1. 1.
    0
    cumhuriyetimizin 89.cı yılındayız. türk insanının padişahın kullarından özgür bireyler haline getirilmesinin, kadının köle durumundan kurtarılıp erkekle eşit kılınmasının, aşağılanan, dışlanan türklere kimliklerinin ve kişiliklerinin yeniden hatırlatılmasının, akıl ve bilimin gücünün vurgulanmasının, kısaca bu milletinyeniden insan onuruna yakışır biçimde yaşamaya başlamasının 89. yıldönümü.

    kutlu olsun!

    cumhuriyet devrimi (kurtuluş savaşı ve sonrasındaki yenilikler) atatürk’ün kafasında ilk gençlikten beri biçimlenen, tecrübeyle, bilgiyle harmanlanan, zaman içinde olgunlaşan ve yeri ve zamanı geldikçe aşama aşama düşünceden uygulamaya geçirilen bir uygarlık projesidir.

    atatürk, 1918’de i. dünya savaşı’ndan 550.000 kayıpla çıkan, mondros ateşkes antlaşması’yla orduları dağıtılan, ağır silahları elinden alınan, tünelleri, demiryolları, tersaneleri, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, telgraf hatları ele geçirilen, bu da yetmezmiş gibi elindeki son toprakları da emperyalistlerce işgal edilen, kapitülasyonlar altında ezilen, sanayileşmemiş, aşiret ve tarikat kıskacında, aydınlanmamış, geri kalmış yıkık ve perişan bir ülkeyi önce bağımsız sonraçağdaş bir ülke haline getirmeyi başarmıştır.

    yoksul, perişan, cahil, yılgın, moralsiz ve emperyalizmle kuşatılmış ve kışkırtılmış bir topluluktan önce bir “birlik”, sonra bir “ordu” sonra da bir “millet” yaratmıştır.

    atatürk, emperyalist ve kapitalist avrupa’ya, “biz tüm ulus olarak bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı bütün ulusça savaşan insanlarız” diyerek baş kaldırmış ve kazanmıştır.

    böylece dünyada ilk kez bir adam ve o adama inana bir millet, eli kanlı emperyalizmi dize getirmiştir.

    bu büyük başarı atatürk’ü ve türk milletini ezilen-sömürülen doğu’nun bağımsızlık sembolü haline getirmiştir. i̇slam dünyasına göre o, hıristiyan emperyalizmini dize getiren “allah’in kilicidir”

    prof. arnold tyonbee, bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “türk ulusu kendisi için savaşırken aynı zamanda yoksul ülkelerin de savaşını vermiştir. kendisine karşı kabaran sel sularını ankara kapılarında durdurarak i̇zmir’e, trakya’ya, i̇stanbul’a doğru süren türklerin başlattığı yeni akım belki de irak, suriye, filistin, mısır, tunus, cezayir ve hindistan’a dek etkisini sürdürecek ve bu ülkeleri kaplayan batı selini sürükleyip zütürecektir.”

    atatürk, emperyalizmin ezberini bozan ilk ve tek doğuludur: önce yetersiz insan gücü, yetersiz silah ve cephane, yetersiz bilgi, yetersiz para ve yetersiz moral gücüyle sanayileşmiş, bilgili, zengin ve şımarık emperyalizmi yenmiş; sonra da ortaçağ kalıntısı, geri kalmış, yoksul, bağımlı, bilgisiz ve sağlıksız bir “ümmet” imparatorluğundan çağdaş bir “ulus” yaratmıştır.

    atatürk, hiç abartısız önce bir vatan, sonra bir millet sonra da bu vatanda bağımsız yaşayacak millete çağdaş (uygar) bir gelecek hazırlamıştır.
    dünyanın hiçbir döneminde ve hiçbir yerinde bir millet için bu kadar çok şey yapan başka bir lider daha yoktur.
    özetlemek gerekirse atatürk bu milleti iki kere kurtarmıştır: i̇lk kurtuluş; akılla-silahla-imanla-cesaretle- kazandığı kurtuluş savaşı, ikinci kurtuluş ise; akılla-kalemle-bilgiyle-azimle kazandığı uygarlık savaşı’dır.
    elimizde yokluk ve yoksulluk var i̇smet.

    atatürk, cumhuriyetin ilanından bir gün sonra 30 ekim 1923’te i̇smet paşa’yı köşke davet ederek, ona ülkenin içinde bulunduğu durumu, osmanlı’dan devralınan mirası anlatmıştır. atatürk sözlerine, “bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. yoksul bir köylü devletiyiz…” diye başlamıştır.

    atatürk çok haklıdır….

    osmanlı’dan cumhuriyete kalan miras, işgal altında bir vatan, bolca dış borç, yoksulluk, yoksunluk ve bir de bağnazlıktır.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    reserved
    ···
  3. 3.
    0
    @9 @10 ananızı padişah gibse çok yaşa padişahım diye yalvarırsınız amın oğulları

    kuran olmayacakmış ahahhahaha araplar dua etsin türkler sayesinde islamiyet arap çöllerinden öteye gitti ahahhahaha

    osmanlı türklerin anasını gibmiştir (bkz: selimin alevi türkmenleri katliamı)

    huur çocukları kuran falan diyosunuzda dıbına koduklarım harem ne lan o zaman kerhane olmuş zinanın önde gideni amın feryadı

    neyse sakinim siyaset yapmak istemiyorum
    ···
  4. 4.
    0
    osmalnlının olumsuzluklarını gördüğümüz kadar güzelliklerini de görmeli..
    çoğu konuda haklı bir yazı fakat tamamen haksızlık yapmak da yakışmaz hepsi bizim atamız ...
    ve hiç haifife alınacak gibi değillerdi.
    gerçekten tüm detaylarıyla doğrudan osmanlıyı öğrenmek için;
    (bkz: (bilinmeyen osmanlı (Prof Dr Ahmed AKGÜNDÜZ-Doç Dr SAiD ÖZTÜRK)))
    ···
  5. 5.
    0
    @14 huur cocugu verseler suan da 30 tane kızı ayna anda sıkmek ıcın torba torba vıagra ıcersın hareme gelince mi barbarlık
    ···
  6. 6.
    0
    @16 aynı şeyi ananna bacına yapsalar hoşuna gidermi ?

