/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +28 -6
    Selam panpalar. Bundan yıllar önce, sözlükte Olumniyekabuletmiyo nickli bi panpamız vardı, bu efsane hikayeyide o yazdı. Ben de beğendiğim için okumayanlarla bunu paylaşmak istedim. Kesinlikle şuku cugu prim için yapmadım istediğinizi vermekte özgürsünüz ben sadece yazıcam.

    o zaman 16 yaşındaydım galiba.
    liseye gidiyorduk. sınıfta özge diye bir kız vardı. güzel değildi kız. hiç dikkat etmezdi kendine. dalga geçerdi diğerleri erkek falan derlerdi. benle arası iyi olmuştur. matematiği süperdi kopya falan verirdi. konuşurduk, sohbet ederdik. sohbeti iyiydi, bilgili bir kızdı. hatta daha sonra bizim oturduğumuz sokağa taşındılar sabahları çoğu zaman beraber giderdik okula. neyse, araya yaz tatili girdi her yaz antalyaya gidiyorlarmış. yine oraya gittiler 3 ay boyunca görmedim onu. arada msn'den konuşuyorduk. bir kaç kerede aramıştı telefonla görüşmüştük. çok iyi bir kızdı. 3 ay sonunda okul tekrar başladı. ilk hafta görmedim onu okulda. gelmemişti.
    ···
  2. 2.
    +8
    Başlığa bakmıyordum şu ana kadar. Bazı şeylerin hatırladığımız gibi kalmasını isteriz çünkü. Anlatmak gerekirse,

    Sonrasında tekrar denedik. Ama olmadı. Her zaman bir çekingenlik vardı üzerimizde. Korkardım kırar mıyım, üzer miyim diye. Hep diken üstü oldum 3 ay boyunca. ilk başta ikimizde hemfikirdik zaman lazımdı bize. tekrar omzumda uyuması için, tekrar kokusuyla beni uyandırması için. Ben ona bakmaya korkuyordum o bana dokunmaya. Günler geçtikçe düzelir dedik olmadı. Biraz daha uzaklaştık sona doğru. Gözlerinde gökyüzünü göremedim, saçlarında güneşi hissedemedim. Hislerim aynıydı aslında ama o çekingen davrandıkça bende çekindim. Mallık işte amk.

    Bir gün çıktı geldi yine. yemek hazırladım, sofrayı kurduk beraber. Ben plağı yerleştirirken o yemekleri koydu. Oturduk yan yana. Eskiden beri karşısına oturmamı istemezdi. Ne zaman karşısına otursam yemek yemesini seyrederdim çünkü. dudaklarının aldığı şekli, çatalı tutuşunu, ara ara saçlarını geriye atışını.. ben baktıkça utanırdı, kızarırdı öptüğüm yanakları. Gülerken gözleri kısılırdı, öptüğüm gözlerinin içi gülerdi..

    Yan yana oturduk yine. Bol bol kokusunu çektim içime. Anladı yine kızardı yanakları dönüp öptü yanağımdan. hiç konuşmadan yedik yemeğimizi. pikabın yanındaki koltuğu geçtik sonra elimizde kadehlerimiz, yanımızda söylüyordu zeki müren;
    "Gitme sana muhtacım
    Gözümde nursun başımda tacın muhtacım
    Beni öldür öyle git
    Yaşamak için senin sevgine muhtacım"
    sanki özellikle seçmişim gibi şarkıyı.

    Başını omzuma yasladı, hiç konuşmadık. Konuşmaya ihtiyaç duymadık öyle gevezeydi sessizliği, öylesine anlamlı. omzumda uyuyakaldı. bende uzattım ayaklarımı sehpaya hareket etmemek için nefes bile almamaya çalıştım. Uyandı sonra, yavaşça açtı gözlerini. sonra başını dizime koydu uzandı koltuğa ben saçıyla oynarken uyudu öylece. Kalbimi ağrıttı. Kalbim sıkıştı resmen, parmaklarım saçlarının arasında dolaştıkça kalp atışımı boynumda hissettim.

