1. 356.
    0
    4. BÖLÜM...

    Rus kara birlikleri ile sınırlı sürdürülen düşük yoğunluklu bir savaş olmasına rağmen Türk Hava Kuvvetleri 50 uçak kaybetmiş, kara kuvvetlerinin ise binlerce askeri şehit vermişti. Düşen uçak miktarı ve ölen Rus askerlerinin sayısı daha fazla olsa da oransal olarak bakıldığında daha büyük kayıpta idik.

    Suriye ve PYD ittifakı için durum daha vahimdi. Kırım ve Suriye cephesinden gönderilen onlarca Scud türevi taktik balistik füze şehirlerde rastgele düşmüş, esas yıkımı ve etkiyi ise Rusların gönderdiği sayısı yüzden fazla 500 km den fazla menzile sahip iskender füzeleri vurmuştu.

    Durdurulamayan bu taktik balistik füze salvoları sivil yerleşim yerlerine yağmur gibi yağarak halkın savaşma azmini ve hükümet ve orduya karşı güveninin yitirmesini amaçlamıştı.

    Füzeler savaşı kazanamasa da savaşı başlatan ve Suriye’ye giren siyasi aktörlerden kimseyi bırakmamış ülke çok farklı kesimlerden oluşan bir koalisyonla çıkış yolu aramakta idi. Suriye’de de durum farklı değil idi. Esed’in faydalı kullanım ömrünün bittiğini fark eden Ruslar general olan kuzenini kimseye çaktırmadan tereyağından kıl çeker gibi yapılan bir darbe ile başa getirmiş dünya olup biteni bir gün sonra öğrenebilmişti.

    Dokuz yıldan sonra iptal edilen yüksek irtifa hava savunma füze ihalesinin ve sonrasındaki gelişmelerin bedeli ödenmekteydi. Kendi füzemizi geliştirme çalışmaları bir türlü sonuçlanmamış ne kadar para/emek/AR-Ge ayrılsa da işin tabiatı gereği ha diyince anti-balistik füze yapılamıyordu.

    Ülkeye NATO yardımı kapsamında gönderilen Patriot PAC bataryaları ile savaş çıkınca acil ihtiyaç kapsamında alınan az sayıda ASTER-30 SAMP/T bataryaları sadece stratejik hedefleri korumak için konuşlandırıldığından sayıca yetersiz kalmıştı. Aster-30 füzeleri yüksek performans gösterse de çok kritik kabul edilerek sarfiyatlarına azami özen gösteriliyor, PAC-3 MSE ler ise yüzde 80 lere varan daha önce göstermediği yüksek başarılara imza atsa da kaçırdığı yüzde 20’yi Türk halkının canına mal oluyordu.

    NATO kod adı SS-26 Stone olan iskender–M Taktik Balistik Füzelerinin cep mesafesi 15 metre idi. Ruslar nerede ise istediği hedefi vurabiliyor ve bu hedef hassasiyeti ile balistik füze kullanım doktrinini değiştirerek seyir füzelerinden farksız hale getiriyorlardı.
    ···
  2. 355.
    0
    Kuyruk olan ve çoğu itibari ile yakıtı kritiğe giren uçaklar acele ile birer birer indirilirken, yabancı hava yolu pilotlarının tebrik mesajları telsiz çevrimindeki tüm mürettebat tarafından duyuluyordu.
    Frankfurt uçağının emekli F-16 pilotu kaptanı uçağı park ettiğinde 50 metre ilerdeki pistin askeri tarafındaki F-16’yı fark etti. Son bir anonsla çoğu Almanya’da ki vatandaşlarımız olan yolculara bunun o uçak olduğunu söyledi. Uçaktan inen hiç kimse otobüslere gitmiyordu. Herkes bir arada 50 metre ilerdeki F-16’nın altında uçağa zarar gelmiş mi diye konrtol eden Yüzbaşı Serkan’ı alkışlıyor ve tezahürat yapmaya devam ediyordu. Zaten hepsinin savaşta yüreği yanmıştı. Bu kahramanlardan birini görme fırsatını bulmuşken ayrılamıyorlardı.
    Gerek hava muharebeleri, gerekse mecburi iniş duyulmuş bir çok kanal canlı yayına geçmişti. Yolculardan bazıları cep telefonu ile televizyonlara bağlanmış bir yüzbaşıyı bir yolcuları göstererek olayın heyecanının canlı yayında tüm ülkeye yansıtıyorlardı…
    Kaptan pilot, ikinci pilotuna dönerek,
    -Kusura bakma sana bağırdım. Onların hepsi benim oğlum gibi, onları ben yetiştirdim hepsi senin kadar kızım kadar değerli gözümde. Son anda pisti tutturamayacak diye çok korktum.
    -Ben fazla endişe etmedim sorun çıkarsa atlar diye düşünmüştüm,
    -Hayır hayır, indirmeye kararlı olduğunu fark ettim ben. Atlayacak olsa idi son yaklaşmada alçak kalınca çekerdi. O yüzden çok korktum.Son ana kadar atlamayacağını biliyordum…
    ···
  3. 354.
    0
    Boeing 737 uçağının kokpitinde eski bir F-16 pilotu oturuyordu. 55 yaşındaki kaptan pilot, sağda oturan genç ikinci pilota dönerek “Acaba ne oldu” diye sordu. Bir yandan da eli oto pilot paneline gitti. Gaz kolları ileriye doğru hareket ederken Boeing 737’nin sürati artıyor ve irtifa almaya başlıyordu… Ama kaptan pilotun aklı acil durumdaki F-16’daydı.
    Bu arada Serkan Yüzbaşı’nın F-16’sı biraz yan rüzgara maruz kalmış bir sağa bir sola yalpalayıp duruyor çok güven vermiyordu.
    Kaptan pilotun gözü acil iniş yapan F-16’daydı. Telsizden uçağın yakıt kritiğinde olduğunu öğrenmişlerdi.
    ikinci pilot o kadar olay yaşamalarına rağmen ilk kez kaptanı bu halde görüyordu.
    -Kaptanım, inebilecek mi?