    zorlan insanları köle yapıyolar 600 küsür yıl koca bi millete köle demek ne demek lan
    ···
  7. 7.
    0
    @17 yolda sagda solda karı kızı tacız edıp laf atarsın aynısı anana bacına yapılsa hosuna gıder mı ? kimi zorla alıpda köle yapmışlar sen istemedikten sonra kım kımı kole yapabılır he? müstesem yuzyıl ızleyıpde burada artizlenmeyin o koca millet bir kaç kişiyi köle yapmış olabilir ama milyonlarca insanında karnını doyurdu gibtir git biraz kitap oku Atatürk'ü kimler yetiştirmiş öğrende gel
    ···
  8. 8.
    0
    @18 savunduğun osmanlı soyundan neslişah osmanoğlu

    http://www.incicaps.com/r/neslisah-osmanoglu.jpg

    senin mal kafana göre herkes kapalı olmak zorunda

    kızlara laf atma bakma huur çocuğu istediğin gibi giyinir bakma o zaman

    ahhaa amın feryadı celali isyanları neydi o zaman osmanlının anası 1918 den sonra giblirken millet neden osmanlının arkasında değilde atatürk ve silah arkadaşlarının yanında durdu ahahhahahah

    ahhahah karnını doyurmuşmuş her devlet kendi ülkesindeki yardıma muhtaçları doyurur adadasdadadasdadsad

    muhtesem yüzyıl ibretlik tarih hatasıdır bana kitap oku dicene hayatında hiç nutuk u okumayı denedinmi oç
    ···
  9. 9.
    0
    @19 senin zihniyetini gibeyim ben '' neslişah osmanoğlu'nu '' savunuyorum demedim bu bir .
    2. ben herkes kapalı olmak zorunda da demedim
    3. ben kızlara laf atıyorum demedim .

    Osmanlı Atatürk'e cumhuriyeti kurmasını söylediğinde onun emrinede bir sürü insan verdi. Atatürk'ün ordudan kovulduğu haberinin yayılmasının sebebi anlaşma yaptığımız batılı devletlerin osmanlı padişahını sıkıştırmaması içindir yani senin o beyinciğinin anlayacagı sekılde söyleyeyim atatürk'e zaman kazandırmak için. Osmanlı atatürk'ünde önünü kapatmasını bilirdi. Atatürk kafirdir dininizi imanınızı sizden almak istiyor diye haber salmak yeterli olurdu millet için. Mustafa Kemal'in tek başına herşeyi başardığına inanan birileri varsa fazla rambo izlemişler

    ayrıca seni adam yerine koyup ciddi ciddi şeyler anlattığım için kafamı gibim ben

    her devlet kendi ülkesindeki yardıma muhtaçları doyurur o yüzden mi Fransa kıralı osmanlı'dan zütümü kurtar diye yardım istedi . o yüzden mi bugun türkiye somali'ye japonya'ya ve birçok ülkeye yardım yolluyor . burdan senin cıkarman gereken şu beynin belki almaz diye söylüyorum devlet bazen kendiside yardıma muhtaç duruma düşüyor . daha sana cevap verme gereği duymayacagım çünkü kendime söz verdim anlamak adına kendini kapatmış bir insana birşey anlatılmaz bu tıpkı güvercinden tavuk yumurtası istemeye benzer . kopyala yapıştır fame yapmaya bak. nasıl olsa inci sözlük yeni çağın bir ürünü herkes bu yüz yılın insanı ama ben sanmıyorum ki bu sözlükte ki insanlar senin kadar körü körüne yaşasın . açıkta am görmek bacak görmek meme görmek için laiklik isteyen kadına özgürlük diyen bir sübyansın
    kadına özgürlük dersin eşitlik dersin ama para verip kerhanede am gibmeye gidersin o kadın değil mi ? et parçası mı ?
    ···
  10. 10.
    0
    Atatürk'e Cumhuriyeti kurma emrini verende Osmanlı'dır. gibtirin gidin az kitap okuyun. Teşkilat-ı Mahsusa'yı araştırın amcıklar sizi
    ···
  11. 11.
    0
    hastalıklı vatan... içinde ırk nefretinin tohumları gizlenen din diye bir avuç bal getirip elinde, kuyruğunda beyinleri felç eden zehirliler var... hastalıklı vatan, buna karşı koyamayan it sürüsü insanlar... bunlara karşı koyan bir avuç bilinçli, umutsuz,kavgacı, geleceğinden bi haber gençler var.
    hakkın adalalet sisteminden süphe etmiyorum.
    o adaleti biz hak ediyoruz ve alacağız.
    ···
  12. 12.
    0
    i̇şte genç türkiye cumhuriyeti’ne 1923 yılı itibariyle osmanlı’dan kalan miras:

    ♦ nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor. bunun önemli bir bölümü yerleşik değil göçebe. 40 bin köyün 37 bininde ne okul var, ne posta ne de dükkan. 40 bin köyde yaklaşık 11 milyon insan yaşıyor. bu insanların ancak % 2’si okur-yazar. 35.000 köyde okul yok. 1922 istatistiklerine göre 1950 köyde sığır vebası var.
    ♦ düşmanların tümüyle yaktığı köy sayısı 830. yanan bina sayısı 114.408. ülkeyi neredeyse yeniden kurmak gerekiyor.
    ♦ dört mevsim kullanılabilir karayolu yok denecek kadar az. kışın batağa dönüştüğü için geçilmesi çok zor.
    ♦ 4.000 km kadar demiryolu var anadolu’da. bir metresi bile bizim değil. üstelik yetersiz bir demiryolu ağı. vatanın bütünlüğünü sağlamak için ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamak lazım.
    ♦ denizciliğimiz acınacak durumda. donanma, ii. abdülhamit döneminde haliç’te çürütülmüş.
    ♦ köylü topraksız. sabanı ve öküzü bile yok. doğu’da, cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmayan aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni var.
    ♦ her yerde tefeciler, spekülatörler, savaş zenginleri halkı eziyor.
    ♦ çok az tarım mühendisi var. güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getiriyoruz. sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
    ♦ tüm türkiye’de sadece 337 doktor var. 150 kadar ilçede doktor yok. doktor başına 30.000 kişi düşüyor. sağlık memuru sayısı 434. pek az şehirde eczane var. türkiye’deki toplam eczacı sayısı 60.
    ♦ salgın hastalıklar insanımızı kırıyor. üç milyon insanımız trahomlu. sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. bit ciddi sorun. nüfusumuzun yarısı hasta denebilir. bebek ölüm oranı % 60’ı geçiyor. ebe sayısı çok az. 40 bin köye karşılık diplomalı ebe sayımız 136.
    ♦ telefon, motor ve makine yok denecek kadar az. teknolojiden yoksun bir ülkeyiz. radyo ve sinema yok…
    ♦ ekonomik hayatımız da içler acısı bir halde. kapitülasyonlar belimizi bükmüş, tarım ilkel yöntemlerle yapıldığı için ve topraklar bilinçsiz kullanıldığı için üretim çok az.
    ♦ bütün sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. şeker, un ve hatta kiremiti bile ithal etmek durumundayız. avrupa’nın her çeşit malı için açık pazar halindeyiz.
    ♦ toplam sanayi kuruluşumuz 282. ağırlığı gıda, dokuma ve deri sanayi oluşturuyor. bu kuruluşlardaki sermaye ve emeğin sadece % 15’i türklerin. geri kalanlar yabancı ve azınlıkların. madenler, limanlar ve demiryolları yabancıların elinde.
    ♦ osmanlı’dan bize kalan sadece dört fabrika var: hereke i̇pek dokuma, feshane yün i̇plik, bakırköy bez ve beykoz deri fabrikaları.
    ♦ sanayi gelişmemiş, iktisatçımız da çok az. çoğu bilip okuduğu kavramların dışına çıkamıyor. mühendisimiz olmadığı gibi ara elemanımız da yok.
    ♦ elektrik yalnız i̇stanbul ve i̇zmir’in bazı kentlerde var.
    ♦ yunanistan’dan gelen göçmen sayısı 400.000’i geçmiş. göçmenlere ordunun yiyecek stoklarından yardım ediliyor.
    ♦ zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. halkın eğitimi ise hiç çözülmemiş bir sorun olarak duruyor. erkeklerin % 7’si, kadınların %04’ü okuma yazma biliyor. kürtler arasında okuma yazma oranı %01 bile değil.
    ♦ tüm ülkede 337.618 ilkokul öğrencisi var. bu zorunlu öğrenim görmesi gereken çocuğun sadece dörtte biri. ülkede toplam 4.770 ilkokul bulunuyor. tüm ülkede sadece 153 ortaokul ve lise var. ortaokullarda sadece 543, liselerde 230 kız öğrenci okuyor. öğretmenlerin üçte biri öğretmenlik eğitimi görmemiş. bizim okullarımızın azlığına ve niteliksizliğine karşın yabancıların çok sayıda nitelikli okulu var.
    ♦ medreseler askerden kaçma yeri ve bağnazlık yuvası durumunda. hurafeleri din diye öğreten ve öğrencilere “salavatı tefriciye” çektiren bir anlayış egemen. medreselerde türkçe yasak.
    ülkede sadece bir üniversite var. o da yüksek medrese düzeyinde eğitim veriyor. çağın gelişmelerine kapalı. akıl ve bilim çoktandır unutulmuş.
    ♦ halk kitap okumuyor. 1729’dan 1830 yılına kadar 100 yıl içinde osmanlı’da basılan toplam kitap sayısı sadece 180. aynı sürede batı’da basılan kitap sayısı ise 90.000. basının toplam tirajı 100.000’i geçmiyor. gazeteler ve dergiler, sadece i̇stanbul ve i̇zmir gibi büyük kentlerde az sayıda okuyucu bulabiliyor.
    ♦ kitap yok, kütüphane yok, müze yok, tiyatro yok, sinema yok, radyo yok; halkı aydınlatacak, bilinçlendirecek, eğitecek kurumlar yok. halk adeta kendi kaderine ve cami imdıbının, tarikat şeyhinin, medrese ehlinin bilgisine ve insafına terk edilmiş durumda.
    ♦ halk müziğe, heykele, tiyatroya, sinemaya, baloya, sanata, spora çok uzak.
    ♦ halkta tarih bilinci yok. tarih denince peygamberlerin ve padişahların hayat öyküleri anlaşılıyor. bir çok tarihi eserler yurt dışına kaçırılmış. antik tarihten ve arkeolojiden anlayan insan sayısı bir elin parmakları kadar.
    ♦ türkçe ihmal edilmiş, sözcükler unutulmuş. türkçe türkçeliğini yitirdiği için dilin adına osmanlıca denilmiş. 600 yıldan fazla bir zaman içindeki özensizlik nedeniyle arapça-farsça ve fransızca türkçeyi adeta istila etmiş. dahası eklemeli ve sesli harf sayısı çok fazla bir dil olan türkçe, türkçeye hiç uymayan çekimli ve sesli harf sayısı çok az bir dil olan arapçanın alfabesiyle yazılmaya çalışılıyor.
    ♦ kadınlar ikinci sınıf, medeni, sosyal ve siyasal haklardan yoksun. kadın erkek eşitliği yok. bir gün kadınların da erkeklerle eşit haklara sahip olacakları, avukatlık, hakimlik, pilotluk, profesörlük, milletvekilliği, atletizm yapabileceklerini hayal bile etmek mümkün değil.
    ♦ bir çok tarikat hayata yöne vermeye çalışıyor. mezhep çatışmaları hat safhada. falcılar, büyücüler, şeyhler, şıhlar ayrıcalıklı konumda. din istismarı çok yaygın.
    ♦ 600 yıl boyunca türkler ihmal edilmiş. yönetim dönme devşirmelere bırakılmış. türkler, devlet yönetiminden dışlanmış, sadece köylü, çiftçi ve asker olabilmiş. bu nedenle de kimliğini, kişiliğini ve kendine güvenini kaybetmiş.
    ♦ hukuk sistemi, yargı sistemi, anayasal düzen, hatta takvim, saat, ölçüler bile çağa uymayan bir durumda. kılık kıyafet, “ne milli ne beynelmilel”, gülünç durumda…
    ♦ biat kültürü hakim, 600 yıldan fazla devam eden saltanat sistemi içinde halkın kaderi hep padişahın iki dudağı arasında olmuş. padişah “rai” (çoban) mantığıyla “reaya”(sürü) diye gördüğü halkı gütmüş. saray, devlet adamları, din adamları, gayrimüslim zenginler ayrıcalıklı “havas” yani üstün sınıf, müslüman türk halkı ise alt tabaka, yani “avam” olarak görülmüş.
    ♦ i̇şte cumhuriyet mucizesi bu korkunç tabloyu çok kısa bir sürede tamamen tersine çevirmiştir. bu yokluk, yoksulluk ve geri kalmışlık içinde atatürk ve çevresindeki “devrimci kadro”, sadece 15 yıl gibi çok kısa bir sürede dünyaya parmak ısırtacak bir başarıya imza atmıştır.
    ♦ üstelik atatürk cumhuriyet mucizesine imza atarken, ilk on yıl içinde bir büyük isyan (şeyh sait i̇syanı), irili ufaklı çatışmalar, iki kısmı seferberlik ve bir büyük dünya krizi yaşanmıştır. kısıtlı bütçesine rağmen yabancılardan çok fazla borç almadan kalkınmayı başarmıştır. cumhuriyet, i̇zmir i̇ktisat kongresi’yle başlayan kalkınma sürecinde denk bütçe, açık diplomasi, “yurtta barış dünyada barış” ilkeleriyle hareket etmiştir. milletler cemiyeti’ne ancak davet edilince girmiştir. bu dönemde % 10 kalkınma hızı, %20 sanayileşme hızı yakalamıştır. son beş yılda ise, bir büyük isyan (dersim i̇syanı) ve irili ufaklı çatışmalar, hatay ve boğazlar sorununa rağmen devletçi ekonomiyle ve kalkınma planlarıyla fabrikalarını, demiryollarını, bankalarını kurmuş ve büyük bir hızla sanayileşmiştir. halkçılık ilkesi doğrultusunda halkevleri, halkodaları, köy öğretmen okulları, köy okulları, millet mektepleri, enstitüleri, yüksek okulları ve üniversitesini kurarak halkı bilinçlendirmiştir. 15 yıl gibi kısa bir sürede, ortaçağ kalıntısı geri kalmış bağımlı bir toplumdan çağdaş bir ulus yaratılmıştır. neresinden bakarsanız bakınız bunun adı atatürk ve cumhuriyet mucizesi’dir.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    0
    i̇şte atatürk ve cumhuriyet mucizesinin kısa bir bilançosu:

    ♦ kurtuluş savaşı boyunca “milli egemenlik” ilkesi doğrultusunda hareket eden, emperyalist kuşatmayla çevrilmiş ve demokrasi geleneği olmayan bir ülkede“ille de meclis, önce meclis” diyerek milletin temsilcilerinden oluşan tbmm’yi açan, bütün bir ölüm kalım savaşını bu halk meclisiyle birlikte yürüten, daha sonra “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek 600 yıllık osmanlı saltanatını yıkan, siyasal kültürü artırmak için bir siyasi parti kuran (chp), cumhuriyeti ilan eden, hilafeti kaldıran ve kadınlara seçme seçilme hakkı veren ve iktidarı denetlemek için bir parti daha kurup (scf) demokrasinin alt yapısı hazırlayanatatürk böylece, 600 yıldan fazla bir zamandır sultanlar-padişahlar-halifeler tarafından “rai” (çoban), “reaya” (sürü) mantığıyla güdülen bir “kul” kitlesinden, özgür iradesiyle kendi kaderini kendisi belirleyen “bireyler” yaratmıştır. cumhuriyet sayesinde kul bireye, ümmet millete dönüşmüştür. bu gerçek anlamda“devrimci” bir dönüşümdür. i̇slam dünyası bugün hala atatürk’ün yüzyılın başında yaptığı bu dönüşümü yapamamanın sıkıntılarını çekmektedir. i̇ki dünya savaşı arasında meclisleri açık olan ve bir şekilde demokratik işleyişe sahip olan ülke sayısı avrupa’da 5 amerika’da 5 olmak üzere toplam 10 ülkedir. türkiye de bu ülkelerden biridir. dünya’da, 1920’de sadece 35 anayasal ve seçilmiş hükümet varken, bu sayı 1938’de 17’ye düşmüştür. 1944’de ise tüm dünyadaki 64 ülkenin sadece 12’si meclise ve anayasal düzene sahip, demokrat olarak adlandırılabilecek ülkelerdir. türkiye de bu ülkelerden biridir. türkiye, kadinlara seçme seçi̇lme hakki verme konusunda i̇slam dünyasında “1.”, avrupa’da “7.”, dünya’da “12.” sıradadır. demokrasi ve kadın hakları konusunda oldukça geri kalmış bir i̇slam ülkesi olan türkiye’nin bu başarısı, kelimenin tam anlamıyla göz kamaştırıcıdır. avrupa’da faşist diktatörlüklerin kol gezdiği bir ortamda atatürk demokrasiyi, “i̇nsan ırkının ümidi” ve “daima yükselen bir deniz” olarak adlandırmış ve bu doğrultuda türkiye’yi demokrasiye hazırlamıştır. nitekim bu hazırlıklardan sonra türkiye 1946’da çok partili hayata 1950’de de demokrasiye geçmiştir