    Bir kaç günümüz böyle güzel geçti. Tam eskisi gibi olacağız derken yine izin vermedi hayat. Sevgimiz ne kadar kuvvetliyse sinirlerimiz o kadar hassastı. Bazı olaylarda tutamadık kendimizi. Bağırıp çağırmadık ama bakışlarımız yaraladı içimizi. Sonra da zaten iş için yurt dışına çıkma imkanı geçti eline. Gitme dedim, kal dedim, dil döktüm olmadı gitmem lazım dedi. Derken de doldu gözleri.

    Sonra bir gün rakı aldım geldim eve keyif yapayım dedim. hazırladım babagannuş haydari. biraz kavun dildim peynir vs. yana yana plakları aradım bir türlü bulamadım sonra arabada olduğunu hatırladım. onları da ayarladım tam açarken mesaj geldi. "yemeği iki kişilik yap" diye.
    biraz sonra kapı çaldı açtım kapıyı. elinde iki poşet, ayakkabıyı çıkarmakla uğraşıyor. aldım poşetleri geçtim içeriye kapıyı kapatıp arkamdan geldi.

    bir insanın konuşmadan anlaşabildiği birisinin olması güzel bir şey.

    geçtik içeriye konuşmadan beraberce hazırladık her şeyi. konuşmadan oturduk karşılıklı. ben plağı koyarken o rakıları doldurdu. ağır ağır dönerken plak hamiyet yüceses ses verdi. makber başladı. ilk yudum damaklarımızı yaktı. bakıştık. sarı saçlarını omzundan arkaya attı. yavaş yavaş yiyip yavaş yavaş yudumladık hayatı, geçmişi, yaşananları. ara ara plağı değiştirmek için kalktık sırayla, eskiden olduğu gibi. sonra müzeyyen abla başladı söylemeye, fikrimin ince gülü dedi, benzemez kimse sana dedi, akşam oldu hüzünlendim ben yine dedi, zeki müren söyledi birazda. onlar söylerken benim boğazımda çözülmeyen bir düğüm vardı, tıpkı onun gözlerinin dolması gibi anlamsız. hala melek kolyesini takıyordu biliyordum. Gitmeden önceki son akşamdı işte. gidekcekti, başka bir ülkeye kilometrelerce öteye. düğüm çözülmeye başladı. "son kez doğruları konuşalım mı" dedi. sadece kafa salladım.

    Döktü içinde ne varsa, korkularını, düşüncelerini, isteklerini, hayallerini.. benimde gözlerim doldu, içim yanıyordu zaten.
    sonra içeri geçtik yan yana oturduk. yerinin hala orası olduğunu bilerek sol tarafıma yasladı başını. plak arkada bir yerlerde çalmaya devam ederken gecenin sessizliğinde kaybolmayı istedik. olamadık. zaten bir tak olmayı beceremedik hiçbir zaman. çok zor değildi kokusunu içine çekmem, saçının her telini ayrı ayrı öpmem. sarılıp gitmemesini istemek zor değildi. ama yapmadım. ne kadar çok istense bile bazı şeylerin kolay olması gerekir. kolayca gitmesi gerek. kolayca bir hayat kurması gerek. unutulmam ya da güzel bir anı olarak kalmam gerek. sadece gecenin 3ünde onu evine bıraktım. arabadan inmeden elini tuttum. "hiçbir şey eskisi gibi değil" dedim. "yalnızlık bile" diyerek tamamladı sözlerimi. sonra indi ve gitti

    eve dönünce kapıyı açtığımda ilk gördüğüm şey anahtarları astığım askılıkta asılı duran melek kolyesi oldu. hala orada asılı durur orada. evin kapısı açıldığında ilk onu görüyorum şimdi. Beni karşılıyor.

    Hala sevmek çok zor, ağır. Umutlarda tükendi içimde bir o tükenmedi.

