1. 1.
    +30 -1
    izledikten sonra beyin amcıklaması yaşabilirsiniz.
    edit:beyler sizinde bildikleriniz varsa pm den atın editleyim kaydedeyim

    life of brian (1979)

    Dini filmlerdeki klişeleri alaşağı ediyor, kutsal kişileri değil de arada kalanları anlatıyor. Bir yandan sosyalizme giydiriyor, bir yandan kayıtsız şartsız bir şeylere inanmayı çalışanları.

    baise moi (2000)

    Gereksiz derecede vahşet, ferregrafi ve sonucunda ortaya çıkan rahatsız edici ve kötü filmin pgibolojiniz üzerinde yaratabileceği etkiler. Kendi kusmuğunuzda boğulmak da olabilir.

    der siebente kontinent (1989)

    Bu film ise, "burjuvazinin çöküşü" olarak nitelendirebileceğimiz, 3 bireyden oluşan bir çekirdek ailenin 3 yılını anlatıyor. ilk yıl, aile maddi anlamda hızla yükseliyor, ikinci yılda vardıkları tepe noktasının kocaman bir boşluktan ibaret olduğunu anlıyor ve son yılda ise hayatlarından kaçmanın yollarını arıyorlar.

    breaking the waves (1996)

    Danimarka sinemasının en çarpıcı yönetmenlerinden Lars Von Trier?in perspektifinden yine zor bir konu. Aşk, cinsellik ve Tanrı inancı arasında gidip gelerek dalgaları aşmaya çalışan Emily Watson?ın en azından oyunculuk kariyerinde büyük engelleri aştığı gerçek.

    peacock (2010)

    Nebraska’nın kırsal bir bölgesinde meydana gelen bir tren kazası kasabanın banka memuru Murphy’nin gizemli olayının sırrının ortaya çıkmasına sebep olacaktır.

    repulsion (1965)

    özel yaşamında hayatını manikür yaparak kazanmak olan carol, cinsel duygulara karşı ilgili olup hem de iğrenen genç kız, Londra'da beraber oturduğu kızkardeşiyle birlikte yaşamakta ve bir gün, kızkardeşi Helen evli erkek arkadaşıyla birlikte tatil yapmak için evden ayrılır ve Carol evde tek başına kalır. olaylar bundan sonra başlar

    siyah kuğu (2010)

    Tercihini yetenekli bir balerin olan Nina’dan yana kullanan oyun yönetmeninin karşısına, aynı yetenekte bir başka balerin daha çıkacak, rol için yetenekli iki balerin arasında garip bir rekabet yaşanacaktır.

    sapık

    Çektiği korku ve gerilim filmleriyle sinema tarihinin en iyi yönetmenleri arasında gösterilen Alfred Hitchcock imzalı Psycho filminde, emlak ofisinde çalışan genç kadın, sevgilisiyle evlilik hazırlıkları yapmaktadır.

    the tenant (1976)

    intihara teşvik edebilecek derecede transa neden olması. Üstelik ölmezseniz kendinizi tekrar pencereden atabilirsiniz.

    hotaru no haka (1988)

    Takahata-kun'un belki de ikinci dünya savaşı ile ilgili yapılmış filmler arasında en acılı, en korkunç, en dehşet verici, en çarpıcı filmi yapmış olması ve üstelik bunu rengarenk bir animenin içine sığdırmış olması akıl almaz bir durum.

    crash(1996)

    Bu filmi izleyenlerde genel olarak 2 temel ölüm sebebi görülüyor. ilki trafikte hız yapmanın ve karşıdaki arabaya çarpmanın nasıl bir his olduğuna dair verdiği merak sonucu.

    the thing (1982)

    Yapılmış en acayip re-make olduğunu söylesem, yalan söylemiş olmam herhalde. Mr. Carpenter'ın paranoya ve esrar üzerine kurduğu başyapıtı, öyle kolay yutulur cinsten bir şey değil.

    inland empire (2006)

    Tam tdıbına 180 dakikalık, katıksız bir linç filmi. Laura Dern'in oynadığı karakter üzerinden giden film, rüyalar, karakter değişimleri, anlamsızca araya giren sahneler, absürd diyaloglar ve tecavüze uğramış bir kurgudan ibaret.

    ben x(2007)

    Ben, kimseye benzemeyen birisidir. Kendine özgü hayatı olan Ben, dış dünyadan bağımsız bir şekilde yaşdıbını sürdürmektedir. Gününün büyük bir kısmını internet üzerinden “Archlord” isimli oyunu oynayarak geçirmektedir. Oyunda, çok güçlü, saygı duyulan bir karakteri vardır. Ben'in en büyük hayali, gerçek hayatta da oyundaki gibi bir karaktere sahip olmaktır. Fakat “Otizm” adı verilen hastalığı yüzünden bu hiç te kolay değildir. Sürekli arkadaşlarının şakalarına maruz kalan, dışlanan Ben'in yardımına “Archlord” oyunundan tanıştığı Scarlite adlı kız koşacaktır...