    Deyince, umursamadı bile kaptan. Savaş çıktığından beri niye bu savaş ben orduda iken, gençken çıkmadı diye kendini yiyip bitiriyordu zaten.
    -Ne diyorsun oğlum sen… Ben üç kere emegency indim hiç birinde bu kadar heyecanlanmadım,
    Diye bağırdı. Ağlamaklı gözlerle. Savaşında etkisi ile profesyoneller dahi çok hassas bir hal almıştı çünkü.
    Artık Serkan Yüzbaşı pas geçemezdi. Uçağının motoru yakıtsızlıktan durmuştu. Süzülüş açısına göre pist başını tutturamazsa tek şansı atlamaktı.
    Meydan üzerinde dönüp te meydanı gören tüm sivil uçakların pilot kabinlerinde milli duyguların tavan yaptığı bu günlerde, çoğu asker kökenli olan yolcu uçaklarının pilotları nefeslerini tutmuştu. Yabancı hava yollarının dahi saygıdan ve havacılık ruhundan ileri gelen dürtülerle sesleri çıkmıyordu. Tüm Antalya gökleri olayı izliyor tüm kabinler de hemen hemen hemen ayni bağrışmalar oluyordu;
    -Hadi oğlum, hadi aslanım, koçum benim Allah’ım yardım et…
    Tekerlek bir iki derken üçüncü kez yere temas edince arka hava frenlerini full açıp paraşütü salmıştı. F-16 tüm yer ekiplerinin yürekleri ağzında bir ortamda güvenli bir iniş yapmış ve güçlükle pisti terk etmişti. Arkasından itfaiye ve kurtarma araçları saniyeler içinde F-16’nın yanı gelmişti.
    Derken B-737 ve tüm diğer uçakların kabinlerinde kaptan pilotların olayı ve geç inişin sebebini anlatan anonsları duyuldu.
    -This is the captainspeaking…
    Tüm uçakların yolcu kabinleri stada dönmüştü…
    -Türkiye seninle gurur duyuyor…
    ···
  4. 353.
    0
    Derken gerçek savaş ortamında çok az gerçekleşen, R-77 için ise ilk kez uygulanan yöntem işe yaramış ve füze F-16’nın yerini unutarak geçip gitmişti.
    Lider, bozuk pod ve yakıt sarfiyatını düşünerek Serkan Yüzbaşı’ya Antalya meydanına dönmesini emrederek “Biz gerisini hallederiz sen dön” demişti.
    Çünkü o sırada tuzağı fark eden E-7T “Doğu” uçağındaki nöbetçi hava muharebe operasyon komutanı Albay, çatışma sahasında Binbaşı ve arkadaşlarına;
    -Lider Ejder konuşuyor; Derhal muharebeyi kesip, geri dönün güvenli bölgede tanker sizi bekliyor,
    Emri vermişti. Adana güneyine KC135R tanker uçak yollanmış, ayrıca incirlik ve Konya’dan kalkan F-35/ F-16 oluşan karma bir filo tam AB konumunda hızla bölgeye geliyordu.
    Serkan yüzbaşının yakıtı kritiğe girmişti. Durumu Ejder’e bildirdi. Ejder o bölgede henüz hava hakimiyetininsağlanamadığını tanker gönderemeyeceğini söylemişti. Lider Ejder tanker gönderip buluşma sağlanabilse bile bunun zaman alacağını, güneyde Türk ve Rus uçakları arasında sıcak çatışmanın devam ettiğini, füzelerin havada uçuştuğunu biliyor ve bölge temizlenmeden koca bir tankeri mürettebatı ile harcayamayacağını düşünmüştü. Kısaca başının çaresine bak demişti. Ardından sivil trafiğe de açık uluslararası bir meydan olan Antalya meydanını alarma geçirip bir F-16’nın mecburi iniş yapacağı haber verdi.
    Yakıtı transfer edip dış yakıt tanklarını attı Serkan Yüzbaşı. Henüz füzelere kıyamamıştı. Sonra yakıt hesabı yapıp durumun umutsuz olduğunu gördü. Hemde sivil meydana yapılacak acil inişte bir terslik olursa füze yakıtı ve harp başlıklarıyla sorun yaşayabilirdi. Dördünü de denize attı içi giderek. 900 adet top mermisi de dahil..
    Uçakta tek yük AIDEWS elektronik harp podu idi ona kıyamadı. Hesaplamaları yapıp uygun yüksekliğe çıktı. Birazdan yakıt bitecek ve motor duracaktı. F-16’sı en son Hava Harp Okulu’nda uçtuğu planör gibi olacaktı. Fabrika verilerine göre F-16 motoru durduğunda bir süre kanat tasarımı ile süzülebiliyordu.
    Antalya meydanı ile irtibat kurmuş ve “emergency” deklare etmişti. Artık sivil kanaldan konuşuyordu ve trafik kuleye devredilmişti. Uçağının yakıt tanklarında kalan son damlalar motora akıyordu.
    Alana yaklaşma paternine girmiş olan tüm sivil uçaklarda konuşmaları duymuştu. Beklenenden önce yaklaşmaya girmeyi başarınca son yaklaşmada en önde olan bir Frankfurt uçağına yaklaşma kulesinden aniden;
    - Havayolu 7280, pas geçiniz-emergency trafiği öne aldık.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 352.
    0
    AYI GÖRÜNCE ÖLÜ TAKLiDi YAPMAK
    “BEAM” manevrasını denemeye karar verdi. Bu manevra herkesin yüreğinin dayanabileceği bir şey değildi. Ormanda ayıya yakalanınca son çare ölü taklidi yapmaya benziyordu. işin sonunda canlı canlı yem olmakta vardı.
    Hemen 20 bin feet’e tırmandı, 500 knot hıza inip 360 derece dönüşler yapmaya başladı. Bir taraftan alüminyum parçalardan oluşan “chaff”leri atmaya başladı diğer yandan da füzeyi kendisine göre 3-9 yönüne tutmaya çalışıyordu. Böylece dikey düzlemde kendisinin hareket etmiyor gibi görünmesini sağlamaya çalışarak R-77 radarını yanıltmayı amaçlıyordu.