    Belki bir gün buluşuruz belli mi olur.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +7
    günler devam etti böyle. aynı mutluluklar, arada ufak tartışmalar. her şey güzeldi yine. yine mutluyduk. geçte olsa ders çalışmaya başlamıştık beraber o bana ben ona yardımcı oluyordum. birbirimizle alay ediyorduk bazen. hatta üniversite sınavından sonra beraber tatile gitmeye karar verdik. yer önemli değildi zaten onu sonra kararlaştıracaktık. çoğu kişi sevgili olduğumuzu bilmiyordu. hatta bir gün biri bir yerlere gitmeyi teklif etmişti ona. sevdiğiniz birine başka birinden böyle bir teklif gelse ne yaparsınız? kan beynime sıçradı, sinirlendim, içimden yükselen hiddet duygusuna kapıldım. aslında sakin biriyimdir o da derdi sakinliğini seviyorum diye. o zaman sakin olamadım. aslında ben haklıydım. sevgilim var dediği halde aynı yavşaklıkla davranışlarına devam eden biri kaşınıyordur. ne yaptım? buldum çocuğu.
    ···
  4. 4.
    +7
    bir kaç gün sonra msn'de yakaladım. noldu hasta mısın gelmedin dedim. yok ya geç döndük sadece yarın gelecem dedi. tamam. dedim. bu kız okuldaki en iyi arkadaşım gibi bir şeydi. şimdi düşününce aslında karışıkmış durum. pek arkadaşı yoktu bende sırf bu yüzden sohbet etmeye giriştim galiba, bilirim yalnızlık, dışlanmışlık hissini. her neyse ertesi gün otururken bahçede arkadan biri naber diye seslendi. döndüm baktım, gülümseyen bir kız var. ilk önce tanımadım. şaşırdım bir şey de diyemedim. herkesin sınıfta vardır muhakkak, hafif kilolu, incin saçlı, ense kılı olan, sivilceli, neredeyse bileğine gelecek şekilde etek giyen tipler. bu kız böyleydi. ama şimdi karşımda bambaşka biri var gibiydi.
    ···
    1. 1.
      +1
      ah ulan özge ah yaktın bizi.
      ···
  5. 5.
    +6
    Sevdiğimin ricası gittim konuştum sadece. Tamam birader kusura bakma falan dedi. Sorunu hallettik konuşarak. Gel gör ki üç gün geçmeden tekrar başladı. Bu sefer söz hakkı bırakmadan gittim çocuğun yanına. Kaslı falan değilim ama iriyimdir. “derdin ne birader” dedim. Baktı bana güldü “ bi gibtir git başımdan” dedi. Çabuk sinirlenen bir insanımdır. Aşırı reaksiyon gösteririm. Birkaç kez pgiboloğa gitmiştim hatta stres bozukluğu teşhisi konuldu biraz anti depresan kullanmıştım. Bu durumda o sinir açığa çıktı. Yakasından tutup yere indirdim suratına yumruk indirmeye başladım. 3. yumruğumda biri omzumdan çekti, kenara fırlattı. iki tane çakıp attı beni kafeden. Abisi olduğunu sonradan öğrendim. Adamın mekanında kardeşine daldım, tam benzetemeden bıraktı beni. Eğer stres bozukluğu olan bir tanıdığınız varsa sorabilirsiniz sinir krizine girerse gözü bir şeyi görmez. Benimde görmedi o an ve daha sonra olanlarda.
    ···
  6. 6.
    +5
    kasım ayının başı, hava yağmurlu. okuldan çıkış zili çaldı ama şemsiyesi olan çıkıyor okuldan, ya da servisi gelen. bekliyorum kapının önünden. yanıma geldi özge, saçlarını ev topuzu yapmış "bende şemsiye var gel beraber gidelim" dedi. olur dedim. çıktık okuldan yürümeye başladık beraber. oturduğumuz yerin alt yapısı tak gibi zaten. sokağı su başmış neredeyse. onların evi tamam da bizim eve gitmek işkence gibi amk. o da gördü bunu. " gel bizim apartmanda bekleyelim" dedi. ailesini falan tanımıyorum zaten evine davet etmedi. apartmanın giriş kapısından girip merdiven sahanlığında bekledik. bizim son ders bedendi eşofmanlar var üstümüzde. ya kız birden çok değiştiği için ya önceden iyi bir sohbetimiz olduğu için ya da şimdi etrafında bir sürü arkadaşı olduğu için kıskanıyordum onu. saçmaydı ama öyleydi, sohbet ettik biraz.
