8 yıl bir kızın peşinden koştum anlatıyorum

`trenden iner inmez davut beni 2.peronda karşıladı,

sarıldım kardeşime.

davut ya dedim..

aslı dedim,

sende mi bilmezsin aslının yerini?

ha?

sende mi davut?

kondüktöre bilet parasını verdik.

teşekkür ettik.

davut arkadaş biraz rahatsız dayı dedi,

o an,

kondüktöre döndüm,

bir daha sordum,

aslı trendeydi dedim,

sana yemin ederim,

davut kardeş dedi sarıldı.

davut sana yemin billah olsun.

trendeydi o,

benimleydi.

eve gitmek istemiyordum,

davutgile gittik,

biraz sohbet edip yemek yedikten sonra,

dışarı çıktık, varoşlarda otururdu davut,

varoş mahallelerinde,

hergün tonlarca biber gazı sıkılan mahallelere yakın yerlerde otururdu.

göç almış mahallelere yakın yerlerde.

otogara yakındı.

çingeneleri gördüm,

çadır kurmuşlardı,

arabaları vardı,

otogarın diplerinde,

onlarca çingene arabası gördüm,

aslı burada davut dedim,

kardeş yapma gözünü seveyim dedi.

yapma...

burada kardeş dedim,

bak vallaha burada.

ne işi var burada dedi,

aslı ankara'da tedavi oluyor,

gel bir gidelim dedim,

yüzlerce insan,

şehrin neredeyse göbeğindeydi,

toplanmış yemek yiyorlardı,

yaşlı bir adam ne var der gibi baktı,

amca dedim aslı burada mı?

aslı kim evladım dedi o güzel çingene ağzıyla,

anlattım, saçı çıkacak diye bitirdim cümlemi.

güldü,

bir çay getirin dedi yine o güzel çingene ağzıyla,

hemen çaylar koyuldu,

çaydanlık pascal nouma kadar siyahtı,

hayatımın en güzel çayını içtim,

o anlat dedi ben anlattım,

güldüler,

bu bizim deli hüsoya benzer ha dedi bir adam,

deli hüso ya,

deli hüso kim?

deli hüsoyu bilmez misin?

bilmem ya?

oo deli hüsoyu adana'da herkes tanır ya,

o da sevdalandı böyle bir adanalı kıza,

kız kürdan gibi bir kızdı,

kürdan gibi dedi oradan biri,

kürdan kürdan,

görsen,

ah bir görsen,

kürdan.

ee?

sevdi hüso.

çok sevdi.

taşköprüde abisinin çay ocağı vardı.

hergün oraya takılırdı kızı belki görürüm diye.

kız abisine yemek getirirdi bazen ya,

ee?

eesi bizim aşık hüsoyu deli hüsoyu vurdular mı?

vururlar ya,

kimse dinlemez aşkı,

dinlemezler,

gülmezler, eğlenmezler, aşkı ayıpsarlar,

ayıpsarlar mı?

ayıpsarlar ya,

vallaha billaha ayıpsarlar mı?

hüsoyu vurdular, gittik yıkadık, yumduk, kimsesisi yoktu hüsonun,

kürdan gibi sevdiği kız vardı,

kürdan gibi kürdan...

beni de vururlar mı?

ha?

davut?

seni kim neden vursun dedi, çingeneler kahkahayı koyverdiler,

hahahahhahaa,

hahahahaha,

siz çingene misiniz diye sordum, bildiğim bir soruydu,

çingeneyiz ya,

ama bizde insanız,

est... cümlemi tamamlamadan,

bak sen geldin,

çayımızı içtin,

içtin ya,

bakın yanlış anlamayın dedim, elbette insansınız,

hüsoyu çok pis vurdular.

deli hüsoyu.

gitti kürdan gibi bir kızı seven hüsoyu.

vurdular.

kimsesi yoktu hüsonun,

sonra bu hüsonun sevdiği kız,

bu kız varya bu kız,

kendini astı minicik bir odada.

meğer o da severmiş bizim çirkin hüsoyu.

severmiş ya.

davuta baktım.

çay çok güzeldi.

çingeneler şen kahkahalar eşliğinde

hüsoyu vurdular ya diyorlardı.

vurdular ya.

vururlar.

vururlar ya.`

özeti: davut beni aldı perondan, takıntılarımın gereğini yaparak çingenelerin başına bela olmaya gittim, çingenelerin söylediğine göre deli hüso diye bi adam bir kızı seviyormuş sonra vurmuşlar, meğer kız da hüsoyu seviyormuş, o da astı kendini

3 satır. amk böyle lirik yazmaya çalışınca muhabbet iyice gibtenleşiyo