    ♦ atatürk, 600 yıldır türkleri “etrak-ı bi idrak” diye merkezden çevreye dışlayan, onları çiftçi-köylü ve asker yapan, devlet yönetimini tamamen hıristiyan-yahudi-dönme-devşirme-soylu unsurlara bırakan, kürtleri kullanma karşılığında onların aşiretleşmelerine ve fedaileşmelerine izin veren zihniyete son veriptürkleri yüzyıllar sonra yeniden çevreden merkeze taşımıştır. cumhuriyetle türklere devlet kapıları yeniden açılmış, ülke yönetimi saltanat soylularının elinden alınarak halka verilmiştir cumhuriyetle birlikte, yüzyıllar sonra ilk kez bu ülkede dönme-devşirme-saltanat soylusu olmayan sıradan halk kitleleri başbakan, başkan ve bakan olabilmişlerdir. yakın tarihimizde, süleyman demirel, turgut özal, aleksis shawn, dexer shawn gibi “halkın içinden gelmekle” övünen kişilerin ülke yönetiminde söz sahibi olmalarının tek nedeni atatürk’ün ve cumhuriyetin osmanlı’nın dönme-devşirme-soylu saltanatına son vermiş olmasıdır. ama atatürk ve genç cumhuriyet sayesinde bakan, başbakan ve başkan olan bu kişiler, atatürk cumhuriyeti’ni “jakoben” (tepeden inmeci) ve “seçkinci” olarak adlandırmışlar, kendilerini osmanlı sultanlarıyla özdeşleştirmişlerdir. akıl tutulması bu olsa gerekir. türk tarih kurumu’nu, türk dil kurumu’nu, ankara dil tarih ve coğrafya fakültesi’ni kurmuş, türk tarih tezi’ni ve türk dil tezi’ni geliştirip türkçenin yapısına uygun yeni türk harflerini (göktürk- etrüsk- latin harfleri) kabul etmiş, türk ağızlarında tarama ve derleme çalışmalarıyla unutulmaya yüz tutmuş türk dilini yeniden açığa çıkarmış, böylece osmanlı’da tarihini, dilini, dolayısıyla kimliğini ve kişiliğini kaybetme noktasına gelen türklere yeniden dilini, tarihini; kısaca milli kimliğinianımsatmıştır. “türkiye cumhuriyeti’ni kuran türkiye halkına türk milleti denir” diyerek de türkiye’deki herkesi, ırkına, cinsine, dinine bakmaksızın“türk milleti” diye adlandırmıştır.