    ···
  7. 7.
    -5
    Sözlüğün En Gereksiz Başlıkları Bunlar
    ···
    1. 1.
      0
      Gibtir git o zaman sizin gibi kıymet bilmeyenler yüzünden böyle sözlük.
      ···
    2. 2.
      0
      bunu atıyorum ve trende çıkıyorumlarmı gerekli a ibine
      ···
  8. 8.
    +4
    kalktım kapıyı açıp baktım yağmur yavaşlamıştı. gözleriyle takip ediyordu beni biliyordum o yüzden de heyecanlandım. öküzlük yapıp kızın yüzüne bakmadan " yağmur yavaşlamış ben gideyim, görüşürüz yarın" deyip tak var gibi hızlı hızlı gittim eve. kendimi mal gibi hissediyordum. aşık olmuyorum inşallah dedim kendi kendime. geçtim odaya müzik falan dinledim. ertesi sabah çıktım dışarı baktım evlerinin önünde bekliyor. beni görünce yürüdüğüm kaldırıma geçti. "günaydın" dedi. "günaydın" dedim. sonra mal gibi "birini mi bekliyorsun" dedim. salak mısın der gibi baktı suratıma "seni bekliyorum, beraber gidelim okula" dedi. tamam dedim. giderken biraz sohbet ettik havadan sudan. okula geldiğimizde "ben çay almaya gidiyorum kantine" dedim. "bana da al" dedi. iki simit iki çay aldım çıktım yukarı. geçerken sırasına bırakırım diye düşünüyordum. sınıfa girince baktım sırasında yok, benim sıramda oturuyor. şaşırdım biraz içten içe de sevindim. gittim sıraya koydum aldıklarımı.
    ···
  9. 9.
    +4
    daha ben bir şey demeden "bundan sonra yanında oturmak istiyorum iznin varsa tabi" dedi manidar bir şekilde. "sırana oturmak için neden izin istiyorsun onu anlamadım" dedim. o güldü, gülünce bende mutlu oldum. oturduk kahvaltı ettik beraber. şimdi bile aklıma geldikçe gülümsüyorum. o gün ders falan umurumda değildi. okuldan çıkınca yakınlarda bir park vardı. oraya gidelim mi dedim. olur dedi. gittik beraber oturduk. sabah biraz yağmur yağmıştı. ıslak toprak, ıslak çimen, hafif rüzgar, ve birazdan aşık olacağınız bir kızla beraber oturduğunuzu düşünsenize. büyük bir ağaç vardı, yaprakların çoğu dökülmüş, onun altındaki banklara oturduk. sadece okuldan gelen sesler var. ne konuşsam diye düşünürken o başladı konuşmaya.
    ···
  10. 10.
    +4
    Başı omzumda eli elimde saçmaladık bir süre. Sonra yorgunluktan uyuyakalmışız orada. Gece uyandım. Etraf sessiz. Sevgilim iyice sokulmuş bana. Aslında orada uyumaya devam edebilirdik ama boynu ya da beli tutulur diye kıyamadım. Sessizce kalkıp içeri girdim. Kanepeyi açıp yatağımızı hazırladım. Sonra dışarı çıkıp uyandırmaya çalıştım onu ama nafile. Kucağıma alıp içeri taşıdım. Kanepeye yatırıp uzandım yanına. Uyurken onu izlemek lüksümdü, elime zor geçen bir fırsattı. Kaçırmadım bu fırsatı, izledim. Dudakları hafif aralık, saçları yüzüne düşmüş, göğsü hafifçe kalkıp inerken bir eli yastığın altında diğer eli elimde. Alnından öptüm, burnundan öptüm, yanağından öptüm, omzundan öptüm, elinden, dirseğinden baktığım her yerden öptüm. Yanına uzanıp onu izlerken uykuya daldım.
    ···
  11. 11.
    +4
