Ama oradaki malzemelerden yararlanmamız lazımdı aynı zamanda.
Çok fazla kara karışıklığı vardı ama en sonunda oradan başlamaya karar verdik.
Oradan verim alsakta almasakta sincana gidecektik zaten sadece ilk sırayı Optimuma vermeyi uygun gördük.
Sonra sincana geçecektik fakat orada toplayıcılar ve yürüyenlerin olma ihtimali Optimumdan daha fazlaydı.
Önce emirler tren istasyonundan karşıya yürüyerek geçme düşüncem vardı bunu doğanla paylaştığım zaman ortadaki hızlı tren bakım istasyonunun tehlike yaratabileceğini söyledi.
Adam haklıydı o bölgeye hiç girmemiştik. Karşımızda neler olacağını hiç bilmiyorduk.

Sabahın ilk ışıklarıyla hazırlanmaya başladık ikimizde ben daha ziyade susturucu takılmış dürbünlü tüfeğimi kullanırım diye düşünüyordum yanımdaki tabancamın susturucusunu takmıştım. Yanımada bolca mühimmat almıştım.
Doğan her zamanki gibi Mp5 makinalı tüfeğini almıştı. Susturucusunu taktı ve tabancasının da susturucusunu taktı. Bolca mermi ve ayrıca birkaç kalıp c4 atmıştı çantasına.
Araca atlayıp Optimum’a doğru yola çıktık sincan yolundan köprü üstüne çıktık zaten 5 dakika sürüyordu yol.
Yolun üzerinde zombilerden vardı doğan özellikle çarpmamak için çaba sarfediyordu garip bir şekilde eğer bir tedavi çıkarsa iyileşeceklerini düşünüyordu.

Fakat dünya o tedaviyi yapma çalışmalarını bırakalı çok uzun süre olmuştu.
Normalde Optimum’a hafta sonları sinema izlemeye veya lahmacun yada kumpir yemeye giderdik.
Şimdi onlar bizi yemesinler diye dikkatli bir şekilde yol alıyorduk.
Optimum kapısının önünde durduk. Yerde ölü insanlar vardı ve çok kötü kokuyorlardı.
Bazılarının vücutlarının yarısı yenmiş bazılarının sadece iç organlarını yemiş gerisini bırakmışlardı.
Gene kapının iki tarafında bekledik ve içerden gelen sesleri dinledik.
Sesler bizi gene yanıltmadı….
Anlamsız sesler…..
Çok fazla hemde….
içerisi onlarla dolu olmalıydı…

Alt katta hiçbir şey bulamadı.
Tekrar yanıma geldi ve bu sefer en üst kattaki Mediamarkt olan yere gitmek için harekete geçtik.
ikinci katın olduğu yer daha kalabalıktı ve merdivenlerin olduğu yeri tamamen kapatmışlardı.
Doğan sırt çantasından bir tüp çıkardı. “O ne doğan” dedim.
“Uzun süredir çantamda duruyodu demek bu iş içinmiş” dedi. çantasından çıkardığı şey 300ml insan kanıymış. Tüpü bütün gücüyle ileri doğru attığı zaman yürüyenler hızlı ama gevşek harektlerle kan tüpünün patladığı yere doğru hareketlendiler. Merdiven tamamen boşalmıştı.
Bir kat daha yukarı çıktık Mediamarkt oradaydı ama tabi baya bi yağmalanmış haldeydi. içeri dikkatle girdik hemen elektronik cihazların olduğu yere girdik ve işimize neler yarar diye bakınmaya başladık.
Doğan hemen çantasını doldurmaya başlamıştı. çok fazla yağmalanmıştı etraf bende istemsiz bir şekilde Pc oyunlarının olduğu yere ilerledim önceden buraya her geldiğimizde oyunlara bakar ve alamadığım oyunlara bakarak iç geçirirdim. Oyun reyonuna geldiğim zaman onu gördüm…

