gibi

    Kur'an'ı anlamak ve sünnete uygun yaşamak dileğiyle..

    Bakınız:
    1*2* " - Anatomi odar. V. I. Cilt 1 Hareket sinir sistemleri ve
    duyu organları
    - Dr. Samuel L. Tureç . Ortapedi Cilt 1 s.4
    - insan Anatomisi Atlası Sbotta/Becher Cilt 1 Kemikler,
    Bağlar, Eklemler.
    uzun olduğu için 3 entr şeklinde oldu
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      ahahahahahaha çorbaya sinek düşerse çorbayı sinekli içecez yani :D ulan ben de zütümden uydurup hadis kitabı yazsaydım aq... inanan gerizekalı çokmuş.
      Amerika'da kanıtlanmıştır. Harvard Üniversitesi bu konudaki araştırmasında aynı sonuca varmıştır. *13
      hangi araştırmaysa getir koy o zaman samiri. yalanını doğruymuş gibi göstermek için amerikan üniversitelerine iftira atma :D gerçi sen sünnisin iftira atarken bile cihad ettiğini falan sanıyorsundur ya da zina ederken :D
      okuyun la alttaki hadisi sünnilerin ne kadar mal olduğunu görün :D

      8. Birçoğunuzun daha önce duymamış olması muhtemel bir
      hadise geçelim ;

      Sizden birinin yiyecek veya içeceğine sinek düştüğü zaman, onu iyice içine batırsın. Sonra çıkarıp atsın. Çünkü sineğin kanadının birinde zehir, diğerinde ise şifa vardır. Halbuki o, zehir taşıyan kanadını önce batırarak kendisini korumak ister, şifalı kanadını sonraya bırakır. işte bu sebeple tamdıbını batırınız. Buhari, Ebu Davud, ibni Mace

      ilk duyduğunuzda ıyk lan o ne öle demiş olabilirsiniz. Fakat bildiğiniz gibi yemeğe sinek düşmesi çok olağan bir şey. Ben de birkaç kez şahit oldum. Tabi bu hadiste sinek
      düşerse o yemeği mutlaka yiyin
      demek istemiyor. Resulullah sav zamanında kıtlık olduğu için, her kap yemek çok önemliydi haliyle. Bugün bile bir kap yemeğin içine
      değil sinek, böcek-örümcek hatta fare bile girse, o yemeği hiç çekinmeden yiyecek olan aç insan var dünyada.

      işte eğer böyle bir durumda yemeğe sinek düşerse, o.yemeğe zehirli kanadındaki zehri bırakır. Siz diğer kanadını da sokun ki, panzehiri de bıraksın ve yemeği yemenizde bir sakınca olmasın. manasındadır bu hadis.

      Bilimsel açıklamasına gelirsek şayet,.bu hadisin doğruluğu bizzat ingiltere ve Amerika'da kanıtlanmıştır. Harvard Üniversitesi bu konudaki araştırmasında aynı sonuca varmıştır. *13
      ···