    Bir gün ailem yine şehir dışına çıktı. Şubat ayındayız. Dışarıda soğukta dolaşmak yerine eve gidip sıcakta kahvelerimizi içip oturuyoruz. Bir gün eve erken gitmesi gerekti. Okuldan çıktıktan sonra direkt durağa koştuk. Bende birkaç yere uğrayıp eve gittim. Kapı önünde bir kız vardı. o diye heyecanlandım ama çanta falan vardı. sonra gördüm zaten halamın kızı sena. Napıyorsun falan konuştuk. içeri geldi tabi. Adanaya gidecekmiş öncesinde gelip hem birkaç gün kalıp hem bizimkileri görecekmiş. Bizimkiler yok iki üç gün dedim. “Hadi ya bilet almıştım bende şimdi nasıl olacak” dedi. “Kalabilirsin istersen içerde iki tane boş oda var.” dedim ki zaten demesem bile kalacaktı. Özge kesin kıskanırdı. Sena benden iki yaş büyük güzel bir kız. O yüzden bilmesini istemiyordum.
    ···
  12. 12.
    +4
    geri döndüğümde sınıfa girer girmez onu aradı gözlerim. ilk başta göremedim. yine bir değişikliğe gitmişti. saçlarını küt kestirmişti. yanına gittim. "aa hoşgeldin" dedi. bende saçların güzel olmuş" dedim. teşekkür etti. neler yaptığımız konuştuk vs. okul çıkışı beraber bir kafeye gidip oturduk. uzun uzun konuştuk. aşık olduğuma emindim. o kadar konuştuk ama ben pek dinlemedim. onu izledim o kadar saat. gülüşünü, yüz ifadelerini oturup karşısında saatlerce izledim. ne ara bu kadar aşık oldum anlamadım zaten. büyük ihtimal ben onun için en yakın arkadaşıydım. mevzu döndü dolaştı aşk konusuna geldi. direkt sordum hiç teklif eden oldu mu diye. "oldu ama ben kabul etmedim" dedi. sinir dalgası yükseldi içimden. kim olduğunu sordum ama söylemedi. çıktık eve gittik. artık bahar gelmişti. bahar aylarında insanlar da aşık olma duygusu olur, sersemler ya bende öyleydim işte.
    ···
  13. 13.
    +4
    ondan önce uyandım. çıplak omzunu öptüm. saçını okşadım, tekrar tekrar aşık oldum. bir kağıda " uyan ki günüm aysın sevdiğim" yazıp avucuna sıkıştırdım kağıdı, sessizce içeri gidip elimden gelenin en iyisini yapıp tost yaptım, çay demledim. "niye aşık olduğumu anladım" dedi arkamdan. arkanızı dönüp birden güneşle karşılaştığınızı düşünün. sabah serinliği, sıcak bir gülüş, gülen gözler ve meleğiniz. o an orada ölsem üzülmezdim. kahvaltıya sevgilinizin dudaklarıyla başlamak nasıl tarif edilebilir? sanki hayata yeni başlıyor gibiydim. sanki ilk defa dünyaya tüm duygulardan arınmış gibi bakıyordum. aşk nedir derler ya aşk budur işte, dünyayı bambaşka görmek, sanki cenneti dünya da keşfetmiş gibi. ben cenneti keşfetmiştim ve hiçbir şey umurumda değildi benim.
    ···
  14. 14.
    +4
    Gerekli hazırları yaptım. Hediye bile aldım. Sarı saçlı, ela gözlü bir sevgilim var. Ben ona beyazı yakıştırıyorum. Beyaz bir elbise aldım bu yüzden. Sürpriz için geri kalan şeyleri de ayarladıktan sonra yıldönümümüzde öğle vakti oraya gittim. Tabi haberi yoktu, Selçuk’un bile haberi yoktu. Her şeyi tek başıma yapacaktım. Sitenin sahilinin en sonunda korunaklı diyebileceğimiz bir yer vardı. Sahilden ancak sazlıkların arasından geçip ulaşılabiliyordu, sazlıkla deniz arasında ince bir yol vardı oradan geçilirdi. Şimdi temizlemişlerdir kesin. Diğer tarafı zaten kayalıktı. Sazlık, kayalık, deniz arasında kalmış bir yer arka tarafında yüksekte piknik alanı vardı ama pek kimse kullanmıyordu. Sazlığı geçtikten sonra ufak bir sahil çıkıyor karşına. Oraya kamp kuracaktım bir bakıma. ileride ters dönmüş eski bir kayık vardı. Hemen yanı başına çadır kurdum. Halim abi vardı mahallede kamp malzemeleri, avcılıkla ilgili şeyler satardı ondan almıştım. Bayağı uğraştım çadır için ama başardım sonunda almayı. Şimdide kurmak için çabalıyordum.