Yerdeydi…..
Titriyordu….
Canı çok acıyor gibiydi sanırım henüz 1 yaşındaydı bitkin düşmüş bir ALMAN KURDU. Yanına yaklaştığım zaman önce hafiften hırladı ama o kadar yorgundu ki ısırmaya çalışsa o yorgunlukla ölecek gibiydi. Çantamdaki plastik şişeden su çıkardım ve avcuma döktüm çok susamıştı. Suya saldırdı adeta. Benden zarar gelmeyeceğini anlamış olacakki elimi yaladı ama gözlerinden çektiği acı belli oluyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Sağ arka bacağını bana gösterircesine kafasını o yöne zütürdü en nihayetinde bir bebekti o.
Bak dermiş gibiydi bakışları
BAK BURASI ÇOK ACIYOR…….
Çok derin olmayan bir kesiği vardı ama uzun süredir burada olacakki yara morarmaya başlamıştı. kangrene çevirebilirdi yani.
Kucağıma aldığım gibi ayağa kalktım doğanın yanına geldim. Doğan bunu nerden buldun dedi.
Orada köşede dedim ölmek üzere yardım etmezsek ölür.

Onu yanımıza alamayız dedi doğan. Hasta olup olmadığını bile bilmiyoruz.
Bir keresinde Etimesgut havalimanında yürüyenlerin bir köpeği ısırıp hastalandırdıklarını görmüştüm köpek 10 dakika geçmeden onlardan birine dönmüştü.
Bu köpek ısırılmamıştı sanırım kaçarken tel yada keskin bir yere takılıp derinde kesilmişti bacağı.
Köpek hasta değil dedim doğana ve bacağını gösterdim. Alamayız dedi tekrar doğan.
Yürüyenler bir gün iyileşecek değil mi doğan dedim evet diyerek cevapladı.
Bunun iyileşmesi daha büyük bir olasılık dedim bende.
Sustu “tamam” dedi “bütün sorumluluk sana ait elimi sürmem.”
Şimdi sorun köpeği dışarı nasıl çıkarıcaktık.
Kanaması vardı ve kan kokusuna geldiklerine göre bu zombiler baya bi açtı.
Köpeği kucağıma aldım canı yanmış olacak ki ağlamaya başladı

Susması için elimle ağzını kapattım ve yürümeye başladım.
Yanımda doğan vardı ve çok temkinli davranıyordu.
Fakat korkutuğumuz gibi olmadı ve kapıdan direk çıkarak eve doğru yol aldık
10 dakika sonra evdeydik.
Kitaplardan yardım alarak köpeğin yarasını diktim. Doğan ilk başta yardım etmem dediysede sonradan o da yanımda kaldı.
Köpeğin suyuna antibiyotik attım ve uyudu.
Sanırım artık bir köpeğimiz var…..

sanırım bu sayfa burada sonlanıyor.
arkasında kan izleri falan var bide köpeğin sanırım bi resmini buldum ama sararmış baya temizleyebilirsem buraya koyarım.
öteki sayfaları temizlemem gerekicek temizlediğim zaman yazmaya devam edeceğim

yazıların çoğunu toparlayabildim ve resmide temizlemeyi başardım.
gerçekten çok güzel bir köpekmiş bu



günlüğü temize çekmeye başladığımdan beri acaba onlara ne oldu diye düşünmeden edemiyorum...

02 TEMMUZ 2016….
CUMARTESi…
ETiMESGUT…..

Doğan dün geldiğimizden beri aşağıdaki kendi atölyesinden çıkmadı bende köpek ile ilgilendim.
ilk günden ayağa kalktı hayvan hazırladığım bir şeylerden yemeye başladı ama tabi ki çok hareketli değil henüz.
Köpek uyuduktan sonra doğanın yanına indim aşağıya aldığı malzemelerden bir şeyler yapmaya çalışıyordu.
Farklı devreleri birleştirmiş falan uğraşıyo.
Durum nedir dedim. işimiz çok uzun aldığımız malzemelerin devreleri pek bir işe yaramıyor on tane makinanın 2 tanesini ancak kullanabiliyorum gerisi zaten çöp onlarıda aldım raflara kaldırdım başka işlere yararlar belki diye dedi.