    ♦ atatürk, 1928’de yeni türk harflerinin kabul edilmesinin ardından millet mekteplerini açtırmıştır. ülke genelinde toplam 54.050 millet mektebi açılmıştır. bunun 18.589’u şehirlerde, 35.46’sı köylerdedir. bu okullarda toplam 46.000 öğretmen görev almıştır. 1929-1934 arasındaki 5 yıl içinde millet mekteplerine devam eden 2.305.924 kişiden 1.124.926 kişi yeni yazıyı öğrenip diploma almıştır. millet mektepleri’nde 1929-1936 tarihleri arasında ise 2.546.051 kişi yeni yazıyı öğrenerek diploma almıştır. millet mekteplerinde hiç okuma yazma bilmeyen 458.000 köylü kadından 152.968’ine okur-yazarlık belgesi verilmiştir. türkiye’de 1927 yılında okuma-yazma oranı erkeklerde % 7 kadınlarda % 04 iken, harf devriminden 7 yıl sonra, 1935 nüfus sayımına göre (toplam 17 milyon) okur-yazarlık oranı % 19.2’ye yükselmiştir. bu oran, harf devrimi öncesinin neredeyse iki katıdır. okuma-yazma oranı sürekli artarak1940-41’de % 22,4’e yükselmiştir. neresinden bakılırsa bakılsın bu artış bir dünya rekorudur. köy eğitmenleri projesiyle anadolu’nun en ücra köşelerine kadar genç ve idealist öğretmenler gönderilmiş, bu öğretmenler köylülerle birlikte kurdukları okullarda köy halkına hem okuma-yazma öğretmiş, hem bilim, sanat, kültür, konularında temel bilgiler vermiş, hem de tarım, hayvancılık, bağcılık ve bahçecilik, el sanatları gibi konularda halkı eğitmiştir. 1940’ların ortalarına kadar7000 köye okul zütürülmüştür. atatürk döneminde okul ve öğrenci sayılarında büyük bir artış görülmüştür. 1924-1936 yılları arasında ki 12 yılda ilkokul sayısı % 25’lik bir artışla 4.894’ten 6.112’ye çıkmış; 1936-1946 yılları arasındaki 10 yılda ise bu sayı % 146’lık bir artışla 6.112’den 15.009’a çıkmıştır. öğrenci sayısındaki artış ise ilk dönemde % 92, ikinci dönemde ise % 114’tür. i̇smail hakkı tonguç’un verdiği bilgilere göre bu ikinci dönemde asıl artış köylerde olmuştur. bu dönemde okul sayısındaki artış % 185, öğrenci sayısındaki artış ise % 119’dur

    ♦ atatürk, tekkeleri, zaviyeleri ve türbeleri kapatarak, tarikatlara son vererek, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve din istismarıyla mücadele ederek, hurafelerin bataklığında debelenen bir topluma “gerçek dini” göstermek için çok ciddi adımlar atmıştır. softalıkla, yobazlıkla mücadele etmiştir. dine ve dindara değil, dinciye ve din oyunu aktörlerine karşı gelmiştir. halkın dini gerçekleri hiçbir aracıya ihtiyaç duymadan anlaması için kutsal kitap kuran-ı kerim’i vesağlam hadis kaynaklarını türkçeye tercüme ettirmiştir. elmalılı hamdi yazır’ın kuran tefsir ve tercümesini ve buhari’nin hadis kaynağını on binlerce takım bastırarak ülkenin dört bir yanına ücretsiz olarak dağıttırmıştır. 1924 yılından 1950 yılına kadar 352.000 takım dini kitap bastırılmış ve yurdun en ücra köşelerine kadar dağıtılmıştır. bu kitapların dağılımı şöyledir: 45.000 adet kuran-ı kerim tercüme ve tefsiri (19’ar cilt), 60.000 adet buhari hadisleri tercüme ve izahı (12’şer cilt), 247.000 adet din kültürü eserleri… şeri bir imparatorluk olarak bilinen osmanlı’da 1400 ile 1730 yılları arasında, yani yaklaşık 300 yıllık bir dönemde telif olarak 14 tefsir, 48 fıkıh, 25 akit ve kelam, 11 ahlak, 44 değişik konular ve sadece 1 tane de hadisle ilgili kitap yazılmıştır. yani osmanlı’da yaklaşık 300 yıl boyunca din içerikli toplam 143 eser yazılmıştır. görüldüğü gibi kimilerince “dinsizlikle” suçlanan genç cumhuriyet’in dini konularda ortaya koyduğu eser sayısı “dindar” diye adlandırılan osmanlı’da 300 yılda ortaya koyulan eser sayısından katbekat fazladır: 300 yılda sadece 143 dini esere karşılık, 25 yılda 352.000 takım dini eser… kimin daha dindar olduğuna siz karar verin!...
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    0
    ♦ atatürk, müslüman türk milletini dünyanın gözü önünde gülünç duruma düşüren ve batı’nın türklere yönelik aşağılamalarına “görsel meşruiyet” kazandıran, çağın ve hayatın gerisinde kalmış, türk kültürüyle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan garip kılık kıyafeti çıkarttırarak, bütün medeni dünyada kullanılan çağdaş kılık kıyafeti giydirmiştir. atatürk, “şapka giydirdim ki, başa giyilen şeyle din değiştirilmeyeceğini anlasınlar…” diyerek şapka devriminin bir gardırop meselesi değil bir zihniyet meselesi olduğunu anlatmak istemiştir. türkiye’de tek bir allah’ın kulu şapka giymediği için idam edilmemiş ve cezalandırılmamıştır. i̇stiklal mahkemesi, şapka devrimine karşı kışkırtıcılık yapan, halkı isyana teşvik eden sadece 27 karşı devrimciye idam kararı vermiştir. “tük kadını tefritten ve ifrattan kaçınmalıdır” diyen atatürk, kadınların kılık kıyafeti konusunda hiçbir yasal yaptırıma gitmemiştir. yalnızca kadınların bilinçlendirilmesi ve yerel yönetimlerin bu konudaki tavsiye niteliğindeki kararlarıyla yetinmiştir. chp’nin kadınların çarşaflarını, peçelerini, başörtülerini zorla çıkarttırdığı kocaman bir cumhuriyet tarihi yalanıdır.
    ♦ atatürk, çağdaş dünyayla ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkileri arttırmak için çağdaş dünyanın kullandığı alfabe, takvim, saat, ölçü, hafta sonu tatilinikabul etmiştir. böylece içe kapalı türkiye, özellikle ticarete, kültürde ve siyasette çağdaş dünyaya açılmıştır. bu bakımdan atatürk cumhuriyeti’nin “statükocu”, “içe kapalı” olduğu iddiası kocaman bir cumhuriyet tarihi yalanıdır.
    ♦ atatürk, çağın şartlarına ve hayatın gerçeklerine uymayan, modası geçmiş eski hukuk sistemini büyük oranda değiştirerek çağdaş dünyanın kullandığızamana ve hayata uygun hukuk sistemini kabul etmiştir. böylece kadın haklarını sınırlandıran mecelle’nin yerine türk aile yapısına uygun i̇sviçre medeni kanunu kabul edilmiş, bu kanunla türk kadınlarına sosyal, kültürel ve ekonomik haklar tanınmış; çok kadınla evlilik yasaklanmış, resmi nikah zorunlu hale gelmiş, kadının kocasını boşamasının ve kız çocuklara miras bırakılmasının önü açılmış, kadının çalışmasını ve sosyal hayata katılmasını engelleyen ortaçağ kalıntısı zihniyete büyük bir darbe vurulmuştur. türk ceza kanunu i̇talya’dan alınmıştır. ancak, bu kanun bazılarının iddia ettiği gibi faşist musolini’nin ceza kanununun çevirisi değildir, bizim aldığımız ceza kanunu 1889 tarihli i̇talyan ceza kanunu’nun çevirisidir. o dönemde dünyadaki en ileri ceza kanunu budur. her alanda çağdaş hukuka geçilip eski hukuk kökünden sökülüp atılarak osmanlı’daki hukuk karmaşasına son verilmiştir. ankara hukuk mektebiaçılarak çağdaş türk hukukçuları yetiştirilmiştir.
    ♦ atatürk, tevhid-i tedrisat kanunu’yla yamalı bohça görünümündeki çok başlı eğitim sistemine son vererek eğitim öğretimi birleştirmiştir. böylece çağın gerisinde kalan, uzun bir dönemdir kapılarını akıl ve bilime kapatan medreseler kapatılmıştır. türkiye’deki yabancı okullar kapatılmış, azınlık okulları milli eğitim bakanlığı’na bağlanarak denetlenmiş, bu okullarda türkçenin okutulması zorunlu kılınmıştır. böylece, yabancı okullar (misyoner okulları), azınlık okulları, 19. yüzyılda açılan çağdaş okullar ve eski usul eğitim ve öğretim veren mektep ve medreseler arasında bocalayan gençlerin çağdaş, milli ve laik bir eğitim alabilmelerinin yolu açılmıştır.
    ♦ atatürk, bilgi üretemeyen, harf devrimi yapıldığında “latin harfleriyle yazacağıma kalemimi kırarım” diyen, “okul bahçesinde fotoğraf çektirmenin günah olduğunu” söyleyen hocaların görev yaptığı yüksek medrese görünümündeki darülfünun’u kapatarak nazi baskısından kaçan bilim insanlarının da istihdam edildiği i̇stanbul üniversitesi’ni açtırmıştır. i̇stanbul üniversitesi, 1930’lu yılların dünyasındaki en önemli üniversitelerden biridir. i̇stanbul üniversitesi’nde görev alan yabancı bilim insanları arasında kendi alanlarında dünyaca ünlü çok sayıda bilim insanı vardır: i̇ktisat profesörleri w. röpke, a. rüstow, g. kessler, f. neumark; kimya profesörleri f. arndt, f. haurowitz, e. m. alsleben; tıp profesörleri p. schwartz, r. nissen, a. eckstein; müzik profesörleri p. hindemith, c. ebert, e. zuckmayer; hukuk profesörü e.hirsh; kent bilimci prof. e. reuter… bunlardan sadece birkaçıdır. dünyanın en önemli fizikçileri, matematikçileri, müzikologları, sümerologları, hititologları, antropologları i̇stanbul üniversitesi’nde istihdam edilmiştir