    Tüm bunlar saniyeler içinde oluyor, usta bir pilot olarak saniyeler içinde karar alıyor, dönüşlere başladığında çelik gibi sinirleri profesyonelliğin etkisi ile ellerinin titremesine izin vermiyordu. Ancak saliseler içinde kafasından ailesinin de dahil olduğu binlerce şey geçiyordu. Ne de olsa sesten 4,5 kat hızla bir füze üzerine geliyor o ise aynı, yerde dönüp duruyordu. Bunu her babayiğit yapamaz idi.
    ···
  6. 351.
    0
    EN UZUN BiR DAKiKA
    Serkan Yüzbaşı’nın tam da AIDEWS podunun arıza yapıp devre dışı kaldığını fark ettiği anda“Geri mi dönsem devam mı etsem” diye düşünüyordu ki, füze ikaz vericisi füze ikazı yapmış ve ciyak ciyak ötmeye başlamıştı.
    Su-35 pilotlarından biri karşılıklı olarak yüksek hızda birbirlerine yaklaştıklarını da hesap ederek bir R-77 M-PD (NATO kod AA-12 Adder) aktif radar güdümlü uzun menzilli havadan-havaya füzesini ateşlemişti. Rusların en iyi füzesi olan olan R-77, Aktif Radar güdümünün yanında DL, IMU, PRFgibi yardımcı güdüm sistemlerini de kullanan tam bir baş belası idi.
    Serkan Yüzbaşı ciyaklayan RWR ekranında füzeyi görmüştü. Füzenin motorunun 30 saniyeden az bir süre tam güç çalışacağını ve hayatının en uzun bir dakikası olacağını anlamıştı. Hatta o kadar dahi süresi yoktu. Derhal gaz kolunu maksimuma getirdi ve lövyeyi ileri iterek dalışa geçti. Yönünü Türkiye’ye çevirdi.
    AB “ON” konumunda füzeden kurtulmak için deniz seviyesine indi. Hem ses hızına çıkıp füzeyi atlatmayı hemde ilk saniyelerde füzeyi güdüleyen Su-35’in radarına kendini unutturmayı umuyordu. Çünkü füze radarının menziline girip “pittbull” olursa şansı kalmayacağını çok iyi biliyordu.
    (AB:Afterburner-Art yakıcı, Motor nozzle yani eksozlarına saf yakıt püskürterek uçağın ses hızına çıkmasını sağlayan sistemdir. Beşinci nesil supercruise uçak motorları hariç 4 ve 4+ nesil F-16 gibi uçaklarda yakın hava muharebelerindeki ani manevralar, kalkış ve ses hızına çıkışta kullanılır. Bu sebeple de aşırı yakıt sarfiyatından dolayı ancak birkaç dakika AB’de kalınabilir. F-22 gibi beşinci nesil uçaklar ise bunu AB’siz başarır)
    Sonra füzeni çok yaklaştığını fark etti. Deniz üzerinde dağ ve tepe olmadığından radardan saklanma imkanı da bulamamıştı. Düşman uçak çok yüksekte olduğundan dünyanın yuvarlak olması avantajınıdaF-16’sı ile deniz seviyesine inerek kullanamamış, ECM podu ALQ-211 de bozulunca da füzeyi karıştıramamıştı. Füzeyi karşılamaktan başka yapabileceği bir şey olmadığını anladı. Kaçarak bu füzeden kurtulmazdı çünkü füze daha hızlı idi. Hızla irtifa almaya başladı.
    ···
  7. 350.
    0
    F-16C uçağı, kanat alında 2 adet dış yakıt tankı, 2 adet AIM-120C7 (aktif radar güdümlü), 2 adet AIM-9X (ısı güdümlü) füze ve gövde altında ise o yıl yeni tedarik edilmiş AL/ALQ-211 AIDEWS (Geliştirilmiş entegre elektronik harp süiti-düşmanın radar güdümlü füzelerinden kurtulmasına yardımcı olacak karıştırma sistemi) taşımakta idi.
    Güneyden yaklaşan Rus Su-35 paketinin öncü kolu muharebe sahasındaki Türk F-16’ları ile çarpışmadan kaçınarak, bunu geriden gelen kola bıraktı. Aslında bu bir şaşırtma taktiği idi. Onlar kuzeyden yaklaşan Serkan Yüzbaşı’nın da içinde olduğu dörtlü kola uzun menzilli radar güdümlü füzelerle saldırmayı amaçlayarak önce destek kuvvettini yok edip sonra uzun süredir muharebede olan ve çetin ceviz oldukları belli Su-27 katili Türk F-16’ları ile arkadan gelen 4 uçakla birlikte savaşacaklardı.
    Böylece zaten yakıtı kritiğe girmek üzere olan Binbaşı ve 4 arkadaşı sık sık AB’de uçarak, 7 uçaklık Su-27, Su-35 karmasının arasında kalacak ve yakıt ikmali de yapamadıklarından ya kaçacak ya düşecekti.
    ···
  8. 349.
    0
    3.BÖLÜM
    O sabah Doğu Akdeniz hava sahasında cereyan eden hava savaşında, Türk F-16’sının ateşlediği AIM-120 AMRAAM füzesi, Rus Su-27 uçağının gövdesinde patlamış ve uçak parçalanarak düşmeye başlamıştı. Kol lideri binbaşı, alevler içinde düşmeye başlayan uçaktan atlayan olacak mı diye sabırla uçağı seyrederken, E-7T AEW&C (Erken uyarı ve kontrol uçağı-Barış Kartalı) uçağından;
    - Zıpkın07-Ejder1 Sabredin dörtlü kol yardımınıza geliyor.
    - Ejder1 Zıpkın07, gerek yok. Fox-1’den sonra geri dönüyorlar başka ayı görünmüyor.
    Deyince, E-7T erken uyarı uçağındaki operatör heyecanlı bir sesle,
    - Zıpkın07 Ejder1, güneyden beş yönünde haydut. Dörderli iki paket yaklaşıyor hazır olun. Kuzeyinizde dört F-16 size yönlendirdim. Ayrıca (incirlik ve Antalya meydanlarını kodlarını telaffuz ederek) QRA beklemesindeki uçaklara kalkış verildi.