Ne lazım mesela neyimiz ekgib dedim bende anlamıyorum ama en azından yardımcı olmak amacım var.
Transistorlar dedi. transistorlara ihtiyacım var hem de çok fazla olmalı.
Sincana gittiğimiz zaman bakacağımız yerler arasında varmı dedim bende çünkü zamanında çok büyük olmayan ama ihtiyacınızı karşılayabilecek yerler vardı burada.
Belki dedi doğan bulabilirsek ne mutlu yoksa daha çok yer aramamız gerekebilir.
Köpek nasıl diye sordu. iyi dedim uyudu hayvan.
Hayvan mı dedi.
Evet dedim
ismi yok mu dedi hayvan olarak mı gezecek etrafta.

Adam haklıydı dağılabilirdik (zamanında inci sözlük diye bir yer vardı oradan aklımda kaldı heralde)
Köpeğe bir isim takmamız gerekiyordu.
Onu sen buldun dedi doğan onun için adını sen koy ben karışmam dedi.
Düşünmeye başladım ama aklıma da bir isim gelmedi açıkçası.
Yukarı evime çıktım köpeğin yanına oturdum.
Düşünmeye başladım.
Etrafta insan olarak güvenerek gördüğüm tek kişi doğandı. Başka insanlarda vardı ama biz onlara güvenemiyorduk.
Bu kadar zamandan sonra ilk defa bir canlının bu kadar yanındaydım yani.
Hayvan sevgisi bana babamdan kalan bir şeydi.
Hayvanları çok severdi…
Özellikle ATLARI…
Çok asil olduklarını söylerdi.
Sonra köpekler…
Bakımsız köpeğe iT bakımlı olana KÖPEK denir derdi hep.
Bir atı olsaymış adını GÖLGE koyarmış.
GÖLGE…..
Tamam işte…..köpeğin adını buldum….
GÖLGE…
Sessiz olarak gölge dedim köpek uyanmasın diye ama Gölge der demez hayvanın dik kulakları hareket etti ve kafasını kaldırıp bana baktı..
Adını sevmişti…

Bu sefer biraz daha sesli olarak gölge dediğimde kuyruğunu salladı ve iki kere havladı.
Doğan 1 saat sonra yanıma geldi. Hazırlanalımda çıkalım hadi Sincan’da bakılacak yerler olabilir dedi.
Tamam dedim bende ama gölge burada kalmalı.
Gölge kim dedi doğan.
Köpek havlayınca anladı.
Hayvanın yanına çömeldi ve kafasını okşarken demek adın gölge dedi.
Köpek havlamaya başladı.
Tamam dedi bu kadar hayvan severlik yeter çıkmamız lazım ve ekledi.
“Sincan büyük bir yerleşim yeri dürbünlü tüfeğini al ve birde yanına M4A1 al susturucularını tak hepsinin Toplayıcılar olabilir.”
Aynen dediği gibi yaptım tüfeğimin yanında birde M4A1 aldım yeteri kadar mühimmat ve ne olur ne olmaz diye 4 tane el bombası….

Doğanda yanına M16A4 tüfeği bir tane Mp5 birde tabanca ve hepsi gene susturucu takılı.
Gölgenin yanına geldim ve biz gelene kadar apartman sana emanet kendini iyi hissettiğin zaman git arada odaları gez ve sakın ortalığı batırma tamammı dedim.
Ne de olsa safkan bir alman kurdu idi ve konuştuklarımı anlaması gerekiyordu.
Anlamış gibi yaparak havladı. Kafasını okşadım ve çıktım.
Araca bindik ve AHi ELVAN CADDESiNDEN iSTASYON CADDESi’nin sincan yönüne döndük ve ilerlemeye başladık.
Yol bir süre sonra ATATÜRK CADDESi adını almıştı ve sincana kadar o isimle devam edecekti.
SiNCAN iSTASYON PARKI’nın yanına aracı park ettik ve araçtan indik.
Doğan elindeki listeye göre alınabilecek malzemelerin, bankalardaki bilgisayarlarda olabileceğini söylemişti.