    ♦ atatürk, türkiye’nin dört bir yanında halkevleri-halkodaları açtırarak, yüzyıllardır cahil bırakılmış, eğitimle, sanatla, kültürle, bilimle bütün bağları koparılmış anadolu insanı her konuda aydınlatmaya çalışmıştır. anadolu’nun en ücra köşesine kadar yayılan halkevleri-halkodaları uygulaması, türkiye’de gerçek anlamda bir anadolu rönesansı başlatmıştır. halkevleri-halkodaları sayesinde anadolu insanı eğitimle, sanatla, bilimle, kültürle, sporla tanışmıştır. batı’dan yaklaşık 400 yıl kadar sonra anadolu insanı ilk kez okuma-yazma öğrenmiş, tiyatro izlemiş, müzik dinlemiş, kitap okumuş, sergi gezmiş, heykel ve resim görmüş, dans etmiş, spor yapmış, kadınlı erkekli toplantılara katılmış, birlikte öğrenmiş ve birlikte eğlenmiştir. anadolu’nun en ücra köşelerine kadar ulaşan halkevleri, çölde bir vaha misali anadolu bozkırına can vermiştir. 1932’de 24 halkevi ve 34.000 üyesi vardır. aradan geçen altı yıl sonra,1938’de ise bu rakam 209 halkevine ve erkek-kadın 100.000’den fazla üyeye ulaşmıştır. 1936 yılında 103 halkevi çatısı altında çeşitli etkinliklere katılan insan sayısı 2 milyon 100 bin’dir.
    ♦ atatürk aşiret ve tarikat kıskacındaki doğu halkını rahatlatmak için toprak reformu yapmak istemiş, bu yönde ilk adımları da atmıştır. 1934 yılında çıkartılan i̇skan kanunu’yla yoksul köylüye toprak dağıtılmıştır. genç cumhuriyet 1923-1938 arasında toplam, 246.431 aileye toplam 9.983.750 dekar toprak dağıtmıştır. atatürk’ün, doğu’daki ağa-şeyh-aşiret-tarikat yapılanmasını yok ederek halkı özgürleştirmek için attığı bu önemli adım, emperyalizmin kontrolünde halkı sömüren feodallerin tepkisiyle karşılaşmış ve doğu anadolu’da genç cumhuriyete karşı ağrı ve dersim isyanları patlak vermiştir.