    Filo komutanı olan binbaşı ayni zamanda o günkü kolun lideri idi, aldığı bilgiyi diğer pilotlara da rapor etti.
    Serkan Yüzbaşı ise 1000 saat F-16 uçuşu olan tecrübeli bir pilot idi. Dalaman meydanından daha önce destek için bölgeye gönderilen dörtlü kol ile kalkış yapmış kuzeyden muharebe bölgesine yaklaşmakta ve çatışma bölgesine 100 km uzakta olduğundan henüz hava muharebesine girmediğini zannetmekteydi.
    ···
  9. 348.
    0
    KUZEY CEPHESi NEDEN YOK TU?
    Rusya 2016 Mart atından itibaren Ermenistan’da ki hava üslerine yerleşmiş ve uçuşlara başlamıştı. Ancak savaşın ilk günlerinde Türkiye Ermenistan’a ültimatom vererek tarafsız kalmadığı takdirde tüm Ermenistan’ı işgal edeceğini kararlı bir şekilde deklare etmişti. Ardından Azerbaycan ve Gürcistan açıklama yaparak Türkiye-Ermenistan arasında çıkacak bir savaşta fiilen Türkiye’nin yanında olacaklarını açıkladılar. Başka şansları da yoktu zaten. Çünkü şunu çok iyi biliyorlardı ki Rus-Ermenistan koalisyonunun Türkiye’ye girdiği bir ortamda kendilerine acımayacak özellikle Ermenistan tahriki ile ikisi de gümbürtüye gidecekti.
    ABD’nin Gürcistan’a açık desteği ve Rusya’ya Gürcistan ve Türkiye işgali karşısında kayıtsız kalmayacağı mesajı da işe yaramıştı. Ayrıca 3.Dünya Savaşı’ndan ödü kopan Avrupa yani NATO ülkeleri Ermenistan’a tarafsız kalması konusunda görülmemiş bir baskı uygulayıp ellerindeki tüm ekonomik imkanları kullandılar.
    Ermeniler az bir Azeri ve Gürcü toprağı için batı dünyası ile tüm iplerini koparamazdı. Ayrıca 3 cephede savaşmak zorunda kalması bir yana Ruslarla sınırı olmayan Türkiye’nin ordusunun Kars’dan dalıp soluğu Azerbaycan sınırında almaması için bir sebep kalmaz idi. Bu sebeple kara savaşı Suriye sınırları içinde kalacak gibi gözüküyordu…
    ···
  10. 347.
    0
    BALiSTiK YAĞMUR
    Rus ordusu ile esas mücadele daha doğrusu mücadele edilemeyen kısım; iskender-M ve diğer taktik balistik füze saldırıları idi. Karada ise Suriye’de ki Esad ve tüm terörist unsurlar ile başa baş dişe diş mücadele eden kara birlikleri kahramanca mücadele ederek önüne çıkanı dağıtıp geçiyor ancak Kuzeyden Rus saldırısını göze alamayan karar mekanizmaları düşük yoğunluk politikası gereği Suriye’de ki Rus kara birliklerini ile topyekün bir şavaşa girmiyordu.
    Zaten sorun Suriye topraklarındaki Rus kara birlikleri değil, o gün itibari ile dünyanın en yoğun diğer bir deyişle metre kareye en çok hava savunma füzesinin düştüğü Hmeymim hava üssü ve yakın çevresi idi. Ruslar burayı adeta kurtarılmış bir bölge gibi üzerindeki hava sahası itibari ile sanal surlarla çevrelenen bir kaleye çevirmişti.
    Hava gücünün büyük kısmını bu üste konuşlandırmasının yanı sıra Türkiye’nin esas başının belası SS-26 iskender-M ve diğer balistik füzelerin kamufle edilmiş mobil gezenleri haricindekilerin tamamı bu üste idi. Etrafı seyir füzelerine karşı namlulu top sitemleri, S-400, BUK, TOR, Pantsir ve dahası her türlü alçak, orta ve yüksek irtifa hava savunma füze sistemleri ile dolu görünmeyen sanal surlarla çevrili bir kale idi. 2015 de başlayan üs geliştirme çalışmaları savaşa kadar tamamlanmış ve savaş çıktığında devasa bir tesis ortaya çıkmıştı.
    Bombardıman filoları haricinde Rusların en güçlü hava üstünlüğü uçağı Su-35’lerle korunan üsse ya da etrafındaki kara birlikleri içine dağıtılmış balistik füze rampalarına karşı yapılacak bir hava akınında ki kayıplar kabul edilebilir seviyenin çok çok üzerinde olacağı değerlendirildiğinden o ana kadar sadece uzak mesafeden seyir füzeleri ile birkaç deneme yapılmıştı. Ancak gönderilen tüm füzeler namlulu top sistemleri ya da alçak irtifa hava savunma sistemleri tarafından imha edilmiş idi.
    Türkiye’nin sınırına çok uzak olan ve etrafı 360 derece özel birlikler ile çevrelenmiş bu üsse, özel kuvvetler ile bir sızma veya sabotaj harekatında ise imha edilmesi gereken o kadar çok füze rampası (balistik füzeleri üzerinde taşıyan kamyon tarzı araçlar) vardır ki, hepsini imha etmek için çok sayıda asker ve zaman gerekecek ti. Bu ise teorik olarak bile imkansızdı.
    ···
  11. 346.
    0
    Hem Rus hem Türk tarafının, iran-Irak savaşı gibi hatta daha düşük yoğunluklu tercih ettiği savaşta ülke çok ciddi hava muharebeleri yaşanmış olsa da Türk ordusu ile Rus ordu birlikleri karada çok sınırlı şekilde karşılaşmış her iki ülke diğer tarafın derinliklerine karşı hava taarruzlarında kaçınmıştı. Hava kuvvetlerinin Suriye ve Karadeniz hava sahasındaki kapışmalarını saymaz isek hava kuvvetleri arasındaki savaşta genelde seyir füzeleri üzerinden yürümekte idi. Zaten düşük yoğunluk ortamında daha büyük riske gerek de yoktu.