Olduğumuz bölgedeki en büyük banka şubesi hemen VATAN CADDESi üzerindeki ZiRAAT BANKASI ŞUBESiYDi ama bi sorun vardı kapılar olduğu gibi kilitli olabilirdi. Hastalık baş gösterdiğinden beri bankaların yağmalanması sonucunda bankalar kilitlenmiş halde bırakılmıştı.
Araçtan indikten sonra sokaklarda ve caddelerde çok fazla yürüyen görmemiştik tek tük ama ortama eşit dağılmış yürüyenlerdi bunlar.
Bankanın hemen yanındaki bir dükkâna girip ortamdaki sesleri dinledik bir süre Toplayıcılar burada olabilirdi. Geldiğimizi duyup sesin geldiği yere doğru ilerliyor olabilirlerdi.
10 dakika kadar bekledik ama gelen giden olmadığı için yerimizden çıktık ve banka binasına ilerledik.
Tahminlerimiz bizi yanıltmıştı…
Bankanın kapısı olduğu gibi açıktı…
Kapıyı patlatmışlar dedi doğan kirişlerdeki yanık ve patlama izlerini göstererek.
içeri önce doğan girdi.
içerde takım elbiseli ve düzgün giyinimli 2 kişi vardı.

Vücutlarında hiçbir deforme izi yoktu sadece yüzleri bembeyazdı o kadar.
Göğüslerindeki kartta isimleri yazıyordu. ikisi de müşteri temsilcisiydi.
Yada zamanında öylelermiş….
Şimdi yürüyenlere katılmışlar….
Onlara zarar vermeyi hiç istemedim çünkü üstlerindeki takım elbisenin düğmeleri bile yerindeydi.
Tüfeğin dipçiği ile ensesine vurdum. Ama onlar tekrar ayağa kalktılar ve birazda saldırganlaştılar. Etrafta bir şeyi devirip ses çıkartabilirlerdi bu da başımızı belaya sokardı.
istemeye istemeye kafalarına tek kurşun sıktım onların.
Kanları simsiyahtı….
Doğan sırt çantasından küçük bir tornavida seti çıkararak bilgisayarlardın ana kartlarını sökmeye başladı.
Bende aynalı camların birinden dışarısını izliyordum.
Dışarda yürüyenlerden başka kimse yoktu.
Amaçsızca ses çıkartarak etrafta geziniyorlardı.

ilerde bir kadın gördüm….
Kadının karnı deşilmiş ve iç organları dışarı taşmıştı ama normal olmayan bir şey daha vardı.
Karnından sarkan ip gibi bir şeyin ucunda bir et parçası peşinden sürükleniyordu.
Kadın yürüyerek yaklaştı….
O ip diye gördüğüm şey kordonmuş…
ipin ucundaki et ise….
Bebek….
O sahneyi görünce midem bulandı…..
Doğanın yanına geldim ve ne zaman işin biter diye sordum.
Çantasına sığdırdığı kadar anakart aldık ve bir sonraki durak olan ÖNCÜ SOKAK’a gitmemiz gerekiyordu.
Burada DENiZBANK , ING BANK VE TÜRKiYE FINANS KATILIM BANKASI şubeleri vardı Vatan caddesinden öncü sokağa döndüğümüz zaman 7 Kişilik bir toplayıcı grubu gördük.
TÜRKiYE FiNANS KATILIM BANKASI şubesinin bankamatiğini patlatmaya çalışıyorlardı. Aslında orada hepsini öldürebilecek gücümüz vardı ama hem başkalarını buraya toplardık ve hemde burası bizim çöplüğümüz değildi.
Gitmelerini bekledik aşağı yukarı yarım saat uğraştan sonra ATM’ye dinamit koyarak patlattılar ve çıkan paraları ceplerine koyarak oradan gittiler.
Para ne işlerine yarayacaksa artık….

Rezcikk

Tekrar rez okumayı unutmuşum

bi hastalık var başımda sizlerden uzak olsun toparlanıp hemen devam edicem arkadaşlar merak etmeyin