    ···
  15. 15.
    +4
    Bir gece mutsuzluktan konuştuk uzun süre. Sonra uyuyalım dedikten 15 ya da 20 dakika sonra beni arayabilir misin diye mesaj attı. Bir şey oldu sandım aradım hemen “ bana şiir okur musun sesinle uyunmak istiyorum bu gece” dedi. Bir şey söylemeden masamdaki kitaplardan birini aldım, masa lambasını yakıp bana doğru çevirdim. “ bir sayı söyle bir tanem” dedim. Söyledi. Sayfa numarasını açtım, hangi sayıydı hatırlamıyorum ama şiiri hatırlıyorum. “geçelim bunu başka söyle” dedim. “neden geçiyoruz? Oku hadi” dedi. Yok dedim ama ısrar etti. Turgut uyar’Dan “SEVGiM ACIYOR” şiiri. O an fark ettim. Onu sevdiğimi anladıktan daha doğrusu kendime itiraf ettikten sonra korkmaya başladım. Hemen değil tabi zamanla fark ettim bu durumu neyden korkuyordum bilmiyordum aslında. Galiba gitmesinden ya da onu kaybetmekten korkuyordum. Anladım ki aslında sevgim acıyor, sevdikçe kalbim acıyordu. Çünkü sevdikçe kaybetmekten korkuyor insan. Ve kaybederse gerçekten bitiyor o an mutluluk, umut, huzur, hüzün, acı, her şey. O an biten bir şey yoktu ama sevgim acıyordu işte. Mutluluğa o kadar kaptırmıştım ki kendimi o gece kötü bir şey mi oluyor diye düşünmekten uyuyamamıştım.
    ···
  16. 16.
    +4
    Akşam yine çıktık dışarı. Ozan ters ters bana bakıyor. içimden keşke bir şey dese diye dua ediyorum. Sevgilim yanımda oturup başını omzuma koyuyor, Selçuk Cansu ile konuşuyor (diğer kuzeni) ortamdan memnun olmayan tek kişi Ozan. Hatta daha sonra Nazan diye bir kız geldi. Aynı sitede oturan bir kız, Selçuk da Özge de tanıyorlar. Oda geldi bize katıldı. Ozanla konuşmaya çalışıyor ama nafile. Gece saat 1 gibi çıktık ilk onların evinin önünden geçtik Nazan ayrıldı. Sonra sevgilimin evinin önünden geçerken onlarda ayrıldılar. iyi geceler dedik birbirimize, sonra dudağından öptüm sevgilimi. Kimselerde görmedi. Bizim dışımızda. Evlerine girerken Ozan muallakmsi bir şekilde güldü. Bir pislik yapacak bu diye geçirdim içimden. Yapsa direkt kavga çıkarırdım, öyle planlıyorum. Aynı durumda olsanız nefret ederdiniz çocuktan. Bende ediyordum işte. ilk defa kendimi bu kadar şiddet yanlısı hissediyordum.
    ···
  17. 17.
    +4
    “ aklımdan hep sen geçiyorsun, yanında olduğumda bile. Sanki seni görmesem, sesini duymasam dünyam hep karanlık olacak. Senden sonra ne zaman kitap okusam, film izlesem ya da müzik dinlesem senden bir parça arıyorum. Şiire düştüm, senden öğrendiğim aşkı sana yazmaya çalışıyorum. Tüm dünyamın anldıbını adına sığdırmaya çalışıyorum. Ne yaptın bana böyle? Aşka bu kadar düşmemem lazımdı, sana bu kadar bağlanmak değil de seni bir gün kaybetme ihtimalimin olması korkutuyor beni. Seni üzme ihtimalim korkutuyor.” Elimi yanığına koydum sıcaklığı hissettim kalbim delirdi yine. “hayatımın sonuna kadar birbirimizin olalım, bırakmak istemem seni hiçbir zaman” dedim. Kafa salladı sadece. Yüzüme bakmıyordu. Ateş yüzümü yakıyordu. içimden gelen ateş… ellerim titriyordu, kalbim göğüs kafesime çarpıyordu. Yüzümü yüzüne eğdim. Dudaklarına yaklaşırken gözlerini kapattı, bende kapattım. Yaklaştım ve değdi dudaklarım dudaklarına. Islaktı, tuzluydu, öptüğüm göz yaşıydı, ağlıyordu. Korktum, yanlış bir şey yaptığımı sandım. “ağlıyor musun” dedim. Gülümsemeye çalışıp doğruldu yerinde sus dedi sarıldı bana. Sonra sıcaklığı tekrar dudaklarımda hissettim. Ruhumu dudaklarımdan çekip alıyordu.