    devamı @4 te panpalar
    ···
  1. 2.
    0
    rizörv
    ···
  2. 3.
    0
    panpa 1408 numaralı oda
    ···
  3. 4.
    +12 -2
    breaking the waves (1996)

    Danimarka sinemasının en çarpıcı yönetmenlerinden Lars Von Trier?in perspektifinden yine zor bir konu. Aşk, cinsellik ve Tanrı inancı arasında gidip gelerek dalgaları aşmaya çalışan Emily Watson?ın en azından oyunculuk kariyerinde büyük engelleri aştığı gerçek.

    koroshiya 1 (2001)

    içindeki japon aksiyon filmlerindeki komedi karakterleri bir yana, bolca aksiyon var. Ama hepsinden öte Ichi'nin çok acayip drdıbını da izliyoruz. Pek çok hissi aynı anda yaşıyoruz. Açıkçası Ichi son yılların en yaratıcı karakteri olsa gerek, ama ondan daha büyük bir fan kitlesi edinmiş Kakihara sadist-mazoşist bir yakuza olarak ondan aşağı kalmıyor.

    perfect blue (1998)

    ilk izleyişte insanın beynini allak bullak ediyor. Konusu ise içeriğe göre kısmen basit. Japonya'da pop şarkıları söyleyen, Amerika'nın girl band'lerine özenen pek çok grup kurulur her yıl. Pek çoğu proje işi bir araya getirilmiş kızlardan oluşur. Kon bu gruplardan birinin yıldızına ve onun kariyerine odaklanmış. Grubun frontwomanı olduğu belli olan ve diğer kızlardan daha popüler olan kız, menajerlerinin isteği ile grubu bırakır ve oyuncu olmaya yönlendirilir.

    safe(1995)

    Modern toplumdan soğutması, yemekten içmekten kesmesi. Film zamanla büyüleyici sahnelerle dolu, yer yer akıl almaz derecede rahatsız edici bir hal alıyor. Özellikle çaresi olmayan hastalıklardan korkan biriyseniz, bu filmin sizi çok etkileyeceğini söyleyebilirim. Ama elbette ki Haynes'ın asıl derdi katkı maddeleri falan değil.

    tetsuo (1989)

    ereden geldiği belirsiz bir şekilde saplanıveren metal çubuklar, şişler, kazıklar ve diğerleri...

    Tetsuo hakkında çok fazla konuşulacak bir film değil. 80lerin sonunda siyah beyaz olarak çekilmiş bir kabus olarak adlandırılabilir. Kabus derken tam olarak bir kabusu mu kastediyorum, yoksa yer yer absürdlüğü ile güldüren bir hayali mi kastediyorum bilmiyorum.

    the cook the thief his wife amp her lover(1989)

    Filmin sürprizlerini, güzelliği, ayrıntılarını bozmak istemiyorum. Ama filmi son 1 yılda birkaç kere izledim ve bir seferinde sadece renk kullanımını izlerken, bir keresinde kostümdeki oyunları, bir keresinde de göndermeleri yakalamaya çalıştım.

    blood simple (1984)

    Yazımızın konusu olan Blood Simple ise, tırnaklarıyla inşaa ettikleri bu kulenin ilk katı. Katıksız bir başyapıt olmak bir yana, yapılmış en etkileyici ilk filmlerden biri. Ve başka hiçbir filmlerinde olmadıkları kadar ciddiler. Açılış sahnesinde bile insanı hortum gibi içine çeken atmosfer filmin dudağı uçuklarla dolduran final sahnesine kadar geçmiyor.

    sud pralad (2004)

    Kırsal kesimde günümüzde başlayan eşcinsel bir aşk hikayesi, herhangi bir cinsel boyut kazanamadan, kaplana dönüşebilen bir şamanın hikayesi ile ortadan ikiye bölünür, ve yönetmenin kişisel hikayesini anlatmaya başlar. Çünkü çocuklardan biri aniden bir gün ormana kaçmış ve ortadan yokolmuştur.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    0
    iyi tutar haa
    ···
  5. 6.
    0
    rezerved
    ···
  6. 7.
    0
    oldboy ve serbian ı yazmayı unutma
    ···
  7. 8.
    0
    rizöğvd
    ···
  8. 9.
    0
    akıl oyunları
    ···
  9. 10.
    0
    çakinin gelini

    -ağır cinsellik
    ···
  10. 11.
    0
    reserved
    ···
  11. 12.
    0
    1-)das experiment
    2-)akıl oyunları
    3-)zindan adası
    gerisinin koy zütüne rahvan gitsin
    ···
  12. 13.
    0
    türkçe hocanın beynini gibiyim
    ···
  13. 14.
    0
    fight club
    ···
  14. 15.
    0
    trouble every day
    ···
  15. 16.
    0
    up up up
    ···
  16. 17.
    0
    reserveddd
    ···
  17. 18.
    0
    reserved
    ···
  18. 19.
    0
    reserved
    ···
  19. 20.
    0
    up up up
    ···