1. 1.
    +13 -2
    olum zütünüzü giberim ha bu adamın başlıgını nasıl açmassınız hakettende yaraklarımsınız.

    babadır bu adam baba adamın dünyasını giber siirleriyle

    3.

    4. seni, anlatabilmek seni.
    iyi çocuklara, kahramanlara.
    seni anlatabilmek seni,
    namussuza, halden bilmeze,
    kahpe yalana.

    ard- arda kaç zemheri,
    kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
    bir ben uyumadım,
    kaç leylim bahar,
    hasretinden prangalar eskittim.
    saçlarına kan gülleri takayım,
    bir o yana
    bir bu yana...

    seni bağırabilsem seni,
    dipsiz kuyulara,
    akan yıldıza,
    bir kibrit çöpüne varana,
    okyanusun en ıssız dalgasına
    düşmüş bir kibrit çöpüne.

    yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    yitirmiş öpücükleri,
    payı yok, apansız inen akşamlardan,
    bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
    seni anlatabilsem seni...
    yokluğun, cehennemin öbür adıdır
    üşüyorum, kapama gözlerini
    ···
  2. 2.
    +4
    oy havar...
    sevmişem ben seni.
    ···
  3. 3.
    +4
    ahmed arif olmasaydı, funda arar kaltağı şarkılarının sözlerini nereden çalacaktı?
    ···
  4. 4.
    +3
    gibmişim nazım'ı filan bu adamdan daha baba adam var mı lan?
    ···
  5. 5.
    +3
    bugün doğum günüdür. iyi ki doğmuşsun üstad.

    ‎"... "Umutsuzluğa düşmek" ise bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile. Yalnız yasak değil ayıptır da. Çünkü devrimcinin kendisi, insanlığı yarını ve umududur. Bir kural, bir ilkedir bu. Namussuzluğun, alçaklığın egemen olmadığı, soylu, güzel ve onurlu bir dünya, bu temel ilke üzerinde kurulur. Bu bayrak, yüreğime delikanlıyken çekildi... " Ahmed ARiF
    -Kendisiyle yapılan bir söyleşiden-
    ···
  6. 6.
    +3
    kimse yazmamış ben yazayım; bigün soruyorar Ahmed arif'e tek kitapla şair olunur mu diye, tek kitapla peygamber olunuyor da şair neden olnumasın diye cevaplıyor üstad.

    o tek kitabı türkçedeki en iyi şiirlerin bulunduğu belki de 10 kitaptan biridir benim için.
    ···
  7. 7.
    +3
    dogdun 3 gün ac bıraktık hasta düşmeyesin diye töremiz böyle diye şimdi saldır memeye
    ···
  8. 8.
    +3
    Haberin var mı taş duvar?
    Demir kapı, kör pencere,
    Yastığım, ranzam, zincirim,
    Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
    Zulamdaki mahzun resim.
    Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
    Karanfil kokuyor cigaram
    Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..
    ···
  9. 9.
    +3
    Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
    Ve zehir - zıkkım
    Gene bir cehennem var yastığımda,
    Gel artık...
    ···
  10. 10.
    +3
    maviye maviye maviye çalar gözlerin...
    ···
  11. 11.
    +2
    maviye
    maviye çalar gözlerin.
    yangın mavisine
    rüzgarda asi
    körsem,
    senden gayrısına yoksam,
    bozuksam,
    can benim, düş benim,
    ellere nesi?
    hadi gel,
    ay karanlık

    itten aç,
    yılandan çıplak.
    vurgun ve bela
    gelip durmuşsam kapına
    var mı ki doymazlığım?
    ille de ille
    sevmelerim.
    sevmelerim gibisi?
    oturmuş yazıcılar
    fermanım yazar
    ne olur gel,
    ay karanlık

    dört yanım puşt zulası,
    dost yüzlü,
    dost gülücüklü
    cigaramdan yanar.
    alnım öperler,
    suskun, hayın, çıyansı.
    dört yanım puşt zulası,
    dönerim dönerim çıkmaz.
    en leylim gecede ölesim tutmuş,
    etme gel,
    ay karanlık
    ···
  12. 12.
    +2
    hasretinden prangalar eskittim
    ···
  13. 13.
    +2
    Dağlarının, dağlarının ardı,
    Nazlıdır.
    Uçurum kıyısında incecik bir yol
    Gider dolana - dolana,
    Bir hastan vardır, umutsuz,
    Belki Ayşe, belki Elif
    Endamı kuytuda başak,
    Memesinin, memesinin altında,
    Bir sancı,
    Bir hayın bıçak...