    ···
  18. 18.
    +4
    Tavırları o kadar artist ki konuşmak yerine direkt giresim geldi. Ters bir hareket yapsa dalmayı planlıyorum. “ ne var?” dedi ağzını yamultarak. Zaten ayar olmuştum iyice sinir oldum “ derdin ne lan senin, tanıştığımızdan beri bir tavırlar, artistlikler. Dünde görüşmeyin falan demişsin. Derdin ne yüzüme karşı söylesene” dedim. Elleri cebinde suratıma bakıyor. “derdim falan yok, öyle istedim öyle dedim napacaksın” dedi. Eğer tek bir yumruk atamadan bu çocuk giderse intihar ederdim. “ ağzımı bozmak istemiyorum da, sen ne gibime karışıyorsun ki bize? Sana noluyor?” dedim. Yav işte kuzenimi görmüyorum falan derken bir adım attım burun buruna geldik. “ bak. Özgenin kuzenisin bir şey diyemiyorum. Ben…” derken lafımı kesip “ desen ne olacak lan yavşak” dedi gülerek. Arkaya baktım sevgilimin sırtı bize dönük, Ozan’a baktım karşımda gülüyor. Dayanamadım. Yumruğu karnına geçirdim. O orada iki büklüm olurken sevgilimin yanına gittim. Kalırsam fazlası gelecekti.
    ···
  19. 19.
    +4
    Okulda daha doğrusu sınıfta herkes normal karşıladı. Biliyorlardı geç bile kalmıştık onlara göre. Okulda klagib ergen liseliler ne yaparsa onu yaptık. Okuldan sonra sokaklarda dolandık boş boş. Bana deseler ki seni cennette göndereceğiz ama onunla hiç tanışmamış olacaksın. Kabul etmem. Eğer gerçekten seven varsa, aşık olan, kendinden geçen varsa anlar beni, benim anlatabileceğim pek bir şey yok aşk hakkında. Neyse, dönüp dolaşıp sokağımıza girdik ama öbür tarafından ilk benim evimin önünden geçecektik, yürümeye devam ettik. Rüzgarın hızlanması ya da hafiften başlayan yağmur umurumuzda değildi. Hala koluma girmişti, hala elini tutuyordum. Sonra durduk. Sokak lambası yanıp sönerken yüzüme bakıp gülümsedi. Onların evinin önüne gelmiştik. Bir şeyler söylemem için bana bakıyordu hissediyordum bunu. Ama odundum işte diyemedim bir şey. Anladı güldü yanağımdan öptü “ iyi akşamlar sevgilim” dedi. Çözüldüm; “ bu ana sıkışıp kalsak olmaz mı? Zaman dursa.. beni öptüğün anda takılsak, dudaklarını hep yanağımda hissetsem, kalbim hep deli gibi atsa, hep kokunu içime çeksem, hep saçların tenime değse, hep böyle kalsak olmaz mı?” dedim. Sadece sarıldı. “ beni hep sev” dedi ve gitti. Yine kaldım olduğum yerde. Aşk bambaşka bir şeydi. Bütün duyguların birleşimi bir şey. Kalbim sıkışmış vaziyette eve gittim. O akşam şiir yazmaya karar verdim.
    ···
  20. 20.
    +3
    Yaz sonuna kadar ara sıra o geldi ara sıra ben gittim. Üniversite bu sene olmamıştı, gelecek sene tekrar deneyecektik. Dershane senesiydi bu sene. Daha da önemlisi 18 gün sonra yıl dönümümüz olacaktı. Geldiğinde çarşıya gider mağazaları gezerdik, beğendiği bir şey varsa hediye olarak almak için. Ne yapmaya çalıştığımı anladığı için bilerek söylemiyordu bir şey kendi başıma karar vermemi istiyordu. Şiir yazıyordum ama bu konu da odundum işte. Bizimkiler bu sefer buradaydı evde sürpriz hazırlayamazdım. Başka şeyler düşündüm. En mantıklısı sadece gündüz takılmaktı. Konu özge olunca ben mantıklı düşünemezdim ki. Oturdukları sitede bir şey yapmayı düşündüm. Selçuk vardı ama o da müsait değildi onda kalamazdım. Umurumda değildi zaten. O gün orada, sahilde ona güzel bir sürpriz yapabilirdim ve yapacaktım
    ···