    ♦ atatürk, kurtuluş savaşı’nın hemen ardından 17 şubat 1923’teki i̇zmir i̇ktisat kongresi’yle türkiye’nin ekonomik kalkınmasını başlatmıştır. 1923-1929 arasındaki liberal ekonomi denemesi 1929’daki dünya ekonomik krizinin ardından terk edilerek 1930-1938 arasında planlı devletçilik (karma ekonomi)benimsenmiştir. 1927’deki teşvik-i sanayi kanunu ve 1929’daki gümrük tariflerinin kontrolüyle canlanan ekonomi, birinci beş yıllık kalkınma planı’nın ardından başlayan ağır sanayi hamlesiyle dosta düşmana parmak ısırtacak bir başarı elde etmiştir. osmanlı’dan sadece 4 fabrika miras kalan genç cumhuriyet, 1926-1938 arasında türkiye’nin değişik bölgelerinde 28 fabrika kurmuştur. bu fabrikalarda işçi hakları en üst düzeyde tutulmuş, işçiler ve yöre halkı için sosyal imkanlar sağlanmıştır. bu fabrikalar aynı zamanda birer kültür kumudur. 1929-1938 arasında ağır sanayi üretimi % 152 artarken toplam sanayi üretimi % 80 artış göstermiştir. artış kömürde % 100, kromda % 600, diğer madenlerde % 200 olurken, demir üretimi sıfırdan 180.000 tana çıkmış, şeker üretimi 200 misli artmıştır, 1930 yılında türk parası’nın kıymetini koruma kanunu ve yine aynı yıl merkez bankası’nın kuruluşu çerçevesinde, tl’nin sterlin, abd doları ve i̇talyan lireti karşısındaki değeri yükselmiştir. ulusal bankaların sayısı giderek artmıştır. ülke genelinde 1924'de 19 ulusal banka varken (15’i yabancıların) 1938'de bu sayı 39'a yükselmiştir (9’u yabancıların). 1923 yılında i̇thalat ihracat arasındaki fark (-60) iken, başarılı ekonomik politikalar sonunda 1938’de bu fark (-5)’e düşmüştür. 1929 dünya ekonomik krizine rağmen 1924-1938 arasındaki büyüme hızı % 10’un altına düşmemiştir. enflasyonsuz büyüme gerçekleştirilmiş, gsmh 3 katına, kişi başına milli gelir 2 katına çıkmıştır. 1923-1938 arasında 11 yıl boyunca gelir gider eşitliği sağlanmış (denk bütçe), 3 yıl gelir giderden fazla olmuştur. 1938’e gelindiğinde merkez bankası’nda 36 milyon dolar döviz, 26 ton altın vardır. artık şeker, çimento, kereste ve deri ürünlerinde milli ihtiyacın tamamı, yünlü dokumada % 83’ü, pamuklu dokumada % 43’ü, kağıtta % 32’si, camda ve cam eşyada % 63’ü milli üretimle karşılanmaktadır. 1938’de devletin osmanlı borçlarından başka borcu yokt
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    reserved
    ···
  16. 16.
    0
    rezerved osmanlıyı geri isteyenlerin anasını gibeyim
    ···
  17. 17.
    0
    sonuna kadar okudum. şuku.
    ···
  18. 18.
    0
    cumhuriyetimizin 89.cı yılındayız. türk insanının padişahın kullarından özgür bireyler haline getirilmesinin, kadının köle durumundan kurtarılıp erkekle eşit kılınmasının, aşağılanan, dışlanan türklere kimliklerinin ve kişiliklerinin yeniden hatırlatılmasının, akıl ve bilimin gücünün vurgulanmasının, kısaca bu milletinyeniden insan onuruna yakışır biçimde yaşamaya başlamasının 89. yıldönümü.

    bu kadarını okudum ve diyorum ki sana gibtir git lan amcık yaşın kaç nerden bılıyorsun ö dönemde insanların onursuz oldugunu amcık agızlı seni gibtir git kopyala yapıştır yap burda artizlen

    “Bizim Ahilik geleneğinde şöyle bir şey var. Sabah namazından sonra dükkanını açan esnaf, siftah yaptıktan sonra bir müşteri geldiğinde, ‘ben sabah siftahımı yaptım’ diyerek, yandaki komşusuna gönderirdi. Biz böyle bir zihniyetten geliyoruz. Bu önemli bir birikim ve kültür. Bugün maalesef o zihniyet kalmadı. Bencillik var, ‘önce ben kazanayım, o batsın gitsin’ zihniyeti var. ilk önce bu zihniyetten kurtulmamız lazım. O zihniyeti değiştirecek olan sizlersiniz.”

    al o dönem esnafının ağzından bir söz şimdi gibtir ol git buradan amcık agızlı bırbırınızı soymaya sıkmeye calısmaya devam edin
    ···
  19. 19.
    0
    osmanlı olmasa nerde yaşıcaktın oç. türklük die bişe olmıcaktı.kur'ann die bişe olmıcaktı. vatan olmaktı.
    ···
  20. 20.
    0
    reserve
    ···