    Ruslar ülke üzerinde istediği noktaya kadar gönderebilecek uzun menzilli seyir füzelerine sahipti ve nokta hedef vurmak peşinde idi. Türk hava Kuvvetleri ise yerli SOM ve diğer ABD, israil yapımı çeşitli ALCM füzeleri ile Suriye üzerinde istediği noktayı vurabilmekte idi.
    ···
  12. 345.
    0
    Füzenin acele ile geliştirilen son modelinin çok kısa sürede operasyonel olmasının dezavantajını Türkiye de gerçek savaş ortamında test ederek avantaja çevirmiş ve büyük sükse yapmıştı. Oysa Ruslar PAC’lar tarafından korunan stratejik yerlere çok az füze göndermiş, PAC’lar büyük yüzdeler ile başarılı olsa da memleketin diğer yerleri için bu başarının bir faydası olmamıştı.
    Savaşa müdahil olmayan ABD için Türkiye yeni Irak ve Afganistan’dan sonra yeni test sahası ve savunma sanayini şaha kaldıracak yağlı müşteri olmuştu. Artık en değerli müşterileri Araplar değil, Türkiye idi.
    Bir taraftan SAMP/T diğer yandan PAC’ları kullanan Türkiye savaşın etkisi ile kaynaklarının çok büyük oranını ordunu idamesine, silahlanmaya ve en önemlisi da Savunma Sanayine aktarmış ve ülke de ki yatırımların nerede ise tamamı durmuştu. Bu durum sosyal yaşamdan birçok travmalara sebebiyet verse de bazı konularda işe yaradığı da söylenebilirdi. Örneğin Sinop ve iskenderun’a yapılan nükleer santraller savaşa inşa halinde yakalandığından yarım kalmıştı. Eğer faal olsalar büyük bir facia yaşanmış olabilirdi. Çünkü Ruslar’ın kendilerine karşı savaş açamayacağını hesaplayan hükümet tüm güney sınırının PYD’nin eline geçmesini ileri sürerek Suriye’yi Kuzeyden işgale başladığında Esad Yanlısı milislerin elindeki Scud’lardan habersizdi.
    Savaşın ilk 24 saati içinde fırlatılan Scud türevlerinden birkaçının hedefinde bu santraller vardır. Terör örgütü-düzenli ordu karışımı bu kuvvetlerin mantıklı hedef tahsisi yapacak durumları yoktu. Bu sebeple eğer faal olsa idi karar mekanizmalarının savaşın ilk saatlerinde beklemediği bu karşılığı düşünerek santralleri ilk 5 gün kapatma ihtimali de çok zayıftı.
    Diğer bir olumlu denebilecek faydası da milli balistik füze çalışmaları ve balistik füze savunma sistemleri yani anti-balistik füze geliştirme çalışmalarını hızlandırması idi. 10 Yıl süre öngörülen anti-balistik füze çalışması 5-6 yılda bitecek gibi gözükse de savaşın o kadar uzaması zaten kabul edilebilir bir durum değildi. Proje için ayrılan fonlar yeterli idi ancak para her şeyi satın alamıyordu, tıpkı zaman gibi…
    ···
  13. 344.
    0
    HiBRiD iTTiFAKI
    Türkiye karşısında bölgede kutsal ittifak kurulması fazla uzamadı. Rus ve Esad birlikleri ile Esad yanlısı güçler ile savaşan Türk Ordusu, Rus hava ve füze kuvvetleri karşısında ciddi kayıplar verse de savaşın ilk aylarında Suriye sınırını hallaç pamuğu gibi atmış, sınır hattı boyunca PYD ve PKK güçlerini püskürtmüştü.
    Rus destekli PYD-PKK güçlerinin hibrid savaşı karşısında gayrinizami harp teknikleri ile mücadele etmeye çalışan Türk askeri bir taraftan da Rus ve Esad güçlerine karşı sık sık ağır silahların kullanıldığı bir savaş yürütüyordu. Rus hava kuvvetleri uçaklarımızı düşürmesi ve birliklerimizi bombalaması ile balistik füze yağmuru haricinde Rus kuvvetleri Türk ordusu ile hiç karşı karşıya gelmiyor demek yanlış olmazdı.
    Rusların her türlü silahla destekledikleri Esad ve yanlısı milisler, PKK, PYD hatta Ruslarla anlaşan bazı küçük IŞiD birliklerini Hibrid savaş taktikleri ile Türk ordusuyla savaştırarak kendi kara birliklerinin güneyde güvenliğini sağlıyordu. Bir yıldan fazla bir süre böyle geçti.
    Ayıyı dansa kaldıran Türkiye dansı bitirmek için bir türlü ikna edemiyordu. Ve ayı dansı devam ettirdikçe petrol fiyatlarının artması işine geliyor ayrıca Türkiye’nin silaha aldığı ABD, Avrupa, israil’in yanı sıra Rus Savunma sanayi firmaları da bayram ediyordu.
    Almanya, Polonya gibi savaşın soğuğunu toplumsal bilinçaltının ve coğrafi yakınlığın etkisi ile ensesinde hisseden ülkeler olsa da diğer batı ülkeleri durumdan memnundu. Öyle ki, dünya devi Lockheed-Martin Patriot’ların son geliştirilen modeline “Bear killer” takma ismini koymuş, adeta Rus SS-26 füzeleri karşısındaki zaferlerini ve başarısını dünyaya ilan etmişti.
    ···
  14. 343.
    0
    ARTIK HiÇ BiRŞEY ESKiSi GiBi DEĞiLDi
    Zaten sınıra muazzam yığınak yapmış olan birliklerin komutanlarına gizli emir verildi. Gece yarısında sınırdaki tüm birliklere daha önceden belirlenmiş hedeflerine karşı harekete geçecekti. Aslında sürpriz bir şey yoktu. Tatbikat ve savaş senaryoları bölgede aylardır yoğun bir şekilde çalışılıyor, kim ne yapacağını biliyordu. Gerek düşmana, gerekse alt kadroya sürpriz olan şey, zamanı ve hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğine dair kuvvetli inancın var olmasından kaynaklanıyordu.