    Ölüm bu,
    Fıkara ölümü
    Geldim, geliyorum demez.
    Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
    Ya da seher, mahmurlukta,
    Bakarsın, olmuş olacak.
    Bir hastan vardı umutsuz,
    Hasreti uykularda,
    Hasreti soğuk sularda.
    Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
    iki mavi, kocaman korku çiçeği,
    Açar, derin kuyularda...

    Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur.
    Hiç akıl edip de düşünen var mı?
    Gün kimin hesabına tutar akşamı,
    Rahmetinden kim demlenir bulutun,
    Hayırlı evlat makina
    Nasıl canavar kesilir.
    Kurdun, karıncanın rızkını veren
    Toprak nasıl ayartılır,
    Yüz vermez topal öküze,
    Ve almaz koynuna kara sabanı.

    Sepetçioğlu'm kömür işçisidir,
    Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif
    Mal, haraç - mezattır,
    Can, pazar - pazar.
    Kırmızı, ak ve esmer,
    Yumuşak ve sert buğdaları
    Yaratan ellerin sahibidir bu,
    Kör boğaz, nafaka uğruna,
    Haldan düşmüş, tebdil gezer...

    Dağlarının, dağlarının ardı
    Nasıl anlatsam...
    Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
    Çırılçıplak,
    Vay kurban...
    "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda."
    Yiğitlik, sen cehennem olsan bile
    Fedayı kabul etmektir,
    Cennet yapabilmek için seni,
    Yoksul ve namuslu halka.
    Bu'dur ol hikayet,
    Ol kara sevda.

    Seni sevmek,
    Felsefedir kusursuz.
    imandır, korkunç sabırlı.
    ip'in, kurşun'un rağmına,
    Yürür pervasız ve güzel.
    Sıradağları devirir,
    Akan suları çevirir,
    Alır yetimin hakkını,
    Buyurur, kitabınca...

    Gün ola, devran döne, umut yetişe,
    Dağlarının, dağlarının ardında,
    Değil öyle yoksulluklar, hasretler,
    Bir tek başak tanesi bile dargın kalmayacaktır,
    Bir tek zeytin dalı bile yalnız...
    Sıkıysa yağmasın yağmur,
    Sıkıysa uyanmasın dağ.
    Bu yürek, ne güne vurur...
    Kaçar damarlarından karanlık,
    Kaçar, bir daha dönemez,
    Sunar koynunda yatandan,
    Hem de mutlulukla sunar
    Beynimizin ışığında yeraltı.

    Her mevsim daha genç, daha verimli,
    Sunar, pırıl - pırıl, sebil,
    Ömrünün en güzel aşk hasadını,
    Elimizin hünerinde yeryüzü.
    Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar,
    Bir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe
    Şafakla doğan işgücü.
    Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür,
    Ol kitapta böyle yazılıdır,
    Ol sevda, böyledir çünkü...
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +2
    Sus, kimseler duymasın,
    Duymasın, ölürüm ha.
    Aymışam yarı gece,
    Seni bulmuşam sonra.
    Seni, kaburgamın altın parçası.
    Seni, dişlerinde elma kokusu.

    Ruhum...
    Mısra çekiyorum, haberin olsun.
    Çarşılarin en küçük meyhanesi bu,
    Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
    Derimizin altında o olüm namussuzu...
    Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor.
    ilktir dost elinin hançersizliği...
    Ağlıyor yeşil.
    ···
  15. 15.
    +2
    Ulan ne büyük şair be

    http://c12.incisozluk.com.../11500/1/798531_oa31f.png
    ···
  16. 16.
    +2
    yokluğun cehennemin öbür adıdır, üşüyorum kapama gözlerini...
    ···
  17. 17.
    +2
    Körsem,
    Senden gayrısına yoksam,
    Bozuksam;
    Can benim, düş benim,
    Ellere nesi?
    Hadi gel,
    Ay karanlık...
    ···
  18. 18.
    +2
    bir umudum sen de anliyor musun?
    ···
  19. 19.
    +2
    "... Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
    Gözlerinden,
    Gözlerinden öperim,
    Bir umudum sende,
    Anlıyor musun ?"
    diyen muazzam şair. sevdiğim her kadını gözlerinden öptüm senden sonra usta
    ···
  20. 20.
    +2
    dudaklarıma mühürlü hep iki mısra. bazen karanfil sokakta bir bankta bazen ulusta bir sahafçıda. hep iki kollu iki ayaklı yalnızlara bağırmak istediğim ama susmaya mecbur kaldığım iki mısra.

    kar altındadır varoşlar
    hasretim nazlıdır Ankara.
    ···