    Ertesi sabah Ankara’dan ilk açıklama yapıldığında tüm dünya şoka girmişti. Bu sırada kamu görevlileri ülkeye dağılmış Suriyeli mültecilerin savaşa gönüllü katılımı için sevkiyatta yardımcı olmaları istenmişti. Sonuçta onlarda kendi toprakları için savaşacak ve geri alındığında ülkelerine geri döneceklerdi.
    Beş gün içinde Kuzey Suriye’nin tamdıbını işgal edilmiş bazı bölgelerde 100 km derinliğe ulaşan bir tampon bölge oluşturulmuştu. Ancak henüz, tüm güney ve batı Suriye’yi kontrol atında tutan Ruslar ile yüzgöz olunmamış idi. Karşısında düzenli ordu olmayan Türk ordusu Zırhlı birlikler ile daldığı topraklarda aslında işin en kolay kısmını bitirmişti. Savaş daha yeni başlıyordu…
    ···
  15. 342.
    0
    SAVAŞ ÇIKIYOR
    2014 yılında altı ayda sonuçlanması beklenen süreç 2016’nın sonlarına gelindiğinde savaştan kaçan milyonlarca Suriyelinin kalacak yer kalmayınca güney illerindeki spor salonlarına ve camilere bile yerleştirilmek zorunda kalınmıştı.
    Yaşananlar, PYD/PKK ve IŞiD destekli iç terör, altı aylık ömrü kalması gereken Esad’i Suriye’ye çakmıştı. Rus ordusu tıpkı Körfez Savaşında Arap Yarımadasına yerleşen ABD gibi kalıcı olarak Suriye’ye yerleşmişti.
    Tarih 2016 yılının son aylarını gösterdiğinde ise görünüşte Suriye destekli olan ama aslında Rusya ve daha pek çok ülkenin desteğini alan PYD, tüm güney sınırımızı kontrol altına almıştı. Türkiye bunu bir dış tehdit olarak değil iç tehdit gibi algılıyordu.
    Yaşanan terör olayları nedeniyle Suriye’nin kuzeyinde tampon bölge oluşturulma kararı Ankara’dan çıkmıştı.
    ···
  16. 341.
    0
    Üniversite’den mezun olalı yıllar geçmiş, pilot olamamış ancak askeri havacılık ve savunma teknolojilerine ilgisini hiç kaybetmemişti. ilgi sahası askeri havacılıktan stratejik silahlara doğru kaymış, işi profesyonel düzeye taşımış, çeşitli üniversitelerde ve askeri eğitim kurumlarında dersler vermekteydi.
    Yurt dışındaki konferans ve açık oturumlara konuşmacı olarak çağrılmakta, çeşitli stratejik araştırma kuruluşlarına raporlar hazırlamakta idi. 800’den fazla askeri uçak ve helikopteri görür görmez tip ve isim olarak tanır hale gelmiş, serviste olan birçoğunun teknik özelliklerini yüzeysel olarak da olsa öğrenmişti.
    Ancak onun hayatını değiştiren özelliği sonradan ilgilenmeye başladığı füze ve mühimmat teknolojisi olacaktı. Askeri uçaklardan daha ziyade özellikle komşu ülkelerdeki tüm kısa, orta, uzun menzilli balistik füzeleri tanıdığı yetmiyormuş gibi dünya üzerindeki diğer tüm MRBM, ICBM’leri de tanır hale gelmişti. Bu kabiliyetin üzerine tüm anti-balistik füzeleri özeliklerini ayrıntılı bilecek şekilde tanımayı eklemiş ve tanımadığı yüksek irtifa hava savunma sistemi kalmamıştı.
    Alçak ve orta irtifa sistemlerine gelince; dünya üzerin de birçok ülkede çok sayıda çeşidi olan bu sistemlerden batı ülkelerinin yanı sıra Rus ve Çin yapısı olanlar ile tüm komşularımızın envanterini “tehdit kütüphanesine” katmıştı. Geriye sadece üçüncü dünya ülkeleri ve Uzak Doğu’da kiler kalmıştı. Bu kadar ayrı sistemi görünce tanıma veya tanımlama yapacak bir istihbarat elemanı yada asker ülkede yoktu. Hatta dünyada olup olmadığı da tartışılırdı.
    O yaz yani savaşın çıkmasında bir yıl önce havadan atılan mühimmatlar ve özellikle Rus menşeili uçaklarda taşınan tüm seyir ve havadan-karaya, denize ve yere atılan füzeleri teşhis tanıma adına oldukça mesafe kat etmişti.
    Lisede 11 000 metrede 747’yi tanıyan Kağan, Hava Harp Okulu mezuniyet törenlerinin izlemek için gittiği Bakırköy sahillerinde üçerli kollar halinde adalar üzerinden gelen F-4 ve F-16 uçaklarını daha leblebi kadarken ayırt ediyor, Uzak Doğu’da havacılık fuarlarında sergilenen Su-34’lerin önündeki tüm mühimmatı gelen ziyaretçilere anlatacak kadar biliyordu. Tek bilmediği bu özelliklerinin başına ne işler açacağı idi…
    ···
  17. 340.
    0
    PiLOT iLE SON SOHBET
    Yarın DUK’tan ayrılacaktı. Uçuş notlarını öğretmeni ile birlikte dolduruyorlardı. Pilot yarın dosyayı teslim edeceğini çok üzgün olduğunu anlatıyordu. Tüm notları 100 idi. Bu yalnıza çıkma ihtimalinin yüksek olduğu hatta gelecekte iyi bir pilot olacağı manasına geliyordu. Sıra uçuşa bedeni yeterlilik kısmına geldiğinde koca bir eksi vardı.
    Artık öğretmen öğrenci ilişkisi kalmadığına göre rahat konuşabilirlerdi.
    Yüzbaşı teselli etmek için;
    -Jette lövye ile nasıl baş edeceksin? incecik bileklerin var. Dalışta koltuktan havalandın kemer olmasa az daha tavana yapışacaktın.
    Deyince,
    -Buna gerek kalmayacak ki biz pilot olunca F-16 ile uçacağız fly-by-wire (kablolu uçuş kontrolleri) olduğundan joystick gibi yani bilek gücü gerekmeyecek.
    Demesi ile,17 yaşındaki birinde aldığı bu cevapla ilk şoku yaşamıştı. Peşine de altta kalmamak için,
    -Peki F-16’ya gelene kadar Çiğli’de ne yapacaksın?
    Madem son günü idi aklındaki soruları bir savaş pilotu bulmuşken sormalıydı. O sordukça Yüzbaşının hayret dolu bakışları artıyor soruların dozu arttıkça da sinirleniyordu.
    -Ege’de Yunan Mirage-2000 veya F-16’ları ile dogfight yaptığınızda korkuyormusunuz?
    Klagib bir şavaş pilotu cevabı geldi;
    -Ben F-4’ün üzerine uçak tanımam.
    -Ama sizin motor eski teknoloji duman izi bırakıyor. “Dogfight”tadüşman dumanı takip edip hemen sizi bulur. Siz ise F-16’ları takip edemezsiniz. israillilerin Süper Phantom’larda motorları değiştiği gibi keşke bizde değişsek.
    Yüzbaşı ne cevap vereceğini şaşırmış halde sorunun cevabından çok bu çocuğun nereden bildiğini merak ederek daha önce böyle sorulara hiç de alışkın olmadığını her halinden belli ediyordu.
    Esas bomba şimdi geliyordu;
    ciksenli yılların sonlarına doğru Türkiye sınır ötesinde ilk kez PKK kamplarını Irak müsaadesi ile bombalamış. Bombardımanı yapan F-4E’ler başka bir uçak tarafından havada kaydedilmiş ve televizyonda 30 adet F-4E uçağının katıldığı söylenmişti. işte tam sormanın zamanı idi.
    -Siz o sınır ötesi harekata katıldınız mı?
    -Evet
    -Dalıştan çok dik açı ile çıktığınızı gördüm spikerde öyle dedi TV’de, gerçekten zor muydu?
    -Evet. Hedefler dağların arasında idi. Çekişi çok dik açı ile yaptık tam karşısı dağ idi.
    -30 adet denildi televizyonda ama ben inanmadım. 30 tane Phantom’la bir köy/kamp bombalanırmı? Zaten tüm görüntüler aynı gibiydi bence 3-5 uçaktı.
    Bir anda pilotun bakışları sertleşti ve cevap vermek yerine,
    -Bunu nerden duydun dedi.
    Baltayı taşa vurduğunu anlamıştı, korkmuştu hemen kıvırarak,
    -Şey … gazetelerde görmüştüm.
    Eşyalarını topluyordu koğuş nöbetçisi yanına geldi.
    -Pilotlar kamelyada çay içerken senden bahsediyorlardı. Belli ki elenmene üzülmüşler “bir çocuk var canavar gibi” diyorlardı. Lider 4. sınıf öğrencisi de senin hava atmak için Varşova Paktı uçaklarının hepsini ezberlediğini kendisini ve arkadaşlarının tablonun yarısını bile bilmediğini anlatıyordu.
    Sadece gülümsedi. Hava atmak için ezberledi dediği şey; o yıllarda SSCB ve diğer Varşova Paktı ülkelerininuçaklarının, sınır birlikleri ve hava kuvvetlerine ait birliklerde personel tarafından tanınması amacı ile duvarlara asılı olan büyük bir tablo idi. içinde uçakların siyah-beyaz 3 boyutlu küçük siluetleri vardı. Ezber yapmak bir yana tabloyu birliğin duvarında ilk gördüğünde şöyle bir bakmış tanıyamadığım bir şey varmı diye kontrol etmişti. Sonrasında başlarındaki 4.Sınıf öğrencisi ile yarışma yapmıştı. Öğrenci farklı yenilince inanamamış O’nun oturup ezber yaptığını iddia etmişti. Ben bunların hepsini ortaokulda tanıyordum demeyi çok istemişti ama saygısızlık olmasın diye uzatmamıştı. Her ikisi de bu özelliğin ülkenin savaş tarihine nasıl etki edeceğinin tahmin bile edemezdi…
    Tümünü Göster
    ···
  18. 339.
    0
    HAYALLER SUYA DÜŞÜYOR
    Midesi yavaş yavaş alarm veriyordu. Etrafındaki bilmez kişilerin tavsiyesi üzerine bulanmasın diye uçağa aç binmişti. Mide bulantısı ilacı için gittiği birliğin doktoru da;
    -Bu hap zaten işe yaramıyor sadece pgibolojik etkisi var demişti.
    içinden doktora o kadar kızmıştı ki bunu buraya insanlar elensin diyemi koymuşlar diye düşünmeye başlamıştı.
    Beklenen olmuş akrobasi hareketlerine daha fazla dayanamayan midesi “eject” yapmıştı. Poşette bulamadığından kepinin içine boşaltmıştı.
    KumandayıPilot devralmış meydana dönüyorlardı.
    Ertesi gün ikinci sortidepilotu mide bulantısına alışacağını umarak kurallar gereği bir hak daha vermişti. Bu kadar istekli bir adayı hemen elemek istemiyordu. Bu sefer her şeyi Kağan yapmış ve çalışma sahasında yine hareketlere başlamıştı. Ancak öğretmen pilot durumu anlayınca ikinci hakkını da yitirmemesi için kısa kesmiş ve iniş kalkış çalıştırmak üzere geri dönmüştü.
    Üçüncü ve son sortide de beklenen olmuş ve bu sefer tedbirli olan öğrenci poşete midesini boşaltmıştı.
    Koca bir hayal hüsranla sonuçlanmıştı. Birincisortiden sonra tuvalette ağlarken gören Yarbay’ın alışırsın devam et tavsiyesi de işe yaramamıştı.
    Oysa buraya kadar gelmek için ne sınavlardan geçmiş, seçilmişlerin içinden seçilmiş olmak için elinden geleni yapmıştı. Dünyada başka hiçbir meslekte 24 milyon dolarlık bir cihazı tek başına bir adama vermiyorlardı, O adam olmayı çok istemişti.
    Onu daha önce hiçbir şey durduramamıştı. Ne DUK’a geldiği ilk gün öğrendiği askeri lise öğrencisinin şehit olması (Yalnıza çıkarak T-41 ile tek başına iniş anında şehit olan aday herkesi yasa boğmuş o gün sivil liselerden gelen 30 aday adayı kampı terk etmişti), nede bunu duyup 1000 km mesafeden gelip ikna etmeye çalışan babası, nede pilotunun “Biz 100 kişi mezun olduk, 80 tanemiz pilot oldu bugün 20’si hayatta”demesi.
    ···
  19. 338.
    0
    Tekrar telsizi eline aldı ve sağından touch-and-go için (motor durdurmadan bir taraftan inip diğer uçtan tekrar kalkarak iniş kalkış çalışması) için yaklaşan T-41’i kastederek;
    -Bursa 4-2-1,son yaklaşmayı müteakiben kalkış müsaadesi
    -4-2-1 Bursa, son yaklaşmayı müteakiben kalkış müsaadesi verildi.
    Konuşmayı biliyordu ama kulenin cevabının hangi dilde olduğunu bile anlamamıştı. Yüzbaşı öndeki T-41 iyice uzaklaşınca,
    -Kaldır bakalım gaz ver gaz ver,
    Diye bağırıyordu. Uçak piste koşmaya başlamıştı. Pervane dönüş yönünden dolayı sola çektikçe sağ pedal veriliyordu bunu ilk seferde unutmuştu. Öğretmen pilotu yardımcı oluyordu ve kalkış hızına ulaştıklarında lövyeyi beraber çektiler. Uludağ’ın zirvesini tam sağına aldığında “döneceğiz demi” diyerek ne kadar rahat olduğunu pilotuna göstermişti. Oysa babası araba sürmeyi öğretmeye kalktığından korkudan kalbi duracak gibi olmuştu. Birkaç keskin dönüşten sonra çalışma sahasının üzerine gelmişlerdi. Bu arada Yüzbaşı tüm pgibolojik harekat tekniklerini uygulaya başlamıştı. Radyoda ağır bir Türk Sanat müziğiçalıyordu. Tam da 17 yaşındaki biri için ideal müzikti(!). Ayrıca küçücük uçakta belki de normal hayatında sigara kullanmayan yüzbaşı sigara içmeye başlamıştı. Daha hareketlere başlanmamıştı ki zaten şehirlerarası otobüslerde sürekli midesi bulanan pilot aday adayının yavaş yavaş rengi kaçmaya başladı.
    Ama azminden bir şey kaybetmeden önce pilotunun gösterdiği hareketleri birer birer yapmaya başladı. Normal bir yolcu uçağında seyahat eden birinin hayatı boyunca hiç yapamayacağı herşeyi yapıyorlardı. 90 derece yatışlı 180 derece dönüşler, 45 derece yatışlı 360 derece dönüşler, tırmanış ve dalış hareketleri. içinden “eğer birde tonoatarsak ben bittim” diyordu. Ama çok şükür ki ileri akrobasi hareketleri eğitim/seçme programında yoktu.
    ···
  20. 337.
    0
    FIRST TIME FIRST LOVE
    O gün gelmişti ilk uçuşuna çıkacaktı, sabaha kadar gözünü uyku tutmamıştı. Heyecandan arkadaşlarının gece yaptığı eşek şakasına bile aldırış etmemişti. Askerlik yapan birçoğunun maruz kaldığı koğuşa sahte subay baskınında arkadaşları tarafından yem seçilmişti. Hiç kafaya takmamıştı. Çünkü onlar ayrı diyarda o ayrı diyarda geziyordu.“Top Gun” filminden başka görgüsü olmayan arkadaşları şamata derdinde iken o gündüz kokteylde tanıştığı F-104 pilotunun NATO tatbikatında F-14 uçağını nasıl kilitlediğini düşünüp hayallere dalıyordu. Pilotun bir anlık gafleti derken ne kastetmişti acaba? Hele iki F-104 atmış olan pilot tam idolü olmuştu. “Ejection” yapmanın vücuda verebileceği zararları bildiği haldepilotu adeta kıskanmıştı. Bende atlasam birkaç kez (!)…
    Sabahleyin hat’ta bekleyen 421 kuyruk numaralı T-41’in başında uçak başı yapmıştı. Öğretmen pilotu Yüzbaşı rütbesinde bir F-4E Phantom pilotu idi. Kalkış öncesi kontrolleri ve uçağın etrafını birazda eğitim maksatlı olarak birlikte kontrol ettiler. Pilot, dersini iyi çalışmış bir öğrenci olduğunu fark edince “çalıştır gidelim” dedi. Çok şaşırdı ilk seferinde beklemiyordu o kadar da kendine güvenmiyordu. Uçağı çalıştırdı, kontrolleri yaptı, takozlar alındı, kule ile kendisi konuştu,
    -Bursa 4-2-1, taksi müsaadesi.
    Yavaş yavaş yan yolda (taksi yolu-yan pist) ilerlemeye başladı. Yüzbaşı her an müdahaleye hazır tetikte bekleyen sürücü kursu öğretmeni gibiydi. Bir taraftan da pgibolojik baskıya başlamıştı ki bu eğitimin veya seçim aşamasının bir parçası idi.
    -Çıkar çıkar çimene çıkar ki seni eleyeyim. Oğlum sen hiç mi araba sürmedin?
    Yerde iken ayak pedalları ile yönlendirilen T-41 pistin bir sağına bir soluna yaklaşıyor adeta sekiz çiziyordu. O dakikaya kadar kusursuz giden pilotluk yara almıştı. Pist başına gelindiğinde ise son kontrolleri yine O yaptı. Aslında büyük riskti. Genelde ilk uçuşlarda bunu öğretmen pilotlar yapardı. Çünkü gaz kolu geri çekilip rölantinin sınırı zorlanıp motor tam duracakken tekrar verilirdi. Burada motor durması demek arkada bekleyen tüm T-41’lerin kuyruk olmasına sebebiyet vereceğinde karizma diye bir şey kalmayacaktı.
    ···